İran, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı nedeniyle NATO'yu suçladı.
Şaka değil.
Buna "haklı" diyen arkadaşlar şöyle düşünebilir:
ABD olmasaydı, NATO olmasaydı, Rusya'yı engelleyebilecek herhangi bir güç olmasaydı, Rusya ne yapardı? Ukrayna'ya dokunmaz mıydı yoksa dilediği gibi işgal mi ederdi?
NATO sebep değil, zorlaştırıcı bir engeldir.
NATO'nun Rusya tarafından başlatılan işgalin nedeni oluşu bizzat Putin tarafından yalanlanmıştır.
Putin Ukrayna'ya girmeden önce yaptığı açıklamada, bölgenin "Rus toprağı" olduğunu, Ukrayna diye bir ülke olmadığını açıklamıştır.
Bu durumda NATO'nun varlığı etkisizdir.
Yani Putin'e göre Ukrayna zaten öyle veya böyle Rus toprağıdır. NATO olmuş, olmamış, bunun önemi yoktur.
İran'ın açıklamasına "haklı" diyenler bir de bu gözle bakmalı, derim.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
2. Dünya Savaşı'ndan sonraki sıkıntılı sürece girdik. Boğazlar'da atacağımız adımlar önümüzdeki on yılları etkileyecek.
Türkiye Ukrayna krizinde nasıl adımlar atmalı, tarafı neresi olmalı? Gelin anlatayım.
1* Öncelikle şunu belirtmek gerekiyor. Bu kriz Türkiye'yi "doğrudan" etkileyen bir krizden çok dolaylı yönden etkileyen bir kriz.
Kriz esasen Doğu Avrupa sorunu, yani Avrupa'nın güvenlik konsepti ve stratejisiyle ilgili. Haliyle mesele evvela Avrupa'yı ilgilendiriyor.
2* Avrupa, 1991'e dek doğuda ciddi bir Rus tehdidiyle yaşadıktan sonra Sovyetler'in dağılmasıyla rahat nefes aldı. Fakat Rusya'nın özellikle 2014'ten sonraki hamleleri tehlikeyi yeniden artırmaya başladı. Şimdilerdeyse ciddi bir sorun haline geldi.
İsmet İnönü'nün Türkiye'yi 2. Dünya Savaşı belasından uzak tutmak için nasıl bir strateji uyguladığını, onlarca tehlikenin arasından nasıl sıyrıldığını ve vatanın işgal edilmesini nasıl önlediğini bilmek gerekiyor. Özellikle tam da bugünlerde...
Gelin anlatayım.
1* İnönü aslında diplomat değildi. Onun diplomatik yönünü keşfeden Atatürk'tü. İlk ciddi diplomasi deneyimi 1922'de gerçekleşti. Atatürk, Yunan ordusunu yendikten sonra ateşkes görüşmelerine İnönü'yü göndermek istedi.
İnönü şaşırmış ve kabul etmek istememişti.
2* Fakat Atatürk ısrarcı olunca İnönü reddedemedi. Yapılan görüşmeler sonucunda İstanbul ve Trakya kurşun atmadan Türklerin eline geçecekti.
İnönü için asıl görev sonra geldi. Atatürk onu barış görüşmeleri için Lozan'a göndermeye karar verdi.
Yazdığım hiçbir şeyi "bunu kimse bilemezdi, yalnızca ben bilebilirdim" minvalinde yazmıyorum. Aksine yazdıklarım uluslararası çevrelerde yazılan, çizilen, konuşulan konulardı.
Ben nispeten aklıma yatan görüşleri kendi düşüncelerimle harmanlayarak sizlere sunuyorum.
Bazen eski tweetleri alıntılayarak bu oldu, şu da gerçekleşti diye yazıyorsam bunun nedeni "bakın nasıl da bildim" demek için değil. Tamamen "bu niye oldu" diye merak eden arkadaşların kafasında bağlam kurulması için, bir şeyler oluyorsa bunun önü arkası anlaşılsın diyedir.
Açıkçası "bakın nasıl bildim" gibi kişisel bir tatmin yaşamıyorum. Çünkü bunlar kehanet değil, ben de kahin değilim neticede.
Kişisel tatminimi uluslararası çevrelerin yayınlarını okuyup, harmanlayıp sizlerle paylaştığımda yaşıyorum. Söylenenlerin gerçekleşmesi realitedir.
Rusya Donbas'ı nasıl tanıdı? Sıradaki hamlesi ne olacak? Washington bu karardan niye rahatsız değil? ABD, Avrupa'ya nasıl bir tarihi kazık atmış oldu? Savaş riski niye hiç olmadığı kadar yakın? Ukrayna'da neden darbe olabilir?
Tarihi bir gece... Gelin iç yüzünü anlatayım.
1* Bu süreçte ABD (ve İngiltere) adımlarını sadece Rusya'ya karşı değil, dolaylı olarak AB'ye karşı da attı. ABD ve AB arasındaki kırılımın ve uyumsuzluğun nedenlerini geçenlerde yazmıştım. Buradan okuyabilirsiniz:
2* Krizin ne şekilde savaşa dönüşebileceği, Putin'in hangi yolları izleyebileceğini ve Türkiye'nin nasıl olumsuz etkileneceğini de geçen hafta yazdığım bilgiselde bahsetmiştim.
Zelenski, Münih'te Batı'yı sert dille eleştiriyor. Çünkü Batı'nın konuya yaklaşımı Batı'nın çıkarlarıyla ilgilidir. Bu çıkarlar gereği Ukrayna'nın işgal edilmesi veya parçalanması pek tabi mümkündür. Ama Zelenski ülkesi için tedirgin ve bu yaklaşım onu fazlasıyla rahatsız ediyor.
Aslında burada şunu görüyoruz: Bir ülkenin selameti falanca ülke veya filanca uluslararası örgütle sağlanamaz. Ülkenin haysiyetini koruyabilmesi için önce birlik ve beraberliğini sağlaması ve milli bağımsızlık için sarsılmaz bir iradeye erişmesi gerekir.
Hadiseler Zelenski'ye güçlü ülkelerle müttefik olmanın sorunları çözemediğini, sorunları çözmek için evvela o ülkenin bir ruha sahip olması gerektiğini, ülkede şuuru yüksek bir millet bulunmasının şart olduğunu gösteriyor.