"Birazdan öleceğim! Sizlerden, özellikle de senden canım anneciğim, senden talebim metin olman. Elbette daha yaşamak isterdim. 17,5 yaşlık bir hayat çok kısa. Sizlerden ayrılmak hariç hiç pişman değilim."
İdamına bir saat kala böyle yazmıştı Guy Moquet. Tarih 22 Ekim 1941'di...
Veda mektubunu "Siz tüm geride kalanlar, ölecek 27 kişiye değer bir saygınlıkta yaşayın" diye noktalayan direnişçi, tam 89 yıl önce Naziler tarafından 26 yoldaşıyla birlikte kurşuna dizildiğinde sadece 17 yaşındaydı.
Sıkı bir sendikacıyken Fransız Komünist Partisi'nden milletvekili seçilen bir babanın oğluydu Guy Moquet. Partinin kapatılıp babasının tutuklanmasından sonra delikanlı iş başa düştü diyor, 16'sında direnişe başlıyordu.
Paris'te garda bildiri dağıtılırken yakalandığında tarihler 13 Ekim 1940'u gösteriyordu. Yaşı nedeniyle annesine teslim edilmesi gerekmekteydi. Fakat bir türlü bırakılmıyordu...
Fransa'yı işgal eden Naziler, hapishaneleri direnişçilerle doldurmuştu. Kendilerine sıkılan her kurşuna karşı birileri kurşuna dizilmişti. Allah bilir, kanununda 'göze göz' yazan Hammurabi görse gurur duyardı!
Takvimler 22 Ekim 1941'i gösterirken, 17 yaşındaki direnişçi ve 26 arkadaşı kurşuna dizilmişti. Delikanlının veda mektubunda seslendiği küçük kardeşi Serge'in sonu da hazindi. Babasının hapsedilmesi ve abisinin idamından sonra üzüntüden adeta eriyen çocuk, 12'sinde ölmüştü.
Moquet'nin ailesine yazdığı satırlar, bir ömür sonra devlet başkanlığı koltuğuna oturan Nicolas Sarkozy tarafından kutsanmıştı. Direniş ruhunun simgesinin, kurşuna dizilişinin 66. yıldönümünde yazdığı veda mektubunun okullarda okutulmasına karar verilmişti.
Fransa mektubun okutulmasını isteyenler ve istemeyenler diye ikiye bölünüyordu. Zaten onu yıllardır ananlar tepki kusuyordu. Direnişçinin adının kullanılmasına dayanamıyorlardı. Tepkiler büyüyordu...
Delikanlının kurşuna dizilişinin 76. senesinde, kurşuna dizildiği Chateaubriant kentindeki Guy Moquet Lisesi’ne gelen Milli Eğitim Bakanı Xavier Darcos’un yolunu kesen göstericiler arasındaki yaşlı bir komünist, Fransa'nın bir kısmının duygularına tercüman olmuştu.
“Sayın Bakan, okulları evleri basıp, kaçak oldukları ithamıyla insanlara, göçmen çocuklarına, onlarla dayanışma içinde olanlara karşı, direnişçileri tutuklayan Nazi ve işbirlikçilerine benzer yöntemler kullanan bir Fransa, nasıl Guy Moquet’ye değer bir saygınlık bekleyebilir?"
Tam 79 yıl önce kurşuna dizilmişti Guy Moquet ve 26 yoldaşı. Aradan geçen onca seneye rağmen, o 17 yaşındaki delikanlı asla unutulmuyor. İsmi okullarda, metro istasyonlarında yaşıyor. Üzerinde dönen politik oyunlar bir tarafa, veda mektubu her okunduğunda gözleri dolduruyor...
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Tam 80 yıl önce Brezilya’da doğan bir çocuk, önce ülkesini, ardından dünyayı fethedecekti. Bazılarına göre yeryüzünün en iyisi, kimilerine göre ikincisi Pele. Üç Dünya Kupası zaferi, tonla gol, iç savaş durdurmak... Kariyerinde yok yok; yine de onu sevmeyen çok! #tarihtebugün
23 Ekim 1940'ta güneş Brezilya'yı bir başka ısıtıyordu. Tres Çoraçoes'te doğan bir bebek, başta tüm ülkeyi, ardından tüm dünyayı kendisine hayran bırakacaktı...
1940’ta çok fakir bir köyde doğmuştu Edson Arantes do Nascimento. Öyle bir dünyayı sarsmıştı ki... Nijerya vakt-i zamanında iç savaşı bile durdurmuştu onu görebilmek için. Ne de olsa sonra onlar yine çarpışılabilirdi ancak Pele Lagos'a hiçbir zaman gelmezdi!
“Onu penaltı kurtarırken seyretmek, Gagarin’i uzayda görmekten daha heyecan verici”ydi. Kimilerine göre tarihin en iyi kalecisi Lev Yaşin 22 Ekim 1929'da doğmuştu. Ondan başka tarihte Ballon d'Or kazanan başka kaleci yok, kariyerinde kurtardığı penaltı 150'den çok!
Moskova’da bir işçi ailesinin oğlu olarak doğmuştu Yaşin. Delikanlılığını harpte yaşayan milyonlardan sadece birisiydi. İkinci Dünya Savaşı başladığında 12 yaşında olan ufaklık, fabrikada çalışmaya başlıyordu. Güçlendikçe güçleniyordu...
Bir gün Moskova'da çalıştığı fabrikanın takımında top oynarken keşfediliyordu. Dinamo Moskova takımının genç takımında oynamaya başlaması, onun yazgısını değiştirecek; milyonlardan ayılmasını sağlayacaktı.
5 Eylül 1972’te milyarlar Olimpiyat heyecanıyla yanıp tutuşurken, Münih'ten gelen haberler dünyayı dehşete düşürdü. İsrail kafilesi Filistinli militanlar tarafından rehin alındı. Sonrası tek kelimeyle kâbustu...
Filistinli “Kara Eylül” örgütünün militanları İsrail delegasyonunun kaldığı bir binayı ele geçirip sporcu ve antrenörleri esir almıştı. Binayı işgal ederken çıkan arbedede militanlar yaralanırken, güreş antrenörü Moshe Weinberg ile halterci Yossef Romano öldürülmüştü.
Örgütün talepleri belliydi. İsrail’de hapishanede bulunan yaklaşık 200 tutuklunun serbest bırakılmasını istiyorlardı. İki de Almanya’daki Kızılordu mensubunu listelerine eklediler. İsrail, bu talebi bir saniye bile düşünmeden reddediyordu.
“34 yaşında NBA’de oynayan bir pivotum. Siyahım. Ve geyim.”
Jason Collins'in 2013'te bunları yazması tarihî bir andı, ertesi yıl Brooklyn formasıyla sahne almasıysa tarihin ta kendisi... Kariyeri boyunca giymeye çalıştığı 98 numara, bir nefret cinayetine göndermeydi. #Pride
NBA kariyerine New Jersey Nets'te başlamıştı Collins. Memphis, Minnesota, Atlanta, Boston, Washington formaları giyen pivot, 29 Nisan 2013'te cinsel yönelimini açıklamıştı. Ertesi hafta Sports Illustrated'da yayımlanan haber büyük ses getiriyordu...
İlk kez Amerikalı profesyonel bir sporcu, kariyeri devam ederken gey olduğunu söylemişti. Daha önce NBA'de forma giyen İngiliz John Amaechi, emekli olduktan sonra 2007'de cinsel yönelimini açıklamıştı.
Belki yeşil sahaların en büyüklerinden biri olabilirdi Socrates. Fakat o belki de sadece insanlık tarihine geçmeyi tercih etmişti. Düşününce de en büyük zaferini sahada değil, cuntaya karşı sandıkta almıştı. Obrigado Doutor!
4 Aralık 2011'de Brezilya'dan gelen bir haber, yeşil sahalarda kafasına göre takılmış bir ozanın son nefesini verdiğini söylüyordu. Biricik Socrates ölmüştü. Peki o sadece bir maestro muydu? Doktor, bir futbolcudan şüphesiz çok daha fazlasıydı. Düşünür, aktivist, sanatçı...
Aslında her şey 19 Şubat 1954'te Belem'de başlamıştı. Fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gözlerini açtığında kaderi çizilmişti adeta.
Tam 43 yıl önce Berlin'de öldürülen bir öğrenciydi Benno Ohnesorg. Onun vurulması, Alman aşırı sol öğrenci hareketlerini ve şehir gerillalarını ateşlemiş; Baader Meinhof ve 2 Haziran Hareketi kurulmuştu. 2 Haziran 1967'den sonra Almanya'da iklim sertleşiyordu...
Tam 43 yıl önce Berlin'deki opera binasının önü karışıktı. Sosyalist Öğrenci Birliği, Mozart'ın ölümsüz Sihirli Flüt'ünü izlemeye gelecek olan İran Şahı ve karısını bekliyordu. İki bini aşkın eylemci Rıza Pehlevi'nin konvoyunu görmek için dakikaları sayıyordu.
Saat 8 sularında konvoyun görünmesini müteakip ortalık hareketleniyordu. “Şah şah şarlatan” diye bağırmaya başlayan öğrenciler, ellerindeki domates, yumurta, boyaları aşağı yukarı 40 metre ötedeki şah ve şürekâsına fırlatıyordu.