Medain Salih...
Varlığını halâ çok az kişinin bildiği, dağlara oya gibi işlenmiş evler ve tapınaklar çölün ortasında zamana meydan okuyor.
Bu gizemli antik kenti ziyaret ettiğimde karşıma kum tepelerinin arasında olağanüstü bir kültür mirası çıkmıştı.
Tebük’e bağlı El-Ula’da bulunan ve ‘’Salih’in Şehirleri’’ anlamına gelen Medain Salih' ulaşmak kolay değil. Cidde'ye 800 km., Medine'ye ise 400 km uzaklıkta olan antik şehre en yakın yerleşim yeri 20 km mesafedeki el-Ula.
Medain Salih Unesco Dünya Kültür Mirası Listesi’ne S.Arabistan’dan kaydedilen yegâne yer. Bölge halkı tarafından lânetli olduğuna inanılıyor. Kayalık arazi anlamına gelen el-Hicr adıyla da bilinen antik alan Nebatiler’in merkezi Ürdün Petra'nın 500 km güney doğusunda bulunuyor.
İslam öncesi kurulan bir Arap uygarlığı olan Nebatiler Romalılar gelene kadar bağımsız bir devlet olarak yaşamışlar. En güçlü ve gelişmiş dönemini ise M.Ö. 1.yy.’da yaşamış Medain Salih ve Petra. Daha sonra Romalılara bağlı özerk bir yapıya dönüşmüşler.
Medain Salih’e iş amaçlı gittiğim Kızıldeniz sahilindeki Yanbu şehrinden özel izinle gidebildim. Antik kent ve arkeolojik alan kapalı tutuluyor ve ziyaret açık değildi. Özellikle de yabancıların sahayı gezmeleri oldukça zor alınan bir izine tabi.
Burayı gezmek istiyorsanız Riyad’daki Ulusal Müze hesabına ziyaret tarihinden minimum bir hafta önce başvurup izin almanız ve kişi başı 100 Riyal ödeme yapmanız gerekiyor. Burada gecelemek, kamp kurmak kesinlikle yasak.
Kuran’da buraya elçi olarak gönderilen Hz.Salih’den birçok surede söz ediliyor. Hz.Salih’in çağrılarına, mucizesine rağmen kulak asmayan şehir halkı ilahi azapla yok ediliyor. “Kentin izleri/işaretleri, halâ işleyen bir yol üzerindedir.”(Hicr 76)
Medain Salih yok olduktan sonra yüzyıllar boyunca burada yaşananlar açıkçası pek bilinmiyor. 10.yy’da yaşamış Arap seyyah el-Mevdasi, 14.yy’da yaşamış olan İbni Battuta ve İngiliz seyyah Charles Doughy 19.yy ortalarında Medain Salih’ten söz ediyor.
Bölge hakkında en detaylı bilgi 20.yy başlarında tamamlanan ve 1908’de sefere başlayan Hicaz Demiryolu ile ortaya çıktı ve ilk arkeolojik keşifler yapıldı ama 1.Dünya Savaşı çalışmaları yarım bıraktırdı. En kapsamlı kazılar ise 1960’larda Fransızlar tarafından gerekleştirildi.
Suudi Arabistan bu kazılarda ortaya çıkan mirastan etkilendi ve araştırmaları özellikle 2008-2012 2012 arası artırdı. Bu olumlu çalışmalar sonucunda Medain Salih 2008'de UNESCO Miras Alanı Listesi’ne alındı.
Medain Salih’te antik çağda yaşayan halk Aramice ve Arapça konuşuyordu. Mezopotamya ve Suriye ile ticari ilişkileri güçlüydü. Dinleri de Mezopotamya’daki inanç sistemleri ile benzeşiyordu.
Bugün S.Arabistan bölgeyi iç turizme açmış ve Kuran’da da insanların ibret almak için burayı görmeleri söylense de halk Semud Kavmi’nin helâk edildiği bu alanlara lânetli diye fazla rağmet etmiyor. Hatta burada yetişen ürünleri de pek tüketmiyorlar.
Medain Salih ve Petra’da antik Yunan ve Roma mimarisinin izleri görülüyor. Özellikle üçgen alınlıklar çok bariz biçimde bu etkiyi yansıtmakta. Geniş bir alana yayılan şehrin arkeolojik mirasının çok büyük bir bölümü halâ çöl kumlarının altında bilimsel kazıları bekliyor.
Semud kavmine gönderilen Salih peygamber kıssasında anlatılan Kayadan Çıkan Dişi Deve (Nak’a) mucizesinin burada yaşandığına inanılıyor. Devenin heybetli görünümünden diğer develer ürküp kaçınca Semud halkı dişi deveyi öldürüyor ve ardından şehir yok ediliyor.
Nebati Krallığı geç antik döneme tarihleniyor. Antik sahada bu krallığa ait kayalara, dağlara oymalarla açılıp süslenmiş 131 adet anıt mezar var. Arkolojik kazılarda ise 1. asra resimler, rölyefler, yaşam ve pazar alanları ile su kuyuları ve su kanalları bulunmuş.
Medain Salih’in 3 ayrı bölümü var. İlk bölüm, 1.yy’da inşa edilen tahmin antik kent alanı. Burası büyük oradan halen kumla kaplı ve harabelerin de çoğunluğu burada. Dolayısıyla gizemini koruyan ve en bilinen bölüm işte burası.
İkinci bölüm ise ibadet alanı Cebel İtlib. Burası 40 metre yüksekliğindeki oyma kaya koridoru ile çepeçevre sarılmış. Üçüncü ve son bölüm ise 100’den fazla anıtsal mezar bulunan nekropolis alanı, yani mezarlıklar. Mezarlar mitolojik figürlerle süslü.
Al-Ula Arkeoloji ve Etnografya Müzesi, Mahallab al-Naq’a (Dişi Deve Sarnıcı), Cebel’el-Akma Yazıtları, Sakarat el-Fil (Fil Kayası) Kasr el-Bint ve Kasr el-Saneh buraya yolunuz düşerse mutlaka görmeniz gereken yerler.
el-Ula dokusuyla keşfetme arzunuzu artıran ilginç bir yerleşim.
Medain Salih ile el-Ula arasında çölün orta yerinde dünyanın en büyük ayne yüzeyi ile kaplı Maraya Konser Binası son derece etkileyici.
S.Arabistan'ın uluslararası turizme açma planı uygulanırsa bu toprakları gezmek şu an olduğundan çok daha kolay olacak.
El Ula ve Medain Saleh Osmanlı'nın buraya getirdiği Hicaz Demiryolu'nun ve 1.Dünya Savaşı'nın da acı hatıralarını barındırıyor... İngilizlere karşı kazandığımız son büyük zafer olan Kut'ül Amare Savaşı'nın kazanılmasında El-Ula'daki Osmanlı uçaklarının büyük rolü olmuştu.
El Ula'dan havalanan Osmanlı uçakları Irak Kut'ül Amare'deki İngiliz mevzilerini darmadağın etmişti. İlginçtir, Çanakkale Zafer Bayramı ile birlikte kutlanan Kut Zafer Bayramı 1960'tan sonra kutlanmaz oldu... ''Kut Destanı'' diye destanı dahi vardır bu zaferin ama unutuldu...
Medain Salih’in bulunduğu El-Ula, Osmanlı hava üssünün yanısıra, hac hervanlarını korumak için yapılan bir Osmanlı kalesine de ev sahipliği yapıyordu. Kale halen ayakta ve içinde büyük bir kuyu var. Şerif Hüseyin İsyanı esnasında ise burada 17.000 Osmanlı askeri şehit düşmüştü.
Yolunuz Medain Salih'ten Medine'ye doğru olursa yolda Hayber Yahudileri'nin yerleşimi olan tarihi Hayber kalıntılarını da ziyaret edebilirsiniz. Şahane bir vaha ve taze hurma bululabileceğiniz güzel bir yer burası.
Bu gezide bana yol arkadaşlığı yapan ve Hail'den Dammam'a, Taif'ten Jizan, Rub'ul Hali ve Kasim'e kadar tüm ülkeyi birlikte gezdiğimiz değerli dostum Dr.Halid al-Mutlaq'ı da sevgiye anıyorum.
Medain Salih, görülesi bir yer. Petra'nın kardeşi olan bu Dünya kültür mirası bilimsel kazılar ve yayınlar ilerledikçe bölgenin tarihine ilişkin müthiş bilgiler verecektir.
V'esselam
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Ninova…Musul yakınlarında, dünyanın en eski ve en büyük antik kentlerinden biri.
Yukarı Mezopotamya'da kültür üreten ve uygarlığın gelişmesinde önemli katkıları olan Ninova en ihtişamlı günlerini MÖ 700 civarında Asurların başkenti olduğunda yaşamıştı.
Papa Francis'in Irak ziyareti, ülkenin antik zenginliğini gündeme getirdi. Kuşkusuz Hz.İbrahim'in doğduğuna inanılan Ur şehri, Asur, Babil, Akad imparatorlukları Irak'ın görkemli tarihinde ciddi izler bıraktı.
Ninova ise bu şehirlerin en büyüğü ve en önemlisiydi...
Ninova peygamber Yunus bin Matta'nın şehri. Kuran'da adıyla bir sure bulunan ve İncil'de de Yunus Kitabı adlı özel bir bölüm bulunan bu peygamber İbrani kökenliydi ve Ninova halkına tek tanrı inancını tebliğ etmişti. Kabri, Ninova'da Nebi Yunus bölgesinde adını taşıyan camide.
Cebel-i Tarık / Gibraltar / Tarık Dağı. İspanya'da 800 yıl süren İslam uygarlıklarının başladığı nokta iş burası.
Tarık bin Ziyad 26 Nisan 711'de beraberindeki 4-5 bin askerle Fas, Tanca'dan gemilerle İber Yarımadası'nda tam bu noktaya çıktı ve İspanya ile Portekiz'i fethetti.+
Tarifa sahilleri ve karşıda Afrika. Tarık bin Ziyad gibi yarımadaya çıkarma yapan bir diğer komutan Tarif bin Malik'ten alıyor adını. Akdeniz'in Atlas Okyanusu ile buluştuğu en batı ucu burası.
Cebelitarık ile Tarifa arasında yer alan muhteşem doğal güzellikleri, ultra lüks marinası Porto Bañus ile Marbella. ''Marbella'', ''güzel deniz'' anlamına geliyor. Aslında burası Endülüs döneminin medreseleri ile ünlü Ronda'nın sahili.
Suriye'de, çölün tam ortasında, bir vahanın yanında kurulan antik çağların 4.000 yıllık efsane şehri: Palmira. Çölün asil kraliçesi Zenobia'nın baş döndürücü güzellikteki şehrini 2010 yılında, savaştan hemen önce ziyaret etmiştim.
Palmira gerçekten de zorlu iklim şartlarına sahip Suriye çölünün merkezinde, ıssızlığın ortasında, belkide gücünü yalnızlığından alan muhteşem bir antik şehir. Romalıların şehre gelmesinden 2.000 yıl önce kurulan Baal Tapınağı'nın işçiliği ve mimarisi oldukça şaşırtıcı:
Palmira, Arapça adıyla Tedmur, Suriye'nin en önemli tarihi ören yeri ve dünyada da en tanınmış kültürel miraslardan biri. Asurlular ve Perslerden itibaren Tedmur, Mezopotamya ile Akdeniz arasında kervanların vazgeçilmez uğrak yeri imiş.
Osmanlılar 1517'de Arap Yarımadası'na hâkim olmalarıyla birlikte Mekke ve Medine'ye eşsiz hizmetlerde bulundular. İki kutsal ve şerefli şehrin hizmetkârı / ''Hadim'ül Haremeyn'üş Şerifeyn unvanını alan sultanlar birçok vakıflar kurup Mekke ve Medine'ye hizmet ettiler.
Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferinin ardından Osmanlı idaresine geçen Hicaz bölgesi asırlar boyunca özenle korundu ve hizmet gördü. Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere’ye, hizmet edebilmek amacıyla tahsis edilen vakıflar Osmanlı tarihinde çok büyük bir öneme sahip.
Özel şahısların oluşturduğu vakıfların yanı sıra devletten de pek çok isim Harameyn hayrına bağışta bulunurdu. En başta Osmanlı hanedanına mensup hanım sultanlar olmak üzere; devlet makamlarında bulunanların çoğu, mülklerini vakfederek gelirlerini kutsal topraklara bağışlamıştı.
İran’ın hemen her yerini birkaç defa gezdim. Gördüğüm yerler arasında Pers İmparatorluğu’nun taht merkezi Persepolis en etkilendiğim yerlerin başındaydı.
Bu anıtsal antik şehir aradan geçen 2.500 yıla rağmen halen son derece etkiliyeci!
MÖ 6.YY’da I. Darius tarafından kurulan şehir Kral I.Xerxes ve Artakserkses tarafından büyütülerek yaklaşık 150 yılda muazzam bir şehre dönüştü. Pers İmparatorluğu'nun gücünün zirvesinde olduğu bu dönemde Makedonya'dan Mısır'a, Anadolu'dan Yemen'e uzanan coğrafya buraya bağlıydı.
Şiraz'dan 1 saat kadar, İsfahan yolu üzerindeki Persepolis bugün de İran kültürünün en önemli, en değerli yerini oluşturur. Pers krallarının özel muhafızları 'Ölümsüzler / Immortals' 1979 İran Devrimi'ne kadar bir gelenek olarak yaşatıldı. Persopolis Basketbol takımı halen var!+
Tüm Müslümanların kıblesi olan Kâbe-i Muazzama'nın örtüsünün özellikleri oldukça ilginç. Kâbe'nin örtülmesi geleneği çok eskilere dayanıyor. ilk defa örten kişinin Hz.İsmail olduğu, Yemen krallarından bazılarının hürmet göstererek örttüğü rivayetler arasında.+
Mekke yakınlarında, Cidde yolu üzerindeki Kâbe ve Ravza Örtü Fabrikasını iki defa ziyaret etmiştim. Bu fabrika senede sadece 3 ay çalışıyor ve yalnız Kâbe ile Ravza'nın örtüsünü dokuyor. Günümüzde Kâbe örtüsü dış örtüsü, iç örtüsü ve kuşak olmak üzere üç bölümden oluşuyor.
Kâbe örtüsü her yıl hac mevsiminde değiştirilir. Kâbe örtüsünün hazırlanma aşamaları tamamlandıktan sonra örtü Kâbe Örtü Fabrikası’ndan alınıp Kâbe’nin koruyucu ailesinin reisine teslim edilir. Bu aile câhiliye döneminden beri aynı ailedir: Meşhur Beni Şeybe Ailesi.