My Authors
Read all threads
Ayakları çıplak, üzerinde esvap niyetine atlet ve şort, bir garip çelebi yürüyerek girer şehre. Sonraki yıllarda Azeri aksanıyla konuşan bu ilginç adamla ilgili anılarını anlatanlar, onu ilk kez 1923 yılında gördüklerini söyleyeceklerdir.
19.yüzyıl gezginlerinin seyahatnamelerinden öve öve bitiremediği yeşil Manisa, savaş sırasında çıkan yangınlar nedeniyle çoraklaşmıştır. Kentin eski görünümüne kavuşmasında bu garip yabancı başrol oynayacaktır.
Önceleri meczup zanneder ahali onu, sonradan derviş kıvamında biri olduğunu anlayacak “hacı” lakabını takacaklardır. Zamanla Manisa Tarzanı olarak ünlenecektir.
Adının Ahmeddin Carlak olduğunu pek az insan bilir; kendisine sorulduğunda adının Ahmet Bedevi olduğunu söyler.
“Manisa Tarzanı” olarak tarihe geçen Ahmet Bedevi ise şöyle anlatıyor kendini: “Yaşayışım gayet basittir. Yaz kış Topkale’deki kulübemde ve mağaramda yaşarım. Evim meyve ağaçlarıyla, çiçeklerle çevrilmiş cennet gibidir. Yazın yaş, kışın kuru meyveler yerim.
Günde üç kez buz gibi suyla yıkanırım. Vücudumu korumak için, kendi yaptığım bitkisel yağı sürünürüm. Eski ve yeni yazıyı bilirim. Türk müziğine hayranım. Sinemanın tutkunuyum. Zaten, dertle gamı bunlarla unutuyorum. Gazete, dergi elimden düşmez, hepsini alır okurum…”
Kerkük kökenli Türkmen bir ailenin oğlu olarak dünyaya geliyor. Kurtuluş Savaşı’ında savaştığı için, İstiklal Madalyası sahibi de olan Ahmet Bedevi, hayatını, Manisa’yı tüm Türkiye’ye örnek olacak şekilde ağaçlandırmaya adaması ve yaşadığı süre boyunca
binlerce ağaç dikmesiyle tanınıyor.
Manisa’ya geldiğinde üzerinde olan atleti de bir süre sonra çıkarır. Siyah bir şorttan başka bir şey giymez. Kente tepeden bakan Spil Dağı eteklerindeki Topkale tepesine derme çatma tek göz bir kulübe yapıp yerleşir.
Bulduğu her her şeyi okur, dünyada olup biteni yakından takip eder. Derviş tabiatlıdır, parayla pulla işi olmaz. 1933’te belediyede işe girer ama geçim kaygısından değil.
Görev tanımı bahçıvan yardımcılığıdır; ağaç diker, büyütür ve korur.
Öldüğü güne kadar başına buyruk bir belediye görevlisi olarak kalır.
Ahali bu garip adamı çabuk kabullenir; ona hacı derler. Bir süre sonra, her gün saat 12’de kulübesinin yakınlarına yerleştirdiği eski bir topu ateşlemeye başlar. Bunu görev bilmiştir kendine.
Bu nedenle ona “Topçu Hacı” denmeye başlanır. Ne yapıp eder, görevini aksatmaz. Hatta sağlığı bozulduğunda, arkadaşları hastanede kısa bir süre yatmaya ikna etmek için onun yerine topu bir başkasının ateşleyeceğine, Manisalının bunu bilmeyeceğine dair söz verir.
Tarzan lakabını ise 1934’te Johnny Weissmuller’in oynadığı “Tarzan” filmi Manisa’da gösterime girdiğinde alır. Filmi seyreden herkes Tarzan ile Topçu Hacı arasındaki benzerliği hemen fark etmiştir. Ahmet Bedevi bir sinema aşığıdır.
Bu lakabı o da uygun görmüş olacak ki, hiç itiraz etmez. Bu lakapla efsaneleşir,ülke çapında tanınan bir sima olur.

1973-1977 yılları arasında Manisa belediye başkanlığı yapan Ertuğrul Dayıoğlu, onun yakın arkadaşlarından biriydi.
Bir gün Tarzan’ın kendisine şöyle dediğini hatırlatıyor. ”Söylediklerimin bazıları yalan. İnsanlar sorularıyla beni bunaltıyor, her şeyimi merak ediyorlar. Onları hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum. Sıradan hayat hikayeleri onları üzecektir.”
İnsanlarla bir araya gelmekten, sohbet etmekten hoşlanır. Manisa Dağcılık Kulübünün üyelerindendir. Genç dağcılarla bir çok zirve tırmanışı gerçekleştirir. Ağaçların korucusudur. Konu yeşillik olunca sözü emir yerine geçecek kadar saygınlığı vardır.
Manisa’ya gelen tüm vali ve belediye başkanları onun bu statüsünü kabullenmek zorunda kalır.

Tarzan'ın sevmediği kimse yoktu. Yalnız ağaca, yeşilliğe zarar verenleri sevmez ve onlara kızardı. Dönemin Belediye Başkanlarından Dr. Naci Aslay,
şimdiki garaj yolu üzerindeki çok yaşlı ve içi oyulmuş bir çınarı kestirmek istemişti. Çınarı kesmeye gelen işçileri korkutan Tarzan, Başkana giderek ağacı kestirmeyeceğini söyler. Naci Bey asabi bir adamdı. Tarzan'a: "Bana bak, ben Belediye Reisiyim" diyerek Tarzan'a
bahçıvan yardımcısı olduğunu hatırlatmak isteyince, O: "Reis Bey, sen insanların reisisin! Bense bu ağaçların, bu çiçeklerin reisiyim. Bunlar benim evlatlarım, fenalık yapanı öldürürüm" diyerek işi tehdide kadar götürmüştü. Bunun üzerine Dr. Naci Bey günlerce evinden çıkamadı.
Polisler bekledi. Naci Bey yakınlarına: "Öldürür mü öldürür, adam işin delisi, bir de kahraman olur," diyecektir.

Sohbetleri sırasında, “Ağaçlar da canlıdır! Dallarını koparırsanız canı çok acır!” diyerek Manisalı çocukları bilgilendirirmiş!
Suladığı fidanlara hep yavaşça “Evlatlarım” diye seslenirmiş…

Kendisi çok yoksul olmasına rağmen, 30 TL. aylığının çok büyük bir kısmını hep yoksullara harcar Ahmet Bedevi.. Çocuklara şeker, genç kızlara boncuk dağıtır.
İsteyen vatandaşın bahçesini ücretsiz düzenler, eker, biçer.. Bu paraya tamah etmez hali, yardımseverliği, çalışkanlığı ve hoşgörüsü onu Manisa halkının sevgilisi yapar.

Ahmet Bedevi aynı zamanda iyi bir sporcudur. Manisa dağcılık Kulübünün kurulmasına ön ayak olur.
Ağrı, Cilo, Demirkazık dağlarına tırmanır.

Saçlarının ve sakallarının bakımına da büyük özen gösterir Tarzan. Çiçeklerden yaptığı özel kokuları sürünür ve her zaman güzel kokar.

Manisa Tarzanı 1963 yılında, kalp büyümesi teşhisi ile hastaneye yatırılır.
Onu hastanede tutmak pek mümkün olmaz. Ancak tekrar hastalanır ve hastaneye kaldırılır. 31 Mayıs 1963 günü de hayata gözlerini yumar.

Manisa Dağcılık Kulübü Kurucularından Haydar AKSAKAL anlatıyor:

”Tarzan’la birlikte Konya’ya gitmiştik.
Orada Mevlana Müzesi’ni gezmeye karar verdik. Tarzan, kenti her zamanki gibi şortuyla geziyordu ve müzeye geldiğimizde kapıdaki görevli, onu bu kılığıyla içeri alamayacağını söyledi. İçeri girmek için direnmemiz işe yaramadı.
Ancak daha sonra Tarzan, görevliye kapıdaki tabelayı gösterdi. Tabelada Mevlana’nın o meşhur sözü, “Ne olursan ol gel” yazıyordu. Bunun üzerine görevli çok mahcup oldu; özür dileyerek bizi içeri kendisi davet etti

Tarzan her zamanki gibi Konya’da da kılığıyla çok dikkat çekmişti
. İnsanlar onu görmek ve ona dokunmak için birbirini eziyor, zaman zaman trafiğin bile aksamasına neden oluyorlardı. Bu nedenle dönemin Konya Valisi şehirde gezmemizi yasaklamıştı ve şehirden ayrılana kadar stadyumda kalmamızı istemişti. "

+++ 👉👉👉
Tarzan'ın dağcılarla gezide olduğu bir sırada, dönemin Valisi Niyazi Araz, Manisa'da İbrahim Gökçen Bulvarı'ndaki birçok ağacı kestirmişti.

Tarzan geziden döndüğünde, bu durumdan dolayı hasta gibiydi. Kıvranıyordu, "Gitti delikanlı evlatlarım!" diyerek.
Şehrin merkezinden geçen bulvarın açılışında yine ağaçların

kesilmesi gerekmişti. İşçiler baltalarıyla işe girişmişlerdi ki, Tarzan hışımla işçilerin üzerine yürümüş ve hepsini korkutup kaçırmıştı. Sonra da bu işe son verilmesi için şehirde kendisine yardımcı aramaya başlamıştı.
O dönemde Bakanlık görevinde bulunan Muammer Erten

Manisa'da bulunuyordu. Bakana: "Evlatlarım gidiyor, bana yardım edin. Manisa'yı çöle çevirecekler. Ağaç kıymeti bilmiyorlar."

Tarzan'ın bu feryadını, kıvranışını gören Muammer Bey, Vali'ye telefon etmişti.
Vali Bey ve yanındaki Tuğgeneral Rahmi Özpınar Tarzan'a söz vermişler, O'nu işin zorunluluğuna inandırmışlardı.

İşin bundan sonrası adeta bir komediye dönüştü: İşçiler tarafından köküne zarar verilmeden köklenen ağaçlar, Kamu Kuruluşlarının yükleyici makinalarıyla kaldırılıp,
kışlada askerlerin açtığı çukurlara götürülüp dikiliyordu.

Bu iş günlerce sürdü. Halk; Tarzan'ı tebrik ederek, bu olayı deyimlendirdi:

"Tarzan, Vali'ye kök söktürüyor!"
Buna karşın Tarzan üzgündü: "Dayı, bu yaşta ve mevsimde, bu ağaçların tutmayacağını ben de biliyorum. Lakin bu kişilere ağacın kıymetini öğretmiş oluyorum, bu da beni teselli ediyor."
Foto Kazık, tarzanla ilgili anısını anlatıyor:

"Bir gün Tarzan yanıma geldi. Yarın bir grupla Kiraz Yaylasına gideceğiz. Senin gelip, bizim fotoğraflarımızı çekmeni istiyorum dedi.
Ertesi gün Kirazlık'a gittik. Gidenler, kırmızı kırmızı kirazları görünce, koparmak istediler.
Tarzan:

-Sakın kirazları yemeyin. Dün onların hepsi ilaçlandı dedi.

Geç vakit şehire indik. Ertesi gün Tarzan yanıma geldi. Bana:

-Foto Kazık, aslında kirazlar ilaçlı değildi. Komşuma zarar verilmemesi için, yalan söyledim dedi."
Son günlerde ziyaretine gelen gençlere şöyle demiştir: ”Ahmet Bedevi bir çıplak garip adamdır. Amma ölünce ağaç sevgisi sembolü olacak, hangi idareci ağacı kestirirse rüyasına girecek, boğazına sarılacağım. Bu memleketin yeşile yeşilliğe, ağaca, çiçeğe ihtiyacı var.”
Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh.

Enjoying this thread?

Keep Current with Kapheros

Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

Twitter may remove this content at anytime, convert it as a PDF, save and print for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video

1) Follow Thread Reader App on Twitter so you can easily mention us!

2) Go to a Twitter thread (series of Tweets by the same owner) and mention us with a keyword "unroll" @threadreaderapp unroll

You can practice here first or read more on our help page!

Follow Us on Twitter!

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just three indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3.00/month or $30.00/year) and get exclusive features!

Become Premium

Too expensive? Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal Become our Patreon

Thank you for your support!