WhatsApp'ın yeni sözleşmesi hiçbir şeyi değiştirmiyor.
Zaten WhatsApp, eğer ki 2016'da size tanınan 30 günlük süre zarfında bunu reddetmediyseniz, 4 yıldır mesaj içerikleri hariç neredeyse tüm verilerinizi Facebook ile paylaşıyor.
Değişen tek şey, zaten 2016'daki o 30 günlük süreden sonra zaten yapamadığınız gibi, artık resmen WhatsApp ile Facebook arasındaki veri paylaşımına engel olamayacak olmanız.
Ama zaten 4 yıldır engel olamıyordunuz, isteseniz bile...
"Facebook'un iş modeli gözetlemedir."
Bu da @eyupcanakman ile 31 Aralık 2018'de WhatsApp'ı bırakıp Telegram'a geçmeye karar verdiğimiz an. 😂
Telegram gizlilik konusunda en iyi uygulama değil ama bizim de o düzeyde gizliliğe ihtiyacımız yok. Arayüzüne bayılıyoruz, ondan tercih ediyoruz. 😊
Signal daha güvenli.
Not: Bu arada ilk tweette sanki artık mesaj içerikleri de paylaşabiliyor gibi bir anlam çıkabilir, şimdi fark ettim (yazıda bunu anlatıyorum gerçi). Mesaj içerikleriniz halen güvende ve uçtan uca şifreleme halen geçerli. Geri kalan hemen her şeyiniz paylaşılıyor (detay yazıda).
Arkadaşlar, lütfen her iddiada bulunanın söylediğini gerçek olarak almayın. "2016'da depolayabilmeye başladı ama kullanamıyordu." diye bir şey yok. :D
Açın okuyun WhatsApp'ın dokümanlarını, yazıda kaynak olarak boşuna vermiyoruz bunları.
Aşağıdaki kısım, 2016 güncellemesinden.
İnsanlar kafalarında bir hikaye kuruyorlar, sonra o hikayeye veri oturtarak kendilerini haklı çıkarmaya çalışıyorlar.
Önce veriye bakacaksınız, sonra hikayeyi kuracaksınız.
Suçluyu ilan edip kanıt aranmaz; kanıt bulunup suçlu ilan edilir.
Velhasıl...
Çizer: Yiğit Özgür (Uykusuz)
Not-2: "Madem bir şey değişmiyor, neyi onaylıyoruz?" diye soranlar oluyor.
Fark etmişsiniz, firmalar ara sıra "kapsamlı" sözleşme güncellemeleri atabiliyorlar. Bu değişimler için onay vermeniz gerekiyor, yoksa onları kullanamıyorsunuz.
WhatsApp'ta bu güncellemede değişenler:
Yani sizden onay istemesi, firmaların normalde yapmadığı bir şey değil. Eğer bunu soruyorsanız:
1) Yeterince dijital araç kullanmıyorsunuz, 2) Hemen her firmanın aralıklarla istediği onayları fark etmiyorsunuz bile ve basıp geçiyorsunuz. 3) Yukarıdaki her ikisi de.
Önemli olan, bir firmanın gönderdiği yeni güncellemede neler değişiyor ve siz, bu değişikilikleri kabul ediyor musunuz...
Bir uygulamayı kullanmamanın her zaman bir tercih olduğunu lütfen unutmayın. Bu nedenle monopoli ve duopoli gibi riskli durumlar engellenmeli.
Yani "bir şey değişmiyor" derken, "sözleşme değişmiyor" denmiyor. Denen şey şu: "İnsanların WhatsApp-Facebook bağlantısıyla ilgili endişeleriyle ilgili bir şey bu güncellemeyle değişmiyor."
O değişim ta 2016'da yapıldı. Atı alan Üsküdar'ı çoktan geçti.
Ve bu iyi bir şey değil.
WhatsApp veri raporu 3 günün sonunda geldi. Merak edenler için, Terms of Service sekmesinde 2016 yılındaki uyarıyı kabul edip etmediğinizi görebiliyorsunuz raporda.
Ben değişiklikleri kabul etmiş (ilk "yes") ve veri paylaşımını da reddetmemişim (ilk "no").
2018'deki sözleşmeyi neden kabul etmemişim anlamadım; onu kabul etmeden nasıl kullanmaya devam edebiliyorum emin değilim. Belki de açıkça onaylamadım ama kabul ettiğimi varsaydı bir süre sonunda...
Neyse, siz de bu şekilde öğrenebilirsiniz durumu.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Doğuştan gelen bir hastalık düşünün. Yavrunuz 2 yaşına kadar hastalık nedeniyle ölmemeyi başarırsa, ömrü boyunca kasları yavaş yavaş eriyecek ve hareketini giderek kısıtlanacak.
Tedavi edilemez olan bu hastalığın gen terapisiyle tedavisi bulunuyor.
Fiyat?
2.5 milyon dolar.
SMA olarak bilinen bu hastalığın keşfedilen yeni ilacının 2 yaşından önce uygulanması gerekiyor.
Dolayısıyla yavrunuz normal veya normale yakın bir hayat sürebilsin diye, 2.5 milyon dolar toplamanız gerekiyor.
Ama süre var: 2 yıl.
Ve yavrunuz, bu sırada gözünüz önünde eriyor.
İnsanlar halihazırda bildiğimiz bu çözüme erişebilmek için GoFundMe sayfaları açıyorlar, insanlara para göndermeleri için yalvarıyorlar.
Bu kısım çok normal! Tabii ki yalvaracaklar, yakaracaklar. Hangimiz yapmayız?
Halen et tüketen, evrimsel geçmişimizin önemli ölçüde et tüketmekle şekillendiğini ve hepçil olduğumuzun tartışması olmadığını düşünen biri olarak; gelecek nesillerin bizi, et tüketimindeki ısrarımız dolayısıyla yargılayacağını düşünüyorum.
Tıpkı köleliği yargıladığımız gibi.
Bir zamanlar yaptığımız birçok rezilliğin, o zamanlarda çok güçlü "gerekçe" ve "savunuları" vardı.
Bunların bir kısmı belki doğruydu bile!
Ama bu, bizim şimdi bu rezillikleri yargılamamız ve hatta lanetlememiz önünde bir engel değil.
Kültürel bir tür olmanın en ilginç tarafı, biyolojik temellere meydan okuyabilmek. Biz, işimize geldiğinde biyolojik kökenlerimize zıt düşmekte tereddüt etmiyoruz.
Yahu, beton binalarda ve şehirlerde yaşıyor, uçakla kıtaları aşıyor, savaşta bile kural ihlalini cezalandırıyoruz!
1) Sosyal mesafelendirme AŞIRI önemli çünkü insanların birbirine ne kadar yakın olduğu virüsün evrimini doğrudan etkileyebilecek bir faktör.
2) Sürü bağışıklığını unutun! Minklerde, tam da insanlarda da olmasını beklediğimiz gibi, salgın %90 enfektivite sonrası duruyor.
Açalım.
Başından beri virüs üzerinde pek bir pozitif seçilim baskısı olmadığını, zaten rahat rahat yayıldığını anlatıyoruz. Hatta öldürücülüğünün artmasına gerek de yok; çünkü çok öldürücü ve hasta edici olan soy hatları kolay kolay yayılamayacak ve elenecekler. Az ölüm, çok bulaşma.
Aşırı klişe, biliyorum ama, bunu her deneyimlediğimde tekrar haykırmak istiyorum:
Eğitim sistemleri sınav/not odaklı olmaktan çıkmadığı sürece, çocuklara öğrenmenin ne kadar keyifli ve tatmin edici bir şey olduğunu öğretmeleri imkansız!
"Zor" değil, "imkansız".
Elbette yaş ile birlikte gelen olgunlaşma, öğretmenin yetenekleri ve zamanla oluşan fikrî gelişimin de muhakkak etkisi var ama, lise sıralarında adeta tiksinerek okuduğum konuların BİREBİR AYNISINI, şimdi "Vay canına!" diyerek okumak gerçekten tuhaf bir deneyim.
Bu farklı bilişsel deneyimin ardında yatan sebeple ilgili kanaatim, bunun en büyük nedeninin, o konuları "girmeyi daha en başından istemediğim bir sınavı geçmek" için değil, "ilgim o yönde evrimleştiği" için ve adeta "vakti geldiği" için, kendi tercihimle öğrenmeyi seçiyor olmam.
İnternet üzerinde (elbette bazı) insanlar bir espriye neden gülüp geçemiyorlar? Neden her şeye sahte bir sivri zeka, sahte bir sivri dil ile cevap verme ihtiyacı güdüyorlar?
Çünkü sosyal medya, "beğeni, paylaşma ve öne çıkarma" mekanizmasıyla sivri olanı yüceltiyor.
Gerçek hayatta, 1000 kişilik bir salonda iyi bir espri yapıldığını düşünün. 1000 kişinin 900'ü gülecektir. Geri kalanı çeşitli nedenlerle komik bulmayacak; ama nedenini kendine saklayacaktır. Ama aşırı nadirdir ki onlardan herhangi biri komedyeni gömmeye, ezmeye çalışsın.
İnternette bir espri yapıldığında, yine 1000 kişinin 900'ü gülüp geçiyor. Bunların belki 200'ü yorum olarak alta esprinin komik olduğunu doğrulayan ibareler bırakıyor. Beğenmeyen 100 kişinin ise 50'si, kaynağı gömme yarışına giriyor.