📌 Ilımlı bir toparlanma içindeyiz ama her an terse dönebilir. Dikkatli olmalıyız. Politik hataya yer yok. Ekonominin görünümünü, son gelişmeleri bardağın boş ve dolu kısmını, iyi ve kötü haberleri 14 maddede özetledim: 👇
1️⃣Ekonomide en kötü günler geride kalıyor, görünüm iyileşiyor. Uluslararası kuruluşlar negatif büyüme tahminlerini pozitife revize ediyor. Ilımlı bir toparlanma, canlanma var. Faiz indirimleriyle konut ve otomotiv satışları hareketlendi. Krediler ivmeleniyor.
2️⃣İhracat, hızı yavaşlasa da yükselişini sürdürüyor. Turizm gelirlerindeki artış devam ediyor. Cari fazlada tarihi zirve görüldü. Sanayi üretimindeki gerileme Ağustos’ta beklentilerin üzerinde olsa da PMI Eylül sonuçlarına göre imalat sanayide 17 ay sonra daralma bitti.
3️⃣TL’de istikrar ve baz etkisiyle enflasyon 26 ay sonra tek hanede. Gerçi bu seviyelerde kalıcı olmayacak. Ayrıca; genel kanı, açıklanan enflasyonun yaşanılan enflasyonu yansıtmadığı yönünde. Elektrik, köprü ve otoyol gibi fiyatlara yapılan son zamlar bu algıyı güçlendiriyor.
4️⃣Olumsuz haberlere gelelim. Bütçe alarm veriyor. Hazine merkez bankası kaynaklarıyla ayakta kaldı diyebiliriz. Gelecek sene için önlem şart. Yatırımlar çakıldı. Toparlanma istihdama yansıyacak güçte değil. İşsizlik oranı tarihi zirvede. Özellikle gençlerde işsizlik büyük sorun.
5️⃣ Güven tam sağlanamadı. Döviz mevduatı tarihi zirvede. Gelişmiş ülkelerdeki gevşek para politikasına rağmen yabancılar portföy yatırımlarında hala satışta. Risk primi yüksek seviyelerde. Takipteki alacaklar artmaya devam ediyor. Jeopolitik riskler bir inişte bir çıkışta.
6️⃣ İktisadi faaliyetteki toparlanmada sadece gerileyen enflasyona paralel iyileşen finansal koşullar etkili değil. Piyasaların bir an önce canlanması için ilave teşvik verildi. Bütçe gevşetildi, kamu bankaları öncülüğünde faizler düşürüldü, krediler artırıldı.
7️⃣ Toparlanmanın devamı için özel kesimin devreye girmesi gerekir, kamu destekleri ilelebet sürdürülemez. Fitch’in yaptığı stres testi sonuçlarına göre faizleri hızla indiren, kredileri artıran kamu bankalarının mali yapıları özel bankalara göre daha zayıf.
8️⃣ Kamu borçluluğu düşük ama borcun vadesi çok uzun değil. Bu yıl iç borcun hem maliyeti arttı hem de vadesi kısaldı. Toplam borcun yarısı da döviz cinsinden. Bankalar hem özel kesime kredi versin hem de kamunun borçlanma ihtiyacını karşılasın arzusu gerçekçi değil.
9️⃣ Özel kesim harcamaları enflasyondaki kalıcı düşüşle, öngörülebilirliğin artmasıyla ve finansal koşulların iyileşmesiyle kademeli artacaktır. Ancak baştan kabul edelim, bu iyileşme çok hızlı olamayacaktır. Hem dış borç hem de reel sektör borçluluğu çok yüksek.
1️⃣0️⃣ Verimsiz faaliyetler durdurulacak, yatırımlar askıya alınacak, borçluluk azaltılacak. Bu sürecin içindeyiz şu anda. Bilançolar küçülmeden yeniden yapılandırma olur mu? Bu nedenle finansal yeniden yapılandırmaya borcu düşünme büyümeye bak şeklinde yaklaşmak sakattır.
1️⃣1️⃣ Dolayısıyla yatırımların kısa vadede artmasını beklemek gerçekçi değil. İşsizlik oranı da bir müddet yüksek seviyelerini koruyacak, bu ise tüketim harcamalarını bir miktar sınırlayacak. Küresel ekonominin yavaşlaması ise ihracatı aşağı yönlü etkileyecek.
1️⃣2️⃣ Sonuç olarak kısa vadede toparlanma yavaş ve kademeli olacak. Zaten YEP’teki %5 büyüme hedefine rağmen bir çok kuruluşun 2020 büyüme tahmini daha gerçekçi seviyelerde, %2-%3 civarında. Ekonomi politikası nasıl yol izlemeli?
1️⃣3️⃣YEP sunumunda ifade edildiği gibi temel mücadele alanının başında enflasyon olmalı, mali disiplinden vazgeçilmemeli. TCMB temkini elden bırakmamalı. YEP ana temasındaki gibi değişim başlamalı. Büyüme potansiyelini, rekabetçiliği ve verimliliği artıran reformlar yapılmalı.
1️⃣4️⃣ Mesele bu amaçları sözde değil özde sahiplenmek, kısa dönem için uzun dönemi heba etmemek. Çok ümitli değilim. Bağımsız kurumlar bu zaman tutarsızlığıyla başa çıkmak için var. Ne yazık ki mevcut yönetim sistemi denge ve denetimi, kurum ve kuralları zayıflatmış durumda.
1/15- TCMB yıl başında para politikasında U dönüşü yapmış normal bir para politikası uygulamaya başlamıştı. Yılbaşında politika faizi %17 seviyesindeydi. Mart toplantısında faiz %19’a çıkarılmıştı.
2/15- Politika faizi ile gerçekleşen enflasyon arasında pozitif fark korunuyordu. Reel politika faizi geçen yıl sonunda +2,4 puan iken Mart’ta +2,8 puan gerçekleşmişti.
3/15- 5 yıllık uzun vadeli tahvil faizleri yıla %13’ün üzerinde başlamıştı. TCMB faizi ile arasındaki fark -4 puana yakındı. Şubat’ta ABD tahvil faizlerindeki yükseliş Hazine tahvillerine de yansımış ve tahvil faizi %15’i aşmıştı.
1/9- Öğrenci kardeşlerim ve konuya ilgi duyanlar için portföy seçimini örnekle basitçe anlatmaya çalışayım.
2/9- BIST100 ve ABD Doları olmak üzere iki tane riskli varlık seçeneğimiz olsun. Amacımız yüksek getirili, düşük riskli bir portföy dağılımı yapmak. İki yatırım aracının beklenen getirisi, riski (standart sapması) ve korelasyonunu hesap etmek gerekiyor.
3/9- 10 yıllık geçmiş yıllık getirileri alıyorum. Excel yardımıyla riskli varlıkların ortalamasını, riskini ve korelasyonunu hesaplıyorum. Risksiz faiz oranı olarak TCMB politika faizini kullanıyorum.
1/6- Bankadaki döviz mevduatı sahipleri kur arttığında kar elde ediyor. Peki bankalar zarar mı ediyor? Hayır. Pozisyonları dengede. Bu durumda zarar kimde? Bankalar pozisyonunu dengelerken kimden alacaklı, buna bakmak lazım. TCMB ve Hazine’yi düşünelim.
2/6- Bilanço içinde TCMB’den yaklaşık 80 milyar dolar, bilanço dışında yaklaşık 45 milyar dolar alacağı var. Hazine’den döviz alacağı ise yaklaşık 60 milyar dolar. İkisinin de pozisyonu açık. Döviz mudisi kar ederken, banka zarar etmiyor, zarar TCMB ve Hazine’ye kalıyor.
3/6- Hazine’yi ele alalım. Kur artışında borcu ve borç servisi artıyor. Yük vergi mükelleflerinde. Peki TCMB? Burada muhasebe biraz farklı. TCMB bankalardan farklı olarak gerçekleşmemiş kur farklarını kar zarara yansıtmıyor, değerleme hesabında izliyor.
1/7- Yabancıların DİBS’te 7,5 milyar doları, swapta 5,4 milyar doları kaldı, artık çıkacak yabancı az kaldı diye düşünenler olabilir. Halbuki döviz piyasalarını etkileyen bir çok unsur var. Bir kaçına bakalım👇
2/7- Bir örnek yurtiçi yerleşiklerin TL’den dövize geçmesi. Bu gerçek döviz değil, kaydi bir şey, neden döviz yükselsin diyenler olabilir ama TL mevduatın azalıp döviz mevduatın artması ile bankaların döviz pozisyonu açılır, kapatmak için döviz talep eder.
3/7- Ya da yurtiçi bankaya döviz kredisi borçlusunu düşünelim. Döviz kredi borcunu kapatmak istesin ama döviz geliri olmasın. TL mevduatını dövize çevirip döviz kredi borcu kapatıldığında yine bankaların pozisyonu açılacak ve döviz talebi artacaktır.
1/4- Merkez Bankası’nın enflasyon ve risk priminden bağımsız faiz indirip kurun çıktığını düşünelim. Normalde ne olurdu? Enflasyon beklentileri, belirsizliği artar, vade primi artar, bilançolar bozulur kredi mevduat faiz farkı artardı.
2/4- Şimdi bir kamu bankaları faktörü var. Kredi piyasasının yaklaşık yarısına hakimler. Rasyonel fiyatlama yapmayabiliyorlar. Sermaye, likidite de çok umurlarında olmayabiliyor. Hazine, tahvil verip işi çözüyor. Tabiki kamu borcu artıyor.
3/4- Döviz borcu nedeniyle bilanço bozulmasına gelince son yıllarda bu dert de azaldı. Gerçek kişiler(belirli bir kesim) döviz varlıklarını artırdı. Kur artışından net finansal varlıklar (servet/özkaynak) olumsuz etkilenmiyor. Firmalar da döviz borçlarının bir kısmını kapattılar.