hamur mayalamaya, hayvan sağmaya kalktığı için... Günün sonrası da aynen bu kadının anlattığı gibi işte, güneşin konumundan saati çıkartmış, ömrünce saate ihtiyacı olmamış.
Ne zaman ki çok yaşlandı, anneannemi şehre, çocuklarının evlerine taşıyıp, bir göz odaya kapattık, o zaman
saate ihtiyacı oldu. Ne zaman saate ihtiyacı oldu, o zaman mutsuz oldu. İç saatinden, hava ve toprakla temastan, ona olağan gelen tüm zaman ve mekan algısından onu kopartmış olduk. Çok acı 1 şey, taşla toprakla çiçekle hayvanlarla bir olup onlarla konuşa anlaşa yaşayagelen insana
Anacuğum bu sabah hasta gibiydi. Ona Gürcü çorbası yaptım. Bu çorbayı 20 sene evvel İstanbul'da özel İngilizce dersi verdiğim bir kadının çocuklarına bakan Gürcü çocuk bakıcısından öğrenmiştim. Bol vitaminli, biraz emek isteyen fakat çok nefis bir hasta çorbası. Tarifi şöyle:
Boğaziçi'nden Mecidiyeköy'e o tıklım tıkış Hisarüstü Mecidiyeköy otobüsüyle varıp fevkalade üşümüş halde ders vereceğim eve vardığımda bu iyi yürekli bakıcı kadıncağız (ne yazık ki adını unuttum!) bana yine özel bir Gürcü turşusuyla birlikte dumanı tüten bu +
nefis çorbadan ikram etmişti. Aman ne hora geçmişti! Bu terbiyeli sebzeli çorbayı yaparken terbiye için yumurta sarısını ayırdığınızda, yumurtanın beyazını da azıcık un ve tuzla karıştırarak yumruk kadar hamur yapıyor, ondan böyle bir miktar taze erişte yapıyorsunuz:
#Bursa Hüdavendigar Camii, daha doğrusu Külliyesi, gerçekten çok özgün, ilginç bir yapıya sahiptir. Bir kere camisinin cami olduğu kuşkuludur, minaresi sonradan eklenen, Orhan Camisi gibi, Yeşil Cami gibi aslında cami değil, imaret olarak yapılan Bursa'nın tipik ters T tipli+
camilerindendir. Bu camiler yapıldığı zaman, yapıldıkları yerler henüz Bursa'da yerleşime açılmamış alanlara inşa edilir, ayende ve revende yani gelip geçen gezgin dervişler, yolcular, konaklasın diye yapılmış imaret yapılardır.
Yıldırım Camisi de mesela bunlardan biridir. Murad Hüdavendigar bu caminin konumu için şehrin batısını, Bursa'nın kaplıca sularının membalarını taşıyan Çekirge'nin sırtlarında, antik bir Roma hamamı yanını tercih ederken Yıldırım Bayezid, şehrin doğu ucunu, antik Hac yolunun
1.Bak Bawer Efendi. Ben sizin gibi LGBT-İ’dir şudur budur hak savunuculuğunun şampiyonluğunu kimseye bırakmayan, onu alnına yapıştırıp gezen, bunun etiketiyle yaşayan, başka türlü varoluşunu anlamlandıramayangillerden değilim.
2.Ben 44 yaşında, kendi aklı fikri, kendi duruşu, kendi hayat görüşü olan yetişkin bir insanım. Sizse, geçmişinde leke bulmadığınız insanlara anası babası üzerinden saldırmayı kendine marifet sanan, bunu da millete+
3.FEMİNİZM diye yutturmaya kalkan, despotik, feodal kafada insanlarsanız. Siz, hakları bir kendinize yontan kafanız, modus operandisi harfiyen Şahsım’dan kopya siyasetinizle, yarın eline iktidar ve güç geçse, kendiniz gibi düşünmeyen,
+ yalan söylüyorsam, sana iftira ediyorsam, hemen yarın bana dava aç, hesaplaşalım, dedim.
Sen zavallı, bana dava açabilmek şöyle dursun, o troll hesabın sahibi ben değilim bile diyemedin, tırıs tırıs kapattın o hesabı.
Benim kullandığım belgelerin tümü, kamuya açık, daha önce her iki tarafın da iddialarını ispatlamak için paylaştığı belgeler ve herkese açık hesaplardan alınma ekran görüntüsü fotoları.
Senin yerinde azıcık utanması olan her normal insan evladı, senin düştüğün rezilliğin+
HELVAYA DAİR: Ölenin ardından helva kavurma adeti belki İstanbul'da unutulmuş bir gelenek olabilir, ne var ki Anadolu'da hâlâ yaşıyor. Üstelik, içinde bulunduğumuz bu korkunç pandemi günlerinde, insanların canının parçası yakınlarıyla bir vedalaşamadan ayrıldıklarını,
ölürken elini tutamadıklarını, bir helalleşemediklerini, cenazesini kendi elleri ile toprağa veremediklerini düşünürseniz, yakından gördüğüm kadarıyla bu adet, yakınlarını kaybeden insanlar için her zamankinden daha derin anlam taşıyor.
Siz inançlı olmayabilirsiniz, ancak çoğu durumda, ölen yakınınızın inançlı olduğunu ve böyle duasız, törensiz, vedasız can vermek istemediğini biliyorsunuz. O hastane yoğun bakım odasında onun tek başına çektikleriyle duyulan empati +