1) Turgut Özal oğluna "İstanbul baronluğunu bitirmeden bu ülke bağımsız olmaz" demişti.
Oğlu "bunlar kim" demişti.
Özal "5 aile Türkiye'yi boğazdan yönetir" demişti.
Türkiye'deki tüm asker, amiral ve vatandaş boğazlar konusunda bunlara savaş açmalı. Gerisi hikaye şov kandırmaca!
2) Bu boğazdaki aileler finanstan medyaya, eğitimden hukuka, sanattan müziğe, gıdadan sağlığa kadar Türkiye'nin emperyalist devletlerin kontrolünde durmasını sağlar. Bu ailelerin isimleri belli. Özal ve diğer hükümetler dahil bunlarla mücadele etmedi. Amiral generaller de etmedi.
3) Montrö ve boğaz konusunda haklı veya haksız bildiri yayınlayan amiraller aynı bildiriyi Türkiye'yi her alanda Batılı emperyalist devletlerin kontrolünde tutan "boğazın sakinleri" için de yayınlamalı. Boğazla ilgili asıl tehlike bu.Yoklar!Gerçekçi olun. Yoksa hiçbir değeri yok.
4) Boğaza Sabatay-Mason seçilmişler oturtulup Türkiye'de hâkimiyet kurmalarını sağladılar. Sonra da Montrö ile boğazlar sizin diyerek gazımızı aldılar. Boğazın gizli seçilmiş sakinlerini hedef alabilen amiral, general, gazeteci, siyasetçi, yazar gerçekçidir. Gerisi boş! Oyalama!
5) Kaç general, amiral Türkiye'nin liberal, neoliberal, kapitalist olması için çalışan TÜSİAD üyelerini hedef alabiliyor? Nerede bunlara bildiri? Hükümet düşüren, Batılı devletlerin çıkarını koruyan TÜSİAD'ı kaç aydın konu ediyor? Çünkü sömürge aydınları! Kuşum aydın! Geçin.
6) Türkiye'yi sömürge haline getiren, hükümetlere tehditle kararlar aldıran, Batılı lobilere gönülden bağlı olan boğazın sakinlerine karşı amiraller, generaller sert bildiri yayınlasınlar hepsinin elinden öpelim. Boğazı bize verip bu seçilmiş sakinleri hâkim kıldılar. Uyanın.
7) İnstagram hesabıma da beklerim. Bilgi, bilinç, düşünce için:
1) Asıl sorunu anlatan yok. Kurtuluş Savaşında yetişmiş çok insanımızı kaybettik. Ekonomi sıfıra indi.Adam olmadığı için yerine mübadele ile Yunanistan'dan gelen eğitimli, dil bilen, ticaretten, paradan anlayan Sabetayistler getirildi. Bakanlıklara doldular.
2) Türk İstiklal Harbi’nden sonra sanayi ve ticaret boşluğunun yanında, aydın ve okumuş kesimimizin cephelerde kırılması sebebiyle bir “bürokrasi boşluğu” doğmuş, memur yapacak adam sıkıntısı ortaya çıkmıştı. İşte bu boşluğu Selanik’ten gelen eğitimli Yahudiler doldurdu.
3) Hatta devrin başbakanı İsmet
İnönü’nün meşhur bir sözü vardı: “Ankara garında bekler, İstanbul’dan gelen trenden inen her kravatlıyı yakalar, Dışişlerine memur yapardık.” Bir de içeride yaşayanlar vardı. Dönmelerin, Dışişleri Bakanlığına hâkim olmaları bundan kaynaklanacaktı.
1) İsrail ve BAE ittifak kurup Mısır'daki Süveyş Kanalı'nın etkinliğini bitirecek yeni bir kanal açma kararı aldı. Bu durum Mısır'ı ciddi öfkelendirdi. Türkiye ile anlaşma da yapınca kavga kızıştı. Süveyş Kanalı'nı kapatan gemiye bu açıdan bakın. Dikkat.
2) Mısır Süveyş Kanalı'ndan günde 10-15 milyon gelir elde ediyor. Senelik 5 milyar dolardan fazla geliri var. Kanalda yapılan yeniliklerle bu gelir 13 milyara çıkarılıyor. Süveyş Kanalı geliri Mısır'ın en büyük üçüncü döviz girdisidir. İsrail'in yapacağı kanal Mısır'ı bitirecek.
3) İsrail ve BAE'nin yeni kanal-demiryolu projesi Mısır hükümeti içinde öfkeye neden oldu. Mısır yetkilileri: “İsrail ve BAE'nin bu adımının istişare sürecinde olduğunun farkındayız, ancak BAE'nin bu adımı temel olarak bizi sırtımızdan bıçaklamaktır" dedi.
Gerçekten de öyle.
1) ABD-NATO bir yeri işgal eder. Ardından oraya Hristiyan misyonerler gönderilir. Yardım,yaraları sarma karşılığında halkı,gençleri Hristiyanlığa çekerler. ABD Irak'ı işgal edince aynı anda binlerce misyoner de Irak'a gidip faaliyet yaptı. Vatikan da gitti zemin kurdu.
2) Afrika'daki gibi. Önce Batılı güçler Afrika'yı işgal edip sömürdü. Halkı fakir, aç, çaresiz bıraktı. Tam bu aşamada misyonerleri gönderip halkın ekmek, su karşılığında Hristiyan olmasını sağladılar. Zekice bir metot. Bu sebeple Afrika'da Hristiyan nüfus çok fazla.
3) Vatikan'ın medyası çok güçlü. Doğrudan veya dolaylı olarak sahibi olduğu ve yönlendirdiği günlük, haftalık ve aylık 200’den fazla gazete ve dergi, 154 radyo istasyonu ve emisyonu, 49 TV kanalı ve kablolu yayını bulunmaktaydı. Bu yayınlar dünyayı bir ağ gibi sarmakta.
1)TV'lerde araba, ciklet, lastik, beyaz eşya ve birçok üründe kadının cinselliği kullanılarak reklam yapılıyor. Ürünleri kadının vucudu ile pazarlıyorlar. Kadın hakları savunucuları samimiyseler kadının vücudunu pazarlama aracına dönüştüren reklam ve düzene dava açsınlar görelim!
2) Kadının kişiliğini yok edip dişiliğini kullanarak, cinselliği ile ürün reklamı yaparak, kadının vücudu üzerinden dizi, film sektörü oluştururak büyük bir ekonomik güç kurdular. Kadını bunlar değersizleştirdi. Bir cinsel obje ve reklam aracına dönüştürdüler. Buna değinen yok.
3) Önce kadının dişiliğini öne çıkarıp cinsel obje yaptılar. Uluslararası vakıf ve toplum dönüştürme enstitüleri bu cinsel obje üzerinden toplumu dönüştürdüler. Kadınları küresel moda şirketlerinin orduları haline getirdiler. Topraklarımızın kadınını tüm bunlardan korumalıyız.
1) Necmettin Erbakan 1996'da başbakan olunca Batı'nın G-8'ine karşı gelişmiş Müslüman ülkelerle D-8'i kurdu: Türkiye, Endonezya, Malezya, Bangladeş, Pakistan, İran, Mısır, Nijerya vardı. Ortak para, pazar, teknoloji, ticaret, silah yapacaklardı.Daha sonra sayı 60'a çıkarılacaktı.
2) Üçüncü aşamada ise bu birliğe diğer mazlum milletler, fakir ülkeler de alınacaktı. Din şartı aranmayacaktı. Tüm dünyaya adalet, huzur, refah getirmek ana amaçtı. Emperyalist güçlerin zulmüne son verilecekti. 15 Haziran 1997’de devlet başkanlarının da katılımıyla D-8’i kurdu.
3) Necmettin Erbakan basın toplantısında ortak parayı tanıtmıştı. "Bu para atom bombasından daha güçlü ve tehlikeli" dedi. Paranın arka tarafında Arapça ve İngilizce olarak "Alışveriş helal, faiz yasaktır" yazıyordu. Dolar,faiz,sömürü düzenini bu para çökertecekti. Paranın resmi.
1) Türkiye'de Derin NATO’yu bilmeyenler yaşananlara anlam veremez. Anlamsızlıkla yaşar. NATO deyince aklınıza asker, savaş silahları geliyor. Yanılıyorsunuz. NATO’ya giren ülkelere bir şart koşuldu: NATO’nun ülkede gizli bir yapılanma kurmasına izin verilecekti.
2) Bu yapılanma iki bölümden oluşuyor: Yeraltı ve yerüstü. Yerüstü tamamen askerlerden oluşuyor. General, albay, teğmen, subay. Yeraltı yapısını hiç sormayın. Çok karmaşık ve gizli. Mesela FETÖ, Derin NATO'nun büyük parçalarından biridir. Peki Derin NATO'da kimler var?
3) NATO sadece askeri bir kurum değildir. Her ülkede;
Gazeteci-Doktor-Hakim
Bürokrat-Mühendis
Yazar-İş adamı
Akademisyen-Sporcu
Sanatçı-Siyasetçisi olan bir kurumdur. Bunlara Derin NATO denir. NATO hedef aldığı ülkede bunları harekete geçirir. NATO'ya giren her ülkede kuruldu.