Şaşırtıcı, Etkileyici Japonya
2016 yılında Japonya'nın Kansai Bölgesi Turizm Otoritesi'nin daveti ile bir ay süren bir seyahatim olmuştu. Klasik ve güncel tarzıyla Japon mutfağı gezi süresince incelediğim konu başlıklarından biriydi.
Kansai Bölgesi'nin önde gelen şehirleri Osaka, Kyoto ve Kobe dünyada en çok Michelin yıldızlı restoranın bulunduğu şehirler. Japon mutfağında yemek olabildiğince sade fakat minimalist sunum yaklaşımı oldukça etkileyici+
Tabaklar geleneksel, içindeki malzeme de 'tadımlık'. Aslında bu yaklaşım İspanya'daki tapas geleneğini andırıyor biraz.+
Çoğu ürün ya deniz mahsülü ya da buharda az pişmiş sebzelerden oluşuyor.+
Kyoto'daki bu şefin restoranı 50-60m2 fakat 3 Michelin yıldızı var.
Burası Kyoto'da bir Geyşa evi. Mekân olabildiğince sade. Yerde, tatami adı verilen hasır yaygıda otuyorsunuz. Özenle hazırlanan yeşil çay (matcha tea) sunumu:
Geyşa olabilmek kolay değil. Geleneksel Japon şiirine, müziğine ve kültürüne çok iyi hakim olmanız gerekiyor. Giydikleri saf ipek kimonolar tamamen el dokuması, boyaları bitkisel boya.
Japon misafirperverliği çok etkileyici. Geyşaların sokakta yürüyüşleri, konuşma biçimleri, gülmeleri vb hemen her davranışları bir çok detay içeren, sembollerle örülü bir dünya.
Ryokan adı verilen, üç, dört kuşak boyunca aynı ailenin işlettiği yerler var. Otelden çok butik, geleneksel Japon konaklama deneyimi ve aile sıcaklığı sunan yerler buralar. Tatami üzerinde yer yatağında yatıyorsunuz. Sabah elinde soğuk soya çayıyla geliyor uyandırma servisi:)
Ardından sabah kahvaltısı sunumları başlıyor:
Burası da 3 Michelin yıldızlı başka bir restoran. Gösterişten, görmemişlikten uzak... Kendi değerlerini gururla yaşatan bir anlayışın çıktısı...
İçerisi böyle... Yemek yerde yeniliyor. Yemekleri servis eden kadın yine geleneksel kıyafeti içerisinde. İkebana ise yine gücünü yalınlıktan alıyor, tıpkı mekân gibi. Kalitesini bağırmıyor, fısıldıyor.
Yemeklerde kırmızı et neredeyse yok. Ağırlıklı olarak vejateryen ya da deniz ürünlerinden oluşan, tuz / ekmek / yağ olmayan bir mutfak.
Kyoto'da Clean River / Temiz Nehir adlı akarsuda yılın belirli döneminde avlanmasına izin verilen (Van Gölü İnci Kefali gibi) ve adı Tatlı Balık / Sweet Fish olan balık.
Ortalama bir Japon her gün sushi yiyor. Bu nedenle marketlerde günlük olarak yüzlerce farklı çeşidi hazırlanıp satışa sunuluyor.
Japon makarnası 'ramen' bol sebze ve yeşillikler eşliğinde servis ediliyor.
İkinci Dünya Savaşı öncesinde batı tarzı pastane ürünleri, kremalı pastalar vs yok Japon mutfağında. Savaş sonrasında ise Amerikan kültürü Japon mutfağına da girmiş. Bu pastanın adı 'Only One Slice' / 'Sadece Bir Dilim'. Sıraya giriyorsunuz ve bir dilim satın alabiliyorsunuz!
Ünlü Kobe Beef. Yağın etin içine dağılıp, yayılmasına dikkat ediliyor. Sığırları ise özel bir diyetle besleniyor. Su yerine bolca Japon alkollü içeceği sake veriliyor hayvana.
Minimalist, geleneksel sunumları etkileyici olsa da ben çoğu zaman aç oturup, aç kalktım Japon sofralarından.
Kavun, karpuz ve kiraz Japonya'daki en pahalı meyve. Fotoğrafta gördüğünüz bir çift kavunun 250 dolar civarındaydı!
Osaka ve Kyota'daki Michelin yıldızlı restoranların şefleri arasında hemen her ay sunum yarışmaları düzenleniyor.
Karpuz ve Kiraz belirttiğim gibi çok pahalı. Burada kıymetini bilelim:)
Şef hummalı bir çalışma içerisinde:
Genellikle Ton balığı, levrek ve yılan balığı kullanıyorlar.
Çay tabağı büyüklüğündeki minik tabaklarda servise hazır hale geliyor.
Osaka'da dünyanın ilk 'konveyör sistemli' suhsi lokantası. Oturduğunuz masanın yanından hareketli bant üzerinde sürekli çeşit çeşit sushi servis ediliyor. Dilediğinizi alıyorsunuz. Yemek sonunda tabaklar sayılıyor, hesap ödeniyor.
Bizdeki dönerin karşılığı Japonya'da sushi.
Tapınakları, kadim kültürü, hat sanatı ve müziği ile Japonya çok büyük bir dünya...
Modern Osaka baş döndürücü bir şehir. Fotoğrafta binanın içinden geçen hızlı tren yolunu gördüğümde çok şaşırmıştım...
Japon kılıcı katananın ve geleneksel kâğıt yapım atölyeleri, tapınak dağları, zen bahçeleri, balık hali ve mimarisi ile Japonya notlarımı paylaşmayı sürdüreceğim.
V'esselam
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Takkeci İbrahim Ağa Camii’nin üzüm salkımlı çinileri
İstanbul'dan Bağdat'a uzanan hikâyemizin konusu Topkapı’da sur dışındaki Arakiyeci (Takkeci) İbrahim Ağa Camii adlı küçük bir mescit.
Takkeci İbrahim Ağa'nın bu camiyi yaptırma hikâyesi ise oldukça ilginç ve sonu şaşırtıcı:
İbrahim Ağa'nın camiyi yaptırma hikâyesi ilginç ve sonu şaşırtıcı: Takkeci İbrahim kendi halinde yaşayan, geceleri yaptığı takkeleri satarak geçinen biri. Maddi imkânları son derece dar olsa da en büyük hayali ölmeden önce bir sadaka-i cariye sahibi olmak, bir camii yaptırmak.
Bu arzusunu bile arkadaşları arada hafiften dalga geçerlermiş onunla; Günlük ekmeğini zar zor kazanıyorsun cami yaptırmak senin neyine diyerek darlarlarmış Takkeciyi. Onlar dalga geçtikçe daha da çok arzularmış bu hayalini gerçekleştirmeyi.
Ağladım tükendi gözyaşım ağladım
Ağladım mumlar bitti ağladım Namaz kıldım
Bitirdi beni vardığım rükûlar
Sende Muhammed'i İsa’yı aradım
Ey Kudüs ey peygamberler kokusu
Ey yerin göklere en yakın avlusu

Ey Kudüs ey yolların ışığı
Ey parmaklarını yakan güzel çocuk
Ey Peygamber'in geçtiği gölgeli ova
Hüzünlü gözlerinle ey kentlerin incisi
Acıdır cadde taşları
Acıdır müezzin sesleri
Ey Kudüs ey sevdaya bürünen güzel
Kimdir Kıyamey kilisesinde çalan çanları
Pazar sabahları
Kim getirir çocuklara oyunları
Milat geceyarıları
Yoksa sen Yusuf musun?..
Kahire’de gizemli bir mumya: Çok sayıda Mısırbilim uzmanının Hz.Yusuf’a ait olduğunu iddia ettiği mumyanın; Yu-ya'nın ya da Yu-sef'in ilginç hikâyesi:
1. Yusuf'u hazine bakanı / veziri olarak atayan kral kimdi? Ve Mısır tarihinin hangi döneminde yaşanmıştı bu olay?
2. Mısır'daki arkeolojik kazıların başlaması yaklaşık 200 yıl öncesine uzanıyor. Batılı arkeologların ve araştırmacıların Mısır’a olan yoğun ilgisinin önde gelen nedenlerinden birisi de Eski Ahit’teki Hz.Yusuf ve İbranilerin izlerini bulma arzusuydu.
Medain Salih...
Varlığını halâ çok az kişinin bildiği, dağlara oya gibi işlenmiş evler ve tapınaklar çölün ortasında zamana meydan okuyor.
Bu gizemli antik kenti ziyaret ettiğimde karşıma kum tepelerinin arasında olağanüstü bir kültür mirası çıkmıştı.
Tebük’e bağlı El-Ula’da bulunan ve ‘’Salih’in Şehirleri’’ anlamına gelen Medain Salih' ulaşmak kolay değil. Cidde'ye 800 km., Medine'ye ise 400 km uzaklıkta olan antik şehre en yakın yerleşim yeri 20 km mesafedeki el-Ula.
Medain Salih Unesco Dünya Kültür Mirası Listesi’ne S.Arabistan’dan kaydedilen yegâne yer. Bölge halkı tarafından lânetli olduğuna inanılıyor. Kayalık arazi anlamına gelen el-Hicr adıyla da bilinen antik alan Nebatiler’in merkezi Ürdün Petra'nın 500 km güney doğusunda bulunuyor.