26 Ağustos sadece bir kurtuluş günü değil, aynı zamanda dahiyane bir strateji ile düşmanın alt edildiği gündür.
Atatürk #BüyükTaarruz'da düşmana öyle bir taktik izledi, öyle bir tuzak kurdu ki düşman ne yapacağını şaşırdı.
Bilgisel başlıyor.
1* Yunan ordusu, Ağustos 1921'de Ankara önlerine gelerek Türklere taarruz etti. Türk ordusu bu saldırıyı püskürttü ve Yunan ordusu Afyon-Eskişehir hattına çekildi.
Şimdi saldırı sırası Türklere geçmişti ama Başkomutan Mustafa Kemal erken davranmayıp hazırlıklara başladı.
2* Yunan ordusu Afyon-Eskişehir bölgesinde çok sağlam bir savunma hattı kurmuştu. Onları oradan söküp atmak oldukça zordu.
İngilizler savunma hattına o kadar güveniyordu ki "Türkler bu savunma hattını 6 ayda geçerse 6 günde geçmiş sayabilirler" diyordu.
3* Meclis, ilk fırsatta Yunan ordusuna taarruz edilmesini istiyor, Atatürk'ün hazırlık için harcadığı vakti eleştiriyordu.
Atatürk ise beklemenin saldırmaktan daha gerekli olduğunun farkındaydı. Çünkü Yunan ordusu bazı açılardan üstün durumdaydı.
4* Yunan ordusu sayı, silah ve teçhizat olarak üstün durumdaydı. Atatürk, taarruza hazırlandığı esnada orduyu takviye ederek sayısal eşitliği yakaladı.
Yunanların silah ve teçhizat üstünlüğüne karşı Türk ordusu süvari bakımından üstün durumdaydı.
5* Türklerin ekonomisi oldukça güç durumdaydı. Toprakları çiğneniyordu. Üretimi durmuş vaziyetteydi. Savaşın derhal bitmesi gerekiyordu. Uzaması, Yunan ordusunun lehineydi.
Atatürk öyle bir hamle yapmalıydı ki tek bir hamlede düşmanı denize döküp Anadolu'dan kovmak zorundaydı.
6* Askeri stratejide taarruz etmek, savunmaya yapmaktan çok daha zordu. Bu nedenle saldıran tarafın çok daha üstün bir orduya sahip olması gerekiyordu. Ama Türk ordusu, teknik açıdan Yunan ordusuna karşı üstün değildi.
İşte Atatürk bu nedenle şartların oluşmasını bekledi.
7* Atatürk şartların oluşmasını beklerken, Meclisteki muhalefet grubu Atatürk'ü geç kalmakla, orduyu bekletmekle suçlamaya başladı.
Mecliste ciddi tartışmalar çıkıyordu. "Başkomutan ordusunun başına geçsin" lafları ediliyordu.
8* Atatürk kesin zafer elde edebilmek için düşmana "ani, güçlü ve beklenmedik" bir darbe indirmek gerektiğini anlamıştı.
Böyle bir darbe için taarruz planını sır gibi gizlemeye karar verdi.
9* Bu stratejiye göre beklenmedik bir saldırı için "taarruza hiç niyetli olmadığı" imajı çizmek gerekiyordu.
Önce 23 Temmuz'da gizlice Akşehir'de bulunan karargaha gidip "taarruz planını harekete geçirdiğini" açıkladı.
10* Akabinde durumu tüm komutanlara açıklayabilmek için 28 Temmuz'da futbol maçı organize etti. Tüm komutanlar maça davet edilmişti. Maç bitiminde gizli bir toplantı yapıldı ve tüm komutanlara taarruz niyeti açıklandı.
Kimsenin ruhu duymamıştı.
11* Atatürk 30 Temmuz günü çalışma bahanesiyle evine çekildiğini söyleyip gizlice Akşehir'e geçti.
İsmet Paşa ve Fevzi Paşa ile buluşup taarruz stratejisini tartıştı. Öyle bir plan kurmuştu ki düşman, ne olduğunu anlayamadan mağlup edilecek ve denize dökülecekti.
12* Atatürk, "taarruza niyetli olmadığı imajını" güçlendirmek için Dışişleri Bakanı Fethi Bey'i İngiltere'ye gönderdi ve İngilizlerle barış görüşmeleri yapmasını istedi.
Barış için teklifte bulunan Türklerin saldırıya niyetli olmadığı düşünülecekti.
13* Atatürk, 17 Ağustos'ta arkadaşı Behiç Bey'i görmek için Konya'ya gideceğini açıkladı. Esasen bu gizli bir askeri ziyaretti.
Fakat Meclis olanlardan habersizdi. Onlar taarruz beklerken Başkomutan maç izliyor, barış teklifinde bulunuyor ve arkadaş gezmesine çıkıyordu(!)
14* Atatürk, savaş planını komuta heyetine anlatabilmek için gizli bir ziyaret daha yapmalıydı. İşi şansa bırakmamak için 21 Ağustos günü büyük bir çay ziyafeti tertip etti.
Çay ziyafeti 20 Ağustos günü Hakimiyet-i Milliye gazetesinde ilan edildi. Herkes davetliydi.
15* Futbol maçı, barış teklifi, arkadaş ziyareti derken bir de üzerine çay ziyafeti düzenlenmesi muhalifleri iyice kızdırmıştı.
Fakat Atatürk tüm bu tepkilere kulağını tıkadı. Çünkü muhaliflerin bağırtısı Atatürk'ün "saldırıya niyetli olmadığı" imajına katkıda bulunuyordu.
16* Yunan cephesi, olan bitenler karşısında Türklerin birbirine girdiğini düşünüyordu. Bu halde taarruza ihtimal verilmiyordu.
Yani her şey Atatürk'ün tam istediği gibi gidiyordu. Artık "beklenmedik saldırı" için şartlar oluşmuştu.
17* Çay ziyafetinin olduğu gece Atatürk gizlice Akşehir'deki karargaha gidip savaş planını anlattı.
Yunan ordusu kuzey-güney ekseninde dizilmişti. Ordu iki parça halindeydi. Büyük olanı Afyon'da, küçük olanı Eskişehir'deydi. Türk ordusu da tam karşısında hizalanmıştı.
18* Yunan ordusunu bir darbede dağıtıp denize dökmek için Afyon'da bulunan büyük parçaya vurmak gerekiyordu. Bunu da "beklenen" yerden değil, beklenmeyen yerden yapmak gerekiyordu.
Yunan ordusu Türkleri doğudan bekliyordu. Öyleyse Türkler güneyden gelmeliydi.
19* Türklerin güneyden gelebilmesi için ordunun bir gecede düşmana hissettirilmeden kaydırılması gerekiyordu. Fakat bu çok riskliydi. Ordu kaydırılırken fark edilirse bozguna uğrayabilirdi. Kuzeyde kalan ordumuz çaresiz kalır ve böylece Ankara yolu Yunan'a açılırdı.
20* Bu nedenle ordu çok gizli şekilde, bir gece kaydırılmalıydı. Fakat bu yetmezdi.
Güneyden yapılacak taarruz öyle dizayn edilmeliydi ki, Yunan ordusu bunu sahte bir taarruz olarak düşünmeli ve ordularını güneye kaydırmamalıydı.
21* Yunan ordusu Türklerin doğudan vurabilmek için güneyden sahte bir saldırı yaptığını düşünmeli ve güneye birlik kaydırmamalıydı.
Türkler de bu fırsattan istifade ederek güneyden kuzeye doğru ilerleyip düşmanı imha etmeliydi.
22* Yakup Şevki Paşa, Atatürk'ün Harp Okulu'ndan hocasıydı. Planı çok riskli buldu. Bunun bir ödev olması halinde geçer not veremeyeceğini söyledi.
Haksız sayılmazdı. Yakup Şevki Paşa, kuzeyde bulunan orduyu komuta edecekti ve planın fark edilmesi halinde yalnız kalacaktı.
23* Fakat Atatürk başkomutandı ve kararı kesindi. "Kaybedersek sorumluluk benimdir. Bir ağacın altında beni asarsınız" dedi.
Atatürk böyle söyleyince Yakup Şevki Paşa itiraz etmeyi bıraktı ve plana sadık kalacağına söz verdi. Öyle de yaptı.
24* Atatürk, 24 Ağustos'ta ordunun taarruza hazırlanması için emrini gizlice verdi.
Gizlice ordunun başına geçebilmek için evine çekileceğini ve bazı çalışmalar yapacağını açıkladı.
25* 24 Ağustos gecesi evine çağırdığı bazı arkadaşlarına taarruza geçecekleri sırrını verdi ve "düşmanı bir haftada yok edeceğim" dedi.
O gece ordunun başına geçmek için gizlice evden ayrıldı.
26* Ertesi gün, yani 25 Ağustos günü, ordunun gizlice kaydırılması için emir verdi.
Koca ordu, karanlığın çökmesiyle güneye doğru hareket etti. Fener yakılmıyor, ağaçların altında mola veriliyordu. Fark edilme ihtimaline karşın, bazı birlikler kuzeye doğru hareket etmişti.
27* Ordunun güneye kaydırıldığı fark edilirse, kuzeye yönelen birlikler sahte bir hareketle düşmana kendini açık edecekti.
Ordu 26 Ağustos'un ilk saatlerinde, gizlilik içerisinde ve fark edilmeden yerini aldı.
28* Atatürk, daha önce Çanakkale'de, Bitlis'te, Libya'da ve Sakarya'da ordusunun başında savaşmıştı. Yunan Başkomutan İzmir'de, ordusundan uzakta uyurken Atatürk aynı gece gizli şekilde Kocatepe'ye doğru hareket etti.
Yine ordusunun başında olacaktı.
29* Başkomutan, yolculuk esnasında oldukça düşünceliydi. Hiç kimseyle konuşmuyordu. Tepeye vardığında komutanlara kaydırma işleminin başarıyla sonuçlanıp sonuçlanmadığını sordu. Müspet cevap aldı.
Şafağın sökmesiyle ilk top atılacaktı.
30* Yunan ordusunun sağlam savunma hattını kırmak için çok önemli bir topçu saldırısı olacaktı. Topçu atışını İsmet Paşa idare edecekti.
İsmet Paşa öyle bir saldırı yapmalıydı ki, eldeki mühimmatla Yunan savunma hattı çökmeliydi. Aksini düşünmek ölüm gibiydi.
31* Ateş saati yaklaştığında, akla hayale gelmeyecek bir durum yaşandı. Etrafı sis kapladı. Türk topçuları adeta kör hale gelmişti.
Sis zamanında kalkmazsa ve şafak sökerse, tüm taarruz planı çökebilirdi. Kocatepe'de zaman akmıyordu!
32* Taarruz iyice yaklaştığında sis kısa sürede ortadan kalktı. Saat 04:30'u gösterdiğinde Türk topları ateşlendi.
Atatürk "Ya Rabbi! Sen Türk ordusunu muzaffer et! Türklüğün ve Müslümanlığın düşman ayakları altında, esaret zincirinde kalmasına müsaade etme" diye dua etti.
33* İsmet Paşa komutasındaki topçular Yunan savunma hattını adeta şiir gibi dövdü ve eldeki mühimmat bitmeden beklenen gedik açıldı.
Yunan gözcüler, bu beklenmedik taarruz karşısında Türklere yem olunca, Yunan ileri hattı adeta kör oldu. Sıra süvarilerdeydi....
34* Açılan gedikten içeriye sızan süvariler düşmanla göğüs göğüse çarpışıp hepsini püskürttü. Böylece civardaki tepelerin ele geçirilmesi için harekat başladı.
Atatürk, olan biteni Kocatepe'den takip ediyordu.
35* Ele geçirilmesi gereken tepelerden biri de Çiğiltepe'ydi. Atatürk bunun için Albay Reşat'ı bizzat görevlendirildi. Albay yarım saat içerisinde tepeyi alacağına namus sözü verdi.
Albay, 45 dakika sonra tepeyi ele geçirse de namus sözünü yerine getiremediği için intihar etti.
36* Atatürk bir ara komutanlardan ayrıldı. Tek başına, kayalıklar arasında dalgın ve düşünceli dolaşmaya başladı. Kayalık tepenin ucuna geldi. Orada bulunan Etem Tem, durumu fark etti ve adeta nefes almayacak kadar bir sessizlik içinde deklanşöre bastı.
37* Yunan ordusu, hiç beklemediği bir anda taarruza geçen Türkler karşısında şaşkına uğradı. Üstelik taarruzun güneyden başlamıştı ve buna anlam vermek güçtü.
Yunan karargahı yeterli bilgi alamadığından bu taarruzu sahte bir saldırı olarak niteledi.
38* Yunan ordusuna göre Türkler güneyden gelmiyordu. Doğudan gelmek için güneyden sahte bir saldırı başlatmıştı. Yunan ordusu tuzağa düşüp güneye birlik kaydırırsa Türkler doğudan güçlü şekilde gelecek ve tuzağa düşecekti.
İşte, Atatürk tam da böyle düşünmelerini istemişti!
39* Yunan ordusu yerinde kalıp Türkleri doğudan beklemeye koyuldu. Bu esnada Yakup Şevki Paşa kuzeyden ve doğudan tacize başladığında Yunan ordusu tuzağa iyiden iyide düşmüştü.
Yunan ordusu Türkleri doğudan bekliyordu ama Türkler tam olarak güneyden geliyordu.
40* Güneydeki taarruzu iki günde başarıyla sonuçlandıran Türkler, Yunan karargahını vurmak için kuzeye yöneldi.
Bu esnada Yunan ordusunun İzmir'le haberleşmesini baltalamak için telgraf hatları kesildi ve kaçış yolları tahrip edildi.
41* Yunan orduları komutanı Trikupis, içine düştüğü tuzağın farkına çok geç vardı. İlk iş olarak kuzeydeki orduları güneye sevk etme kararı aldı. Ama General Digenis emri yerine getirmekten aciz duruma düşmüştü.
İzmir'deki Yunan Başkomutan Hagianesti, olan bitenden habersizdi.
42* Trikupis son bir hamleyle ordusunu düşmandan koparıp çekilmeye karar verdiyse de cepheyi kafasının içinde adım adım yaşayan Atatürk, 29 Ağustos gecesi Trikupis'in etrafını sardı. Artık kaçacak yeri kalmamıştı.
43* 30 Ağustos'un ilk ışıkların düşmanı çevreleyen Türkler, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'nın bizzat komuta ettiği saldırıyla Yunan ordusunu süngü taarruzuyla Dumlupınar'da imha etti.
Trikupis gece vakti kaçmaya başladı. Ama Uşak'ta esir düştü.
44* Yunan Başkomutan Hagianesti, olan biteni çok geç fark etti. İlk iş olarak Trikupis'i başkomutan ilan etti. Fakat Trikupis Türklere esir düşmüştü.
Türkler her yerdeydi ve haberi öğrenip Atatürk'e ilettiler. Trikupis'e başkomutan olduğunu Atatürk, esir çadırında söyledi!
45* Taarruzdan sadece 6 gün sonra, 31 Ağustos günü, her şey bitmişti.
Türkler, Yunan ordusuna "beklenmedik, ani ve güçlü" bir darbe indirmişti. Yunan ordusu toparlanma imkanı bulamadan denize döküldü.
KAZANMIŞTI.
46* Yunan Başkomutan iki yıl önce "Ne? Mustafa Kemal mi? Kim bu adam? Böyle bir komutan tanımıyorum" demişti. Şimdi cevap sırası Mustafa Kemal'deydi. Kendisiyle görüşen Reuters muhabirine şöyle söyledi:
İki haftadır cephedeyim. Her tarafta Hacıanesti’yi arıyorum, gördünüz mü?
47* Atatürk 9 Eylül'de görkemli bir şekilde İzmir'e girdi. Taarruzdan önce görüştüğü arkadaşlarını gördü ve şöyle söyledi:
Düşmanı bir haftada yok edeceğimi söylemiştim. Affedersiniz. Bazı hesap hataları oldu. Bu işi beş-altı günde yapıverdik!
Dipnot: Mustafa Kemal Paşa, Etem Tem tarafından çekilen ve hayatının en zor anını resmeden fotoğrafı 2 Eylül 1922 günü Afyon’da bulunan karargâhında gördü. Parmaklarını fotoğrafların üzerinde gezdirdi ve “Çok güzel” dedi.
Bilgisel bitmiştir!
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Bundan yüz yıl önce Alman hekim Otto Warburg, kanser hücrelerinin glikoz şekerindeki enerjiyi nasıl kullandığını gözlemledi.
Warburg, ilginç bir durumla karşılaştı. Kanser hücreleri, şekerdeki enerjiyi oldukça düşük verimli şekilde kullanıyordu.
Warburg, kanser hücrelerinin glikoz şekerini maya mantarları gibi fermante ettiğini gözlemledi. Oysa hücrelerin şekeri oksijen kullanarak yakması halinde çok daha fazla enerji üretilmesi mümkündü.
Kanser hücrelerinin bu "verimsiz" tercihi, uzun süre tartışıldı.
Bilim çevreleri bu tercihin ardında, kanser hücrelerinin “enerji merkezleri” diye bilinen mitokondrilere sahip olmadığı hipotezini uzun süre tartıştı fakat konu yaklaşık yüz yıldır açıklığa kavuşturulamadı.
Papa ve Leydi Rothschild'in büyük ortaklığı: The Council for Inclusive Capitalism...
Yönetim altındaki varlık: 10.5 trilyon dolar,
Piyasa değeri: 2,1 trilyon dolar,
İnsan gücü: 200 milyon işçi,
Faaliyet alanı: 163 ülke...
Ortaklık, ünlü destekçilerini "muhafız" olarak niteliyor. Muhafızlar kimler mi:
Mastercard Ceo'su Ajay Banga
Allianz başkanı Oliver Bate
Dupont Ceo'su Edward Breen
BM finans temsilcisi Mark Carney
OECD genel sekreteri Angel Guria
Visa başkanı Alfred Kelly
Bu kadar mı? Hayır.
BP baş yöneticisi Bernard Looney
Bank of America Ceo'su Brian Moynihan
Guardian Ceo'su Daenna Mulligan
Rockefeller Vakfı başkanı Rajiv Shah
Ford Vakfı başkanı Darren Walker
Türkiye'nin işgal edilmesi halinde yapılacaklar, direniş için hazırlanan planlar, korunacak üsler, silahlar, cephaneler, erzak ve ilaç depoları, direnişin aktörleri..
Devlet, en kötü günler için hazırladığı sırlar güven içinde saklanıyor-du. Fakat teröristler bir kopyasını aldı.
1* Ordunun en önemli kurumlarından biri olan Özel Kuvvetler Komutanlığı'na bağlı Albay Erkan, tam 12 yıl önce, Aralık 2008'de bir subayı izlemek için görevlendirildi.
Albay Erkan göreve başladı. Çok titiz hareket ediyordu.
2* Fakat bir süre sonra kendisinin de takip edildiğini fark etti. Durumu üstlerine bildirdi. Takibe devam emri verildi. Temmuz 2009'da görev sona erdi.
Bir süre sonra aynı görev yeniden Albay Erkan'a verildi. Göreve başladıktan sonra yeniden takip edildiğini fark etti.
Türkiye, Libya'da ilerlemeye başladı,
Mısır, gerekirse Libya'da Türkiye ile savaşmakla tehdit etti,
Fransa, Türk donanmasını küçük duruma düşürmek için tehlikeli bir hamle yaptı..
Bölgede kapsamlı bir satranç oynanıyor.
Bilgisel başlıyor!
1* Doğu Akdeniz'de yaşananların temeli 2006'da deniz kuvvetlerinde yer alan beyin takımının ortaya attığı "Mavi Vatan" doktrinine dayanıyor.
Doktrini oluşturanlar FETÖ tarafından "hain" iftirasıyla hapsedilse de Mavi Vatan fikri hapisten çıkıp devlet politikası halini aldı.
2* Mavi Vatan'ı kabaca "denizlerde yaşanan milli mücadele" olarak tanımlayabilir. Bu sadece Doğu Akdeniz'in petrolü için yapılan bir mücadele değil.
Vatanın toprağı neyse, havası ve suyu da odur. Bu nedenle Türkiye'nin deniz hudutları da vatanın parçasıdır.