İspanyollar tarafından İnka İmparatorluğu'nun yıkılışıyla birlikte, yani yaklaşık 16. yüzyılın ortalarından itibaren, Latin Amerika'da bir efsane dolaşıyordu.
Hemen herkes, Güney Peru'nun And Dağları'yla Pasifik Okyanusu arasında sıkışıp kalmış
çöl yaylalarındaki devasa geometrik şekillerden söz ediyordu.
Ama bütün söylenenler rivayetten öteye geçmemişti. Çünkü, bu şekilleri gören bir tek kişi bile yoktu.
On altıncı yüzyılın ortalarında, İspanyol tarihçi Cieza de L’eon, 1553 yılında yazdığı kitabında
Nazca Çölü’ndeki garip işaretlerden söz eder
1926 yılının eylül ayında, Profosör Julio C. Tello önderliğindeki bir arkeolog ekibi,
Peru’nun güneyindeki bir çölün uzantısında yer alan Nazca Düzlüğündeki Cantallo’da kazı yaparken,
1920’li yılların başında bir dükkanın camına bir kağıt asılır.
“45 günde %50, 90 günde %100 kar yapın” yazılıdır kağıtta.
Meraklı yatırımcılar hemen toplanır.
İktisadi olarak iyi konumda olan bir ülkede faiz oranları oldukça düşüktür.
Bu bir nedenle fona ihtiyacı olan kişiler için ucuz borçlanma demek olduğu kadar birikimlerini değerlendirmek için faiz geliri talep edenler için de düşük kazanç demektir.
Charles Ponzi yatırımcılara posta pullarını kullanarak arbitraj karı elde edilebileceğine inandırıyor ve
yaptıkları yatırımlarının yalnızca 45 günde %50, 90. Gününde ise %100 kar yapabileceklerini vaat ediyordu.
Düşük bütçeli yatırımcılar sisteme dahil olduktan sonra paralarını vaat edilen gününde faiziyle birlikte geri alınca, Ponzi’nin yöntemi bir anda nam salmaya başladı.
Cumhuriyetin ilanından sonra hükümet yetkilileri Türkiye’deki siyasi, hukuki ve kültürel değişimi Batıya tanıtmak amacıyla bir projeyi gündemine aldı, yıl 1926’dır.
Tanıtım projesini ortaya atan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kendisiydi.
Proje 1 yıl boyunca maddi yetersizlikler engeline takılır.
Bu projenin gerekliliğine yürekten inanan Ticaret Bakanı Ali Cenani Bey Türkiye’yi Dünyaya tanıtacak gezici bir sergi gemisini meclise önerir.
Meclis bu organizasyon için bütçeden 100.000 lira ayrılmasına karar verir.
İstanbul Ticaret Odası da sergiye 500.000 lira katkıda bulunacaktır.
İngiliz korsan gemisi White Lion, 1619 yılı Ağustos ayı sonlarında Amerika’nın doğu kıyısındaki Chesapeake Körfezi’nin ağzındaki Comfort Burnu’na demir attı.
Gemi, el yazması kayıtlara göre Meksika’ya gitmekte olan bir Portekiz gemisinden zorla alıkonulan
20’den fazla Afrikalı’yı Comfort Burnu’na bıraktı.
Bu tutsaklar, koloni döneminde Virginia’ya ayak basan ilk Afrikalılar’dı.
Antik dönemlerde köleler genellikle savaş esirlerinden veya ülke dışında fethedilen yerlerin sakinlerinden seçilirdi.
Kölelik eski dönemlerin iktisadi hayatının zaruri bir unsuru olarak görülmekteydi.
Aristoteles gibi bazı Yunan düşünürleri köleliği şiddetle savunmuşlardı.
Toplumların genişlemesi, medeniyetin ilerlemesi köleliği ortadan kaldırmadı.
3 Haziran 1906’da ABD’de, Missouri’de dünyaya gelir.
Daha çok küçüktü ırkçılık ile tanıştığında. Yıllarca da kendisine maymun diyen insanlarla uğraşacaktı.
Anne ve babası küçük barlarda gösteriler yaparak geçimlerini kazanıyorlardı ama babasın onları terk etmesiyle
zor olan yaşam koşulları daha da ağırlaştı.
Josephine Baker, tam adıyla Freda Josephine McDonald Carson Baker.
12 yaşından itibaren beyazların evlerinde yatılı bakıcı ve kulüplerde garson olarak çalışmaya başlar.
1917’de, 17 yaşındayken kışkırtılmış beyazlar, yaşadığı siyahların mahallesini basar. Yaklaşık 100 kadar kişi ölür. Böylece şiddet, hayat mücadelesi ve ırkçılıkla erkenden tanışır.
13 ve 15 yaşında daha çocukken iki kısa süreli evlilik yapar.