1.Valla tam bir déjà vu! Ben bunu daha evvel de yaşadım! Bir şeyi anlıyorsun, adın gibi öyle olduğunu biliyorsun, ama diyemiyorsun! Çünkü kuvvetli sezgini ispatlayabilir belgen olmuyor elinde. Sonra hasbelkader belgesi çıkınca işte böyle;
2.anlıyorsun ki olay senin tahayyüllerinin bile çok ötesinde! Sen garip, sezgi ve mantığınla ancak buzdağının ucunu görebilmişsin. Vay be… Bakın ne güzel hanımefendi kendi kelimeleriyle “tane tane anlatmış” şu tweetteki linkten çıkan+
3.üstteki belgede! AB Komisyonu üyelerine (şuradaki arkadaşlar herhalde: ec.europa.eu/research/marie… ) yollanmış bu 11.07.2020 (14:33) tarihli bu e-postada hanımefendi özetle diyor ki,
4.“şimdi ben bu çok bursu çıtır çıtır yedim (EA: bkz. Ekteki burs), ama maalesef bu prestijli bursun gereğini yerine getiremeyerek heder ettim. Çünkü efendim, Şubat 2018’den beri Umut Özkırımlı’nın kesintisiz (!- continuous) tacizi,
5.haliyle moralimi çok bozdu. Ondan pek olduramadım ben bu projeyi. Üç ay da uzatma aldım okuldan ama, şimdi 2,5 senede yapamadığımı 3 ayda nasıl yapayım ki? Affedin beni, zaten çok mağdurum”.
6.Vay arkadaş, nasıl bir manipülasyon ekonomisidir bu? Bir zırvanın etinden sütünden kılından bu kadar mı yağ mı çıkartılır? Pes ettim, parmak ısırdım, aşk olsun! :D Alem buysa, kraliçe sensin!
7.Neyse efendim, işin bundan sonrası İsveç mahkemesine intikal etmiş zaten. Tabii ki davanın da, ha şu sitede yayınlanan belgelerin de takipçisi olacağım. Tavsiye ederim, siz de olun. Böylelikle siz de, ben de hepimiz de realitemizi bir check etmiş oluruz.
8.Öyle görünüyor ki bu kötü hisseli harikalar kumpanyasının final sahnesine yaklaşıyoruz. Öyle bir insanı kanıtsız, süresiz infaz etmek dayanışma değil, hak ihlalidir.
9.Madem dayanışmak istiyorsunuz, o işin yakışığı şimdi İsveç mahkemesi önüne gidip destek olmak. Hiç olmazsa kadıncağızın müstakbel İsveçli avukatının vekaletname ücretini falan paylaşın, yazıktır. Öyle mor kalpleşmek yetmez, ayıp şu aşamada.
10.Bunu hanımefendinin bugüne kadar aleyhine ortaya dökülen şunca kanıta, belgeye rağmen yılmaz destekçisi olarak kendisi için imzasını koyan, ardında duran, sağa sola ayar veren, desteklerine mukabil kendisiyle “akademik” işler yapan,
11.bu koşullarda kendisinin iftiralarını yayan, apaçık nepotizm yolsuzluğunu afiyetle sindirenler için söylüyorum. Bunca arsız cüretin bir müsebbibi de sizsiniz çünkü.
12.Davanın hükmü kesilsin, temyizi memyizi olacaksa da bitsin, ondan sonra ASIL MESELEYİ, yani bu davanın açtığı gedikten ayan beyan ifşa olan entelektüel, akademik, hukuki ve basın-medya etiği sefaletimizi, çürümüşlüğümüzü,
14.Ne de olsa hanımefendinin de “gümbür gümbür” ifade ettiği gibi, “liyakat gibi temel bir prensibin mumla arandığı bir akademiden mustaribiz.” :D
15.Teoride canavar, pratikte nanay olmak pek fena, pek rezillik. Ellere talkımı verip salkımı biz yutmayalım, değil mi ya? :) Burada genç akademisyenlere de tavsiyem, ulaşmak istediğiniz hedeflere ulaşmak çok zaman,
16.enerji, mesai tüketmeyi gerektiriyor olabilir. Hiç karşılığı olmayan çok fedakarlıklar yapmak zorunda kalıyor olabilirsiniz. Tacize, ayrımcılığa ve daha ağırlarına da maruz kaldığınızda elbette hakkınızı sonuna kadar arayacaksınız.
17.Ancak dolambaçlı yollara, yamuk işlere tevessül etmeyin. Bu kolay yollara sapmanın sonu rezillik. En nihayetinde sizi siz yapacak olan, yaptığınız iştir. Emeğiniz, kolunuzdaki altın bileziğinizdir. Sıkı sıkı ona tutunun.
Eller askerî tarihi böyle çalışıyor işte. Muharebe alanına gidip itinayla kazarak, tabii ki arkeoloji, kimyagerler hatta fizikçilerle işbirliği içinde.
Şu gördüğünüz yumurta şeklinde taşlar İskoçya'da bulunan Roma dönemi mermileri. MS 2.yy. Mermi evet. Üç çeşidi bulunmuş:
Birincisi 600 gr'lık, kireçtaşı olanlar, ikincisi 50 gr.lık kurşun toplar, bir de 20 gr.lık daha küçük taşlar varmış. Delikli olan 20 gr.lık topların içine zehir konulduğu tahmin ediliyor. Bunları özel dizayn edilmiş mancınıklarla fırlatıyorlarmış. Mesela 50 gr.lık kurşun topları
atan düzeneğin 200 m. menzili varmış ve çarptığı yerde neredeyse 44'lük Magnum'dan ateşlenen kurşunun etkisi oluyormuş.
Bir o değil, öncelikli olan "case"tir, "cause" değil. Kimliği pembe diye mağdur hakkı yiyene, hırsızlık yolsuzluk yapana arka çıkarsanız, "cause"un altını da oyarsınız.
Bir insan hem Cumartesi Annelerinin hem Tansu Çiller'in arkasında olamaz.
Tansu Çiller'i, Akşener'i kadın olduğu için savunacaksanız, kadın oldukları için mağdur edildikleri özel bir durum olması gerekir ancak. Yoksa "kadın kadının yurdudur", diye kayıtsız şartsız arka çıkacaksan, mağdur ettikleri Cumartesi annelerini mağdur edersiniz mesela.
Bu sadece 1 örnek.
Tarihçiyim ben; meslek alışkanlığından belki, ama önceliğim daima "case". O yüzden, iyi niyetinizi anlıyor, hak veriyorum ama beni o slogana etiketlemeyin lütfen; benim 1 "cause"um varsa, o da önce adalet, önce mağdur edilenin hakkı.
Çünkü buralar çok değil bir asır öncesi mandaların yuvarlandığı, insanların çeltik ektikleri, sazlıklarında avcılığa çıktıkları bataklık kumluk arazi üzerine inşa edildi.
Ayrıca: Çarşamba- Dikkaldırım- eski garajın alt tarafında kalan eski göçmen kondu mahalleleri, Altıparmak... buralarda zemin biraz daha iyi olsa da binalar çok eski, çürük. Nedense bu semtlere tıpkı Yıldırım tarafı gibi kentsel dönüşüm hemen hiç uğramadı.
Beğenin beğenmeyin, bu da bir uzmanlık alanı. Yoktan bilgi üretmek, yüzlerce binlerce belgeyi tarayıp, karşılaştırıp, kritik okumadan geçirip, içinden sahih veriyi süzüp, olayları neden sonuç ilişkisine sokup, olguları açıklamak, yeri geldiğinde bugünle ilişkilendirmek yazılmış +
onlarca yüzlerce kitabı okuyup koymaktan farklı bir birikim, tecrübe ve eğitim gerektiriyor. O da maalesef bir lisans eğitimiyle hatta üstüne yüksek lisans eğitimiyle bile olan bir şey değil. Araştırmacı alaylı da olabilir, ama o tecrübe yılların birikimi ve yazma işiyle hemhal
Çok önemli, kusura bakmayın. Tarih yazımı profesyonel tarihçiler tarafından yapılır, ama tarih bilgisini popüler hafızaya kazıyanlar maalesef genellikle tarihçiler değil.
Tarih bilgisi üretimine gündelik politik ihtiyaçlara binaen politikacılar, diplomatlar, gazeteciler,
fesli zat gibi popüler kültür avcıları sıklıkla iştirak ederler.
Tarih bilgisinin üretimi de tüketimi de (hatta tüketimi çok daha fazla şekilde) son derece günceldir esasen ve politikacılar bunu pek iyi bilir, gündemin ihtiyacına göre tarihsel bağlamından +
kopartılmış belgeleri işte kriz durumlarında, dış temsilcilikleri ziyaretlerde, yabancı devlet adamlarının TR ziyaretlerinde keşfediverirler.
Bağlamından kopartılmış veri sıklıkla söylentilerle süslenip efsaneleştirilir, belgesi çıkmasa bile uydurulduğu vaka da çok.