1. Kitle psikolojisi, insanları kendi öz benliklerinden uzaklaştırıp onlara hiç istemedikleri şeyleri yaptırabilir. Bu yüzden sokaklarda, miting meydanlarında veya stadyumlarda toplanan kitleler kolay manipüle edilebiliyordu. Şimdi ise asıl dikkat edilecek yer sosyal medya!
2. Sosyal medyada oluşan bir dalga çoklarını önüne sürükleyip götürüyor. Şayet bir habere, bir twite, bir olaya binlerce insan tepki göstermiş, eleştiri yapmışsa bu, sizde de aynı şeyi yapma güdüsünü tetikliyor. Düşünmeden akıntıya kapılıveriyorsunuz.
3. Kitle psikolojisiyle nice abartılar, çarpıtmalar, yalanlar bir anda meşru ve makul hale geliveriyor. Farkına varılmadan nice kul haklarına giriliyor, nicelerinin itibarıyla oynanıyor, nicelerine çamur atılıyor, nice hakikatler ters yüz ediliyor.
4. Bu sebeple araştırmadan, tahkik etmeden, üzerinde düşünmeden sosyal medyada oluşan/oluşturulan bir gündeme, habere hemen destek vermemeli, yorum yapmamalı! Bunları şimdiye kadar şahit olduğum pek çok olay üzerine yazma ihtiyacı hissettim.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
1. Enes’in ölümünden çıkarılabilecek önemli derslerden biri elbette şu: Çocuklarımız özellikle kendi kararlarını kendi verebilecekleri yaşa geldiklerinde onların tercihlerine saygı duymasını öğrenmeli ve onlar üzerinde psikolojik, ekonomik, fiziki vs. hiçbir baskı kurmamalıyız.
2. İslam, “Dinde zorlama yoktur” diyerek meseleyi kestirip atar. Enes, son üç yıldır İslâm’a inanmadığını söylüyor, ailesi ve yurt yönetimi tarafından gördüğü baskıdan yakınıyor. Haklı olarak pek çok kişi de böyle bir durum karşısında din ve vicdan özgürlüğüne vurgu yapıyor.
3. Fakat dinî hassasiyete sahip olan aileler açısından buradan çıkarılması gereken başka ders yok mu? Reşit olduğunda ateist, deist, agnostik vs. olduğunu ilan eden çocuklar, dindar ailelerin ciğerini dağlamaz mı, içini yakamaz mı?
LGBTQ Konusuna Dair Bir Kaç Söz 1. Toplumlarda her geçen gün daha da yaygınlaşan ve dünya kamuoyunda gittikçe resmiyet ve meşruiyet kazanan LGBT konusu kafaların çokça karışık olduğu konulardan biri. Dindarlar bu meseleye nasıl yaklaşacaklarına dair ciddi kafa karışıklığı içinde.
2. Birçok ortamda konuyla ilgili sorular soruluyor, cevaplar veriliyor. Fakat görebildiğim kadarıyla bu konu, bazı alt başlıklara ayrılmadan tartışıldığından herkes meselenin farklı bir yönüne eğiliyor, kendince önem verdiği yere odaklanıyor ve işin içinden çıkılamıyor.
3. Öncelikle şuna karar vermeli: Konunun hangi yönünü tartışıyoruz? Cevabını aradığımız soru tam olarak nedir? Bunun dindeki hükmünü mü? LGBT’lerle nasıl bir ilişki kuracağımızı mı? Onların sorularına nasıl cevap vereceğimizi mi? Nasıl bir söylemle kamusal alana çıkacağımızı mı?
1. Günümüzün tartışmalı dinî meseleleriyle ilgili fikir beyan edilirken gördüğüm çok temel bir yanlış şu: Bir çok kişi şahsi görüş ve değerlendirmeleriyle, dinin hükümlerini birbirine karıştırıyor. Daha da acısı kendi indi görüş ve mülahazalarını “din” olarak takdim edebiliyor.
2. Elbette her insanın kendi doğruları olabilir ve o, hayatını bu doğrulara göre yaşayabilir. Devletle, siyasetle, aileyle, kadınla, sanatla, eğitimle, ahlakla ilgili bir kısım yaklaşımları rasyonel ve mantıki bulabilir ve savunabilir. Kimsenin buna diyeceği bir söz olamaz.
3. Günümüz insanlığının problemleriyle ilgili herkes yetiştiği kültür ortamına, aldığı eğitime, sahip olduğu dünya görüşüne, bilgi ve birikimine göre farklı yaklaşımlar ortaya koyabilir. Başkaları da bunları değerlendirir, alınacak kısmını alır, atılacak kısmını da atar.
Kuran Hükümleri Tarihsel mi Evrensel mi? 1. Modern zihnin kodlarıyla ve popüler kültürün hayat görüşüyle çatışan, mevcut şartlarda uygulama imkanı oldukça zor olan, uygulandığında tartışma ve çatışmaları tetikleyecek olan dinî hükümler “tarihsel” olduğu gerekçesiyle reddediliyor.
2. Peki, işin aslı nedir? Gerçekten Kur’an ve Sünnet’te tarihsel hükümler var mıdır? Yüce Kitaptaki bir kısım ahkam Kur’an’ın nazil olduğu dönemin sosyo-kültürel yapısıyla alakalı olabilir mi? Daha doğrusu bu hükümlerin günümüzde geçerliliğini kaybettiğini iddia edebilir miyiz?
3. Ya da şöyle soralım: Dinin; sosyal, siyasal, iktisadi ve hukuki hayatın inşasında ve düzelenmesinde referans kaynağı olmaktan çıktığı modern zamanlarda, mevcut konjonktürle çatışma hâlinde olan dini hükümleri “tarihsel” diyerek terk etmek gerçekten bir çözüm olabilir mi?
Kadının Şahitliği 1. Moderniteyle birlikte dinin çağdaş akla ve modern değerlere aykırı görülen bazı hükümleri sorgulanmaya ve tenkit edilmeye başladı. Kadın meselesi bunların başında geliyor. Son günlerde tatışma konusu yapılan kadının şahitliğini kısaca izah etmek istiyoruz:
2. “İçinizden iki erkeği şahit tutun. İki erkek bulunmazsa, o zaman doğruluklarından emin olduğunuz bir erkek ile, biri unutur veya yanılırsa diğeri hatırlatabilir ümidiyle iki kadının şahitliğini alın. Şahitler çağrıldıklarında, şahitlikten kaçınmasınlar.” (Bakara, 2/282)
3. Bu ayet-i kerimede Cenab-ı Hak, borçların yazılması esnasında ya iki erkek şahidin ya da bir erkek ile iki kadın şahidin tutulmasını emrediyor. Dolayısıyla bir erkeğin yanında iki kadın şahidin istenmesiyle ilgili hüküm, çoğunluk ulemaya göre borçlar hukuku alanında caridir.
1. Evrimi tamamıyla bilimsel bir mesele olarak gören veya dinle arasını uzlaştırmaya çalışan ya da İslâm’dan ve İslâm tarihinden hareketle evrime dinî temeller arayan ilahiyatçıların yaklaşımları iyi niyetli olsa da ilmi, mantıki ve realist değildir. tr724.com/15-yazi-evrimi…
2. Onların Darwinizm hakkındaki sübjektif kanaatleri gerçeği değiştirmeye yetmez. Neticede bir buçuk asırdır ortaya konulan ciddi bir literatür ve birikim vardır. Darwinizm denildiğinde herkesin zihninde canlanan tanımlar, izahlar, mekanizmalar ve sonuçlar vardır.
3. Peki, evrimi din açısından bu ölçüde tehlikeli kılan nedir? Çünkü evrim, kâinatın veya canlı varlıkların ortaya çıkışında hiçbir şekilde yaratmaya, tasarıma, hikmetli ve şuurluca yaratılışa yer vermez. Her tür teolojik ve metafizik izahı itina ile teorisinin dışına iter.