Zelenski, Münih'te Batı'yı sert dille eleştiriyor. Çünkü Batı'nın konuya yaklaşımı Batı'nın çıkarlarıyla ilgilidir. Bu çıkarlar gereği Ukrayna'nın işgal edilmesi veya parçalanması pek tabi mümkündür. Ama Zelenski ülkesi için tedirgin ve bu yaklaşım onu fazlasıyla rahatsız ediyor.
Aslında burada şunu görüyoruz: Bir ülkenin selameti falanca ülke veya filanca uluslararası örgütle sağlanamaz. Ülkenin haysiyetini koruyabilmesi için önce birlik ve beraberliğini sağlaması ve milli bağımsızlık için sarsılmaz bir iradeye erişmesi gerekir.
Hadiseler Zelenski'ye güçlü ülkelerle müttefik olmanın sorunları çözemediğini, sorunları çözmek için evvela o ülkenin bir ruha sahip olması gerektiğini, ülkede şuuru yüksek bir millet bulunmasının şart olduğunu gösteriyor.
Ve maalesef Ukrayna'da bunlar yok.
1400'lerden bu yana sadece son 30 yıldır bağımsız olan bir ülke ve toplumdan bahsediyoruz. Toplumda yönünü Moskova'ya çeviren insanlar var, bağımsızlık ilan edenler var ve Ukrayna toplumu maalesef millet olabilme süreçlerini başarıyla tamamlayamamış durumda.
İşte, Putin'in tüm stratejisi, Ukrayna'nın bir ve beraber bir millet olamamasının yarattığı şartlardan yararlanıyor.
Türkler de yüz yıl önce bu şoku yaşadı ama millet olabildiği için aşmasını bildi. Tüm bunlar millet olabilmenin önemini ortaya koyuyor.
Bir ve beraber millet olabilmek, toplumun erişebildiği en yüksek noktadır. Toplumun kriz anlarında bu ruha erişebilmesi o millete mucizeler yaratma kudreti verir.
Atatürk bunu bizzat gördü. Yaşadı. Türk milletine övgülerinin ve hayranlığının nedeni de tam olarak budur.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Rusya Donbas'ı nasıl tanıdı? Sıradaki hamlesi ne olacak? Washington bu karardan niye rahatsız değil? ABD, Avrupa'ya nasıl bir tarihi kazık atmış oldu? Savaş riski niye hiç olmadığı kadar yakın? Ukrayna'da neden darbe olabilir?
Tarihi bir gece... Gelin iç yüzünü anlatayım.
1* Bu süreçte ABD (ve İngiltere) adımlarını sadece Rusya'ya karşı değil, dolaylı olarak AB'ye karşı da attı. ABD ve AB arasındaki kırılımın ve uyumsuzluğun nedenlerini geçenlerde yazmıştım. Buradan okuyabilirsiniz:
2* Krizin ne şekilde savaşa dönüşebileceği, Putin'in hangi yolları izleyebileceğini ve Türkiye'nin nasıl olumsuz etkileneceğini de geçen hafta yazdığım bilgiselde bahsetmiştim.
Ukrayna ve Rusya savaşa hiç olmadığı kadar yakın. Macron'un savaşı önleme girişimini ABD ilginç şekilde sabote etti. Ruslar Ukrayna'yla nasıl savaşacağını büyük oranda belirledi. Karadeniz ısınacak.
Türkiye, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra en büyük riski yaşıyor. Gelin anlatayım.
1* Kısa süre önce gerilimin tarihsel sebeplerini, Putin'in isteklerini, ABD'nin tavrını ve AB'nin amaçlarını anlatmıştım. Bilmeyenler bu bilgiseli okumadan önce aşağıdaki bilgiseli okuyabilir. Bu bilgiselden sonra çok önemli gelişmeler oldu.
2* Biden, bir süredir bana göre çok güzel bir strateji uyguladı. Rusya'nın savaşı başlatmasının çok yakın olduğunu, provokasyon yapacağını, savaş için bahane üreteceğini, hükümeti darbe ile devireceğini söyleyerek bir tür "pasif caydırıcılık" taktiği uyguladı. Çünkü bir amacı var
Görünüşe göre büyük bir sürpriz olmazsa Kılıçdaroğlu aday olacak. Muhalefet tüm stratejiyi "Erdoğan'ı sandıkta devirip parlamenter sisteme dönmek" üzerine kurguluyor. Böylece ülkenin düzlüğe çıkacağı yönünde güçlü bir kabul var. Fakat gerçekler böyle mi?
Gelin anlatayım.
1* Öncelikle, ilginç bir şekilde tarihi tekerrür yaşıyoruz. Atatürk'ün en yakın arkadaşı Salih Bozok anılarını yazarken ilginç bir laf ediyor:
O zamanlar aldandığımız nokta şu idi: Biz sanıyorduk ki meşrutiyet bir amaçtır. Onu kazanınca yapılacak bir şey kalmamıştı.
2* Gerçekten o dönemde tıpkı Salih Bozok'un dediği gibi, muhalefet tüm umudu Abdülhamit'in devrilmesi ve meşrutiyetin ilan edilmesinde görüyordu. Bu iki gelişme yaşandığında ülkenin düzeleceğine inanıyorlardı.
Atatürk karşıtları her daim İzmir Suikasti yargılamaları üzerinden Atatürk'ü eleştirip Karabekir, Cebesoy ve diğerlerine haksızlık yapıldığını iddia eder. Maalesef bazı Atatürkçüler de bu konuda Atatürk'ü haksız bulur.
Bu konuda yazmak şart oldu. Toplanın, anlatıyorum.
1* Olay tam olarak 1925'in ilk günlerinde başlıyor. O dönemde Milli Mücadele kahramanlarından bazıları muhalefete geçmiş durumda. Bunlar Ankara'da tuttukları bir kulüpte vakit geçirip toplantılar yapıyor. Bir sabah Erzincan vekili Sabit Bey kulübe gelip Rauf Bey'i uyandırıyor.
2* Sabit Bey önceki gece İzmit vekili Şükrü ile oturup laflamış. Alkol alınmış. Şükrü Bey bir noktadan sonra Atatürk'e suikast yapılacağından bahsetmiş. Tertibin gizlice hazırlandığını söylemiş. İşin içinde (eski vekil) Ziya Hurşit'in de olduğunu anlatmış.
Rusya, Ukrayna'yı neredeyse işgal etmek üzere. Bu gidişat basit bir toprak kavgası veya bölgesel bir kriz değil. Konu Ukrayna'nın çok ötesinde. Sovyetler'in dağılmasından sonra oluşan güç dengesi çatırdıyor. Türkiye de topun ağzında.
Size neler olup bittiğini anlatmak istiyorum.
1* Bugün, Avrupa'daki güç dengesi görece Sovyetler dağıldıktan sonra oluştu. O dönemde ABD tek büyük güçtü. Avrupa büyük ölçüde ABD'ye bağımlıydı. Çin sönüktü ve Rusya dağılmış bir vaziyette yağmalanıyordu.
Lafın gelişi değil. Rusya'yı bildiğiniz açık açık yağmaladılar.
2* Sovyetler döneminde devlete ait pek çok şirket genç Rus iş adamları tarafından kelepir fiyatına alındı. Alanlar tabii ki ABD güdümündeki tiplerdi. Bu tipler öyle büyük vurgun yaptı ki onlardan biri olan (Chelsea'nın sahibi) Abramovich parayı yemekle bitiremedi.