1) Ahmet Yasin Filistin'de doğdu. Genç yaşta kaza geçirip tüm vücudu felç oldu. Yılmadı ilim öğrendi, mücadele etti. Halkına anlattı, uyandırdı. Daha sonra HAMAS'ı kurdu. Filistin'de her yere yayıldı, İsrail'in başına bela oldu. Felçli bir adam ne yapar demeyin. Çok şey yaptı.
2) HAMAS gençleri ilimle, şuurla eğitmeye başladı. İsrail engellemek için elinden geleni yaptı. Faaliyet yer altında devam etti. Ahmet Yasin'i sürekli tutuklayıp işkence, şantaj yapıp bıraktılar. Felçli bedeni ile davadan asla vazgeçmedi. Sağlam vücudu olan bizler ne yapıyoruz?
3) İsrail Ahmet Yasin'i öldürmek için plan yaptı. 2004 yılında sabah namazı camiden çıkıp tekerlekli sandalyesi ile evine götürülürken helikopterden atılan bomba ile şehit edildi. Vücudu parçalandı. Hayatı ilim, hicret, cihad ve şahadet oldu. Filistinli gençler için büyük öncü.
4) Tekerlekli sandalyede, felçli bir beden. Lakin büyük bir aksiyon. Ahmet Yasin'den sonra HAMAS eğitime, örgütlenmeye, yayılmaya hızla devam etti. İsrail'in korkulu rüyası. İsrail HAMAS sebebi ile karadan direk saldıramıyor, uçaktan bombalıyor. Karadan gelseler yok olurlar.
5) Birgün Ahmet Yasin'in fotoğrafını çekmek istediler. Ayaklarını üst üste attırdı çekildi. Yıllar sonra felçli halde neden ayak ayak üstüne attırdığı soruldu. Cevap olarak "Çünkü fotoğrafı çeken İsrail askeriydi" dedi. Asla korkak durmadı karşılarında. Fotoğraf çekilirken bile.
6) 2006 yılında Filistin'de yapılan seçimleri HAMAS farkla kazandı. Lakin ABD, İsrail ve Avrupa devletleri seçimi tanımadı. Tehdit ettiler. İsrail bombaladı.HAMAS'ı terör örgütü ilan edip üstüne gittiler. Felçli bir Müslümanın başlattığı hareket İsrail'e bela olmaya devam edecek.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
1) 20'li yaşlar diye akım başlattılar. Herkes uydu. İnsanların geçmiş ve şimdiki yüzlerini ortaya koymaya teşvik eden bu tip akımlar proje olabilir. İnsan Genom Projesi kapsamında farklı ülkelerden 100 milyona yakın insanın geçmiş ve şimdiki halini veriye kaydedip inceleyecekler.
2) İnsan Genom Projesi küreselcilerin başlattığı bir proje. Binden fazla bilim adamı çalışıyor. İnsan genetiğini tamamen çözüp yeniden insan tasarlamayı planlıyorlar. Bunun için zaman içinde insanda oluşan değişimi gözlemlemek için geçmiş ve şimdiki fotoğraflarına da bakıyorlar.
3) Milyonlarca insandan tek tek fotoğraf toplayamazlar. Ama sosyal medya aracılığı ile bir akım ve moda başlatarak herkesin gönüllü paylaşmasını sağlıyorlar. Net görüntü olan fotoğrafları bir datada toplanıp tek tek gözleniyor, insandaki değişimin raporlanmasına katkı sağlıyor.
1) Türkiye'de bir akıl ŞERİAT deyince sadece "çarşaf, el kesme, sakal, cübbe" gibi dar bir kalıbın anlaşılmasını sağlamış. Bu algıya kapılanlar da daha şeriat kelimesinin kök anlamını bile bilmeyecek bir cahillikle saldırmıştır. Köküne girmeyelim. Peki ŞERİAT tam olarak nedir?
2) Şeriat adalettir.
Kul hakkına dikkat etmektir.
Elbiseyi, vücudu temiz tutmaktır.
Büyüklere saygıdır.
Küçükleri sevindirmektir.
Hırsızlıktan uzak durmaktır.
İnsanlara faydalı olmaktır.
Vatanın faydası için çalışmaktır.
Faiz düzenini engellemektir.
Adil ekonomik düzendir.
3) İşçinin hakkını vermektir.
İftira ve yalandan uzak durmaktır.
Ana babaya bakmak.
Akrabayı gözetmek.
Hayvanları korumak.
Aç ve yoksullara yardımdır.
Sömürgeci zenginleri engellemektir.
İnsanların güvenliğini sağlamaktır.
Kadınların iffet ve namusunu korumak.
İsrafı önlemektir.
1) PKK ve ASALA, 1982'de Lübnan’da bir araya gelerek bildiri yayınlayıp Türkiye’ye karşı birlik yaptılar. İki terör örgütü Güneydoğu Anadolu'da "Ermeni-Kürt Federe Devleti" kurma kararı aldı. Hem Türkiye hem Azerbaycan'da katliam ve eylemler yaptılar. Anlaşma halâ devam ediyor.
2) Abdullah Öcalan, Ermeni Yazarlar Birliği tarafından ”Büyük Ermenistan hayali fikrine katkılarından dolayı” birliğin onur üyeliğine seçildi. Daha sonra "Ermeni halk hareketi" bünyesinde bir ”Kürdistan” komitesi oluşturuldu. Hala PKK-ASALA ortak eyleme devam ediyor.
3) Ermeni çeteler 1915'te Van merkezi basıp istisnasız tüm Müslümanları öldürdüler. Öyle ki Rus ordusu Van'a girince bir tek Müslüman kalmadığını görünce şaştılar. On binlerce Kürdün işkenceye uğramış cesetleri yerlerde yatıyordu. Sağ kalan Kürtler çok üzülmüştü.
1) Et yiyen insanlar ve toplumlar direnişçi, saldırgan ve zaptedilemez olur. Emperyalist devletler ve küresel güçler et ile beslenen insanların çok olduğu yerleri işgal edince hep büyük direniş ile karşılaştılar. Bu sebeple "uysal insan" için etsiz toplum planı geliştirdiler.
2) Et ile beslenmeyen insan ve toplumlar git gide uysal, yumuşak, baş kaldıramaz, isyan edemez, direnemez hale gelir. Tam da küresel gücün istediği insan tipi. Bu sebeple vejeteryanlığı teşvik edip vegan bir toplum oluşturma projesi başlattılar. Makarna ve yapay gıda toplumu.
3) Hayvan eti yemenin ne kadar gericilik, tiksinç ve vahşilik olduğu küresel medya ve görevli lobiler tarafından hızla yayılmaya başlandı. En büyük baskı da kurban kesen Müslümanlara. Kurban Bayramında hayvan kesip yiyen Müslümanlar hep direnişçi, sağlam kalmıştır. Bu hikmeti.
1) Turgut Özal oğluna "İstanbul baronluğunu bitirmeden bu ülke bağımsız olmaz" demişti.
Oğlu "bunlar kim" demişti.
Özal "5 aile Türkiye'yi boğazdan yönetir" demişti.
Türkiye'deki tüm asker, amiral ve vatandaş boğazlar konusunda bunlara savaş açmalı. Gerisi hikaye şov kandırmaca!
2) Bu boğazdaki aileler finanstan medyaya, eğitimden hukuka, sanattan müziğe, gıdadan sağlığa kadar Türkiye'nin emperyalist devletlerin kontrolünde durmasını sağlar. Bu ailelerin isimleri belli. Özal ve diğer hükümetler dahil bunlarla mücadele etmedi. Amiral generaller de etmedi.
3) Montrö ve boğaz konusunda haklı veya haksız bildiri yayınlayan amiraller aynı bildiriyi Türkiye'yi her alanda Batılı emperyalist devletlerin kontrolünde tutan "boğazın sakinleri" için de yayınlamalı. Boğazla ilgili asıl tehlike bu.Yoklar!Gerçekçi olun. Yoksa hiçbir değeri yok.
1) Asıl sorunu anlatan yok. Kurtuluş Savaşında yetişmiş çok insanımızı kaybettik. Ekonomi sıfıra indi.Adam olmadığı için yerine mübadele ile Yunanistan'dan gelen eğitimli, dil bilen, ticaretten, paradan anlayan Sabetayistler getirildi. Bakanlıklara doldular.
2) Türk İstiklal Harbi’nden sonra sanayi ve ticaret boşluğunun yanında, aydın ve okumuş kesimimizin cephelerde kırılması sebebiyle bir “bürokrasi boşluğu” doğmuş, memur yapacak adam sıkıntısı ortaya çıkmıştı. İşte bu boşluğu Selanik’ten gelen eğitimli Yahudiler doldurdu.
3) Hatta devrin başbakanı İsmet
İnönü’nün meşhur bir sözü vardı: “Ankara garında bekler, İstanbul’dan gelen trenden inen her kravatlıyı yakalar, Dışişlerine memur yapardık.” Bir de içeride yaşayanlar vardı. Dönmelerin, Dışişleri Bakanlığına hâkim olmaları bundan kaynaklanacaktı.