Kanda Türkomun yoğunluğu ve Beta Nova Dünya’da 4 ve 5.Boyut astral yoğunluğu Kanda Türkomun yoğunluğu ve Beta Nova Dünya’nın artık 21 Aralık 2012 ‘den sonra aldığı yeni karakteri, bilinçlerin yüksek benlikçe yaşamasını mümkün kılan önemli bir astral yoğunluk kriteridir.
Turkomun nedir?
Bilinçlerin enerjetik kainat saflarında kullandıkları kristal formlarının damarlarında dolaşan sıvıdır. Bu sıvı, astral bir yoğunluğa sahiptir. Kristal bedendeki bu sıvıya fiziki boyut koşullarında kan olarak bilinen sıvı tekabül eder.
Kan hücrelerinin taşıdığı bilgi ve enerjinin astralite kazanarak asilleşmesidir.
Türkomun, kadim medeniyet Lemurya’daki saf bilinçler olan Türko‘ların formlarında yoğunlaşan özel bir astral enerji türüdür.
Türkomun, bilinçlere Asalet kazandırarak özlerinin kristal formlarında devinen enerjiyle iç içe olma hali aldırır.
Türko ifadesi Türk anlamındadır.
TURKO-MU-N ifadesi ise MU kıtasındaki Türkler anlamındadır.
Türk, bir ırktır. Turko ırkı kadim medeniyet Lemuryanları ifade eder. Kökü ise daha önce devrelenen Atlantia Dönemine uzanır.
Turkomun Atlanta Terminolojisinde Auşia kelimesine tekabül eder ve Auşia kelimesi ise Asil Kan olarak tanımlanabilir. Auşia, Asaletin ifadesidir.
Asil Canlar- Asil Bilinçler
Bilinçler özünden saftır. Yeryüzü ortamında biliş halleri, mikro kıstastadır, illüzyoniktir. Galaktik boyuttaki bilişleri ise yüksek benlikçe bir yaşama sahiptir. Daha da üst maveralarda ise Tanrısallık vardır.
Çeşitli ruhsal bilgilerde Tanrısal boyutlardan bahsedilir. İlm-i ledun, Mukarrebun, Havas-ul has, Kuranı Kerimde Allah Katı, Ruhsal kanal bilgilerinde ‘Atlanta, Omega Boyutu, Gürz çıkışı, Genel ifadesi ise Atlantavari yaşam boyutudur.
Bilinçler, Tanrısal – Galaktik ve Beşeri olarak farklı biliş hallerine indirgenmiş yaşamlarla muhatap olurlar. Mikro düzeyde beşeri, Makro düzeyde galaktik, Süper makro düzeyde ise Tanrısal benlikçe kendilerini bilirler.
Biliş halleri Bütünsel Birlik sırrı ile kaim ise hem özerk bir farkındalık hem de Bütünsel bir farkındalık olarak kendi varlığını içinde eritir.
Yeryüzü ortamındaki yaşam, enerjetik boyutlardaki yaşamları burada tezahür ettirmek üzere deneyim- evrim ve görev programları ile varlık bulur.
Yeryüzünde bulunan her öz, galaktik boyuttaki özünün bir yansıması, gölgesidir. Dünya ortamında alt üç şakranın tesiri altında olgular yaşadığında genel anlamda dünyasal zevk ve hazlardan, dünyasal yaşamın mekanik sarhoşluğundan çıkamaz.
Yüksek benlikler yeryüzündeki uydusuna imkan verir.
Makro alemden mikro düzeydeki bilince alt üç şakranın tesirinden çıkması üzerine kalp şakrası devinimlerini mümkün kılıcı deneyimleri yaşatır.
Öz enerji, özsel bilgi, öz biliş, iç görü, öz farkındalık, özsel yetiler gibi farklı imkanlar verir. Dünyadaki uydusu ise ne kadar astral yoğunluk sağlayabilirse öte alemlerin perdeleri ona aralanır.
Beta Nova
Kanda Türkomun yoğunluğu ve Beta Nova
Türkomun yoğunluğunun gittikçe artması ile özsel tecelliyatını gerçekleştirebilen her bilinç, evrenselliğini kazanarak Beta Nova Dünya’da Altın veya Durgun yaşam ünitesi haline dönüşebilecektir.
DNA aktivasyonu
Türkomun Enerjisi her bilincin özsel tecelliyatını gerçekleştirebileceği beyin DNA aktivasyonu sağlar. DNA’lardan açığa çıkan enerjinin kana karışarak insan vücudunda dolaşması ve böylece tüm hücrelere kazandırılmasıyla vücudun zerrelerinden kristalleşmesi mümkün
kılınır.
Kanda, Türkomun enerjisi yoğunluğunun artması ile ilk etapta Dünya’da Gümüş/Durgun Titreşim ve Altın titreşime dayalı olarak genel anlamda bilinçlerin evrenselleşmesi mümkün olur.
Biyolojik bedenlerde dolaşan kanın enerjisi o bilincin kendi özüne ait olan, Özünün kristal formunda Kan damarlarına tekabül eden ve dolaşan Asil enerjisini çekmesi ile Evrenselliği kazanmasından söz edebiliriz.
Ö.CENAP BAŞMAN
AXOY MATURAMON
ALINTIDIR.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
''ATATÜRK FİLİSTİN CEPHESİNDEN KAÇTI''
diyenlere, bol kaynaklı açıklamalar.
Her ne kadar onlar utanmayacak olsalar da, değerli takipçiler mutlaka arşivlerinde bulundurmalı.
Atatürk, 5 Temmuz 1917’de merkezi Diyarbakır’da bulunan 2. Ordu Komutanlığından İstanbul’da kurularak, Filistin Cephesi’ne intikal ettirilen 7. Yıldırım Ordusu Komutanlığına atanmış, 15 Temmuz 1917’de kurulan Yıldırım Orduları Grup Komutanlığına bağlanmıştır.
Mustafa Kemâl, Yıldırım Orduları Grup Komutanı Alman Mareşali Falkenhayn ile sorunlar yaşayınca istifa ederek İstanbul’a gitmiştir. (Yazışmalar için; Atatürk'ün Filistin’deki yazışmaları-1917 yılı) Mareşal Falkenhayn, Filistin Cephesi’nde başarılı olamayınca,
Mustafa Kemal Atatürk 1915'te 34 yaşında Anafartalar komutanı olarak Çanakkale Savaşları'nın en şiddetli günlerini savaşın en önünde askerleriyle birlikte yaşarken, bir taraftanda ülkesinin gelecekteki kurtuluş günlerini hayal ediyordu.
Her an ölme ihtimali çok yüksek olan bu günlerde, İstanbul'daki bir dostuna mektup gönderiyor. Okumak için kitaplar göndermesini istiyor. Paris'ten ve İstanbul'dan temin edilen kitaplar Atatürk'e ulaştırılıyor. Hepsini cephede okuyor.
Dışişleri Bakanlığı'nın resmi belgelerine göre, Cumhuriyet döneminde Amerika Birleşik Devletleri-Türkiye diplomatik ilişkileri ilkin 1927 yılı Mayıs ayında Amerika'nın Ankara'ya bir büyükelçi ataması ile başlamıştır.
Şöyle ki Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Dr. Tevfik Rüştü Aras'la, Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Frank B. KelIog'un 1927 yılı başlarında Cenevre'de bir araya gelmelerinden sonra iki ülke arasında o güne kadar konsoloslukları aracılığı ile
BUGÜN İSTANBUL'U BAŞKENT YAPMAYA ÇALIŞANLARIN ASIL AMACINI HALA ANLAMADIYSANIZ YAPACAK BİRŞEY YOK....
Osmanlı-Rus Savaşı’nda İstanbul’un işgal edilme tehlikesi doğmuştu, başkenti Konya veya Kayseri’ye taşımayı düşündüler.
Ordunun emanet edildiği Alman generalleri ise, Halep’e veya Şam’a taşınmasını teklif ediyorlardı.
★
Balkan Savaşı’nda İstanbul’un kaybedilme tehlikesi yeniden ortaya çıktı, başkenti Bursa’ya taşımayı düşündüler.
Kayseri civarına yeni bir şehir kurulmasını, adının Osmaniye olmasını, Osmaniye’nin de başkent olmasını önerenler oldu.
Atatürk’ün, yurt dışında, çeşitli kıta, ülke ve şehirlerde bulunan anıt, heykel, büst, rölyef ve benzeri sanat eserlerini derleyip toplamak ve bir bütün olarak sunmak gerçekten zor, meşakkatli ve belki de yapılması tam olarak mümkün olmayan bir durumdur.
Acaba yeryüzünde, kendi ülkesinin dışında başka ülkelerde, Atatürk kadar bir başka devlet adamının heykeli, anıtları var mıdır?
Ulu Önder Atatürk’ün 10 Kasım 1938 tarihinde ölümünden sonra, O’nun manevi varlığına karşı saldırılar gerçekleştirilmeye başlamıştı.
İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanı olduğu 12 senelik dönem içerisinde tespit edilebildiği kadarıyla O’nun tinsel varlığına, fotoğraflarına, heykel ve büstlerine olmak üzere toplam 67 saldırıda bulunulmuştu. (1)
Atatürk’ün manevi varlığına yönelik olarak yapılan bu saldırılar, İnönü döneminde başlayıp, Demokrat Parti iktidara gelene kadar artarak devam etmişti. Bu dönemde yapılan saldırılar, Ticani tarikatı v.b. tarikatlar tarafından yapılıyordu.