3. yazı: Türkiye’den önce FETÖ ile mücadele eden ülke Özbekistan…
Geçtiğimiz günlerce yazdığım Özbekistan-Türkiye ilişkilerinin kötü dönemlerini kısaca özetleyecek olursam; #Özbekistan’ı 27 yıl yöneten İslam Kerimov’un muhalifleri sindirme çabası,
‘radikal İslam ile mücadele’ diyerek Müslümanlara zulmetmesi ve Türkiye’nin muhalif Özbek liderlere ev sahipliği yapması iki ülke ilişkilerinin kötü olmasının temel nedenlerinin başında geliyordu. Ancak iki ülke ilişkilerindeki Fetullahçı faktörünü birçok kişi bilmiyor.
1999 yılında hükümet binasına yaklaşan Kerimov’un aracına bombalı saldırı gerçekleştirildi. Kerimov, suikast girişiminden yara almadan kurtuldu. Suikast girişiminde bulunanlar Taşkent Havalanı’nda yakalanırken, olayda 15 kişi öldü.
Özbek İstihbaratı, yakalananlar arasındaki #Türk vatandaşının ve onla iltisaklı kişilerin Fetullahçı olduğunu öğrenince Kerimov’a rapor verdi. Kerimov’u öldürüp ülkede darbe girişimi gerçekleştirmek isteyen bu grup, SİLMAŞ adı altında 1992 yılında ülkede 16 okul açmıştı.
İstihbarat raporu sonrası Kerimov’un demir yumruğu masayı titretti ve bu okullar kapatıldı. Aynı dönemde grubun içerisindeki iş insanları ülkeden kovuldu. Türkiye ile Özbekistan arasındaki ilişkilerde FETÖ faktörü hep vardı.
Kerimov’un FETÖ ile mücadelesi 1999’da başladı ama aralıksız devam etti çünkü FETÖ pes etmiyordu. FETÖ’cülerin ülkeye Türk iş insanı kisvesiyle girmeye başladığını fark eden Özbek İstihbaratı, 2010’da Kerimov’un emriyle 57 iş adamını daha tutukladı.
Yani anlayacağınız Kerimov Özbekistan’ı, Türkiye’den önce bu yapı ile mücadeleye başlayan ve bu yapıyı deşifre eden ilk ülke olmuştu.
İkinci yazıyı okuduysanız, kötü ilişkiler sonrası Cumhurbaşkanı #Erdoğan’ın Kerimov ile 2003’ten sonraki ilk görüşmesini, 17-25 Aralık 2013’ten sonra gerçekleştiğini görebilirsiniz.
#FETÖ ile geciken mücadele konusunda Türkiye’nin ihmâlkarlığı bir kez daha görürken, bir kez daha FETÖ yapılanmasının eline fırsat geçtiğinde neler yapabileceğini hatırlamış olduk.
Özbekistan serisi bu yazıyla son buldu. Başka yazılarda görüşmek üzere, takipte kalın: @baydno
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Fransız ve Mısır sermayesiyle yapılan kanal, uluslararası bir şirket tarafından işletilecekti. 10 yılda yapılan kanalın hisselerinin kabaca % 40'ı Fransızların, % 35’i Mısır’ın, geriye kalan hisseler de almak isteyen yabancı ülkelere bırakıldı.
İngiltere oyun dışı kalmıştı ya da biz öyle zannediyorduk. İngilizler pusuya yatmış aslan gibiydi. Dünya ticaretinin akacağını öngördüğü ve sömürge topraklarına ulaşımı yarı yarıya düşüren kanalı nasıl elinin tersiyle itebilirdi ki?
Mısır yönetiminin lüks yaşamları ve halkın çektiği sefalet, hisselerin İngilizlere satılmasıyla son buldu. Ama İngilizler diyoruz, yeter mi onlara? Evet, yetmedi zaten. 1878’de ‘geçici’ olarak Kıbrıs’ı, 4 yıl sonra da oldubitti ile #Mısır’ı işgal etti.
Süveyş Kanalı'nı kapatan gemi dünyayı etkileyebilir...
Çin'den Hollanda'ya giden gemi #Süveyş'te karaya oturdu. Günlerdir geminin suyla tam anlamıyla kavuşması için çalışmalar yürütülüyor. Dünya ticaretinin yüzde 10’unun geçtiği bir kanal burası.
Günde ortalama 80-100 geminin geçtiği kanal, Mısır’ın en büyük 3. döviz getirisi durumunda. Yılda ortalama 5 milyar dolar kazanan, 2023’te bunu 15 milyar dolara kadar çıkarmayı hedefleyen #Mısır;
Etiyopya ile yaşadığı baraj sorununun temelini oluşturan Nil Nehri ile hayata, Süveyş ile dünyaya tutunuyor. Bu kaza sonrası da suların yükselmesi bekleniyor. Sular yükselmezse kargoların boşatılması aşaması başlayacak. Bu sürecin haftalar sürebileceği de düşünülüyor.