Şair, senarist ve de roman yazarı.
1919 yılında Samsun’da doğdu, Samsun Lisesi’nde okudu.
1942 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu.
Abdülkadir Pirhasan , bildiğimiz, tanıdığımız ismiyle Vedat Türkali…

Maltepe ve Kuleli Askeri Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği yaptı.

“Kendimi çok talihli saymışımdır. 1919’da çok yoksul bir semtte, emekçi bir ailede doğdum.
Bu bir defa büyük avantajdı benim için.
Mahallemde okuyan tek kişiydim. Ve asıl talihim de o zaman TKP’yle ilişkisi olan bir komünist genç arkadaşın bizim okulda olması ve bana ışık tutması oldu.
Yani dünyayı, liseyi bitirmek üzereyken sınıfımdaki hemen hemen herkesten daha erken kavramaya başlamıştım.
Çünkü sınıf arkadaşlarımın çoğu zaten küçük burjuva / burjuva, memur ailelerindendiler.
Ben açlığı biliyordum.”

Asker olduğu için ilk şiir ve yazılarını Hasan Denizli takma ismiyle yazan Türkali, 1960’dan itibaren eserlerini Vedat Türkali takma ismiyle yayımlamıştır.
Ayrıca Hüsamettin Gönenli ismiyle yayımladığı yazıları da bulunmaktadır.

Türkali, öğretmen yüzbaşı iken, 1951'de Türkiye Komünist Partisi tevkifatında tutuklandı.

Yazar, 9 yıl ceza almış, cezasının 7. yılında şartlı tahliyeyle serbest bırakılmıştır.
Bir söyleşisinde, “Ben şiirden çok iyi anlarım. Çok da kullanırım. Ama şiiri anlamak başka bir şeydir, şair olmak başka… Nazım varken, Yahya Kemal varken insan şiirden ürker” sözleriyle neden kendine şair demediğini anlatır.
1958’de cezaevinden çıktığında işsizdi. Cumhuriyet gazetesinde düzeltmenlik yapmaya başladı.
Çalışırken “Yeşilçam Dedikleri Türkiye” adlı romanını yazdı.
Romanda, adını vermeden gazetenin yöneticisi Nadir Nadi Abalıoğlu’yu eleştirince Cumhuriyet gazetesindeki işinden oldu.
Türkali, Rıfat Ilgaz ile beraber “Gar Yayınları” adlı yayın evini kurdu.
Daha sonra Yılmaz Güney ile tanıştı.
Onun yüreklendirmesi ile 1960 yılında “Dolandırıcılar Şahı” ile senaristliğe başladı.
Senaryosunu yazdığı onlarca filmde toplumsal sorunlara değindi ve gerçekçi bakış açısını elden bırakmadı.
Vedat Türkali asıl ününü 'Bir Gün Tek Başına' adlı romanıyla duyurdu.
Türkiye Yazarlar Sendikası ve Barış Derneği yöneticilik ve üyeliklerinde bulundu. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra Aydınlar Dilekçesi ve Barış Derneği'nin davalarından yargılandı.
Vedat Türkali, kimi için “Bekle Bizi İstanbul” şiirinde, “Tophanenin karanlık sokaklarında/Koyun koyuna yatan” çocukları anlatan şairdir.
Kimi için, Günsel ve Kenan’ın aşkının romanı Bir Gün Tek Başına’yı kaleme alan büyük yazardır.
Kimi içinse, Karanlıkta Uyananlar’ın senaristidir...

Türkali, verdiği bir röportajda isim değiştirme konusunu şu sözlerle anlatmıştı:

"Bana 'Sen deli misin, seni sinemaya sokarlar mı?' diyorlardı. Bende nedense bir umut, hayal... Suphi'ye (Kaner) söyledim.
Suphi 'Ben hallederim. Sen merak etme. Takma ad kullanırız.' dedi. 'Oğlum, anında öğrenirler' dedim. 'Bir daha değiştiririz.' dedi. Hadi bir isim bulalım dedik. Vedat Türkali, o zaman oldu."
Kaleme aldığı "Karanlıkta Uyananlar" filminin senaryosuyla "Vedat Türkali" ismi ün kazandı.

"Otobüs Yolcuları", "Üç Tekerlekli Bisiklet", "Karanlıkta Uyananlar" gibi önemli filmlerin senaryolarına imza atan Türkali,
1965'te senaryosunu yazdığı "Sokakta Kan Vardı" ile yönetmenliği de denedi.

Türkali, "Dallar Yeşil Olmalı" oyunu ile 1970 TRT Sanat Ödülleri Yarışmasında Başarı Ödülü alırken, "Bir Gün Tek Başına" romanıyla da Milliyet Yayınları 1974 Roman Yarışmasında birincilik ödülü ve
1976 Orhan Kemal Roman Armağanı'nı kazandı.

Senaryolarını yazdığı "Karanlıkta Uyananlar" ve "Kara Çarşaflı Gelin" eserleriyle Antalya Film Şenliği'nde En İyi Senaryo Ödülünü alan Türkali'nin "Bedrana" ve "Güneşli Bataklık" filmlerinin senaryoları ise
Carlovy Vary Film Şenliği'nde Cidalc ve İşçi Sendikaları Özel Ödülüne layık görüldü.

Şiirlerini ‘’Eski Şiirler Yeni Türküler’’ adıyla ilk kez 1979 yılında yayımladığında şunları söylüyordu:
“Bu şiirler, uzun yıllar almış bir uğraşın, nasılsa elde kalmış, bazıları parça parça örnekleridir.
Yakın dostlarımın sürekli üstelemesine dayanamadığımız için kitap biçimine de soktuk. Ülkemizin ağır baskılı bir döneminde, çoğunluğuyla çeşitli cezaevlerinde yazılmış bu şiirler,
yalnız yazarının değil, karanlık bir dönemde devrimci savaş sürdürmüş tüm kişilerin duyarlıklarının tanıkları diye alınır da yetersizlikleri bağışlanırsa sevineceğim.”

Vedat Türkali, 29 Ağustos 2016 Pazartesi günü Yalova’da tedavi gördüğü hastanede hayata veda etti.
Vedat Türkali nefesinin yettiği güne kadar, eşitlikten, özgürlükten, kardeşlikten ve sosyalizmden yana olup, kalemini bu değerler için kullanmış, hayatında yaşadığı hiçbir zorluk karşısında susmamış, yılmamıştır.
"Şu esnaf, şu tüccar, şu işçi, şu atölye sahibi, şu memur camiden çıkıp işlerine dönecekler birazdan; soyan soyacak, soyulan soyulacak! Namazla, mevlitle mi değiştirecektin dünyayı!"
"Acı çektirilen bir halka nasıl uzak dururum.
Türk’üm ama insanım önce! Ermenilere, Süryanilere, Alevilere de yakınlık duyuyorum. Biliyorum ki, onlara acı çektirenler, Türk de içinde, herkese çektiriyorlar. Onlar kurtulmazsa bize de kurtuluş yok."
Roman: "Bir Gün Tek Başına" (1975-1980), "Mavi Karanlık" (1983-1985), "Yeşilçam Dedikleri Türkiye" (1986), "Tek Kişilik Ölüm" (1990), "Güven" (2 cilt, 1999), "Kayıp Romanlar" (2004).
Oyun: "141. Basamak" (1971), "Bu Ölü Kalkacak" (1976), "Dallar Yeşil Olmalı" (1985).
Senaryo: "Dolandırıcılar Şahı" (1960), "Üç Tekerlekli Bisiklet" (1965-1984), "Otobüs Yolcuları" (1965-1984), "Şehirdeki Yabancı" (1965), "Karanlıkta Uyananlar" (1965), "Bedrana" (1974), "Güneşli Bataklık" (1977), "Kara Çarşaflı Gelin" (1977), "Kızgın Delikanlı ve Erkek Ali",
"Üç Film Birden" (Kara Çarşaflı Gelin, Güneşli Bataklık, Analık Davası, 1979), "Eski Filmler" (1983).
Şiir: "Eski Şiirler Yeni Türküler" (1979).

+++ 👉👉👉
Anı-Deneme: "Bu Gemi Nereye" (yazılar, konuşmalar, soruşturmalar, 1985), "Savunmalar" (1989), "Yanıtlar" (1992), "Ölmedikçe" (1999), "Komünist" (2001), "Tüm Yazıları Konuşmaları" (Bu Gemi Nereye, Savunmalar, Yanıtlar, Ölmedikçe'nin birlikte basımı, 2001).

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with Kapheros

Kapheros Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @sigaramcamel

9 Jun
1942 yazında İstanbul gazetelerinde, genel olarak gayrimüslimleri, özel olarak Yahudileri hırsızlık, karaborsacılık, soygunculuk, vurgunculuk ve ihtikar (aşırı kar) fiilleri ile ilişkilendiren haberler ve karikatürler birbirini izlemişti.
Gazetelerde suçlananlar başta Yahudiler olmak üzere gayrimüslim zenginlerdi.
9 Temmuz 1942 günü hükümeti kurmakla görevlendirilen Şükrü Saraçoğlu 5 Ağustos’taki güven oylamasından sonra şöyle dedi: “Biz Türküz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacağız.
Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar ve laakal (en az onun kadar) bir vicdan ve kültür meselesidir. Biz azalan ve azaltan Türkçü değil, çoğalan ve çoğaltan Türkçüyüz ve her vakit bu istikamette çalışacağız!”
Read 30 tweets
7 Jun
Namibya, geçmişte coğrafi özellikler ve birçok değerli maden kaynakları sebebiyle başka ülkeler tarafından fark edilmiştir.
Her zaman dış ülkelerin gözünde olan bu ülkede 17.yy’a kadar yerleşim olmamıştır.
Yerlileri ise Ovembo, Herero, Nama ve Orlam kabileleri olmuştur. Image
1880'lerde Güney Batı Afrika'da Almanya kendi kolonisini kurdu, Afrika hakkında tecrübesiz bir askeri vali atadı ve yerleşimciler gönderdi.
1884–85 Berlin Konferansı’nda, Almanya’nın sömürgeleri uluslararası düzeyde onaylanmıştır. Image
Bu bölgedeki elmas yataklarını kontrol altına alan Almanya bölgenin güvenliği için II. Kaiser Wilhelm’in emriyle Alman İmparatorluğu’nun en iyi birliklerini de bölgeye getirdi. Image
Read 25 tweets
6 Jun
İyonosfer, Dünya atmosferinin, yüzeyden yaklaşık 50 – 100 km yukarısında başlayan ve yüzlerce kilometre boyunca yukarı çıkan bir bölgesidir.
Dünya yüzeyi ve iyonosfer arasındaki boşlukta titreşimler
meydana gelir
Dünya yüzeyi ve iyonosfer arasındaki boşlukta meydana gelen doğal frekansa yani titreşime Schumann Rezonansı denir. Aralarındaki o boşluk kapalı bir dalga kılavuzu görevi gördüğü için rezonans uzaya genişledikçe azalmaz, aksine kapalı boşluk içinde dengelenir.
Dünya’mızın kalp atışı olarak da tanımlanan, bu boşluktaki titreşim frekansı, ortalama 7.83 hertzlik Şchumann rezonansıdır.
Bilim insanlarının onlarca sene üzerinde çalışmalar yürüttüğü ve incelediği bu değer, birçok farklı etken tarafından değiştirilebilir.
Read 28 tweets
4 Jun
Paketlenmiş sigaralar daha başka bir deyişle endüstriyel üretimle tüketicilere sunulan sigaralar, 20. yüzyılın başlarında ABD’de üretilerek tüm dünyaya yayıldı.
Sigara endüstrisi o yıllarda reklam ajanslarının en büyük müşterileriydi.
1900’lü yılların başından 1. Dünya Savaşına kadar ABD’de en popüler tütün “Türk tütünüydü”.

O dönemde Osmanlı tebasına ait; Rum, Ermeni, Yahudi ve Türk ırkına mensup herkese “Türk” adıyla hitap edildiği için,
Osmanlı Devleti’nden ABD’ye göç eden Osmanlı Ermeni ve Osmanlı Rumlarının kurduğu sigara şirketlerlerine de ABD’de “Türk Şirketleri” diye hitap ediliyordu.

Dönemin sigara markalarının pazarlama stratejileri ve reklam kampanyalarında genellikle Türk kültürüne ait detaylar ve
Read 18 tweets
4 Jun
Penis bir gün yönetim kurulundan zam talebinde bulunmuş ve aşağıdaki gerekçeleri sunmuş:

“Sayın yönetim kurulu, ben penis olarak aşağıdaki nedenlerden dolayı zam istiyorum:

-Bedensel olarak çalışıyorum…
-Her işimde mutlaka kafamı da kullanıyorum…
-Hem derin, hem yüzeysel işlerde çalışıyorum…

-Çalışma ortamım çok sıcak ve fazla mesai ödenmiyor…

-Karanlık, havasız ve rutubetli ortamlarda çalışıyorum…
-Tatil, bayram tatilim ve senelik izinlerim yok…
-Yaptığım işlerde hastalığa kapılma olasılığım çok yüksek olmasına rağmen sosyal güvencem yok.
Bu gerekçelerden ötürü isteğimin işleme konulması için gerekenin yapılmasını saygılarımla arz ederim.”
Read 7 tweets
3 Jun
"Galiba 1896/97 sıralarında idi. Bir cumartesi günü rahmetli ağabeyim Nijat’la mektepten çıktık, eve gidecektik. Arkadaşlarımızdan biri yolumuzu kesti: ‘Haberiniz var mı?’ dedi. ‘Şurada Sponeck salonunda bugün sinematograf göstereceklermiş. Pek meraklı bir şey diyorlar…’ Image
Kapıdan, onar kuruş vererek girdik. Karşımızda bir, bir buçuk metrelik bir beyaz perde duruyordu.
Derken ortalık birden karardı, korktuk…Avrupa’nın bir yerinde bir istasyon. Bacasından fosur fosur kara dumanlar savuran bir lokomotif.. Image
Rıhtım üstünde telaşlı, telaşlı insanlar gelip, gidiyor. Hepsini sara nöbeti tutmuş sanırsınız. Hareketler o kadar hızlı, ölçüsüz, acaip…Kimi bu sihirli icadı gidip görmeyi günah sayıyor, kimi gidip gördüğünden dolayı tövbe ediyor, Image
Read 18 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Too expensive? Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal Become our Patreon

Thank you for your support!

Follow Us on Twitter!

:(