Bir o değil, öncelikli olan "case"tir, "cause" değil. Kimliği pembe diye mağdur hakkı yiyene, hırsızlık yolsuzluk yapana arka çıkarsanız, "cause"un altını da oyarsınız.
Bir insan hem Cumartesi Annelerinin hem Tansu Çiller'in arkasında olamaz.
Tansu Çiller'i, Akşener'i kadın olduğu için savunacaksanız, kadın oldukları için mağdur edildikleri özel bir durum olması gerekir ancak. Yoksa "kadın kadının yurdudur", diye kayıtsız şartsız arka çıkacaksan, mağdur ettikleri Cumartesi annelerini mağdur edersiniz mesela.
Bu sadece 1 örnek.
Tarihçiyim ben; meslek alışkanlığından belki, ama önceliğim daima "case". O yüzden, iyi niyetinizi anlıyor, hak veriyorum ama beni o slogana etiketlemeyin lütfen; benim 1 "cause"um varsa, o da önce adalet, önce mağdur edilenin hakkı.
Öte türlü içine yuvarlanacağımız çukur kaçınılmaz olarak apolitizmdir, başka bir şey değil. Maalesef 😔
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
1.Valla tam bir déjà vu! Ben bunu daha evvel de yaşadım! Bir şeyi anlıyorsun, adın gibi öyle olduğunu biliyorsun, ama diyemiyorsun! Çünkü kuvvetli sezgini ispatlayabilir belgen olmuyor elinde. Sonra hasbelkader belgesi çıkınca işte böyle;
2.anlıyorsun ki olay senin tahayyüllerinin bile çok ötesinde! Sen garip, sezgi ve mantığınla ancak buzdağının ucunu görebilmişsin. Vay be… Bakın ne güzel hanımefendi kendi kelimeleriyle “tane tane anlatmış” şu tweetteki linkten çıkan+
3.üstteki belgede! AB Komisyonu üyelerine (şuradaki arkadaşlar herhalde: ec.europa.eu/research/marie… ) yollanmış bu 11.07.2020 (14:33) tarihli bu e-postada hanımefendi özetle diyor ki,
Eller askerî tarihi böyle çalışıyor işte. Muharebe alanına gidip itinayla kazarak, tabii ki arkeoloji, kimyagerler hatta fizikçilerle işbirliği içinde.
Şu gördüğünüz yumurta şeklinde taşlar İskoçya'da bulunan Roma dönemi mermileri. MS 2.yy. Mermi evet. Üç çeşidi bulunmuş:
Birincisi 600 gr'lık, kireçtaşı olanlar, ikincisi 50 gr.lık kurşun toplar, bir de 20 gr.lık daha küçük taşlar varmış. Delikli olan 20 gr.lık topların içine zehir konulduğu tahmin ediliyor. Bunları özel dizayn edilmiş mancınıklarla fırlatıyorlarmış. Mesela 50 gr.lık kurşun topları
atan düzeneğin 200 m. menzili varmış ve çarptığı yerde neredeyse 44'lük Magnum'dan ateşlenen kurşunun etkisi oluyormuş.
Çünkü buralar çok değil bir asır öncesi mandaların yuvarlandığı, insanların çeltik ektikleri, sazlıklarında avcılığa çıktıkları bataklık kumluk arazi üzerine inşa edildi.
Ayrıca: Çarşamba- Dikkaldırım- eski garajın alt tarafında kalan eski göçmen kondu mahalleleri, Altıparmak... buralarda zemin biraz daha iyi olsa da binalar çok eski, çürük. Nedense bu semtlere tıpkı Yıldırım tarafı gibi kentsel dönüşüm hemen hiç uğramadı.
Beğenin beğenmeyin, bu da bir uzmanlık alanı. Yoktan bilgi üretmek, yüzlerce binlerce belgeyi tarayıp, karşılaştırıp, kritik okumadan geçirip, içinden sahih veriyi süzüp, olayları neden sonuç ilişkisine sokup, olguları açıklamak, yeri geldiğinde bugünle ilişkilendirmek yazılmış +
onlarca yüzlerce kitabı okuyup koymaktan farklı bir birikim, tecrübe ve eğitim gerektiriyor. O da maalesef bir lisans eğitimiyle hatta üstüne yüksek lisans eğitimiyle bile olan bir şey değil. Araştırmacı alaylı da olabilir, ama o tecrübe yılların birikimi ve yazma işiyle hemhal
Çok önemli, kusura bakmayın. Tarih yazımı profesyonel tarihçiler tarafından yapılır, ama tarih bilgisini popüler hafızaya kazıyanlar maalesef genellikle tarihçiler değil.
Tarih bilgisi üretimine gündelik politik ihtiyaçlara binaen politikacılar, diplomatlar, gazeteciler,
fesli zat gibi popüler kültür avcıları sıklıkla iştirak ederler.
Tarih bilgisinin üretimi de tüketimi de (hatta tüketimi çok daha fazla şekilde) son derece günceldir esasen ve politikacılar bunu pek iyi bilir, gündemin ihtiyacına göre tarihsel bağlamından +
kopartılmış belgeleri işte kriz durumlarında, dış temsilcilikleri ziyaretlerde, yabancı devlet adamlarının TR ziyaretlerinde keşfediverirler.
Bağlamından kopartılmış veri sıklıkla söylentilerle süslenip efsaneleştirilir, belgesi çıkmasa bile uydurulduğu vaka da çok.