Kemalist eğitim sisteminde yetişen gençler putperest oluyormuş.
O yüzden çocuklarımızı Kemalizm'den korumalıymışız.
*
Size puta tapan Hintlilerin inancından bahsedelim biraz.
Hinduizmde 3 tane ana tanrı vardır:
Yaratıcı Tanrı,
Koruyucu Tanrı,
Yok edici Tanrı.
Bunların dışında bir sürü yarı tanrı figürler vardır:
Bereket tanrısı, bilgelik tanrısı, dans tanrısı, doğum ve evlilik tanrıçası, adalet tanrısı, sağlık ve tıp tanrıları, aşk tanrısı, seks tanrısı..
Var da var..
Her Gezegenin ayrı bir tanrısı var:
Mars tanrısı, Venüs tanrısı..
Hava olaylarının da ayrı tanrıları var:
gök gürültüsü tanrısı, rüzgar tanrısı, yağmur tanrısı...
Hindu inancında bir sürü tanrı var ama hintliler dualarını bu yarı tanrı figürlerin aracılığıyla 3 ana tanrılarına dua ederler aslında.
Mesela Hintli bir kız koca bulup evlenmek mi istiyor?
Evlilik tanrısının tapınağına gidip Evlilik tanrısının heykelinin önünde hem evlilik tanrısına hem de ana tanrılara dua eder.
Duaları kabul olsun diye Tapınağa bir Mendil ya da bilezik asar.
Evlilik tanrısı burada ana tanrılar ile insan arasındaki aracıdır. Çünkü ana tanrılar istemedikçe dualar kabul olmaz.
*
Ama bu bizdeki koca arayan kızların Kocam Olsun Türbesine gidip adak adayarak dua etmesine benzemez. çünkü orada heykel olmadığı için putperestlik olmuyor.
Hintli kızın duaları kabul oldu ve koca buldu diyelim.
Aksilik bu ya!
Bu sefer çocuğu olmuyor.
Çocuk için üreme tanrıçasının tapınağına gider. Tapınakta ana tanrılara çocuğu olması için dua eder, adak adar ve ritueller yapar.
Zerdeçal ezmesi yemek bir rituelin parçası mesela.
Bizdeki gibi çocuğu olmayanların Durhasan Dede türbesine gidip dilekleri kabul olması için sandukadan toprak alıp içmesine, Adak olarak kurban kesip, mum yakmalarına ve ağaçlara bez bağlamasına benzemez.
Çünkü bu türbede heykel yok. Puta tapmak sayılmaz.
Hintli kadın dualar etti, adaklar adadı ve bir çocuğu oldu diyelim. Kötü şans bu ya!
Bu sefer bebekte hastalık çıktı diyelim.
Hintliler bu konuda çok şanslı. Doktora gitmelerine gerek yok.
Buna bakan ikiz tanrıları var:
Sağlık ve Tıp Tanrıları (Ashwini ikizleri)
İkiz tanrılar işe yaramazsa Dhanvantri tanrısı var.
Şifa arayanlar sağlık tanrısının Tapınağa gidiyor.
Tapınaktaki budistler bir adak karşılığı size bir dua yazıyor.
Tespih kullanarak o duayı 108 kere söyleyince çocuğunuz hastalıktan kurtuluyor.
Bu kadar basit.
Neyse ki bizim bazı hocalarımız putpetperestler gibi değil.
Onlar bebeğe hasta demiyor. İçine cin kaçmış diyor.
Okuyup üfleyip bir bedel karşılığı muska yazdırıyor.
Dua yazıp tespih çektirtenler de oluyor.
Ortada bir heykel olmadığı için putperestlik sayılmıyor en azından.
Hintli fakir biri kast sisteminde imkansız olmasına rağmen zengin mi olmak istiyor!
Çok kolay. Zengin olmasını vaat eden bir tanrısı daha var:
Refah tanrısı.
Göbekli ve elinde tespih tutuyor.
Peşin satan patron gibi..😉
*
Tapınağa gidip adak adayıp dua etmek yeterli..
Bizim putsuz tapınaklarda, pardon, türbelerde zengin olma prosedürleri biraz daha uğraştırıcı ama garanti. Dilekleriniz Kesin gerçekleşir!
Mesela Ankara'da bulunan Hacı Bayram Veli Türbesinde ne yapmanız gerektiğine bir bakalım.
Türbenin minaresinin kilidini ev anahtarıyla kurcalarsanız eviniz, araba anahtarıyla açmaya çalışırsanız arabanız ve bir iş yeri anahtarını içine sokup oynatırsanız işiniz olurmuş.
Hacet dede türbesinde ise hıdırellez günü isteklerinizi kağıda yazıp bahçeye gömmelisiniz.
*
Hindistan'da her türlü dilekler için putlar olduğunu gördük.
Fakat onlarda olmayıp da biz de olan birkaç şey daha var.
Sünnet öncesi türbesi
Yola çıkacağım türbesi
Tez olsun Türbesi
vb..
Tabi bu türbelerin içinde put olmadığı için putperestlik yapmış olmuyorsunuz!
Özetlemek gerekirse Putperest Hintliler putlara şöyle tapıyor:
Her Dilekleri için ilgili yarı tanrı figürlerin tapınaklarına gidip Heykellerin önünde istediklerini diliyor ve yarı tanrı figür aracılığıyla yaratıcı tanrılarına dua ediyorlar.
Peki o zaman!
Kemalistleri putperest olarak gören yobazlara soralım:
Siz hiç Atatürk heykelinin önünde veya Anıtkabir'de Atatürk'ten ev, iş, araba, eş isteyen birini gördünüz mü?
Ya da ona tapan birini gördünüz mü?
Ben hiç görmedim.
Ama bu dediklerimi türbelerde, tarikatlarda çok gördüm.
Ayrıca şeyhlerin eteklerini öperek kula kulluk edenleri de gördüm.
Put kelime anlamıyla sadece heykel demek değildir.
Put olağanüstü güçleri olan cansız bir nesne olabileceği gibi canlı bir nesne de olabilir.
İnsanların Ev, araba, iş, eş gibi şeylerin medet umduğu herşey bir put olabilir.
Türbe, şeyh, yatır, ağaç, büyücü, falcı...
Fikirlerin ve doktrinlerin büyük talihsizliği, bir gün gelip kelimeleşmeleridir.
İnsanlığa yeni fikirler getiren ve yeni doktrinler veren düşünürlerin ve önderlerin hazin kaderi de, bir gün gelip, şekil ve suretlerden ibaret donmuş putlar haline sokuluşlarıdır.
Halbuki fikirler ve doktrinler yaşayan varlıklardır. Bunları düşünen ve yayanlar da, hayatın içinden gelen ve hayatın içinde yoğrulmuş hareketli yaratıklardır. Bunlar, tarih içinde birer misyonu olan insanlardır.
Türk Ocağı merkez binası için bir proje yarışması açıldı. Etnografya Müzesi'ni yapan Mimar Arif Hikmet Koyunoğlu'nun projesi birinci oldu.
Atatürk, binada Türk süslemelerinin kullanılmasını istemiş ve yalnızca Türk işçilerinin çalışmasını emretmişti.
Bunu Arif Hikmet Koyunoğlu kendi ağzından şu şekilde anlatıyor :
'' Türk ocağı inşaatına 21 Eylül 1925 tarihinde başlamış ve 18 ayda tamamlamıştım. Ankara'da ilk betonun kullanıldığı bu binayı Mustafa Kemal 18 ayda tamamlamamı emir buyurmuştu.
Ayrıca, ''binanın inşaatının her şeyinde yalnız Türkler çalışacak, yabancılar hiçbir yerde görev almayacaklar'' dediler. Ne yazık o günlerde teknik elemanların ve ustaların büyük bir bölümü yabancı kökenli idiler.
Bu pazar yine genel kültür tadında…
Bunaltıcı ve yoğun gündemler arasında biraz tebessüm biraz da hayretle okuyacağınız bir konu…
Malum önceki hafta okullar bir bir yarıyıl tatillerine girdiler.
Peki…
Hiç merak ettiniz mi..?
Dünya tarihinde “ilk” okul nerede ve ne zaman açıldı..?
Haydi o zaman…
Bundan tam 5 bin yıl önce...
M.Ö.3 Binler...
Yer, Sümerliler...
Başka bir deyişle, ilk uygarlığı kuran, ilk yazıyı bularak tarihe başlangıç olan Sümerliler...
Son dakika haberine göre; AK Parti'nin tarihçi Milletvekili Doç. Dr. Halil Özşavlı, İngiliz arşivinde Atatürk'ün 98 yıl önce Le Temps gazetesinden gazeteci Paul Gentizon'a verdiği röportaja ulaştı.
AK Parti'nin tarihçi Milletvekili Doç. Dr. Halil Özşavlı, İngiliz arşivinde Mustafa Kemal Atatürk'ün 98 yıl önce Le Temps gazetesinden gazeteci Paul Gentizon'a verdiği ve bugüne kadar bilinmeyen röportajını gün yüzüne çıkardı.
Yaşadığımız günlerden, okuduğumuz kitaplardan, öğrendiğimiz gerçeklerden çıkardığımız sonuç şudur:
Türkiye’de, yüz bu kadar yıldan beri nice büyük adamlar, nice ileri görüşlü adamlar, Türk toplumunun yeni dünya şartları içinde ayakta kalıp tutulabilmesi için, Batı medeniyetine ayak uydurmak zorunda olduğunu sezmişler, bunun uyanıkken rüyasını görmüşlerdir.
Zaman zaman bu sezişi bilgili bir düşünceye çevirebilenler çıkmıştır… Namık Kemal gibi, Mithat Paşa gibi, Ziya Gökalp gibi bu düşünceleri işe çevirmek için çabalayanlar da eksik olmamıştır.
''ATATÜRK FİLİSTİN CEPHESİNDEN KAÇTI''
diyenlere, bol kaynaklı açıklamalar.
Her ne kadar onlar utanmayacak olsalar da, değerli takipçiler mutlaka arşivlerinde bulundurmalı.
Atatürk, 5 Temmuz 1917’de merkezi Diyarbakır’da bulunan 2. Ordu Komutanlığından İstanbul’da kurularak, Filistin Cephesi’ne intikal ettirilen 7. Yıldırım Ordusu Komutanlığına atanmış, 15 Temmuz 1917’de kurulan Yıldırım Orduları Grup Komutanlığına bağlanmıştır.
Mustafa Kemâl, Yıldırım Orduları Grup Komutanı Alman Mareşali Falkenhayn ile sorunlar yaşayınca istifa ederek İstanbul’a gitmiştir. (Yazışmalar için; Atatürk'ün Filistin’deki yazışmaları-1917 yılı) Mareşal Falkenhayn, Filistin Cephesi’nde başarılı olamayınca,