özlem zengin'e saldırılar iki gündür aralıksız devam ediyor. kendi mahallesinde linç ediliyor. istifasını veya görevden alınmasını istiyorlar. ben bu konuyu önemsiyorum ve sonucunu merak ediyorum. çünkü ak parti içinde bir yol ayrımı anlamına geldiğini düşünüyorum. biraz açayım.
ne diyorlar? feministlikle suçlayanlar var, fetö ağzıyla konuşuyor diyenler var, reisin altını oyuyor diyenler var, islama uygun davranmadığını söyleyenler var, böyle konuşacaksa başörtüsünü çıkarsın diyenler var.. ve hepsinin ortak amacı, yeni yönetimde görev verilmemesi.
ilginçtir, saldırılar karşısında özlem zengin'i savunması beklenenler çok sessiz. görebildiğim kadarıyla sadece 2 vekil (tuba durgut ve fatih toprak) kendisini destekledi. oysa kısa süre önce tek bir twite karşı hepsi kenetlenmişti. şimdi binlerce twite karşı neden bu sessizlik?
neden saldırıyorlar? özlem zengin parti içindeki kadın çalışmasını temsil eden güçlü isimlerden biri. numan kurtulmuş "istanbul sözleşmesinden çıkacağız" dediğinde, özlem zengin "muhafazakar camiamızda parmak sallayarak istedikleri yaşam tarzını kadınlara dayatanlar var" demişti.
özlem zengin parti içinde nasıl bu kadar iddialı ve güçlü olabiliyor? bence, kendisine sorsak "emek" derdi. ak partiyi iktidara taşıyan en önemli etkenin kadın çalışması olduğunu onlar da sürekli dillendiriyor. özlem zengin bu çalışmada hep en çok emek veren isimlerden biri oldu.
saldıranlar gücünü nereden alıyor? bence en çok ak partinin zayıflamasından güç buluyorlar. eskiden, büyüyen partide yer tutmaya çalışırlardı ve örneğin istanbul sözleşmesi imzalanırken sesleri çıkmazdı. şimdi zayıflayan partiden ne koparsak kârdır diye bakıyorlar. dahası da var+
ak parti yönetimi, güç kaybını kabullenemedi ve kendini güçlü hissetmek istedi. tek talimatla harekete geçen sokak gücü önemliydi. bu yüzden tarikatlara ve aşırı dincilere fazla göz kırptı. eskiden olduğu gibi, ne istedilerse vermeye başladı. onlar da hep daha fazlasını istedi.
peki ne olur? ben özlem zengin'i ve yol arkadaşlarını güçlü görüyorum. çünkü, parti içindeki kadınları temsil ediyorlar. parti yönetimi aşırı dincileri mutlu etmeye çalışıyor olabilir ama kadınları gözden çıkarabilir mi? sanmıyorum. bunu yaparsa kendi pimini çekmiş olur.
mahalle muhabbetini sevmem ve kendimi mahalleyle sınırlayamam. diğer mahallelerde dolaşmadan duramam. ama bu konuda bu metaforu kullanmak zorundayım. mahalleyi öbür mahalleye karşı korusun diye azdırılan kişiler (bu iş genelde erkeklere düşüyor) şimdi kendi mahallesini kemiriyor.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
boğaziçi’nde neler oluyor? özetle.. dışarıdan kayyum atandı. üniversite buna itiraz etti. öyle böyle bir itiraz değildi. atanmış rektör ünversite içinden tek 1 destekçi bile bulamadı. işbaşı yapamadı. bu durumun geçici olduğu varsayıldı ama sonradan öyle olmadığı anlaşıldı.
melih bulu atamasına üniversite itiraz etti dedim. bu doğru mu? üniversitenin bir bölümü (veya büyük bölümü) mü demeliydim? sanmıyorum. enteresan bir şey oldu ve üniversitenin tamamı itiraz etti. hoca, öğrenci, çalışan. her kesimden herkes.. siyasi ayrımlar bile devre dışı kaldı.
yanlış bir atama olduğu anlaşıldı. bence herkes anladı. zaten dikkat edin, onca tartışmaya rağmen, melih bulu’nun doğru kişi olduğuna dair yazı okumadınız. en yalaka insanlar bile bunu yapamadı. kimse melih bulu’yu savunamadı. doğru olan, yanlıştan dönmekti. ama bu da yapılamadı.
sma tedavisine bugüne kadar 2 milyar lira kaynak ayrıldıysa, 75 milyon lira niçin bu kadar sorun oldu? bu soruya kendimce yanıt vermeye çalışacağım.
2 milyar lira, 1100 çocuğun spinraza tedavisi için ayrılan bütçe (aile bakanı açıkladı). eğer aynı sayıda çocuk zolgensma tedavisi alsaydı bu bütçenin 17 milyar lira olması gerekecekti. yani bakanlığın "mesele para değil" demesi gerçeği yansıtmıyor. ama mesele bundan ibaret değil
öncelikle astronomik fiyatın sorumlusu bakanlık değil. novartis. "fiyatı maliyete göre değil, ilacın yaşamsal değerine göre belirliyoruz" diyor. aileler çaresizce ya bağış kampanyası düzenliyor ya da devlet desteği bekliyor. üstelik bu tüm dünyada böyle.
zolgensma. dünyanın en pahalı ilacı. belki de en pahalı şeyi. tek doz 2.100.000 $. sma'lı bebekleri tedavi ediyor. şirket (novartis) fiyatın maliyetle ilgili olmadığını açıkça söylemekten çekinmiyor. aileler çaresiz. hasta sayısı çok değil ama devletler de karşılamaktan kaçıyor.+
geçtiğimiz günlerde paraguay'da sma'lı bir çocuğun anne-babası kendilerini sağlık bakanlığı önüne zincirledi. bakan, yanlarına gelip açıklama yaptı. şirketten indirim istediğini duyurdu. ve sonra tedavinin karşılanacağı ilan edildi. abc.com.py/nacionales/202… hoy.com.py/nacionales/el-…
fransa ilaç fiyatları için üst limit belirlemeyi tartışıyor. brezilya şirketin fahiş fiyatına itiraz etti ve bu ilaca (zolgensma) en fazla 550.000 $ değer biçilebileceğine dair karar aldı ancak novartis buna itiraz etti. mahkeme süreci işliyor. jornalnh.com.br/noticias/pais/…
100 kg eroinle bulgaristan sınır kapısında yakalanmadan önceki gün "bulgaristan'a önem veriyorum çünkü mevzu çok derin" diyen adamın imalı etiketindeki faik bey'i merak ettim ve bakın neler buldum. bulgaristan başmüftülüğü genel sekreteri @celal_faik yanlışım varsa düzeltecektir+
tanış olmaları, abi-kardeş muhabbeti, ailecek görüşmeleri, türkiye'de ve bulgaristan' da birbirlerini sık sık ziyaret etmeleri.. bunları daha ilk haber patladığında fark etmiştim. paylaşmaya değer görmedim. olabilir, herkesin yakınları yanlış yapabilir. ama sanırım mevzu derin.
rabia naz'ın babasına, ekran görüntülerini paylaştığım twitleri nedeniyle, @nurettincanikli tarafından dava açılmıştı. bugünkü duruşmada baba @VatanSaban 1 yıl 8 ay hapis cezası aldı. önümüzdeki 5 yıl içerisinde bir daha benzer şeyler yazarsa cezaevine girecek.
nurettin canikli ne alaka? bu vesileyle tekrar anlatmak istiyorum. bildiğiniz gibi polis ve savcı rabia naz'ın o çatıdan adeta uçarak intihar ettiğini iddia ediyordu. aile buna itiraz etmişti. diğer olasılıkların da araştırılmasını istemişti. dosya açıkça örtbas ediliyordu.
baba şaban vatan bir dedektif gibi kendi araştırıyor kendi buluyor ancak görüşmek istediği emniyet müdürü tartaklayarak dışarı atıyor savcı ise kapısından içeri almıyordu. sonradan verilmiş "intihar süsü" ile, ve maalesef yetkililer eliyle, dosya kapatılmaya çalışılıyordu.