Sovyetler Birliği’nden ayrılarak 18 Ekim 1991'de ikinci kez bağımsızlığını ilan eden #Azerbaycan, Ermenilerin Karabağ'a yönelik saldırıları altındaydı. 1992 yılında Türkiye ile ilk askeri iş birliği anlaşması yapıldı.
Hatta 1996, 2007 ve 2010’da anlaşmalar imzalandı ancak hiçbir şey 2016’da yaşananlar sonrasındaki gibi olmadı. 1994’te son bulan #Karabağ olaylarından bu yana en büyük çatışmalar Nisan 2016 yılında gerçekleşmişti.
Dört gün süren çatışmalar 22 yılın en büyüğüydü ve ilk kez Azerbaycan ordusu bir çatışmada işgal altındaki 6 stratejik noktayı ele geçirdi. Yani 22 yıl sonra cephe hattında Azerbaycan lehine gerçekleşen ilk değişiklikti bu.
Asıl olay ise, çatışmalarda toprakları ele geçiren Azerbaycan askerlerinin önemli bir kısmının Türkiye’de askeri eğitim almış olmaları. İlk kez Azerbaycan Ordusu’nda “Türk modeline geçiş” tartışmaları da böyle başladı.
Tarihler Ağustos 2020’ye geldiğinde Azerbaycan lideri Aliyev, Savunma Bakanı Akar'la yaptığı görüşmede Azerbaycan ordusunun Türk #ordu modeline geçeceğini söyledi. Çünkü bir ay önce yaşanan çatışmalarda başarılı olan askerlerin de eğitim yerleri Türkiye’ydi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da Türk generalleri, ısınan Karabağ bölgesi için Azerbaycan’a gönderdi. Aliyev’in açıklamasından bir ay sonra Azerbaycan ordusuna taktiksel destek sunan Türk generallerin de etkisiyle, 44 günde Karabağ’da zafere ulaşıldı.
Türk modeline geçiş için süreç daha da hızlandı. Son yazıda anlattığım Korgeneral Bahtiyar Ersay dahil dört Türk generali Türkiye'deki YAŞ toplantısıyla Azerbaycan'a gönderildi.
Dağlık Karabağ’ın güneyindeki Hadrut'ta, “#Türk modelli” Azerbaycan Komando birliklerinin kurulması dikkat çekiciydi.
Savaş sonrası imzalanan Şuşa Beyannamesi ile her iki devlet olası bir saldırı altında kaldığında birbirine askeri destek vermeyi yükümlü kıldı.
Cumhurbaşkanı Aliyev bu beyannamenin önemini, “Türkiye’nin desteği olmasaydı müdahale etmek isteyen çok olurdu” ifadeleriyle belirtmişti.
İki ordu öyle bir birliktelik kurdu ki Ersay Paşa, danışman olduktan sonra Azerbaycan üniforması bile giydi. Yoksa “Tek millet, iki devlet"e, "tek ordu" da eklenmeli mi? Takipte kalın: @baydno
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Fransız felsefeci ve liberal olarak bilinen, kimine göre de #MOSSAD ajanı olarak tanımlanan Bernard-Henri Lévy…
İlk olarak 2003’te Gürcistan’daki Gül Devrimi’nin destekçisi olarak tanıdığımız Lévy,
2008’de Rusya’nın Güney Osetya müdahalesine karşı çıkarak Batılı ülkeleri Ruslara karşı harekete geçmeye çağırdı. Gürcistan’ın Batı yörüngesinde olması gerektiğine dair makaleler yazdı. İç savaşlardan önce de sonra da hep o bölgelerde bulundu.
Ya doğrudan sahada ya da gizli kapılar ardında.
2011’de Suriye’deki iç savaş başladığında Esad rejimine karşı Özgür Suriye Ordusu’nu destekledi. O dönem Cannes’daki filminin gösterimine ÖSO bayrağını yüzüne sarmış iki kişiyle birlikte katılmıştı.
Türkiye ile #SuudiArabistan arasındaki ilişkiler, Arap Baharı’nın kırılma noktası haline gelen, Mısır’da Mursi’nin devrilmesiyle “limonileşmeye” başladı. Kopuş ise 2017’de Katar’a uygulanan Arap koalisyonun ambargosuyla gerçekleşti.
Katar’a dayatılan listenin maddelerinden biri de Katar’daki #Türk askeri üssünün kapatılmasıydı. Türkiye’nin Katar’a olan desteği durmaksızın devam ederken, Türk üssü daha da genişletildi. Türkiye Katar konusunda geri adım atmadı.
Ancak, Libya’daki General Hafter’in Riyad ziyareti sonrası savaşı başlatması ve Libya’da tarafların arasındaki çizgilerin belirginleşmesi, bu gerginliğin nereye gideceği sorularını beraberinde getirdi. Kimse dile getirmese de ilk yumuşama burada gerçekleşti.
Buzul çağından kalan mumyalaşmış cesetlerde safkan kalan tek at ırkı olarak biliniyor. Üç bin yıl önce insanlığın evcilleştirdiği ilk at türü. Manas Destanı ve Dede Korkut hikayelerinde bile adı geçiyor.
Müthiş bir görselliğe sahip olan Ahal Teke’ler, Türkmen atı olarak da biliniyor. Dünyada At Bakanlığının olduğu tek ülke #Türkmenistan’ın Ahal vilayetinde yaşıyor. Şu anda dünya üzerine 7 bin civarı Ahal Teke kaldığı söyleniyor.
‘Soykırıma uğrayan tek hayvan olarak’ ifade edilmesinin nedeni ise 2. Dünya Savaşı sırasında Türkmen direnişini kırmak için Stalin’in 80 bin Ahal Teke atını katletmesi.
Doğu Türkistan Milli Meclis Başkanı Seyit Tümtürk, “BM de 44 ülke Çin’in Doğu Türkistan’da Uygur ve diğer #Türk halklarına uyguladığı soykırımı kınadılar.” dedi. Bu ülkeler arasında Türkiye yoktu.
Ben de kararın detaylarını okuduğumda, bunun BM kararı olmadığını, yine klasik araştırma yapılması için Avrupa kaynaklı eski bir öneri metni olduğu gördüm.
Hatırlarsanız geçtiğimiz haftalarda ABD’nin de zorlamasıyla NATO Zirvesi’nde Çin’e yönelik sert önlemler alınması gerektiği vurgulanmış, #Avrupa ülkeleri çekimser kalmıştı. Herkes kendi çıkarları gereği strateji yürütüyor. Olayı biraz daha detaylandırayım.
‘Siyaset turnusolu’: Katarlı öğrenciler sınavsız mı okuyacak?
Sabah "Protokol onaylandı: Katarlı gençler, Türkiye'de sınavsız tıp okuyabilecek” başlıklı haberi gördüğümde, bu da mı olmuş derken haberi tıkladım.
Mart ayında iki ülke arasında imzalanan birçok protokolden biri olan "#Askeri Sağlık Alanı’nda Eğitim ve İşbirliği Protokolü" olduğunu görünce, eski bir editör olarak “Bu haber böyle mi verilir?” deyip işime devam etmiştim.
Saatler sonra, haberi muhtemelen 7 kelimelik bir Instagram postunda gören birilerinin konuşmasından sonra fark ettim. Twitter’a baktım ki tüm muhalif medya kanalları haberi bu şekilde vermiş.