Uzun bir zamandan beri kendisiyle mektuplaşmayı teselli kaynağı olarak gördüğüm bir kişinin mektuplaşmadaki ilgisizliğini görmekle üzülüyordum. Bugün, o uzun süren sessizliğini bozan bir mektubun gelişi azabımı dindirdi.
Mustafa Kemal - 16 Mart 1904, Not Defteri...
Bir mektup... Evet birkaç satırlık bir kağıt parçası. Fakat sevilen bir kalbin, sevdalı oluşu içeren bir ruhun akla gelişi, sonsuz bir değer taşımaktadır.
Mustafa Kemal - 16 Mart 1904, Not Defteri...
Atatürk o dönem epey aşk acısı çekişme benziyor, 2 Mart günü yazdıkları:
Bütün varlığımı yokluyorum. Anlıyorum ki yaşamımda yakarış ve isteklerimin tek bir biçimde oluşmasının olanağı yoktur... Belirsiz... O kadar belirsiz ki...
Sağ iken oldum harap, yok oldum, yeter...
Kaynak:
Ali Mithat İnan - Atatürk'ün Not Defterleri
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Ukrayna'da ilk barış dalgası geride kaldı. ABD çıkarları için barış erken... Rusya, Ukrayna lehine olabilecek barışa boyun eğmek için hala fazla kurşuna sahip. Çin ise savaşa kritik etki edebilecek bir yol ayrımında vakit kazanmaya çalışıyor.
Saha tekrar ısınacaktır.
Taraflar hala oynayabilecekleri kartlara sahip. Biden, önümüzdeki günlerde AB'yi enerji yaptırımlarına dahil edebilmek için çabalayacak. Bunu sağladığı taktirde Çin'i Rusya lehine tutumdan uzaklaştırmak için tehdit etmek isteyecek.
Putin hedeflerinden oldukça uzak düştüğünün farkında ama hala atabileceği adımlar var ve bunları atıp neticelerini görmeden masada barış imzalamak istemeyecek. Rusya'nın atacağı adımlar neticesinde oluşacak kıyım, Biden'a amaçları için yeni fırsatlar tanıyacak.
Partilerin ufku o kadar dar ki, gündelik politik hesaplara yol alıp sosyal tabanı hiç hesaba katmıyorlar. Mevsim kışsa havanın güneşli olmasına aldananlar günün sonunda üşümeye mahkum olur.
Birileri istesin yahut istemesin, orta vadede siyasetin ana akımı milliyetçilik olacak.
Osmanlı Devleti dağılma döneminde toplumu Osmanlılık kimliğiyle tutabilmeye çabaladı ama kaybetti. Çünkü sosyal taban milliyetçiydi ve her ırk kendi devletini kurabilmek için Osmanlı'dan koptu. Sırplar, Yunanlar, Araplar, Ermeniler, Arnavutlar, Bulgarlar...
Osmanlı, Hristiyanların ayrıldığını gördüğünde bu defa toplumu Müslümanlık üzerinden tutmaya çabaladı. Bu da nehrin akışına karşı kürek çekmekten ibaretti. Çünkü sosyal taban bu İslamcılık rotasına da girmekten uzaktı. Neticesinde geriye sadece Anadolu kaldı...
Maalesef böyle bir günü vatan hainlerini anma, terör örgütü liderini kutsama ve bölücü fikirleri yaşatma ritüeli haline getirmiş durumdalar.
Bu bölücü siyasetin meşrulaşması için var gücüyle çalışanlarla en başta fikir mücadele etmek gerekir.
Fakat Kemalizm hazımsızlığı nedeniyle Şeyh Sait'e, Seyit Rıza'ya rahmet gönderenler, oy hesapları için Öcalan'a ve bölücü siyasete alan açanlar olduğu sürece, bu bölücü fikirlerle mücadele etmek zorlaşıyor. Sekteye uğruyor.
Tüm bu hatalar ve zorluklar karşısında fikri mücadele sahasında elverişsiz durumda kalındıktan sonra bu defa kolluğun devreye girdiğini ve engelleme faaliyetlerinin başladığını görüyoruz.
Fikri mücadele kazanılmadığı sürece sahada yürütülen baskılar bu bölücü siyaseti bitirmez.
Hepimiz bu görüntüyü izlediğimizde, terör örgütü lideri lehine slogan atılması nedeniyle rahatsız oluyoruz. Vaka bizi rahatsız ediyor etmesine ama gözden kaçırdığımız çok daha büyük bir sorun var.
Bu tip bölücü sloganlara niye alan açıldığını düşünün: KABULLENME.
Bölücü sloganlara alan açılıyor çünkü alan açılmaması halinde bunun güneydoğu bölgesinde rahatsızlık yaratacağı ön kabulü mevcut.
Sorun tam olarak bu. Türk siyaseti maalesef terör örgütü liderinin bir kısım toplum için kırmızı çizgi olduğunu kabullenmiş durumda.
Yani terör örgütü liderinin bir kısım toplum için önemli olduğu, ona yönelik sloganlara alan açılmazsa bunun o toplumda rahatsızlığa neden olacağı, bunun da seçimlere yansıyacağı kabullenilmiş durumda.
Siyaset Öcalan'ın toplumda karşılığı olduğu ön kabulüne göre hareket ediyor.
Önde Enver Paşa, sağda Cemal Paşa, solda Ahmet İzzet Paşa ve Mustafa Kemal Paşa... 1917 olsa gerek.
Çok ilginç ve mazisi olan bir fotoğraf... Hatta bu fotoğrafın bir ismi olsa "SEN LAZIMSIN" olabilir. Çünkü:
Enver Paşa 1916'ın sonları gibi Harput'a geliyor. Orada bazı duyumlar alıyor. Savaş kötü gittiği için Mustafa Kemal Paşa'nın arkasından onu eleştirdiği, Cemal Paşa ve Ahmet İzzet Paşa'yı onun aleyhine etkilemeye çalıştığı yönünde duyumlar alıyor.
Mustafa Kemal Paşa'nın diğer paşalara Enver Paşa hakkında raporlar gönderdiği, hükümete baskı yapılarak paşayı görevden aldırmak için çabaladığı iddia ediliyor.
Enver Paşa bu iddiaları duyunca hepsini toplayıp bir toplantı yapıyor.
Çanakkale Zaferi, şanslı ve destansı bir zafer olmanın yanında Türk ve dünya tarihi için büyük bir kırılma yaratmıştır. Ayrıca birileri Atatürk'ün zaferde payı olmadığını yazmış. Tam aksine, Atatürk Çanakkale'de doğdu.
Gelin hepsini anlatayım...
1* Çanakkale harekatının niye yapıldığı dönemin haritasına bakıldığında çok iyi anlaşılıyor. Temel hedef boğazları geçip İstanbul'u işgal ederek Osmanlı'yı savaş dışı bırakmak ve Rusya'ya deniz yoluyla ulaşmaktı.
Üstelik Osmanlı askeri gücü yeterince güçlü değildi.
2* Yani bakıldığında İngiliz ve Fransızların yerinde kim olsa bunu denemek isterdi. Bir hamleyle hem Osmanlı devre dışı kalacak hem Ruslarla deniz yoluyla irtibat kurulacak böylece Almanya bir başına kalacaktı.