Yeni anayasa tartışmalarından hemen sonra bakan "1921 ruhuyla taçlandıracağız" diyor akabinde HDP genel başkanı "1921 ilham alınabilir diye cevap veriyor. Başka bir iktidar mensubu "herkesle oturur konuşuruz" diye pas veriyor.
Bu 1921'in sırrı nedir? Anlatayım.
1* İktidar ve HDP'nin 1921 Anayasasına ilgi duymasının birbirinden farklı sebepleri var. Fakat o konuya sonra geleceğim. Önce 1921'in ne olduğunu öğrenmek gerekiyor.
Atatürk, Milli Mücadele'ye başladığında en büyük hedefi ülkedeki tüm güçleri birleştirmekti.
2* Atatürk bu nedenle devletin geleceğine yönelik fikirlerini açıklayarak farklı fikirlerdeki insanların kopup gitmesini istemedi. Hatta Cumhuriyet fikrini bile uzun süre dile getirmedi. Çünkü Milli Mücadele'nin içinde saltanat yanlıları da vardı.
3* Milli Mücadele'nin içinde saltanatçılar, şeriatçılar, adem-i merkeziyetçiler, liberaller, Türkçüler, sosyalistler hatta mandacılar bile vardı.
Atatürk, tüm bu grupları, memleketin kurtarılması adına çevresinde tutmaya çalıştı. Bu yüzden devleti şekillendirici adımlar atmadı.
4* Atatürk bu politikasını o kadar katı uyguladı ki saltanatı, savaş sona erdikten sonra kaldırmak için harekete geçti. Cumhuriyet'in ilanı için Lozan'ın sona ermesini bekledi.
5* Askeri mücadele bitinceye dek devleti şekillendirici ve yeniden dizayn edici adımlar atmayan Atatürk, bu süreci "geçici bir yöntem" ile sürdürdü.
Mesela, meclisin başkanı vardı ama bir devlet başkanı seçilmemişti.
6* İşte, 1921'de kabul edilen Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, "devleti şekillendirme konusunda kapsamlı hükümler bulundurmuyordu.
23 maddelik anayasanın 14 maddesinde, yerel yönetimleri ve taşra teşkilatlarını düzenlenirken bakanların nasıl seçileceği konusu düzenlenmemişti.
7* 1921 anayasasının yerel yönetimleri güçlü tutması Atatürk'ün geçici dönem için uygun gördüğü bir stratejiydi. Bu sayede yerel yönetimler İstanbul'a sıkı sıkıya bağlı olmadan Ankara'ya tabi olacak yetkiye sahip oluyordu.
Böylece Ankara, Anadolu'yu yanında tutabilecekti.
8* Anayasa metnine baktığımızda yerel yönetimler için "muhtariyet" sözcüğünün geçtiğini görürüz ki HDP'yi amiyane tabirle "tav" eden nokta burasıdır.
HDP, "muhtariyet" kavramını yerel özerklik olarak yorumluyor ve 1921 Anayasası'na göz kırpıyor.
9* Devletlerin merkezi yönetimi kuvvetli oldukça yerel yönetimleri merkeze bağlı olur. Fakat yerel yönetimlere verilen güç arttıkça artık adem-i merkeziyetten söz edilir.
HDP'nin temel hedefi Türkiye'nin merkeziyetçi yapısının değiştirilmesidir. Yerel özerkliktir.
10* Haliyle HDP için 1921 Anayasası demek, adem-i merkeziyetçilik demektir. Yerel özerklik demektir.
Devamında yerel yönetimlerin başkentten mümkün olduğunca bağımsız hareket etmek, kendi idari yapılanmalarını, meclislerini, bayraklarını hatta mümkünse ordularını oluşturmaktır.
11* Özetlemek gerekirse, Atatürk'ün 1921'de, dönemin şartlarında geçici olarak uyguladığı stratejik bir hamle, HDP için nihai ve kalıcı bir hedeftir.
HDP'nin 1921 anayasası söyleminden hemen sonra yeşil ışık yakması hiç şaşırtıcı olmadı.
12* HDP'nin niyeti amacı belli, peki iktidar neden 1921 Anayasası söylemini kullandı?
İşin orasını anlayabilmek için tarihe geri dönüp hikayeyi ileriye sarmak gerekiyor.
13* Atatürk, Milli Mücadele'nin askeri ve diplomatik safhası sona erdikten sonra yukarıda bahsettiğim geçici dönemi sona erdirdi. Ve devleti dizayn etmeye başladı.
Cumhurbaşkanlığı getirildi. Merkezi yönetim güçlendirildi. Sıkı bir üniter devlet oluşturuldu.
14* Devamında hilafet kaldırıldı. İnkılaplar başladı. Tarikatların faaliyetlerine son verildi. Eğitim kurumları birleştirildi. Dini işleri idare eden başkanlık kuruldu. Ve devamında laiklik politikaları uygulanmaya başlandı.
Türk Milliyetçisi bir devlet dizayn edildi.
15* İşte, iktidarın 1921 söyleminin ardında bu inkılapların yokluğu yatıyor. İktidar, söz konusu inkılapların yer almadığı, devletin henüz Kemalist esaslara göre dizayn edilmediği bir Anayasayı makbul kabul ediyor.
16* 1921 Anayasasında Kemalizm yoktur. İnkılaplar yoktur. İktidarın 1921 söyleminin nedeni budur.
1921 Anayasasında güçlü merkezi yönetim yoktur. Kısmi adem-i merkeziyetçilik vardır. HDP'nin 1921 söyleminin nedeni budur.
17* Hem iktidar hem HDP, yeni anayasayı devletin yeniden şekillendirilmesi ama "kendi istedikleri yönde" şekillendirilmesi için sürpriz sayılabilecek bir ortak payda buluverdi. Böylece her haliyle ilginç bir paslaşmaya tanık olduk.
18* Şimdi buradan herkese soruyorum:
İktidar, devleti yeniden şekillendirmek istiyor.
HDP, tüm stratejisini yerel özerklik için üzerine kuruyor.
Peki, bu ülkenin milliyetçileri ve Atatürkçüleri ne yapıyor? Hedefleri nelerdir? Programları nelerdir? Çözümleri nelerdir?
Bazı teknik kavramları detaya inip boğmamak adına, herkesin anlayabileceği yüzeysellikte yazmak durumunda kaldım.
Politika çukurunda boğulup bir HDP'linin bir Atatürkçü'ye Atatürkçülük taslaması gibi saçmalıklara itibar edilmeyen günler dilerim.
Bilgisel sona ermiştir.
Son söz:
Merkezi yönetimin güçlü olması Türk tarihinin en önemli noktasıdır. Yıkılan Türk devletlerinin çoğu, merkezi yönetimini güçlü tutamadığı için bölünerek yıkılmıştır.
Zorunlu dipnot:
Bu yazdıklarım şimdilik "birilerini heyecanlandırmış gelişmeden" ibarettir. Bu yazılanların hayata geçirilmesi bana göre mümkün değildir.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Boğaziçi protestolarına benzer bir Osmanlı döneminde yaşanmış.
Fatih, İstanbul'un ilk belediye başkanı Hızır Çelebi'nin oğlu, müderris (akademisyen) Sinan Çelebi'yi 1476'da bilinmeyen bir nedenden ötürü hapse attırmış.
Bu karar, dönemin alimlerinin tepkisi çekmiş.
Molla Hüsameddin öncülüğünde bir grup alim, Fatih'e çok sert bir mektup yazmış.
Sinan Çelebi'nin serbest bırakılmasını ve gerekli saygının gösterilmesini talep eden alimler, aksi halde toplu halde kitaplarını yakarak ülkeyi terk edecekleri restini çekmişler. Fatih'e...
Fatih, bunun üzerine alimleri asi ilan ederek hepsini zindana attırmış desem inanmayın. Tabii ki de öyle bir şey yapmamış.
Fatih, alimlerin protestosu üzerine Sinan Çelebi'yi serbest bıraktırmış.
İskilipli Atıf'ın hain olduğunu biliyoruz. Ama niye hain olduğunu da bilelim. Bu mendebur, nursuz herif neden ihanet etti, bilmek lazım.
İskilipli Atıf ve çevresi, Milli Mücadele'yi istemiyordu. İşgalci Yunan ordusuna saldırmanın milli menfaatlere aykırı olduğunu düşünüyordu.
Önce şunu belirtmek lazım. Atıf, Teali İslam Cemiyeti başkanıydı. Mustafa Sabri'den sonra bu koltuğa oturdu. Atıf ile Mustafa Sabri'nin arası çok iyidir.
Mustafa Sabri, Damat Ferit tarafından şeyhülislam olunca, cemiyetin başkanlığına Atıf geçti.
Mustafa Sabri de Atıf gibi bir haindir. Hatta katmerlisidir. Atatürk ve arkadaşlarının idamı için fetva yazdırılmasının arkasındaki isimlerden biri odur.
Hatta Mustafa Sabri, Sevr'in onayı için Vahdettin tarafından kurulan şuranın üyesiydi. Ve Sevr'i kabul için oy vermiştir.
Bundan yüz yıl önce Alman hekim Otto Warburg, kanser hücrelerinin glikoz şekerindeki enerjiyi nasıl kullandığını gözlemledi.
Warburg, ilginç bir durumla karşılaştı. Kanser hücreleri, şekerdeki enerjiyi oldukça düşük verimli şekilde kullanıyordu.
Warburg, kanser hücrelerinin glikoz şekerini maya mantarları gibi fermante ettiğini gözlemledi. Oysa hücrelerin şekeri oksijen kullanarak yakması halinde çok daha fazla enerji üretilmesi mümkündü.
Kanser hücrelerinin bu "verimsiz" tercihi, uzun süre tartışıldı.
Bilim çevreleri bu tercihin ardında, kanser hücrelerinin “enerji merkezleri” diye bilinen mitokondrilere sahip olmadığı hipotezini uzun süre tartıştı fakat konu yaklaşık yüz yıldır açıklığa kavuşturulamadı.
Papa ve Leydi Rothschild'in büyük ortaklığı: The Council for Inclusive Capitalism...
Yönetim altındaki varlık: 10.5 trilyon dolar,
Piyasa değeri: 2,1 trilyon dolar,
İnsan gücü: 200 milyon işçi,
Faaliyet alanı: 163 ülke...
Ortaklık, ünlü destekçilerini "muhafız" olarak niteliyor. Muhafızlar kimler mi:
Mastercard Ceo'su Ajay Banga
Allianz başkanı Oliver Bate
Dupont Ceo'su Edward Breen
BM finans temsilcisi Mark Carney
OECD genel sekreteri Angel Guria
Visa başkanı Alfred Kelly
Bu kadar mı? Hayır.
BP baş yöneticisi Bernard Looney
Bank of America Ceo'su Brian Moynihan
Guardian Ceo'su Daenna Mulligan
Rockefeller Vakfı başkanı Rajiv Shah
Ford Vakfı başkanı Darren Walker