2 trilyon galaksi yaşadığımız galaksinin etrafını çevreliyor. Bilim insanları sadece Samanyolu’ndaki yıldızların yaşama elverişli bölgelerinde yaklaşık 40 milyar dünya benzeri gezegen olduğunu tahmin ediyor.
Bu sayılara baktığımızda yalnız olduğumuza düşünmek zor.
Bilim insanları, bir medeniyetin büyümesine ve daha gelişmiş hale gelmesine bağlı olarak nüfus artışı ve çeşitli makinelerin enerji gereksinimleri nedeniyle enerji taleplerinin hızla artacağını iddia ediyorlar.
1964’te, kozmik sinyallerle dünya dışı akıllı yaşam arayan Rus astrofizikçisi Nicolai Kardashev, bir kültüre ait uygarlık statüsünün genel olarak iki temel şey üzerinde durduğu fikrini ortaya attı: Enerji ve teknoloji.
Bir medeniyetin teknik gelişiminin, uygarlığın kullanabileceği ve idare edebileceği enerjinin miktarına paralel olarak yürüdüğünü esas alıyordu.
Kardashev’e göre tüm bir gezegenin kaynaklarını kontrol edip gezegene tam anlamıyla hakim olan
bir teknolojik gelişime sahip olan uygarlık Tip 1, bir güneş sistemini kontrol edebilecek seviyede bir uygarlık Tip 2, bütün bir galaksiyi kontrol edebilecek teknolojik seviyeye sahip uygarlık Tip 3 olarak sınıflandırılır.
Kardashev kendi ölçeklendirmesinde, çok fazla gelişmiş olacağından Tip 3’ün ötesini tanımlamamış, daha sonra Michio Kaku, Robert Zubrin ve Carl Sagan gibi isimler Tip 3’ten sonrasını da tanımlamışlar.
Tip 0 (Alt Evren Kültürü): Bu medeniyet enerji ve ham maddelerini ahşap, kömür ve yağ gibi organik esaslı kaynaklardan çıkarır.
Böyle bir uygarlık tarafından kullanılan herhangi bir roket mutlaka kimyasal tahrik sistemine bağlı olacaktır.
Bu tür yolculuk fazlasıyla yavaş olacağından, bu düzeyde bir uygarlık (çoğunlukla) kendi gezegeniyle sınırlı kalacak.
Ünlü teorik fizikçi ve fütürist , türümüzün 100 ila 200 yıl içinde Tip-1 medeniyet olacağını öngörüyor.
Tip-1 Medeniyet Olunca Ne Olacak?
Bu düzeydeki medeniyetimiz, gezegenimizdeki süreçlere hükmedebilir olacak.
Depremler, volkanizma, tektonik hareketler, flora ve fauna faaliyetleri, iklim olayları gibi süreçler kontrolümüz altında olacak.
Bu düzeyde bir medeniyeti besleyebilecek gücü üretebilmek için muhtemelen füzyon reaksiyonlarına hükmetmiş olacağız.
Tip-2 Medeniyetler: Yıldızsal Medeniyetler
Bu medeniyetler, Tip-1 medeniyetlerden ortalamada 1 milyar kat daha fazla güç üretip tüketebilir.
Bu medeniyetler, kendi yıldızlarına ve bu yıldızların etrafında dönen tüm gezegenlere hükmetmeyi başarmış olacaklardır. Asteroid madenciliği ve gezegen madenciliği gibi uygulamalar sıradan kaynak yaratım yöntemleri haline gelecektir.
Bu teknolojik atılımları besleyense, yıldızlarının ürettiği enerji olacaktır.
Michio Kaku'nun tahminlerine göre bunun için en az birkaç bin yıla daha ihtiyacımız var.
Eğer teknolojimiz, eksponansiyel yani giderek hızlanan gelişimini sürdürmeye devam ederse, yıldızımız Güneş'i dilediğimiz gibi tüketmek mümkün olabilir!
Tip-3 Medeniyetler: Galaktik Medeniyetler
Kardashev Skalası'nın son basamağı olan Tip-3 Medeniyetler,
sadece gezegenlere ve yıldızlara değil, bütün bir galaksiye hükmedebilen medeniyetlerdir.
Tip-2 medeniyetlerin kullandığı gücün en az 100 milyar katını kullanırlar. Tip-2 medeniyetlerin yaptığı her şeyi yapabilirler; ancak bunu sadece kendi sistemlerinde değil,
galaksilerindeki milyarlarca yıldız sisteminin her birinde yapabilirler.
İnsanlar açısından böyle bir türe erişim, hem biyolojik hem de mekanik olarak yüz binlerce yıllık evrim demektir. Tamamen biyolojik olan insanlar, muhtemelen, sibernetik arkadaşları tarafından kusurlu,
alt seviye ya da evrilmemiş olarak görülürler.
Tip 4 (Evrensel Kültür): Bu uygarlık, Evren’i kapsayan, galaksiler arası bir kültür olacaktır.
Trilyonlarca yıldızın gücünü komuta ederek evrende seyahat edebilirler.
Bu toplumlar, nihai ölümsüzlüğü elde etmek için, uzay-zaman yapısını değiştirme ya da entropinin kasıtlı olarak yavaşlatılması (ya da tersine dönmesi) gibi insanüstü özelliklere sahip olacaktır.
Tip 5 (Çoklu Kültür): Bu uygarlık, kendi evrenini aşmıştır. Evren ölçeğini(madde, uzay-zaman, çoklu boyutlar) manipüle etme yeteneğine sahiptir
Carl Sagan geliştirdiği formül (K: Kardashev Skalası, P: Enerji kullanımı) ile insanlığın şuan bulunduğu düzeyi 0.724 Tip hesaplamıştı
İnsanlık şu an ne yazık ki bu ölçeklerin hiçbirinde yer almıyor. Kabaca Tip 0’ın biraz altında diyebiliriz. Hala ölü hayvanları ve bitkileri enerji kaynağı olarak kullanmaktayız. Hala enerji için doğanın eline bakıyoruz.
Tüm bu iddialar tamamen hipotez ve teorilerden meydana gelmektedir.
Savaşların geçmişte kaldığını ve keşifte ilerlemek için BİRLEŞMEYE ihtiyacımız olduğunun farkına varmadığımız sürece, her zaman '0 Tip'i uygarlık olarak kalacağız.
Kendi ellerimizle oluşan bir felaket sonucu kolaylıkla Taş Devri’ne geri dönebileceğimiz gerçeğini de unutmayalım...
Nerede ve ne zaman ortaya çıkmış olduğu tam olarak bilinmiyor. 7. ve 10. yüzyıllar içinde Çin’de ortaya çıkmış olduğu ve 13. yüzyılda Marco Polo tarafınca Avrupa’ya getirilmiş olduğu tahmin ediliyor.
Hindistan’dan ya da Arabistan’dan geldiğini ileri sürenler de var fakat bugünkü şekilleriyle kullanılmalarının 14. yüzyıl Fransa’sına dayandığı düşünülüyor.
Haklarında kesin olan bilgiler yanı sıra, kanıtı olmadığı için gizemini devam ettiren bir çok ilginç teori vardır.
Özellikle kullanılan figürler ve grafikler bazı tarihi kişi, olay ve fikirler ile ilişkilendirilir.
İskambil kağıdının ilk olarak Çin’de ortaya çıktığı düşünülüyor. Kağıt gibi dayanıksız bir malzemeden üretildiği için, o günlerden günümüze ulaşan örnekler yok.
Polonya 2. Dünya savaşında hem Almanya hem de Rusya tarafından işgale uğrar.
Naziler sonradan Sovyetlere de saldırır.
Rusya’da o dönem binlerce Polonyalı esir vardır.
Almanya saldırmaya başlayınca Sovyetler Polonyalı savaş esirleri ve mültecileri serbest bırakmak durumunda kalır.
300.000 Polonyalı, İngiliz kontrolündeki İran topraklarına doğru göçe başlar.
Bunların arasında oluşturulan savaş birlikleri İngiliz ana komutasına girecek ve
İran’dan İtalya’ya kadar olan bir bölgede Nazilere karşı savaşacaklardır.
Bu tutsaklara eşlik etmek ve bölgede düzeni sağlamak için Orta Doğu’da İngiliz ordusu kumandası altında bir Polonya askeri birliği oluşturulur.
Görelilik kuramlarına göre zaman, farklı koşullardaki gözlemciler için farklı hızlarda akabilir. Örneğin siz sabitken size göre hareket eden bir cisimde zaman daha yavaş geçer. Bu, düşük hızlarda fark edilmeyecek kadar küçük bir farktır.
Ancak hız farkı, ışık hızına yaklaştıkça bu etki gözle görülür büyüklüklere ulaşır. Bu olgu, zamanın kısalması olarak bilinir ve deneysel olarak gösterilmiştir.
Eğer bir astronot ışık hızının hemen altındaki bir hızda altı ay boyunca uzayda seyahat ederse ve
Dünya’ya geri dönmesi de altı ay sürerse, gelecekteki dünyaya ayak basacaktır.
Astronotun ışık hızına ne kadar yakın yolculuk yaptığına bağlı olarak astronotun saatinde bir yıl geçerken, dünyada on binlerce yıl geçmiş olabilir.
Bilinen resmi tarihe göre 900 yılında Norveçli denizci Gunnbjorn Ulfsson keşfetmiş.
İzlanda’ya seyahati esnasında denizde çıkan bir fırtına sonucu ada kıyılarına sürüklenen Ulfsson, bu olayı rapor edip resmi makamlara bildirmiş
Grönland Dünyanın en büyük adası, yüzölçümü 2.166.086 kilometrekare.
Danimarka Krallığı’nın bir parçası.
Ada’nın %81'i buzullarla kaplı olduğundan sebze meyve üretimi yok denecek kadar az.
Adanın en büyük geçim kaynağı, denizden tuttukları balıklar, balinalar, foklar ve diğer avladıkları canlılar.
Yılın en sıcak yaz aylarında bile sıcaklık oldukça düşüktür. Ortalama sıcaklık -7 derece civarlarında olurken, şu ana kadar görülen en düşük sıcaklık -66'dır.
Çoğu fabrikanın çalışanlarıydı.
Rekabet başlamıştı.
İddia, yarış nasıl olacak?
Fabrikaya yakın deniz kenarında gayri nizami saha hazır, seyirciler eş-dost, mahallelidir.
Bir başladı, geleneksel hale geldi, 45 yıl sürdü.
İzmir Bayraklı da 1930'lu yıllarla birlikte, üzümün bol ve kaliteli bağlarıyla önce rakı sonra şarap fabrikası kurulur. Günün neredeyse 20 saatini fabrikada geçiren işçiler boş zamanlarında top haline getirdikleri kağıt ve çöplerle futbol oynamaya başlarlar.
Fabrika işçileri birer futbol takımı kurarak kendi aralarında yılda bir düzenlenecek ve bir şölen havasında geçecek olan futbol maçları yapma kararı almışlar. Takım isimleri ise rakı fabrikasının takımı Rakıspor, şarap fabrikasının takımı ise Şarapspor olur.
13 Mart 1915'de İstanbul'da doğdu.
Çocukluk yılları İstanbul'un Kadıköy ilçesinde geçti. Ortaokula kadar İstanbul'da eğitim gördü.
Liseyi Ankara Gazi Lisesi'nde tamamladı.
Lise çağlarında Orhan Veli Kanık ve Oktay Rifat gibi isimlerle tanıştı.
Melih Cevdet Anday hem Türk Edebiyatı’nı hem de Batı Edebiyatı’nı ele alan yazılar kaleme almıştır.
Düşünce yazılarında şiirin ne olduğunu, imgenin nasıl yaratıldığını, iyi bir ozanın hangi özelliklere sahip olabileceğini konu edinmiştir
“Bir de tiyatro kulübü vardı lisede. Orhan da benim gibi tiyatroya tutkun. Oktay da gelirdi temsillere. “Üç arkadaş şiirlerimizi birbirimize okurduk… Şimdi sanıyorlar ki üç kişi bir araya gelirse ekol kurulur. Hayır, kurulmaz. Garip hareketi bir tesadüftür…