Türkiye’nin ilk kadın mühendisi Sabiha Rıfat Gürayman; Anıtkabir’in de devlet adına Başkontrol mühendisi idi. Fotoğrafta Sabiha Rıfat Hanım’ı ve bize göre en sağda, Anıtkabir’in mimarlarından Orhan Arda’yı bir arada görüyoruz.
Fotoğraf: Y. Mimar Ömer Arda arşivinden
Sabiha Rıfat Hanım’ın Ankara-Beypazarı arasında inşa ettiği; kendisine ve direncine ithafen “Kız Köprüsü” olarak anılan köprüye bir süre sonra kendisini tanıtan bilgilendirmeler eklenecek. Dünya Kadın Mühendisler Günü’nde haber vermek istedim. Teşekkürler Sayın @odemis_bekir
Sabiha Rıfat Gürayman, Anıtkabir maketi önünde dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar’a bilgi veriyor. Yine bize göre en sağda Anıtkabir’in mimarlarından Prof. Orhan Arda yer alıyor. Anıtkabir’in günümüzdeki mimar müellifi Y. Mimar Ömer Arda sayesinde bu fotoğraflara ulaştık.
Y. Mimar Ömer Arda’nın arşivinde bulunan bu fotoğrafları, kendisinin “Mimari Anılarıyla Anıtkabir” kitabında yayınladık. İlk kadın mühendisimiz Sabiha Rıfat Gürayman’ın konumuna işaret eden, ilk defa yayınlanmış bu fotoğrafları sizlerle de paylaşmak istedim.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Günümüzde yapılan karpuz, ekmek, bazlama heykelleri çok konuşuluyor. Konuya başka bir açıdan bakalım. 1950-70 ler arasında, ülkemizde mimari ve sanat işbirliğiyle mükemmel örnekler verilmişti. Bu eserler korunamadı, yayın yapılmadı, bir plaket ile dahi sanatçısı belirtilmedi.
Tarabya Oteli’nde de Türkiye’nin en önemli sanatçıları tarafından üretilen eserlerin kiminin TEK BİR FOTOĞRAFI ÇEKİLMEMİŞ.
Mısır heykelleri ile dalga geçerek kendimizi tatmin edebiliriz. Nitelikli sanat eserlerini kaç kişi ziyaret etti, haberdar oldu?
Sanatçıyı mutlu ettik mi?
Dolmabahçe Sarayı'nda bayramlaşma başta olmak üzere tüm devlet törenlerinin gerçekleştirildiği, görkemli Muayede Salonu. Muayede de bayramlaşmak demek zaten.
Bu salonda ısıtma sistemi oldukça ilginç, kalorifere geçmeden önce “hypocauste” sistemiyle ısıtılıyormuş. @millisaraylar
“Hypocauste”, sıcak havayla ısıtma sistemi anlamına geliyor. Hamamların da ısıtma sistemi bu şekildedir. Döşeme altı ve/veya duvar yüzeylerinden, sıcak kuru hava verilerek mekan ısıtılır. İs ve duman ise dolaştırılmaz, başka bacalarla yapıdan uzaklaştırılır.
Kaynak: Lemi Merey
Muayede Salonu’nda, sütun kaidesi altlarında, iç mekana sıcak hava verilen kanallar. Muayede Salonu’nun altındaki bodrum katta bulunan altı ocaktan iç mekana verilen sıcak hava ile ortam sıcaklığı + 20 C oluyormuş.
Ahmet Muhip Dıranas’ın Sinop’taki evi imiş. Çandı teknikteki güzel ev, çatısı açık bırakılmazsa yüzlerce yıl yaşar. Bu evin bakım onarımı en fazla 1-2 ay sürer.
Ahmet Muhip Dıranas evi şairler, yazarlar, çevirmenlere tahsis edilse ne güzel olur.
Kaynak: instagram.com/p/COvngPjMe6o/…
Hem Ahmet Muhip Dıranas’a saygı, hem Sinop’un bir köşesinde bu sağlıklı güzel evi yapan ahşap ustalarımıza saygı için bu ev yaşatılmalı. Köydeki çandı evimiz 250 yaşında, daha da yaşayacak. Bu yapı da yaşayacaktır, ancak insan nefesi gerekir.
Çandı evde bodrum yok, taş ayaklar üzerine oturtulmuş. Flora kesilmemiş, toprağın altındaki yaşam devam etmiş. Ev hava aldıkça sağlam kalmış, sudan etkilenmemiş. Yerin altına katlarca bodrum inerek yeraltı yaşamının, yeraltı sularının hakkına girenlere; işte geçmişimiz böyleydi.
Bodrum Dereköy’de, Bodrum Kadıkalesi doğumlu Kamil Gök’ün eseri ev bugün ne hale gelmiş. Gerçekten klişe söz söylemek istemiyorum ancak başka bir ülkede olsa soldaki yapı için turlar düzenlenir, adına yayınlar yapılırdı. Bu hale çevirecek olan bu evi neden aldı? Kaynak: @pettke
Kamil Gök yağhanesi imiş. Ne ilginç ne önemli bir sanatçı. İşte ülkemizde böyle bir sanatçının keşfedilmesini, baş tacı edilmesini, bu değerin tanıtılmasını engelleyen bir mekanizma var. Yerel yönetimlerin bilgisizliği, akademilerin ilgisizliği, var işte... *Kaynak: @gozdekeskin
Kamil Gök ve “yolda kaldığı için yıkılan” çeşme. Bu yollar ne önemliymiş binlerce eser yıktık bu yolların uğruna. Bu işler, dönemin aynı akım sanatçısı Jean Dubuffete'in kulagina kadar gitmiş ve Jean Dubuffete, bu eseriyle Kamil Gök’ü keşfetmiş. *Torunu Mehmet Ali Yıldızhan’dan
4. yüzyıla tarihlenen Trabzon Surları bulunmuş. Bu kalıntılar, şehrin tarihinin, geçmişinin belgeleridir, zenginliktir. Belediye bunları pazar yerine engel, taş parçaları olarak görmemeli, Trabzon halkı da bu tarihi değerleri koruma konusunda bilinçli olmalıdır.
İstanbul’da 1316 yılında inşa edilmiş Podesta Sarayı’nı, atlı tramvay geçirebilmek için traşlama hikayemizi anlatmıştım. 30 yıl sonra yerinde olmayacak bir Pazar yeri için 1700 yıllık (4. yy dan kalma) Trabzon şehir surlarını tahrip etmeyelim. Projeyi dönüştürün, zenginleştirin.
OTOPARK ve PAZAR YERİ inşası nedeniyle 4. YY DAN KALAN TRABZON ŞEHİR SURLARININ İŞ MAKİNELERİYLE TAHRİBİNE engel olabilmek için lütfen arkadaşlarımızın sesini duyurun. @TrabzonBelTr@TrabzonValilik
“Şu andan itibaren,hapishaneye benzeyen birbirinin aynı pürüzsüz kutularda oturan herkesin,bu kutuları kendi elleriyle yeniden biçimlendirmek,hakkı ve yükümlülüğüdür.İçeride ve dışarıda,tam da oturduğu yerde.” Bu çağrıyı yapan, ekteki yapının da mimarı Friedrich Hundertwasser idi
“Böylelikle kendi beyaz tek biçimli giriş kapısını, kendi beyaz tek biçimli pencere çerçevesini kırmızıya, yeşile ya da hangi rengi seviyorsa ona boyamaya başlıyor. Özellikle dışını, böylelikle, yorgun argın eve döndüğünde kendi penceresini tanıyabilsin diye.” Mimar Hundertwasser
Mimar ve ressam Hundertwasser’in son proje-uygulaması Magdeburg’daki Grüne Zitadelle (2005) yapısı. Bu örnekte mimar, ev sahiplerinin içinde yaşadıkları evleri zamanla değiştirtip onlara en uyan haline getirmelerini özellikle istiyor.