'Hamamböcekleri Kelebek Olamaz! Böcekleri Ezin!'

3 ay içerisinde 1 milyon insanın palalarla vahşice öldürüldüğü Ruanda Soykırımı'nı radyodaki bu slogan başlatmıştı. Yakın tarihin gördüğü en acımasız katliamların yapıldığı bu üç aylık dönemin ayrıntıları korkunç detaylarla dolu.+
Katliamı gerçekleştiren aşırı milliyetçi Hutular silah alacak ekonomik güçleri olmadığı için Çin'den aylar öncesinden tanesi 50 Cent’ten on binlerce palalar sipariş edip aldılar. Palaları Fransız ve Belçika uçakları havadan Hutulara dağıttı. Palalar yetmeyince mızraklar yaptılar.
Katliam sinyaliyle önceden hazırlanan listelerde isimleri bulunan Tutsiler ve ılımlı Hutular öldürülmeye başlandı. Parası olan kurşunla daha acısız bir ölümü satın alabiliyordu. Anne-baba palayla öldürülürken, çocuklarının kurşunla öldürülmesi için yalvarıyordu katliamcılara.
1 milyona yakın insan öldürüldü. 400 bin civarında kadına tecavüz edildi. Tecavüz edilen kadınlardan 20 bini doğum yaptı. Hayatta kalanların 75 bini yetim – öksüz, 100 bini 14-21 yaş arası ve 60 bini bebek yaştaydı. Aylık gelirleri 8 dolar altında.
Ruanda’da hiç sokak köpeği yok. Katliamcılar cesetleri yiyen köpeklere sinirlenip hepsini öldürmüş. Palalarla insan öldürmek yorucu olduğu için, mola verdiklerinde kaçamasınlar diye kurbanların önce aşil tendonları kesildi. Herkes öldürülünce ölü kadınlara tecavüz edildi.
BM Barış Gücü de gidince katliamın şiddeti insan aklının hayâl dahi edemeyeceği yerlere geldi. Ülkede artık ceset koyacak yer kalmadı. Kagere Nehri’nden bir günde 60 bin insanın cesedi kıyıya vurdu. Bu sadece kıyıya vuranların sayısı.
Düne kadar beraber yediğiniz, sohbet ettiğiniz komşunuz, iş – okul arkadaşınız, sabah elinde pala ile sizi parçalamaya geliyor. Bir Hutu çok samimi olduğu komşu Tutsi aileye ‘’Lütfen hemen gidin, sizi ben öldürmek istemiyorum’’ diyor ve ardından evlerini yağmalayıp yakıyor.
Yahya adında Müslüman bir Pigme ile tanışmıştım Kigali’de. Olaylar sırasında 45 Tutsi’yi köyünde muz hevenklerinin altında saklayıp, kurtarmış. Hutuların onunla bir derdi olmadığı halde, Tutsileri koruduğu için eğer yakalanırsa hem kendisinin hem de ailesinin öldürülmesi kesindi.
Neden yaptın diye sorduğumda; ‘’Ben Müslümanım. Benim kutsal kitabımda bir insanın hayatını kurtaran tüm insanları kurtarmış gibi olur der. Bu nedenle yaptım. Eğer öldürülenler Hutu olsaydı, onları da korurdum’’ diye cevaplamıştı sorumu...
Ruanda nüfusunun %90’ı Hutu, %9’u Tutsi ve %1’i de Pigme. Pigmeler ormanların iç kesimlerinde yaşadıkları ve sayıca az oldukları için olayların dışında kalabilmişler. Çoğu Müslüman. Orman içlerinde tenekeden yaptıkları küçük küçük mescitleri var.
Yüzlerce yıl birlikte yaşamış, ortak dil ve kültürden gelen Hutu ve Tutsiler nasıl böyle bir kâbusu yaşadı? Perdenin arkasındaki fail tabi ki ‘’Beyaz Adam’’…
Afrika’nın kolonizasyonu sırasında verimli yerleri kapamayan Almanya’ya Ruanda verildi.
Denize sınırı olmayan, değerli maden bulunmayan Ruanda’ya Almanlar 1905’e kadar bir idareci bile göndermedi. Daha sonra Ruanda Belçika’ya devredildi. Belçika ise Almanların tersine Ruanda’ya önem verdiler. Yerli halka zorla kahve plantasyonları açtırıp yine zorla çalıştırdılar.
Belçikalılar halkı ‘’ırka dayalı’’ biçimde sınıflandırdılar. Tutsiler’in Nuh’un soyundan gelen ve Ari ırka geçiş sürecinde bir ara ırk olarak nitelediler ve Hutular’dan üstün tuttular. Hutular, alt ırk zencilerin tipik bir örneğiydi onlar için.
Böylece ülkenin %9’unu oluşturan Tutsiler, Hutular’a karşı ayrıcalıklı hale geldi. Belçika’nın halkı sınıflandırması tamamen akıl dışı yöntemlerle düzenlendi. Eğer uzun boylu, ince, narin yapılı iseniz ya da 10 kadar ineğiniz varsa kayıtlara Tutsi olarak yazılıyordunuz.
Belçika’nın Tutsi kayırmacılığı 1950’de tamamen tersine döndü ve Hutular desteklenmeye başlandı. Bunun sebebi II.Dünya Savaşı oluşan farkındalıkla ülkede seçimlerin yapılma potansiyeliydi. Öyle de oldu ve Hutular iktidar gücünü ele geçirdi.
Hutular iktidara gelir gelmez hemen Tutsiler’e hayatı zindan etmeye başladılar. 1994’e giden yolda birçok dönüm noktası var. Hutuların yıllara yayılan ezilmişliğinin getirdiği intikam arayışı dinmedi.
İktidar olmalarının gücüyle Tutsiler ikinci sınıf vatandaş olarak göçe zorlandı, hakları ellerinden alındı. 1990’da Tutsilerin silahlı isyana kalkıştı ama 1992’de son buldu. Tutsilerin bu girişimi aşırıcı Hutuların planlarını hızlandırdı ve açıkçası işlerini kolaylaştırdı.
1994’te Hutu kökenli Ruanda Başbakanı’nın uçağı düştü ve Hutuların en büyük silahlı örgütü Interahamwe “işi kökten çözelim” dedi. Interahamwe, daha önceden kayıt altına aldıkları Tutsi ve ılımlı Hutulara karşı palalarını milislere çoktan dağıtmıştı!
6 Nisan 1994'te Interahamwe, Tutsileri öldürmeye başladı. Parası olan Tutsiler silahla, olmayanlar palayla öldürüldü. Hutuların yönetimindeki hükümet soykırıma ses çıkarmadı. Kan kokusu, ölüm ve yağma ülkenin her yerinde kol gezdi.
Ölü sayısı 600 bine ulaştığında, Kongo ve Uganda’da silahlanıp organize olan Tutsiler, kardeşlerini kurtarmak için Hutu katliamcılarına karşı saldırıya geçiyor. Tutsiler otomatik silahlı oldukları için palalı Hutuları hızla püskürtüyor ve hızla başkent Kigali’ye doğru ilerliyor.
Bu esnada özel radyo sahibi bir Hutu olan Felicien Kabuga, radyosundan ‘’Tutsileri doğrayın, böcekleri ezin’’ sözlü şarkıları 24 saat çalıyordu ve Hutu milisleri bu şarkılar eşliğinde dans ederek öldürüyordu kurbanları. Kabuga, Mayıs 2020’de Paris’te 85 yaşında yakalandı.
BM ve ABD başta olmak üzere, Fransa, Belçika ve tüm Batının sessiz, tepkisiz kaldığı katliam karşısında Tutsiler için tek kurtuluş yolu Ruanda Yurtsever Birliği gerillalarıdır. Ancak Tutsi gerillaları etkin olunca ilginç bir şey oluyor.
Üç maymunu oynayan Fransa, ‘’Ruanda’da katliam var müdale edelim’’ diye feveran ediyor ve hızla ülkenin önemli bir kısmına ‘’çöküyor’’ ve buraya Tutsi gerillalarının girmesine izin vermiyor. Böylece bu bölgede katliam tüm hızıyla devam ediyor…
Soykırıma göz yuman, hatta önünü açan Hutu hükümetine Fransa silah yardımı yapıyor. Bunun yanında Ruanda’nın batısına asker indirerek bu bölge RYB’ye kapatılıyor. Fransız askerlerin etrafını çevirdiği bölgede soykırım devam ediyor. Fransa Hutuların satırlarını biliyor!
Soykırımın 100'üncü gününde yani bir milyon insan öldürülüp, yüz binlerce kadın tecavüze uğradıktan sonra BM gelen tepkilere dayanamaz ve Ruanda’ya Barış Gücü yollar. Barış Gücü’nün kurduğu bölgelere insanlar yerleştirilir. Nihayet katliam durur.
Soykırımın ertesinde bu insanlık suçunu işleyenler ve aileleri, Tutsiler’in intikam alacağı korkusuyla komşu ülkelere sığındı. Gerçekten de Tutsiler yakaladıkları Hutuların bir kısmını öldürdü. Tüm ülke, tüm devlet kurumları bitip tükenmişti. Suçlulara ne olacaktı?
Kurulan geçici hükümet, halkın kuracağı mahkemelerin alacağı kararlarının tanınacağını açıkladı. Böylece her yerde halk mahkemeleri kuruldu. Suçlu sayısı o kadar çoktu ki sadece 3 kişiden fazla insan öldürenler yargılandı ve idam edildi. Diğer suçlular hayata karıştı gitti...
Bugün kamusal alanda Tutsi ve Hutu ayrımı ve kelimelerini kullanmak yasak. “Hepimiz Ruandalıyız” söylemi tercih ediliyor. Karışık evlilikler teşvik ediliyor. Katilleriyle bir arada yaşayan insanların sancılı. Derinlerdeki intikam arayışı dinmedi, sadece üzeri örtülüyor.
Yapanın yaptığının yanına kalması, hiçbir şey olmamış gibi davranılması halkın en büyük sancısı. Ruanda insanlığın zulmünü, acımasızlığını, sömürgeci mirasın yarattığı sorunları, yapay ayrımları açıkça gösteriyor.
Ruanda’da 10 gün kaldım. Başkent Kigali’de bulunan Hotel Rwanda ve Soykırım Müzesi en çok görmek istediğim yerler arasındaydı. Ruanda Soykırımı’nın sembolü haline gelen otelde yaşananlar sinemaya da aktarılmıştı.
Ruanda Soykırım Müzesi'nde insan acımazsızlığının ulaşabileceği nokta gözler önüne seriliyor. Müzenin üst katını ise ABD Ermeni Diasporası kiralamış ve Ermeni Soykırımı Müzesi olarak kullanıyor...
Ruanda'da insanların birbirlerine zincirlenip diri diri gömüldüğü 65.000 toplu mezar bulundu. Barış içerisinde yaşayan fakir insanların ülkesini işgal edip kan banyosuna çeviren batının günahı çok büyük ama dünya sessiz. Barış umudu yeni nesillerde.
V'esselam
📷 Gökan Okan

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with Hasan Mert Kaya

Hasan Mert Kaya Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @kayamerthasan_

23 Jul
Pandemi kısıtlamaları sonrası İstanbul’daki yiyecek mekânlarında korkunç ve vicdansız bir fiyat artışı var. Çengelköy’de gayet salaş, tahta iskemlede, paslanmaz metal tabakta servis veren lokantada iki az çorba 44₺, bir Urfa 46₺, tavuk kanat 38₺, kutu kola 9₺!
Fiyat / performans açısından bakıyorsun servis geç ve özensiz, malzeme ikinci kalite, verdiği pide-ekmek sabahtan kalma ama fiyat feci. Adeta pandeminin acısını vatandaşı soyarak çıkarıyor “esnaf”(!)
Bir şiş Urfa’da 80gr yağlı kıyma var ki maliyeti 4/5₺. X2 diğer maliyetleri ekle 10₺. 20-25₺ hadi bilemedin 30₺’den satması gereken kebaba 46₺ almak yasaldır ama ahlaki değildir.
Read 5 tweets
23 Jul
Afrika seyahatlerimde en etkilendiğim deneyimlerden biri Ruanda'da Gümüş Sırtlı Dağ Gorilleri ile tanışmak olmuştu.+ Image
Ruanda ''Bin Tepeli Ülke'' demek. Gümüş sırtlı dağ gorilleri ise sadece üç farklı dağda yaşıyor. Bu dağlardan biri tamamen izole, hiçbir şekilde insan kabul edilmiyor. Diğerine ise sadece biliminsanları gidebiliyor. Sonuncu dağda yaşayan 15 goril ailesi ise turistlere açık. Image
İnsanları etkileyen en ufak gribal enfeksiyon dağ gorillerinde ölümcül olabiliyor. Genetikleri insan çok yakın olan bu canlıların bağışıklık sistemi bizler kadar gelişkin olmadığı için eğer nezle ya da gripseniz kesinlikle gorillere yaklaşmamalısınız. Image
Read 23 tweets
21 May
13. Bermekilerin büyük hatalarından biri de Harun’un İranlı bir cariyeden olan oğlu Memun’u veliaht yapma çabalarıdır. Memun'da tıpkı babası gibi Bermekilerin evinde, onların içinde yetişir. Annesinin Fars oluşu Arap olmayan halkların onu daha çok sevip, tercih etmesini sağlar.+
14. Oysa Harun’un tüm akrabaları, yani Kureşyli Haşimoğulları’nın Abbasoğulları kolu, Arap asıllı eşi, amcasının kızı Melike Zübeyde’den olan oğlu Emin’i veliaht yapmak istemektedir.
15. Bu uğurda Bağdat’taki Abbasi sarayında büyük mücadeleler verildi. Melike Zübeyde hem anne hem baba tarafından Kureyşli, Haşimi ve Abbasi’ydi. Harun’un bile annesi Yemenli cariye olan Hayzuran iken, Zübeyde cariyeden doğmamış ve hep hür Abbasilerin soyundan gelmişti.+
Read 33 tweets
21 May
Harun Reşit ve Vezir Bermeki Ailesi’nin Feci Sonu

Abbasi Halifesi Harun Reşit çok zeki ve detayları hiç kaçırmayan bir idareciydi. En büyük taktiği ‘’farkında değilmiş gibi yapmak’’ ve vakti geldiğinde ‘’ansızın’’ hesap sormaktı. +
1. Çocukluğundan itibaren onu daha sonra veziri olacak olan İran, Fars asıllı Yahya el Bermeki yetiştirdi. Aslen Belh şehrinden olan Bermekiler'den ilk Müslüman olan Yahya el Bermeki'nin babası Halid bin Bermek'ti. Halid bin Bermek Budizmden İslama geçmişti. +
2. Harun, Yahya el Bermeki’yi ‘’baba’’ diyecek kadar çok sevdi. Tüm çocukluğu onun evinde ve oğulları Cafer ve Fadl Bermeki ile oynayarak geçti. Yahya el Bermeki’nin karısı Harun ve Fadl’ı bebekten emzirmiş ve Harun, Fadl ile süt kardeşi olmuştu.+
Read 14 tweets
19 May
Dünya para tarihinin en ünlü parası:
'Martın 15'inde köleler özgürleşti'
Brutüs'ün, evlatlığı olduğu imparator Julius Caesar'ı öldürdükten sonra M.Ö. 43 yılında bastırdığı bu altın Roma parasına EID MAR (Eidibus Martiis), 'Martın 15'inde Köleler Özgürleşti' sloganını yazdırmıştı+ Image
Brutus bo sloganı paraya özgürlüğüne kavuşan kölelere verilen başlık ve yine o dönem özgürlük sembolü olan iki hançer figürü ile desteklemişti. + Image
Brutüs paradaki iki hançerle askerlerine de bir mesaj veriyor ve onların diktatöre karşı ve senato için savaşan kahramanlar olduğunu bildiriyordu. Aynı zamanda bu mesaj, Mart ayında Roma halkını da diktatör Julius Caesar'dan kurtarıp serbest bıraktığını iletmeyi de amaçlıyordu.+ Image
Read 7 tweets
18 May
Genç Osman ve Sevgili Atı Sisli Kır’ın Mezarı

Osmanlı hükümdarı Genç Osman’ın, “Sisli Kır” isminde çok sevdiği bir atı vardı. Genç padişah Sisli Kır ile büyümüştü. Can yoldaşının günün birinde ölmesi üzerine çok hüzünlenip üzülmüş ve adını sonsuza kadar yaşatmak istemişti. + Image
Üsküdar’daki Kavak Sarayı’nın avlusuna defnedilmesini ve başına da kitabeli bir taş dikilmesini istedi. Emir yerine getirilerek Sisli Kır’a bir kabir yapıldı. Derken, bunu başka at kabirleri takip etti. Karacaahmet Mezarlığı’nda, günün birinde “atlara mahsus” bir bölüm açıldı. +
Mezarın hayalî bir altıgenin köşelerine yerleştirilmiş 6 tane mermer sütun üzerinde yükselen bir kubbesi de vardı. Sisli Kır’ın ve diğer at mezarlarının yerinde bugün yeller esiyor ama Sisli Kır’ın mezartaşı hâlâ duruyor +
Read 8 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Too expensive? Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal Become our Patreon

Thank you for your support!

Follow Us on Twitter!

:(