10 Nisan 1968’de, Sivas ilinin Gürün ilçesine bağlı Çipil köyünde dünyaya geldi.
Geçimini tarım ve hayvancılıkla sağlayan, 8 çocuklu bir ailenin 7. çocuğuydu.
İlkokulu, köyün tek okulunda, birleştirilmiş sınıfta okudu , 1979’da kardeşi Aziz ile birlikte İstanbul’a geldi.
Metin Göktepe ortaokula o zamanki adıyla Esenler Lisesi’nde başladı ve liseyi de burada okuyarak 1986’da mezun oldu. Yaz tatillerinde çalışarak harçlığını çıkaran ve böyle okuyan Metin, 1989 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’ne girdi.
Metin üniversitede öğrenci gençlik mücadelesinin aktif bir üyesi oldu. Öğrenci ve işçi hareketinin oldukça coşkulu olduğu bu dönemlerde, birçok kez gözaltına alındı. Çevresinde, sürekli gülen, çok geniş bir arkadaş çevresi olan ve hoş sohbet biri olarak tanınıyordu.
1992 yılının Mart ayında Haberde ve Yorumda Gerçek dergisinde çalışmaya başladı.
7 Haziran 1995’te kurulan Evrensel gazetesinde başından itibaren yer aldı.
Metin Göktepe 8 Ocak 1996'da Ümraniye Cezaevi'nde öldürülen tutukluların cenazesini izlemek için Alibeyköy'e gitti. Ancak, basın kartı olmadığı gerekçesiyle ilçeye sokulmadı.
Haberi izlemekte "ısrarcı" davranınca da, gözaltına alındı ve
yüzlerce insanla birlikte Eyüp Kapalı Spor Salonu'na götürüldü.
Burada polislerin şiddetli cop darbeleriyle dövülerek öldürüldü.
Metin’in cesedi Eyüp Spor Salonu’nun bahçesinde bir köşeye terk edildi.
Cesedi güya ertesi sabah buldular.
Metin gözaltına alınmamıştı. Kayıtlarda ismi yoktu. Herhalde fotoğraf çekmek için bir duvarın üstüne çıkmış ve buradan düşerek ölmüştü. Ya da daha önceden var olan bir hastalıktan ötürü fenalaşmış ve
çay içmek için oturduğu sandalyeden düşerek ölüvermişti.

Eyüp Savcısı “olay tutanağında” bunları yazdı.
Devlet yetkilileri çelişkili açıklamalar yaparak cinayeti gizlemeye çalıştı. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller ve İstanbul Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar
Metin Göktepe’nin
gözaltına alınmadığını, Eyüp Cumhuriyet Savcısı Erol Canözkan gözaltına alındığını ancak sonra çay bahçesinde otururken fenalaşarak sandalyeden düştüğünü, İçişleri Bakanı Teoman Ünüsan ise spor salonunun duvarından düşerek öldüğünü iddia etti.
8 Ocak 1996 akşam saat 20.00'de Eyüp C. Savcısı Erol Canözkan, olay ve ölüm tutanağı düzenleyerek Metin'in cesedini Adli Tıp'a gönderdi. Bir süre gözaltında tutulduktan sonra serbest bırakılanlar ise, ısrarla Metin'in gözaltında polis tarafından öldürüldüğünü ve
cesedinin gözaltında tutulan diğer kişilerin yanından alınarak götürüldüğünü söylediler.
Ondan fazla tanık Metin’in gözaltına alınışından fenalaşıp diğerlerinden ayrı bir yere götürüldüğü ana kadar değişik evrelerde onu görmüştü.
Daha sonrasında kamuoyu baskısı ile gözaltında dövülerek öldürüldüğü kabul edilmek zorunda kalındı.
İlden ile dört yıl süren dava 1999 yılı Şubat ayında yapılan mahkemeyle alınan kararla
11 memurdan altısına 7 yıl 6 ay hapis cezası verilmiş, usul yönünden bozulan dava 5 Mayıs 1999’da Yargıtay tarafından, altı ceza alan memurdan beşinin cezası onanmış sanık emniyet amirine verilen ceza esastan bozulmuştur.
Kamuoyunda Rahşan affı diye bilinen afla şartlı tahliyeden yararlanan polisler toplam 1 yıl 8 ay hapis yatmışlardır.

Dava dosyasından tanık ifadesi : "O sırada Metin getirildi. Amirlerden biri "özel muamele" dedi. On kişi Metin"in üzerine çullandı.
Cop, kazma sapı gibi şeylerle vuruyorlardı. Metin bayıldı. Su döküp ayılttılar. Tekrar dövmeye başladılar. Çok kan kaybediyordu. Tuvalete götürüp yıkadılar. İçlerinden biri "ölecek galiba, hastaneye götürelim" diyordu.
Diğerleri "ölürse ölsün" diyerek dövmeye devam ettiler, Metin artık hareket etmiyordu.”

Metin’in öldürülmesinden iki sene sonra 5 ocak 1998 de Eyüp Kapalı Spor Salonu’nda keşif yapıldı. Tutuksuz sanıklar bellerinde silahları ile keşfe geldi ve tanıkları tehdit etti.
Davayla ilgili çarpıcı detaylardan birisi de, Metin Göktepe'yi öldüren polisleri yargılayacak yer bulunamamasıydı.
Dönemin Adalet Bakanı Mehmet Ağar, 25 bin polisin görev yaptığı İstanbul'dan güvenlik gerekçesiyle davayı Aydın"a nakletti.
Orası da beğenilmedi, Afyon'a gönderildi. Duruşma günlerinde Susurluk Davası'ndan mahkum olmuş Korkut Eken Afyon'a geldi. 12 Mart dönemini yaşayanların adını bildiği Necdet Küçüktaşkıner, sanık polislerin avukatı oldu.
6 Mayıs 1999 da karar duruşması için gelen kitleye polis saldırdı.

Anne Fadime Göktepe ve Metin’in kardeşleri ile avukatlardan ve izleyicilerden bir kısmı yaralandı.
O yıllarda Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı olan Nail Güreli ise davanın her duruşmasını yerinde izledi, gözledi, yazdı, raporlaştırdı.
Dava, Türkiye’nin gündemine oturdu. Polis teşkilatı adamlarını iki yıl sakladı.
Nail Güreli ve genç gazeteci arkadaşları sayesinde ise dönemin Başbakan ve Cumhurbaşkanı davaya müdahil olmak zorunda kaldılar ve sanık polislerin teslim olmaları için talimatlar verdiler
1998’de düzenlenen Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri’nin birincisi Nail Güreli’ye verildi.
Can Yücel'in Kaleminden
METİN'E METİN
BİR METİN

Metin'in kafasında
bir darp var
Polis
karakolundan
morga kadar
Mosmor
Bir darbe var
yüreğimizde
beynimizde
Soruyor bir işaret
fişeği
Biz ölerek mi
yaşamayı
öğreneceğiz hala...
Metin Göktepe gözaltında öldürülmüş gazeteciler içinde katilleri için mahkumiyet kararı verilmiş ilk gazetecidir.

Evrensel gazetesi tarafından, 1998 yılından bu yana her yıl, Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri veriliyor.
"Kol geziyor kara zulüm
İki yakanızda elim
Anasının feryadıdır
Yakar bu evreni bilin

"Uyyyy ben ölim
Uyyyy ben ölim"

Metin Göktepe'nin cenazesinde annesinin ağıtından

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with Kapheros

Kapheros Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @sigaramcamel

8 Jan
1853'te Kaliforniya altına hücum tüm hızıyla devam ediyordu
Altın aramak için bölgeye gelen insanlar, buradaki ekonominin kısa sürede büyümesini sağlar.
Nüfus çok kısa süre içinde 1000'den 25 bine çıkar.
Bu fırsatı değerlendirmek isteyen tüccarlar da bölgeye akın eder. Image
Letonyalı bir göçmen olan Jacob Davis, Nevada’da terzilik yapıyordu. Jacob, yerel madencilere ve işçilere kıyafet satıyordu. Bu kişilerin işte giyebilmek için zor yıpranan, sağlam kumaşlara ihtiyacı vardı. ImageImage
Kumaş tedarikçisi olan Levi Strauss’un kapısını çalıp ondan yardım istedi.
Almanya’nın Bavyera bölgesinde doğan Strauss 1853’te New York’tan San Francisco’ya taşınıp bir toptancı dükkanı açıyor. Image
Read 17 tweets
6 Jan
13 temmuz 1882 tarihinde eski adı Demirciköy olan ve o yıllarda İzmir'e bağlı bulunan Çal kasabasında dünyaya gelmiştir.

İlk ve orta öğrenimini çal rüştiyede tamamladıktan sonra İzmir de idadi öğrenimi görür. Image
“efendim, çal da doğdum. İlkokulu orada okudum.
Bir rum kunduracısı vardı mahallemizde, pabuçlarımı ona pençelettirirdim. Dükkanın duvarlarında ‘köroğlu-ayvaz’ resimleri olmasa delik ayakkabılarla sürterdim ya!…
İşte o resimler beni çekerdi.” ImageImage
İbrahim Çallı'nın resim merakı daha çocuk yaşta başlar.
Çallı okuldan çıkıp eve gittiğinde hep resimleri düşünür ve evinin duvarlarına kara kalemle resimler yapmaya başlar.
Yaptığı bu resimler dolayısıyla ailesinden her zaman azar işitir. ImageImageImage
Read 22 tweets
31 Dec 20
#yılbası

Biri, takvimin ilk yaprağını koparıyor.

Biri, ‘hoş geldin yeni yıl’ diyor.

Biri, çayını yudumluyor.

Biri, sınır ötesinde,

Biri, sınır berisinde, sinir harbinde.

Biri, bombalıyor.

Biri, savaş diyor başka bir şey demiyor.

Biri, Barış diyor, sesine ses arıyor.
Biri, denemiş ve yanılmış.

Biri, yalan söylüyor.

Biri, zembereği kırık bir saat gibi.

Biri, bir sevda şarkısı gibi direniyor.

Biri, çok üşüyor.

Biri, fazla terliyor.

Biri, mengenede can.

Biri, işkencede dişlerini sıkıyor.

Biri, açlık grevinde yatıyor.
Biri, zindan duvarına bir çizgi daha çekiyor.

Biri, çok kırgın, öfkelenmiş, dertlidir.

Biri, çiçekleri suluyor, kuşlara yem veriyor.

Biri, yeni yılda sana bir armağan vermek istiyor.

Biri, zaten senin bir armağan olduğunu düşünüyor.

Biri, uçmak istiyor, konmak istiyor.
Read 9 tweets
30 Dec 20
İspanyollar tarafından İnka İmparatorluğu'nun yıkılışıyla birlikte, yani yaklaşık 16. yüzyılın ortalarından itibaren, Latin Amerika'da bir efsane dolaşıyordu.

Hemen herkes, Güney Peru'nun And Dağları'yla Pasifik Okyanusu arasında sıkışıp kalmış
çöl yaylalarındaki devasa geometrik şekillerden söz ediyordu.
Ama bütün söylenenler rivayetten öteye geçmemişti. Çünkü, bu şekilleri gören bir tek kişi bile yoktu.
On altıncı yüzyılın ortalarında, İspanyol tarihçi Cieza de L’eon, 1553 yılında yazdığı kitabında
Nazca Çölü’ndeki garip işaretlerden söz eder

1926 yılının eylül ayında, Profosör Julio C. Tello önderliğindeki bir arkeolog ekibi,
Peru’nun güneyindeki bir çölün uzantısında yer alan Nazca Düzlüğündeki Cantallo’da kazı yaparken,
Read 26 tweets
29 Dec 20
1920’li yılların başında bir dükkanın camına bir kağıt asılır.
“45 günde %50, 90 günde %100 kar yapın” yazılıdır kağıtta.
Meraklı yatırımcılar hemen toplanır.
İktisadi olarak iyi konumda olan bir ülkede faiz oranları oldukça düşüktür. Image
Bu bir nedenle fona ihtiyacı olan kişiler için ucuz borçlanma demek olduğu kadar birikimlerini değerlendirmek için faiz geliri talep edenler için de düşük kazanç demektir.

Charles Ponzi yatırımcılara posta pullarını kullanarak arbitraj karı elde edilebileceğine inandırıyor ve Image
yaptıkları yatırımlarının yalnızca 45 günde %50, 90. Gününde ise %100 kar yapabileceklerini vaat ediyordu.
Düşük bütçeli yatırımcılar sisteme dahil olduktan sonra paralarını vaat edilen gününde faiziyle birlikte geri alınca, Ponzi’nin yöntemi bir anda nam salmaya başladı. Image
Read 25 tweets
27 Dec 20
Cumhuriyetin ilanından sonra hükümet yetkilileri Türkiye’deki siyasi, hukuki ve kültürel değişimi Batıya tanıtmak amacıyla bir projeyi gündemine aldı, yıl 1926’dır.

Tanıtım projesini ortaya atan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kendisiydi.
Proje 1 yıl boyunca maddi yetersizlikler engeline takılır.
Bu projenin gerekliliğine yürekten inanan Ticaret Bakanı Ali Cenani Bey Türkiye’yi Dünyaya tanıtacak gezici bir sergi gemisini meclise önerir.
Meclis bu organizasyon için bütçeden 100.000 lira ayrılmasına karar verir.

İstanbul Ticaret Odası da sergiye 500.000 lira katkıda bulunacaktır.
Read 20 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Too expensive? Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal Become our Patreon

Thank you for your support!

Follow Us on Twitter!