Bu arada, “Seçim henüz bitmedi” “Kavga yeni başlıyor” ya da “seçimi hırsızlıkla aldılar” manşetlerini ibretle izliyor, aradaki benzerliğe hiç mi hiç hayret etmiyoruz.
Mahalle taassubu, kabile tarafgirliği, asabiyet bilinci...
Bu çağa ait olmayan arkaik yankılar sadece...
Bu dönemde ayrışma şu eksenlerde olacak:
*İnsan yaşamını kutsal değer bilenler ile bireylik bilincine saygı duymayan kitleselci-totaliterizm yanlıları,
*Özgürlükten yana olanlar ile baskıcı zorbalar,
*Bütün insanların eşit olduğuna inananlar ile ayrımcılıktan beslenenler,
*İnsanların mutluluğa ulaşma arayışını temel hak sayanlar ile acıyı, ızdırabı, kederi kutsayanlar,
*Evrensel insanlık değerlerini, insanlık ailesinin kuşakları aşan birikimindeki bilgeliği kuşananlar ile kabile totemine sarılanlar,
*Uygar şehir ruhu ile hafriyatçı zihniyet
*Çevreye duyarlılık gösterenler ile büyük bir açgözlülükle her şeyi metalaştıranlar,
*Kamu yönetiminde adalet, şeffaflık, hesap verme bilinci ile devleti kendi mülkü, vatandaşı kulları görme kibiri,
*Akıl ve bilim ile safsata ve efsane
*Liyakat ve ehliyet ile akraba kayırmacılığı
Saflar böyle oluşacak...
Eski ezberlerden fayda yok...
Herkes yerini, tarafını buna göre belirleyecek.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Cumartesi sabahından beri yaşananları topluca değerlendirmek gerekirse:
Öncelikle -her ne kadar artık işi şakaya vurmaktan başka bir şey yapamıyor olsak da- durum çok vahim.
Tam “güleriz ağlanacak hâlimize” durumu yani.
Ama durumun ciddiyetine yakışır bir değerlendirme gerekiyor.
Önce yaşananın bir yönetim krizi olduğunu tespit edelim.
16 ay önce yine benzer bir hafta sonu kararı ile göreve getirilen Merkez Bankası başkanı, sergilediği onca uyum gösterme çabasına karşın görevden alındı.
Yerine atanan kişiden bağımsız olarak bu başlı başına ciddi bir sorun
“Rezervleri düşürmüş” bahanesinin hiçbir inandırıcılığı yok. $120 milyar arka kapıdan satılırken en yetkili mercide bulunan kişinin olup bitenden haberi yoksa bu “özrü kusurundan beter” durumudur.
Gerçek neden Eylül’de yapılan, Ekim’de de yapılmak istenen faiz artırımıdır.
Devlet hizmeti onurlu bir görevdir; bütün topluma, hatta gelecek nesillere katkınız olabilir.
Bunun hakkını vererek yapmak için aklınızın ve vicdanınızın gösterdiği doğruları, gerektiğinde risk alarak ısrarla savunmak, bilerek yanlış yapmamak ve yapılmasına göz yummamak gerekir.
Bunun mümkün olmayacağını görüyorsanız görevi kabul etmemek evladır.
Kamu görevi bir onur olsa da bazı dönemlerde görev almak değil sorumlu yönetici konumdaki kamu görevinden uzak durmak daha onurluca olabilir.
Bu arada şayet bürokrasideyseniz son sözün, son kararın siyasal otoriteye ait olduğunu, millete hesap verenin ve milletin yetki verdiği makamın siyaset olduğunu unutmamak, bürokratik vesayet hayalleri kurmamak çok önemlidir.
Bunun sınırlarını hukuk ve demokratik teamüller çizer.
1983-1992 arasında Merkez Bankasında 3 başkan görev yaptı. TCMB bağımsız değildi, bütçe harcamalarını ve Hazineyi fonluyordu. Ortalama yıllık enflasyon %56 oldu ve dönemin başı ile sonu arasında TÜFE 79 kat, USD/TL kuru 46 kat arttı.
Dışa açılma ve serbestleşme iyi yönetilemedi
1993-2001 arasında 3 başkan görev yaptı. TCMB 1999’a kadar Hazineyi fonlamaya devam etti. Türkiye’nin finansman sorunu yüksek kamu açıkları, yüksek enflasyonla çözülmeye çalışıldı.
Ortalama enflasyon 77 oldu. Dönemin başı ile sonu arasında TÜFE 163 kat, USD/TL kuru 169 kat arttı.
2002-2016 arası olması gerektiği gibi 3 TCMB başkanı görev yaptı.
2013’e kadar para politikası, ekonominin geneline ve toplumun refahına da yansıyan başarı sergiledi.
Yasal olarak bağımsızlık sürse de 2014’ten itibaren ödünler verilmeye başladı. Uygulamada bağımsızlık aşındırıldı
Bir Merkez Bankası Başkanı daha görevden alındı...
Hukuk bir kere ihlal edildiğinde sessiz kalınca başka ihlallerin önü açılır.
Temmuz 2019’da TCMB’nin kurumsal kimliği ve bağımsızlığı darbe yediğinde bunu kabullenenler, bugün yaşanan utanca zemin hazırlamış oldu.
Anayasanın 104’üncü maddesinde
“Kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz.... Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde, kanun hükümleri uygulanır.” hükmü yer alıyor.
TCMB Yasası 28’inci maddesi şöyle; “Başkan (Guvernör) ancak, 27 nci maddedeki yasakların gerçekleşmesi ve bu Kanunla kendisine verilen görevlerin devamlı surette ifasını imkansız kılacak durumların ortaya çıkması hallerinde, atanmasındaki usule göre görevinden af olunabilir.”
Demek ki neymiş;
- döviz alımına yüksek vergi koyarak “dış mihrakların operasyonunu çökertmek” buraya kadarmış,
- TL mevduatın reel getirisini törpüleyecek vergilerle bu iş olmuyormuş,
- swapları yasaklayarak “Londra’daki komployu bozma” efelenmesi rezervler bitinceye kadarmış,
Demek ki neymiş;
- bir rasyo icat edip kredi vermeye zorlama, dış açık patlayıncaya kadarmış,
- “faizi düşürürsün, enflasyon düşer” iddiası gerçeğin duvarına çarpıncaya kadarmış,
- “faizi artırmak faiz lobisinin tezgahıdır, hainliktir” zırvası enflasyonun ipi kaçıncaya kadarmış,
Demek ki neymiş;
- makro iktisat bilmeden, sadece finansal mühendislikle, Ali Cengiz oyunlarıyla ekonomi yönetimi kuru 27 ayda 4,50’den 7,85’e çıkarıp sonra da “bakamayacak” hale gelinceye kadarmış
- ciddiyetsiz, yukarıdan bakan davranışlar sergileme iş ciddiye bininceye kadarmış
Eski adıyla Orta Vadeli Program (OVP), 2018’den beri “Yeni Ekonomik Program” olarak adlandırılıyor.
5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Yasası’ndaki isim hâlâ OVP.
Bugün bu program iki haftalık bir gecikmeyle de olsa açıklanacak.
Bu isim değişikliği, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi sonrasında oluşan ekonomi yönetiminin eskiden yapılan işlere yönelik reddi miras duygusunun, geçmişle bağlarını koparma isteğinin bir dışavurumu olabilir mi?
Gerçekten de hem politikalar hem kurumlar bu “YENİ” dönemde değişti.
Tabii şöyle bir kavramsal sorun var.
2018’deki program “Yeni Ekonomik Program” ise 2019’dakine “yepyeni” bugün açıklanacak olana “daha da yeni” demek gerekebilir.