İlk okuyuşta "Küller ve kemikler" ibaresindeki "küll"ü "küllî, bütün" olarak anlamış, "kemikler" ibaresinden maksadın da "detaylar, tekiller" olduğunu sanıp "kemik" kelimesinin seçilme sebebini üzerine düşünüyordum.
Cümledeki düşüklükler de sarhoşluk emaresi olarak değerlendirilebilir.
Tevilin belini kırmak böyle bir şey.
Bütüne bakmadan cüz ile uğraşırsan, cüzze dayanır bütünü öldürürsün.
"Küll ve kemik-cüz" tevilimin tek dayanağı "kül" ifadesi ve keyfekeder yorumumdu.
Parçadan bütüne gitmek böyle bi şey değil.
2-3 saatlik yürüyüş + açık hava + çay ancak kendine getirdi zihni.
bir zamanlar bir araştırma okumuştum. üniversite okumak kişinin aklî melekelerini aslında çok da geliştirmiyormuş. sadece okuduğu bölümle ilgili beyin kısmı bir miktar gelişiyormuş.
malum, birine 40 defa deli dersen deli olurmuş. 4-5 sene boyunca aynı şekilde düşünürsen o kısım elbet gelişir.
bugünkü açık hava sohbetimizde bir şey öğrendim. muhatabımın dediğine göre evlenen şahıslar yıllar geçtikçe birbirine benzemeye başlıyormuş.
ara not: bu sebepten Allah'ın sükûnet bul dediği kişide sükûnet bulup onunla evlenmek önemli.
ekteki zincir, ekin ekindeki zincir ve ekin ekinin ekindeki zincirler önemli: kimi ateşe çağırır, kimi selam yurduna.
konuyu bi yere bağlayacaktım ama dallanınca nereye bağlayacağımı unuttum 😅 hatırladığımda devam ederim inşallah
küll - cüz mevzusuna gelirsek, ilk okuyuşta zihnimde neden böyle bir şeyin canlandığı açık. gündemimde Kur'an ve Kur'an ilimleri var uzun zamandır ve zihnim bunlarla bağlantılı düşünmeye alışık.
serbest çağırışım: "bu yürek gökle barışkın yaşamaya alışmış bir kere"
ama bu alışkınlık / alışmışlık - alışkanlık failini bir süre sonra tek tipleşmeye itiyor. dümdüz bakmaya başlıyorsun. başka çerçeveler ve açılar olduğunu bile unutuyorsun.
o yüzden biraz (biraz!) dağılmakta yarar var sanıyorum. farklı disiplinlerle de muhatap olmak gerek.
diş hekimliği okuyorum. en son ne zaman beynimi kullandığımı hissettim hatırlamıyorum :D
matematik formülleri arasında cedelleşirken düşündüğümü / düşünüyor olduğumu hissediyordum.
hissetmek. nasıl da güzel duruyor cümlede.
ama şimdilerde baktığımda, uzun zamandır beynimin o kısmını, sayısal kısmını çalıştırmamışım gibi hissediyorum.
hissetmek. nasıl da kötü duruyor cümlede.
sadece matematik değil. mevzu o değil. mevzu matematiğin zihin dünyasına girip, matematiğin öğrettiği gibi düşünmek.
matematikçi kafasıyla psikolojiye bakmak, sosyolog kafasıyla fıkhî hükümlere bakmak... bunlar ayrı bir zenginlik ve güzellik olsa gerek.
oysa üniversitelerde bile tek tip zihin yetiştiriyormuşuz.
bi iddiası olmayan, hiçbi yere varmayan, hiçbi yaraya merhem olmayan bir zincir oldu gene.
kendi kendime takılıyorum, siz şeetmeyin.
hadi selametle.
kapı eşiğinden sohbete devam.
şimdi hatırladım. aylar evvel bu tweeti görmüş altına da "bu sıralar evli insanların damak tadının birbirine benzemesi üzerine düşünüyorum" yazmıştım.
▪︎fotoğraflar da olmalı. Hilalin anlatıldığı ayetlere ayette de tarif edildiği üzere, hurma dalı fotosu koyulsa güzel olmaz mı?
▪︎diyaloglar, diyalog halinde verilmeli
▪︎ayette sıra halinde verilen şeyler maddelenerek sıralanmalı
▪︎metinde başka bir konuya geçildiğinde meal metninde bu ayrıca belirtilmeli. Eğer konu geçişi tamamen alakasızsa ayraç koyulmalı. Eğer örneklemek için değişim olduysa ve bu konu değişimi sanılıyorsa, bütünlük devam ediyorsa dipnotla durum izah edilmeli.
▪︎surelerin sonunda özet mahiyetinde konuları toparlayıcı bilgiler verilmeli. Bir önceki tweette bahsi geçen "ayraç" olayına atıf yapılmalı.
▪︎okuyucu konuyla doğrudan ilişkili ayetlere dipnotlarla yönlendirilmeli
28.57: "Eğer seninle beraber doğru yoldan gidersek, yerimizden kovuluruz." dediler. Katımızdan bir rızık olarak her türlü ürünün kendilerine getirildiği, saygı duyulan kutlu yere güven içinde yerleştirmedik mi? Ne var ki onların çoğu bilmiyorlar
Milliyetçi arkadaşlarla mutlak vatanperverliğin niçin doğru olmadığı üzerine konuşmaya çalıştığımda adeta "devlettir bizi yediren içiren" diyorlardı. Oysa Kasas'taki ayet memlekette varolabilmeyi de Allah'a dayandırıyor. Sen buradaysan Allah sayesinde buradasın.
"Burayı terk edince nereye gideceksin? Kim seni kabul edecek?" gibi şeyler de söylemişlerdi.
28.85: Sana Kur'an'a uymayı zorunlu kılan, elbette seni dönülecek yere döndürecektir. De ki: "Kimin doğru yolda olduğunu ve kimin sapkın olduğunu Rabb'im daha iyi bilir."
"Kur'an anayasamız olsun" & "Şu şartlar altında bu mümkün değil"
Hacılar, Kur'an anayasa değil, anayasa usûlü olur. O, anayasa üstü bir metindir. Yol ve yordam bildirir. Bununla beraber içinde detay hükümler de vardır elbette.
Kur'an'da kazuistik içerik de, yordam bildiren içerik de vardır ve bu -bilinen anlamda- anayasa mantığına ters.
Kur'an "onların işi şura iledir" der. Şuranın içeriğine dair -benim gördüğüm kadarıyla-
detay (parlementer sistem. Başkanlık. Yarı başkanlık. Meşruti monarşi vs. Hangisi?) vermemiştir.
Anayasaya "işimiz şura iledir" mi yazacaksın? Velev ki yazdın, Türkiye örneğini düşünelim. Adamlar canı sıkılınca anayasa değiştiriyor,
Son günlerde "aşağı bak & aşağıdan" muhabbeti yapılıyor. Polisin milletin üstüne saldırma vandallığını görmezden gelerek birkaç şey söylemek istiyorum.
Olay önce yanlış anlaşılmış ve bunun üzerine "yukarı - öne bakmak" edebiyatı türetilmişti. Çünkü istikbal göklerdeydi, gözler ufuktaydı.
Kimse kimseye zorla aşağı baktıramazdı. Burası kahrolası (kahrolmakta olan 🤔) özgür bir ülkeydi.
Ok.
Biraz da kemalist zorbalık hakkında konuşalım o halde. (OHAL'de 🤔)
Pek çok Atatürkçüden aslanlı yolun hikayesini dinledim. Anlatırlarken gözlerindeki parıltıyı görmemek imkansızdı...
O yol öyle bir yolmuş ki, insanlar başları dik yürümesinler, mağrur olmasınlar diye
Daha önce yazmış da olabilirim. Tekrar edeyim, zararı yok.
Bu site vesilesiyle fark ettiğim bir şey var. Hemen hemen kimse muhatabın yazdıklarıyla ilgilenmiyor. Vatandaşın bir kanaati var, tükürüp gidiyor. Yanıldığı ispatlansa da cevap vermeyip
(cevap vermeme sebebi belki de yazılanın cevaba değer bir şey olmamasıdır, bunu da unutmamak gerek. Ama değer ölçeği gene kendi zihni, bunu da unutmamak gerek) bildiğini okumaya devam ediyor.
Bir benzeri şeyse tweetleri fav'lamakta görülüyor.
Öyle sanıyorum ki gene hemen hemen herkes fav'ı, yazılanı kendi iç bütünlüğü içinde beğendiği, kıymetli gördüğü için değil kendi geçmiş kanaatlerini yansıtan bir içeriğe sahip olduğu için bırakıyor.
Bana yıllardır bunu söylüyorlardı. Ben de muhatabımı "Kur'an'ın her harfine dikkat kesilmeliyiz" diye paylıyordum.
Söyleneni anlamamak bu olsa gerek. Ucuz argümanlarla maksadı (hem beni uyaranların hem de Kur'an'ın maksadını) kaçırıyormuşum. Anlamam için birkaç yıl gerekti.
"Geç fark ettim taşın sert olduğunu"
Siz erken fark edin e mi?
Arşı 8 melek mi taşıyacak, yeni varlıklarlar mı taşıyacak?
Meleklerin kanatları ne işe yarar?
İblis cin miydi melek miydi?
İneğin rengi ne olacak?
🧐🤔✍✍
Müslümanlar sersefil, permüperişan; yürekler kof, bakışlar nakıs. Meleğin kanadından sıra gelirse bi ara bu işe de bakalım