Kapheros Profile picture
12 Apr, 25 tweets, 12 min read
Einstein denilince genellikle ilk akla gelen Özel Görelilik Kuramıdır.
1.Dünya Savaşı'nın en yoğun günlerinde teorisini tamamlayan Einstein, bir türlü gerçek deney ortamında teorisinin ispatını tamamlayamamıştı.
1915'te görelilik teorisini tamamlamasının ardından bile, Almanya'nın dışında tanınmıyordu.
Arthur Stanley Eddington olmasaydı Einstein bu teoriyi doğrulama yolunda zorlanacaktı.
Eddington, görelilik kuramını kanıtlamaya ihtiyaç duyuyordu.
Einstein, ışığın Güneş gibi büyük kütlelerin yakınından geçtiğinde yer çekimi nedeniyle yön değiştirdiğini söylüyordu.
Bu, uzaktaki bir yıldızın ufak oranda yer değiştirmiş gibi görünmesi anlamına geliyordu.
Denklemlere göre sapmanın tam olarak 1.75 saniyelik bir yay olması gerekiyordu.
Bu gözlemin yapılabilmesi için tam Güneş tutulmasının gerekiyordu.
Eddington’a göre Almanya’nın çıkarttığı en önemli bilim insanlarından olan Albert Einstein’ın kuramının
bir İngiliz araştırmacı tarafından kanıtlanması barış zamanı kurulabilecek köprülerden biriydi.
Eddington, 1919 Mayıs'ında meydana gelecek ve güney yarımküreden izlenecek olan tutulmanın bunun için bir fırsat olabileceğini düşündü.
Sir Arthur Stanley Eddington rehberliğindeki bir grup araştırmacı güneş tutulmasını gözlemlemek için Afrika’nın güneyinde doğru yol alırken, Frank Watson Dyson rehberliğindeki bir başka grup ise, Brezilya’ya doğru İngiltere’den yola çıkmışlardı.
29 Mayıs 1919’da 20. yüzyılda gerçekleşecek en uzun süreli tutulma olacaktı.
Bu tarihte, Güneşin arka planında Hyades takım Yıldızı yer almaktaydı.
Tam Güneş tutulması esnasında çekilecek olan ve arka plandaki yıldızları gösterecek kaliteli bir fotoğraf,
aynı bölge için daha önce çekilen veya daha sonra çekilecek fotoğrafla kıyaslandığında, Güneşe yakın bölgedeki yıldızların konumlarında belirlenebilecek sapmalar, bu önermenin ispatı olabilirdi.
İki görüntü arasında 1,7 arksaniyelik fark olmalıydı.
(1 arksaniye 1 derecenin 3600’de biri kadar)

Bu iş için olası olumsuz hava koşulları nedeniyle iki farklı bölgede çekim yapacak, iki ekip hazırlandı. Bir ekip Brezilya’nın yolunu tutarken, diğeri de Afrika’ya doğru yol aldı.
İşleyiş şu şekilde olacaktı; Tutulma sırasında Güneş, Taurus Takımyıldızı’ndaki parlak yıldızlar kümesi olan Hyades'in önünde konumlanacaktı. Böylece, tutulma diskinin yakınındaki birçok yıldız görünür olacaktı.
(Bu, Einstein tarafından tahmin edilen ışık bükülmesinin, Güneş'e yakın gözlemlenen yıldızlarda en büyük etkiyi yaratacağı için önemliydi.)
Yıldızların Güneş'e göre konumları, fotografik plakalar üzerine kaydedilebilir, ölçülebilir ve
sonra yıldızları gösteren referans plakalarla karşılaştırılabilirdi.

Ölçümler yapıldı.
Principe’deki gözlemi yöneten Eddington, defterine şunları yazdı:
“Yağmur öğlen civarı durdu. 1:30 civarında ise ilk defa güneşi görebildik…
Başı ve sonunda şöyle bir bakış ve ortalarda bulut durumunu kontrol etmek için bakmam haricinde tutulmayı göremedim çünkü filmleri değiştirmekle meşguldüm.
On altı fotoğraf çektik.
Güneş net bir şekilde görünse de bulutlar, yıldızların görülmesine engel oldular.
Son birkaç fotoğraftan gelen görüntülerin ihtiyaç duyduğumuz veriyi sağlayacağını umuyorum…”
Eddington, aylar boyunca süren yoğun ölçümler ve hesaplamalardan sonra Brezilya ve Afrika’dan alınan yıldız görüntülerini analiz ederek,
fotoğraflarda belirlenen yıldız pozisyonlarının arasındaki farkları 1,61 ve 1,98 arksaniye olarak açıkladı.
Güneş'e yakın geçen ışığın bükülmesinin doğrulanması, o zamanlarda genel göreliliğin ilk kesin kanıtıydı.
Einstein oturduğu yerden uzayda olup bitenleri
inanılmaz netlik ile tahmin etmişti.
Sonuç olarak İngiliz astrofizikçi Sir Arthur Eddington’ın -Frank Watson Dyson’ın da desteğiyle- 20.yüzyılın başlarında yerçekimi nedeniyle ışığın bükülmesini gözlemsel olarak teyit etmesi,
bugün Einstein’ın teorisinin fiziğin en temel yasalarından birisi olarak anılmasında büyük bir rol oynamıştı.
Bununla birlikte, yıldızlarının iç yapısına ve parlaklıklarına (Eddington sınırına) yönelik çalışmaların gidişatını belirlemesi açısından da
Eddington’ın ismi fizik tarihine altın harflerle yazılacaktı.

Bunun, hayatının en harika anı olduğunu söyleyecekti
"Einstein'ın teorisinin kanıtlandığını ve yeni bilimsel düşüncenin kabul edilmesi gerektiğini biliyordum." - Eddington
Kraliyet Topluluğu'nun başkanı, bunu "insan düşüncesinin en üst düzey başarılarından biri" olarak nitelendirdi.
Times Dergisinin bir sonraki günkü ana manşeti ise "Bilimde Devrim" oldu.
New York Times gazetesi “Einstein’ın Kuramı Kazandı” başlığının altına
“Yıldızlar göründükleri ya da oldukları hesaplanan yerlerde değiller, ama endişe edecek bir durum yok” şeklinde not düştü.
Bilim dünyası sonuçlara olağan şüpheciliği ile yaklaştı.
Eddington’ın ölçümlerini kabullenmek, halen yeni ve birçok araştırmacının tam da anlamadığı
genel görelilik kuramını da kabullenmek demekti.
Fotoğraf kalitesinin idealin altında olması, ölçümlerin gerçekliği ve tutarlılığı ile ilgili kuşku duyulmasına yol açmıştı.
21 Eylül 1922’de Avustralya’da gerçekleşen tutulma sırasında Campbell’in de katılımıyla tekrarlanan ışık
sapması gözlemleri de kuramı destekleyince geniş anlamda bilimsel bir kabul de gerçekleşmiş oldu.
Kuramından son derece emin olan Einstein, açıklanan sonuçlarla ilgili olarak “Peki ya bulgular sizin hesaplarınızla tutmasa ne olacaktı?” sorusuna karşılık olarak
“O zaman Tanrı’ya acırdım. Kuram her halükarda doğru” der.
Eddington, savaşın bitiminden yıllar sonrasına kadar bir araya gelmeseler bile, Einstein'ın en önemli müttefikiydi.

Einstein’ın genel görelilik kuramı, karadeliklerin davranışından gezegen yörüngelerinin hesaplanma­sına,
kütle çekimsel mercek etkisinden Büyük Patlama olayına, karanlık madde ölçümlerinden genişleyen evren modellerine kadar pek çok farklı alanda son de­rece başarılı sonuçlar verdi ve modern fiziğin teme­lini değiştirdi.

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with Kapheros

Kapheros Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @sigaramcamel

13 Apr
"Derginin son sayısı, mahkeme kararı ile toplatıldı. Sıkıyönetim Komutanlığı’nın derginin toplatılması ile ilgisi olmadığı, toplatma kararının doğrudan doğruya nöbetçi sivil mahkeme tarafından verildiği belirlendi!.." Image
21 Temmuz 1981 tarihli Milliyet Gazetesi'nde yer alan bu haberdeki dergi, Oğuz Aral’ın ‘’Gırgır’’ıdır.
Gırgır, 1980’lerde Rus ‘’Krokodil’’ ve Amerikan ‘’Mad’’ dergilerinden sonra dünyanın en çok satan üçüncü dergisi olmuştur. Image
Oğuz Aral, 1936 yılında İstanbul Silivri’de doğmuştur.
İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ni üçüncü sınıfta bırakır.
1950’den sonra döneme damgasını vurmuş Akbaba, Marko Paşa, Dolmuş gibi çeşitli dergi ve gazetelerde karikatür çizer. ImageImage
Read 22 tweets
11 Apr
Alman asıllı Amerikalı dilbilimci ve filolog George Zipf, 1932 yılında yayınladığı “Selected Studies of the Principle of Relative Frequency in Language” başlıklı makalesinde, hangi dilde yazılmış olursa olsun,
belli bir metindeki kelimelerin kullanım sıklığıyla ilgili bir “desenin” bulunduğunu ortaya koydu.

Literatüre Zipf Kanunu olarak giren bu buluş, son derece ilginçti.
Zipf’in bulgularına göre kelimeler kullanım sıklığına göre sıralandıklarında ilk sıradaki kelime,
yani en sık kullanılan kelime, ikinci sıradaki kelimenin iki katı kadar kullanılıyordu.
Başka bir deyişle ikinci sıradaki kelime ilk sıradaki kelimenin yarısı kadar kullanılıyordu.
Üçüncü sıradaki kelime ilk kelimenin üçte biri kadar,
Read 16 tweets
10 Apr
Antikçağ insanları için yalnızca yeryü­zünün değil, gökyüzünün konumu da önemliydi.
Hem ilk gezginlerin yolculuk­larını gerçekleştirmeleri için hem de ta­rımsal döngüler, dini bayramlar gibi özel günlerin hesaplanabilmesi için gökyüzü­nün izlenmesi gerekiyordu.
1900’lerde, bir grup sünger avcısı Yunan adası Antikythera’nın yakınlarında, bir gemi batığı ile karşılaştılar.
Yaklaşık MÖ 50-60 yıllarında batmış bir yük gemisiydi.
Eski bir Roma ticaret gemisi olan batıkta, heykeller ve gümüş paralar gibi pek çok olağan buluntunun yanında,
bir de sıra dışı bir nesne vardı.
Batıktan çıkarılanlar arasındaki en değerli bulgu, içinde tuzlu suyun etkisiyle bozunmuş, ezilerek iç içe geçmiş çarklar bulunan tahta bir kutucuktu.
Yaklaşık bir ayakkabı kutusu büyüklüğündeki bu kutunun içinde,
Read 18 tweets
9 Apr
Kadın bilim insanları yıllar boyunca kendilerini erkek meslektaşlarına kabul ettirememişlerdir.
Onlar bu zorluklara boyun eğmemiş, azimleri ve kararlılığı ile dünya tarihine oturmuşlardır. Image
Kadın olduğu için bilimsel çalışmalarını uzun süre başka isimle yürütmek zorunda kalan Marie-Sophie Germain 1 Nisan 1776′ da Paris’ te doğar.
Zengin bir ailenin kızı olarak dünyaya gelir Image
Sophie Germain 13 yaşındayken, ebeveynleri onu evde tutarak Fransız Devrimi'nin kargaşasından tecrit ederler.

Babasının geniş kütüphanesinden okuyarak sıkıntıyla savaştı.
O yıllarda anlatılan bir hikaye göre, Image
Read 23 tweets
8 Apr
Yüzyıllar önce Dünya’nın kendi etrafında dönüp dönmediği, ayrıca Dünya’nın mı Güneş’in etrafında yoksa Güneş’in mi Dünya’nın etrafında dolandığı bilim insanları arasındaki en hararetli tartışma konularından biriydi.
Galileo Galilei’nin “Dünya dönüyor” dediği için yargılandığı bilinir. Müslüman bilim insanlarının da 10. yüzyıldan itibaren Dünya’nın döndüğünü iddia ettiklerine dair yazılı kaynaklar mevcut. Başta el-Biruni ve el-Siczi ürettikleri usturlap ile,
sonrasında ise el-Tusi ve Ali Kuşçu gökyüzü gözlemleri ile Dünya’nın döndüğünü öne sürdü.

19. yüzyılın ortalarında, Fransız fizikçi Leon Foucault, Dünya'nın kendi ekseni etrafında döndüğünü ilk kez, kesin bir biçimde kanıtladı.
Read 18 tweets
7 Apr
Bir astronom, matematikçi ve dil bilimci.
Çalışmaları ile başta Kopernik olmak üzere kendisinden sonra gelen birçok bilim insanını etkilemiştir.
Şu anda Özbekistan sınırları içerisinde yer alan Semerkand şehrinde dünyaya gelmiştir.
Ali Kuşçu, babası, Timurlular Devleti’nin Hükümdarı Uluğ Bey’in doğancıbaşısı olduğu için ona “Kuşçu” lakabı verildi ve tarihe bu isimle geçti.

Küçük yaştan itibaren matematik ve astronomiye ilgi duyan Ali Kuşçu, devrin en büyük alimleri olan Bursalı Kadızade Rumi,
Gıyaseddin Cemşid ve Muinuddin Kaşi’den matematik ve astronomi dersleri aldı. Daha sonra bilgisini artırmak için Kirman’a gitti.
Eğitimini Semerkant ve Kirman’da tamamladı.
Uluğ Bey’in yardımcısı oldu.
Read 17 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Too expensive? Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal Become our Patreon

Thank you for your support!

Follow Us on Twitter!