Dün birçok sayfa ve kişi ölüm yıldönümünde meşhur Kaplumbağa Terbiyecisinin ressamı Osman Hamdi Beyi andı. Ancak onun hikayesi aslında pek de bize öğretilen gibi parlak değil ve sanat tarihimizin yüz karalıklarıyla dolu...
Örneğin kendisi Pensilvanya Üniversitesi'nden fahri doktora aldıktan hemen sonra Assos eserlerinin Boston ABD'ye gönderilmesine izin verir... Kendisi 1881~1910 arasında eserleri korumakla görevliydi. '84 yılında yürürlüğe giren Eser Yasası tarihi mirasın çalınmasını engelliyordu.
Yasanın uygulayıcısı konumunda bizim Osman Hamdi Bey bulunuyordu. Tabi Fransızlara tablolarını binlerce franka sattığında yasayı uygulamayı pek istemiyordu. Onlarca eser onun gözetiminde taşındı ve bu durumdan gayet memnundu ki itiraz sesi hiç çıkmadı.
Soygunculardan Humann'ı evinde ağırlayıp arkeoloji sohbetleri yaparlarmış ve kendisi de onun portresini yaparmış. Kızının anılarından bu soygunculardan sıkça bahseder. Tabi resimlerini de güzel paralara satmaktan çekinmez, aslında olayı resim değil kaçırılan esere göz yummak.
Bunun dışında Osman Hamdi Bey sadece Amerikalılardan mı Fahri doktora saldı? Elbette hayır. Fransızlardan da alıyor. Onun dönemi en çok eser kaybettiğimiz dönem olarak tarihe geçiyor. Ama nedense işin ehilleri hep bir Kaplumbağa Terbiyecisi güzellemesinde, bunları hiç konuşmaz.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Bilgisel: Bugün sizlere Ortaçağ'daki cadılardan bahsedeceğim... Neden lanetlendiler? Nasıl yakıldılar? Büyü gerçekten var mı? Dilimizdeki "Cadı Avı" terimi nedir? Hepsinin üzerinde duralım ve güzel bir seri olsun... Şimdiden keyifli okumalar.
Şimdi hemen hemen herkesin aklına Tatlı Cadı gelir. Peki bizim bu cadılar gerçekten tatlılar mıdır yoksa sivri burunlu garip şapkalı yaşlı kadınlar mıdır? Şeytanla seks yapıyorlarsa Lucifer seçici değil midir?...
Tarihte cadılar elbette vardır, bizim kültürümüzde onların karşılığı büyücülerdir. Cadı denilince akla hemen kötü amaçla sihir yapan kadınlar gelir. Süpürgesiyle uçar, siyah pelerini vardır, tiz sesleriyle çığlık atarlar vesaire +
📌Flood: İskandinav Mitolojisinde Dünyamızın Yaratılışı🌍 Odin'in çocukları toplanın...
Başlangıçtan önce hiçbir şey yoktu: Ne toprak vardı ne gök kubbe, ne yıldızlar vardı ne gökyüzü. Şekilsiz ve şemalsiz, sisten bir alemle, durmadan yanan ateşten bir alemdi var olan...⤵️
Kuzeyde karanlık alem Niflheim uzanır. Orada on bir zehirli nehir, sisi boylu boyunca keser ve hepsinin kaynağı da ortalarında bulunan, gürüldeyen girdap Hvergelmir’dir, Niflheim soğuktan da soğuktur ve her şeyi gölgeleyen kasvetli sis burada çok yoğundur.
Sis gökleri saklarken, serin pus ise toprağı gölgeler. Güneyde Muspell vardır. Ateştendir. Oradaki her şey korlaşmış ve yanmıştır. Niflheim’ın karanlığında Muspell ışıktır, puslar diyarının buz tuttuğu yerde onun erimiş lavları vardır.
📌Bugün sizlere Balkan Türklerinin uğradığı korkunç soykırımlardan bahsedeceğim. İnanın okurken kiminiz ağlayacak, kiminizin tüyleri diken diken olacak, kiminizse şaşkınlık içinde kalacaktır. Bu bilgiselin tamamını akademik kaynaklarla yayınlıyorum ve yazı içinde belirteceğim..⤵️
Mısır’ın ünlü şairi Ahmet Şevki katliamları anlattığı şiirinde şu sözlere yer veriyor:
“Yeryüzü yetmedi onlara, dar geldi
Ve gökyüzüne gömdüler şehitlerini...”
İşte bilgisel fikrini bana veren en büyük ilham bu sözdü aslında... Başlayalım...
📌10 bin üzerinde Türk öldürüldü. Paralarını sakladığı şüphe edilen tutsaklar işkence edildi. Kolları ve bacakları kesildi ve ateşin üzerinde yavaş yavaş kızartıldılar. Hamile olan kadınların karınları kesildi, kafaları kesildi ve köpek kafaları bacaklarının arasına sokuldu...
🇸🇦Bukra, ene seezhebu ile’l-hammam. (Sami)
🇫🇷Demain, j’irai au bain. (Hint-Avrupa)
Tenkit ve örneklerle devam edelim... Ne kadar zayıf bir dil teorisi olduğunu akademik olarak kanıtlayacağım. Bunun gibi tarihçi müsveddelerinin suratına vurursunuz.
Hint-Avrupa terimi, ilk defa 1813 yılında İsa’nın dualarının çeviri metinlerini karşılaştırarak dünya dilleri arasındaki dil benzerliklerini ortaya koymayı amaçlayan Adelung’un çok ciltli Mithridates’ini gözden geçiren Thomas Young tarafından ortaya atılan bir saçmalıktır...++
📌Flood: Osmanlı İmparatorluğu’nda Soylu evlerinde eşcinsel partiler, gay ilişkiler ve lezbiyenler.
(internette çok dolaşan zincir ilişkinin çevirisiyle birlikte)...⤵️⤵️⤵️
Yavuz Sultan Selim dönemin şeyhülislamı Kemal Paşazade’ye bir seks kitabı yazdırmış. Osmanlı döneminde padişahların gerek yazdırdığı gerek çevirtip okuttuğu bu kitaplara bahname (kamasutra benzeri kitaplar) ismi verilmekte. Bahnamelerde küçük uzuvların nasıl büyüyeceğinden,
gebelik pozisyonlarına kadar farklı konular işlenmekte. Yavuz Sultan Selim’in yazdırdığı bahname bu konuların dışında oğlancılığa dair bir çok minyatür barındırmakta. (elbette diğer bahnamelerde de oğlancılıkla ilgili minyatürker ve metinler bulunmaktadır.)
Vatan şairimiz Mehmet Akif Ersof’un Abdülhamit’in baskı dönemine yazdığı “İstibdat” şiiri.
Ey kirli baskı ve zulüm dönemi, yıkıldın gittin amma
Milletin kalbinde silinmez bir kirli hatıra bıraktın!
Atalarımız mezarlarından sesleniyor: "Ey sefil oğullar,
Niçin her gelen cellat binlerce suçsuzu öldürürken,
Son bir ümitsiz çırpınışla da olsa, kimseden bir feryat çıkmıyordu?
Otuz milyon insan üç eşkıyanın böyle mahkûmu
Olup hükümet diye böyle bir uğursuz yükü çeksin!
Zulmü yapanla zulme uğrayanı bir tutsalar utanmaz mıydınız?
Siz ey bu dünyanın insanlık yeteneğinden yoksun çocukları!
Aslı esası olmayan bir gölgeyi göklerden de yüksek tuttunuz!