“Yolun Kaderi” ne demektir?

1. Buradaki yoldan maksat peygamber yoludur. Kader’le anlatılmak istenen de bu yolda yürüyen hemen herkesin bir kısım mihnet ve sıkıntılara maruz kalması ve belirli imtihanlardan geçmesidir.
Hakikaten böyle midir? Bunun delili nedir? Peki niçin?
2. Yolun kaderi, bir davaya gönül veren adanmışların, davaları uğruna maruz kaldıkları zulüm ve sıkıntıların hikmetini açıklama, teselli arama, ümitlerini koruma, aşk u şevklerini muhafaza etme, yürünen yolun doğruluğunu gösterme adına çokça kullandıkları kavramlardan biridir.
3. Ne var ki bu tür metafizik izahların, hâdiselere nedensellik ilkesi açısından bakanları yer yer rahatsız ettiği de bir gerçektir. Onlar, “yolun kaderi” denilerek birilerinin yapılan hataların sorumluluğunu kadere yükleyip hesap vermekten kaçtığını düşünüyorlar.
4. Bütünüyle haksız da sayılmazlar. Çünkü bu tür izahlar YERİNDE KULLANILMADIĞI takdirde insanları “kaderciliğe” sevk edebilir, tembelliğe yol açabilir, hata ve yanlışlarla yüzleşmenin önüne geçebilir, zalimleri aklama vazifesi görebilir.
5. Meselenin yerli yerine oturtulabilmesi ve yanlış anlamaların önüne geçilmesi adına öncelikle “yolun kaderi” mefhumunun üzerine oturduğu şer’i temellere ve tarihi hakikatlere bakalım, sonrasında da meselenin hikmetlerini anlamaya çalışalım.
6. Varaka b. Nevfel’in Allah Resûlü’ne (sallallâhu aleyhi ve sellem) hitaben söylediği şu sözler yolun kaderinin enfes bir ifadesidir: “Senin getirdiğin hakikatle gelen hiçbir insan yoktur ki yurdundan çıkarılmış, vatanından ayrı bırakılmış olmasın.”
7. Efendimiz’in, “Belânın en şiddetlisi Peygamberlere, sonra Hakk’ın makbulü velilere ve derecesine göre diğer mü’minlere gelir.” (Tirmizi) hadisi de aynı hakikatin farklı bir ifadesidir. Bu manayı ifade eden daha başka hadisler de vardır.
8. Aynı şekilde Hz. Lokma’ın oğluna emr-i bi’l-maruf nehy-i ani’l-münkeri tavsiye ettikten hemen sonra, “Başına gelen (bela ve musibetlere) de sabret” (Lokman suresi, 17) demesi de çile ve mihnetin tebliğ mesleğinin ayrılmaz bir parçası olduğuna işaret ediyor.
9. Asr suresinde zarar ve hüsrandan salim kalacak insanların vasıfları anlatılırken “hakkı tavsiyeden” hemen sonra “sabrı tavsiye”nin zikredilmesini de bu meyanda zikredebiliriz. Demek ki hakkın temsilcisi olan insanları sabır gerektirecek zorluklar bekliyor.
10. Kur’an’daki peygamber kıssaları ise nazari olarak zikredilen bu hakikatin çok önemli tarihi tecrübeleridir. Peygamberlerin, kavimleri tarafından uğradıkları hakaretler, eziyetler, işkenceler tahammül sınırlarını zorlayacak ölçüde şiddetli olmuştur.
11. En yakın bir misal olarak İnsanlığın İftihar Tablosu’nun (s.a.s) yaşadığı hayat bütün detaylarıyla gözler önündedir. Nitekim Kendisi de bir gün muhterem eşi Hz. Aişe’ye, “Kavminden çok çektim ey Aişe” sözüyle bu hakikati dile getirmiştir.
12. Zira Efendiler Efendisi’ne, en ağır hakaretler edilmiş, alaya alınmış, tehdit görmüş, tartaklanmış, yürüdüğü yollara dikenler saçılmış, ötekileştirilmiş, yalnızlığa mahkum bırakılmış, boykota maruz kalmış, suikasta uğramış ve daha nice eziyet ve işkencelere katlanmıştır.
13. Sadece peygamberler değil, onların sadık temsilcileri de bir çoğu itibarıyla derecelerine göre benzer kötü muamelelere maruz kalmış, mağdur ve mazlum bir hayat yaşamak zorunda bırakılmışlardır. Çoğunun kıymeti ölümlerinden sonra anlaşılabilmiştir.
14. Demek ki kâinatın düzen ve işleyişinde Allah’ın “âdetullah” olarak isimlendirilen kanunları bulunduğu gibi; toplumsal hayata dair de O’nun “sünnetullah” denilen yasa ve kanunları vardır. Bunları değiştirmeye de hiç kimsenin gücü yetmez.
15. Peki, Cenab-ı Hak, çok sevdiği peygamberlerini ve onların davasına sahip çıkan samimi insanları niçin çetin belalarla imtihan ediyor? Zorluk ve güçlükler olmadan da onlara başarı ve muvaffakiyet ihsan edemez miydi? Elbette edebilirdi.
16. Etmediğine göre bunun ilahi hikmete bakan cihetleri olmalıdır. Çünkü Allah abes fiil işlemez. Onun her icraatında mutlaka sayısız faydalar, hikmetler, maslahatlar vardır. Bunların bir kısmını anlasak da hepsini anlayamayabiliriz.
17. Peygamberlerin ve onların yolundan gidenlerin niçin çileli bir hayat yaşadıklarını düşündüğümüzde şunları söyleyebiliriz: “El-Mağnem bi’l-mağrem” veya “el-Harac bi’d-daman” kaideleri gereğince elde edilecek mükafatın hak edilmiş olması gerekir.
18. Elde edilecek nimet ne kadar büyükse, katlanılacak cereme de o kadar fazla oluyor. Kazanç ile risk doğru orantılı gidiyor. Dolayısıyla ahirette en büyük uhrevi nimetlere nail olacak peygamberlerin burada çektikleri sıkıntılar da nispeten daha fazla oluyor.
19. Öte yandan peygamberlerin, mürşit ve mübelliğlerin mutlaka “örnek” insanlar olmaları gerekir ki sözleri tesirli olsun. Davasının çilesini çekmeyen, bir eli yağda bir eli balda refah içinde bir hayat yaşayan önder ve liderlerin etki ve tesirleri de olmayacaktır.
20. Allah (c.c.), belâ ve musibetler vasıtasıyla başta nebilerinin sonra da onların sadık temsilcilerinin sabırlarını, samimiyetlerini, davalarına karşı gösterdikleri sadakat ve vefalarını herkese gösteriyor. Zira, insan karakteri zor zamanda belli olur.
21. İmam Rabbaninin ifadesiyle “Melikin atiyyelerini ancak onun matiyyeleri taşıyabilir.” Yani ilahi lütuf ve nimetlere mahzar olmanın yolu, bu konudaki liyakat ve salahiyettir. Bunu ortaya çıkaracak en önemli vasıta da katlanılması zor imtihanlardır.
22. Öte yandan bir ayet-i kerimede bildirildiği üzere Allah bela ve musibetler vasıtasıyla hamlarla hasları, münafıklarla müminleri, çıkarcılarla beklentisizleri birbirinden ayırmak suretiyle kendi davasına hizmet edecek insanları seçip çıkarıyor.
23. Zorluk ve sıkıntıların insanları pişirdiği, olgunlaştırdığı, kemâle erdirdiği, terbiye ettiği de bir gerçektir. Dolayısıyla ağır imtihanların bir diğer hikmeti de dava-i nübüvvet temsilcilerini eda edecekleri vazifeye hazırlamaktır.
24. Günahlardan temizleme, hataların cezalandırılması, şefkat tokadı gelmesi, kıyasla büyük zatların hayatlarının anlaşılması, gafleti dağıtma, tevhide yöneltme, acz ve zaaflarını gösterme gibi bu konuda daha bir çok hikmet üzerinde durulabilir.
25. Hatta meseleye sebepler açısından bakılarak küfrün imana karşı duyduğu cibilli düşmanlık açısından da meseleye yaklaşılabilir. Yaşanan zulümler Kabil’in Habil’e duyduğu kıskançlık ve düşmanlığın farkı zamanlardaki tezahürü olarak ele alınabilir.
26. Burada önemli olan nasıl bir yolda yüründüğünün farkına varılması, bunun hikmetlerinin sezilmesi, olayların sünnetullah açısından doğru yorumlanması ve kazançlı çıkma adına sabır ve rızadan ayrılınmamasıdır.
27. Burada dikkat edilmesi gereken bir husus da şudur: Bizim yolun kaderine dair yaptığımız bu izahlar “melekut alemine ait hakikatlerdir.” Bunların “mülk aleminin yasalarıyla” karıştırılmaması, buradan hareketle sebep-sonuç münasebetlerinin görmezden gelinmemesi gerekir.
28. Biz meydana gelen olayları iman gözüyle değerlendirme ve kaderi planda bunların neye tekabül ettiğini anlama adına bu tür izahları önemli görsek de, bunlar hiçbir şekilde sebeplerden ve sorumluluktan kaçmanın vesilesi haline getirilmemelidir.
29. Biz kudret değil hikmet yurdunda yaşadığımıza göre her olayı mutlaka sebep ve neticeleriyle ele almak, yaşanan olumsuzlukları buna göre değerlendirmek, gerekli dersleri çıkarmak, plan ve projelerimizi buna göre yapmak zorundayız.
30. Fakat beşeri realiteler yanında ilahi planı da anlamaya çalışmalı, Bediüzzaman’ın tabiriyle özellikle geçmişe ve belalara kaderi açıdan da bakabilmeliyiz ki düşünce istikametimizi kaybetmeyelim ve Allah’la münasebetlerimiz adına doğru tavrı belirleyebilelim.
31. Hasıl-ı kelam “yolun kaderi” demek “Hak yolunun hususi meşakkatleri ve imtihanları” demektir. Önemli olan insanın öncesinde kendini bunlara hazırlaması, karşılaştığında da bunları “Cennet yolunun yokuşları” gibi görerek sabır ve rızayla bu çetin imtihanı kazanabilmesidir.

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with yüksel çayıroğlu

yüksel çayıroğlu Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @yukselcayiroglu

6 Dec
1. Allahın kullarına karşı asıl muamelesi kalblerinde ve zihinlerinde yer alan şeylere, yani niyet ve maksatlarına, tasavvur ve tahayyüllerine, azim ve kararlılıklarına, ümit ve beklentilerine göre gerçekleşiyor. Fetih suresinde yer alan şu ayetler buna en güzel misaldir:
2. “Gerçekten Allah o ağacın altında sana biat ettikleri zaman mü’minlerden razı oldu. Onların kalblerindekini bildiği için üzerlerine huzur ve güven indirdi. Onları hemen yakında gerçekleşecek bir zaferle ve alacakları birçok ganimetle mükafatlandırdı. Allah Aziz ve Hakimdir.”
3. “Allah size daha başka birçok ganimet vadetti. Onları ileride alacaksınız. Şimdilik size bunu verdi ve insanların ellerini sizden çekti ki müminler için Allah’ın teyidine bir delil ve ibret olsun ve sizi dosdoğru yola eriştirsin++
Read 10 tweets
18 Nov
Çocukların/gençlerin ezberlemesi veya öğrenmesi için kırk hadis:
1. إنَّما الأَعمالُ بالنِّيَّات، وإِنَّمَا لِكُلِّ امرئٍ مَا نَوَى

“Ameller niyetlere göredir. Herkese niyet ettiği kadarı vardır.” (Buhari)

2. الدِّينُ النَّصِيحَةُ

“Din, nasihattır.” (Müslim)
3.أَكْمَلُ المُؤْمنين إِيمَاناً أَحْسنُهُمْ خُلُقاً

“Müminlerin iman bakımından en kamili, ahlakı en güzel olanıdır.” (Tirmizi)

4.خَيْرُ النَّاسِ أَنْفَعُهُمْ للِنَّاسِ

“İnsanların en hayırlısı onlara en faydalı olanıdır.” (Taberani)
5. مَنْ لا يرْحَم النَّاس لا يرْحمْهُ اللَّه

“İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez.” Buhari

6. مِنْ حُسْنِ إِسْلامِ الْمَرْءِ تَرْكُهُ مَالاَ يَعْنِيهِ

“Kendini ilgilendirmeyen şeyleri terk etmesi bir insanın iyi bir müslüman olduğunu gösterir.” Tirmizi
Read 25 tweets
6 Oct
ALLAH HAKKINDA HÜSNÜZAN
1. Şüphe yok ki en büyük ibadetlerden biri, Allah hakkında hüsnüzan beslemek (iyimser düşünmek) olduğu gibi, en büyük günahlardan biri de Allah hakkında suizanna girmektir (kötümser düşünmektir).

PekiNerede Buİnsanlar
2. Çünkü Allah, adil-i mutlaktır, sonsuz merhamet sahibidir, tüm kemal ve cemal sıfatlarıyla muttasıftır, şanına yakışmayacak her türlü noksan ve kötü sıfattan da münezzehtir.
3. Üstelik Allah’ın kullarına muamelesi, kulların O’nun hakkındaki zanlarına göre olabilir. Nitekim kutsi bir hadiste şöyle buyrulur: “Kulum Beni nasıl zannediyorsa Ben öyleyim.” Başka bir hadise ise “Allah’a karşı hüsnüzan besleyin” buyrulur. (Müslim)
Read 16 tweets
28 Sep
1. İslamın ilk asırlarında din; bir dünya görüşü sunuyor, yeni bir kültür ve medeniyet inşa ediyor, varlık ve insana karşı yeni bir bakış açısı kazandırıyor, sosyal hayatı tanzim ediyordu. Günümüzde ise salt inanç ilkelerine ve ritüellere indirgenmiş durumda.
SıraSana Gelmeden
2. Bütün boyutlarıyla yaşanmayan bir din hakkında isabetli yorumlar ortaya koyabilmek gerçekten çok zor. Tatbik edilmediği ve hayata taşınmadığı için ne gerçek ihtiyaçlar görülebiliyor ne de söylenilenler anlaşılıyor. Bu yüzden çoğu tartışma, teori ve polemikten öte geçemiyor.
3. Kimileri onu vicdana veya cami duvarları arasına hapsetmeye çalışıyor, kimisi de sadece teorik ve felsefi cephesiyle ele alıyor. Bir türlü bütüncül bir bakış yakalanamıyor, dinin ruhuna vâkıf olunamıyor, zaman ve şartlara uygun yorumlar yapılamıyor.
Read 7 tweets
26 Sep
Âlimlerin dünyevî çıkarlar peşinde koşması, savundukları hak ve hakikate gölge düşüreceği gibi, herhangi bir dünyevî otoriteye kayıtsız şartsız boyun eğmeleri veya onların güdümüne girmeleri de sahip oldukları ilme ihanet demektir.
tr724.com/zalim-yonetici…
Ulema, şunun bunun değil hakikatin sözcüsü olabildiği, zayıf ve mazlumları savunduğu, her tür baskıcı otoriteye meydan okuduğu nispette kendisi olarak kalacaktır.
Âlimler, korkacaklarsa zalim yöneticilerden değil, asıl Allah’tan korkmalıdırlar. Çünkü, “Allah’ın gücü yegâne üstün, cezası da daha şiddetlidir,” (en-Nisa, 4/84).
Read 4 tweets
25 Sep
“Her kim ilmi şu dört şey için talep ederse Cehenneme girer. Âlimlerle karşılıklı öğünmek, cahillerle çekişmek, insanların ilgi ve alakasını kendisine yöneltmek ve yöneticilerden bir şeyler almak.” (Darimî, Sünen, 1/374; Tirmizi, İlim 19)
tr724.com/zalim-yonetici…
İlim, bu tür şeyler için öğrenilmez. İlim öğrenmenin maksadı ne kişinin egosunu güçlendirmesidir ne statü kazanması ne de birilerinin gözüne girmesi.
İlmin maksadı, insanlığa hayırlı ve faydalı işler yapabilmek, insanlara gerçek özgürlüğe giden yolu gösterebilmek, onların hayatına anlam katabilmek, yeni bir kimlik inşa edebilmek, zihnî ve ahlakî bir dönüşüm gerçekleştirebilmektir.
Read 4 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Too expensive? Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal Become our Patreon

Thank you for your support!

Follow Us on Twitter!