Temelleri 1879’da Lord Kelvin tarafından atılan atomik saatler artık hayatımızda yer almaya başladı. Temelleri 1879’da atılmasına rağmen, ilk atom saati 1949'da U.S National Bureau of Standards, NBS’de yapıldı.
İlk isabetli atom saati ise, sezyum-133 atomunun rezonans ölçümüyle 1955 yılında İngiltere Ulusal Fizik Laboratuvarı'nda, Louis Essen tarafından yapıldı.
Atom saatinin geliştirilmesiyle artık zaman akışının neredeyse tam anlamıyla doğru ölçülebilmesi sağlanmış oldu. Çünkü, atomların rezonans frekanslarını sayarak zamanı ölçen atom saatinin 3 milyon yılda 1 saniye hata yapma ihtimali yalnızca %22,522.
Atom saatinin bu kadar yanlışsız olması ise, atomların oldukça tutarlı frekanslarda rezonans üretmelerinden kaynaklanıyor. Eğer bir sezyum atomunu alır ve rezonans üretmesini sağlarsanız, bu atom herhangi başka bir sezyum atomu ile tam olarak aynı frekansta rezonans üretecektir.
Sezyum-133 saniyede 9,192,631,770 dönüş sayısına sahiptir. Bu kesinlik kuartz saatlerden oldukça farklıdır. Çünkü, kuartz kristali el yapımı olduğundan yine bir salınım frekansı standartını temel alır ve atomik saatler kadar kesinliği yoktur.
Ayrıca, kuartz salınımları sıcaklık gibi dış etkenlerden etkilenerek değişebilir. Fakat, sezyum-133 her ne olursa olsun aynı bilinen frekansta salınımını gerçekleştirir. Bu sebeple atomik saatlerin kesinliği oldukça fazladır.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
III. Murat 1595’de öldü. Ayasofya Camisi avlusundaki türbede 54 kişi yatmaktadır. Bunlardan 20’si oğlu, 23’ü kızıdır. Türbede yatan oğulların yaşı küçüktür, hatta altı aylık olanları bile vardır ama hepsinin ölüm tarihi 1595’tir.
Peki 1595’de ne oldu?..
Saraya kıran mı girdi?..
Hayır, salgın da olmadı, kıran da…
III. Murat öldükten sonra oğlu III. Mehmet tahta çıktı ve ilk işi de kardeşlerinin hepsini boğdurmak oldu.
Babasının tabutu saraydan çıkarken gerisinden 39 tabut daha geliyordu.
III. Mehmet, 19 erkek kardeşini ve 20 kız kardeşini öldürtmüştü!
Bununla yetinmemiş babasının gebe eşlerini öldürtmüş ve ergenlik çağındaki iki kardeşinden gebe kalmış yedi cariyeyi denize attırmıştı.
Güney Afrika Cumhuriyeti'nin Johannesburg kentinde bulunan Witwatersrand Üniversitesi'nin Yüksek Enerji Fiziği (HEP) Grubu bilimcileri, evrendeki karanlık maddenin anlaşılmasına yardımcı olabilecek yeni bir bozonun varlığını ortaya attı: Madala bozonu.
CERN'de 2012 yılında Higgs bozonunun keşfini ve incelenmesini sağlayan bir dizi deneyden elde edilen veriyi kullanan ekip, Madala hipotezi adını verdikleri bir varsayıma ulaştı. Buna göre tanımladıkları bozona da Madala bozonu adını verdiler.
Deney, Büyük Hadron Çarpıştırıcısı'nın (LHC) 2,5 yıllık tatilinin ardından, 2015 ve 2016 yıllarında yinelendi. 2016 deneylerinden raporlanan LHC verileri, Madala hipotezinin ilk tetikleyicisi olan verileri destekliyor.
Odysseus orduya dahil olduktan sonra kendisine savaşmaktan kaçan ve saklanan Akhilleus'u arama görevi verilir. Yanına birkaç kişi alarak, Akhilleus'un saklanabileceği düşünülen yerleri ziyaret eder.
Bu sırada Akhilleus, İskiri adasında Lykomedes'in sarayında genç bir kız kılığında saklanmaktadır...
Çünkü Tanrıça annesi Thetis O'nu kaybetmekten deli gibi korkuyordu. Yarı Tanrı Kral Peleus'tan doğurduğu Akhilleus'u ölümsüz kılmak için uğraşırken neredeyse delirmişti.
Akhilleus'un da bu yüzden başına gelmeyen kalmamıştı. Henüz bebekken O'nun ölüm tohumlarını yok etmek için ateşte bile yakmıştı. En sonunda kahinlerin verdiği akılla Akhilleus'u ölüler diyarının Styks ırmağına batırıp çıkarmıştı. İçi rahat etmiş miydi? Tabi ki hayır.
KUANTUM FİZİĞİNE GÖRE GERÇEKLİK "NESNEL" OLMAYABİLİR
Yeni bir kuantum fiziği deneyi, akıl bulandıran bir iddiaya yeni bir kanıt sağladı: Doğru koşullar altında aynı olayı gözlemleyen iki kişi, iki farklı olayın gerçekleştiğini görebilir ve bunların her ikisi de gerçek olabilir.
ArXiv’de yayımlanan araştırmada, Heriot-Watt Üniversitesi’nden fizikçiler ilk defa, klasik bir kuantum fiziği düşünce deneyini gerçekleştirerek iki farklı kişinin farklı gerçeklikler deneyimleyebileceğini gösterdiler.
Deney, iki kişinin tek bir fotonu gözlemlemesini içeriyor. Foton, ışığın farklı koşullarda ya bir parçacık, ya da dalga gibi davranabildiği ölçülebilir en küçük birimidir. Foton bu durumlardan birinde bulunabilir fakat hangi durumda olduğu ölçülene kadar
GÜNEŞ SİSTEMİ İÇİNDE YENİ BİR ASTEROİD GÜZERGAHI KEŞFEDİLDİ..
UC San Diego araştırmacıları, Güneş Sistemi içinde daha önce bilinenden çok daha hızlı hareket etme imkanı veren yeni bir süper 'otoban' keşfetti.
Bunu birden fazla şehir merkezini birbirine bağlayan geniş çevre yollarının veya otobanların kesişimleri ve birleşmesinden oluşan otoban ağı gibi düşünebiliriz.
Güneş Sistemi dahilindeki gezegenlerin aralarında ve asteroid kuşaklarını da birbirine bağlayarak sürekliliğini sağlayan bu ağın, sistem içindeki kütleçekiminin ve konumlanmaların bir sonucu olarak ortaya çıktığı düşünülüyor ve şimdiye kadar sanılandan çok daha hızlı biçimde,
Oscar Wilde "Herkes Öldürür Sevdiğini" şiiri ve pek bilinmeyen hikayesi
"Kulak verin sözlerime iyice,
Herkes öldürebilir sevdiğini
Kimi bir bakışıyla yapar bunu,
Kimi dalkavukça sözlerle,
Korkaklar öpücük ile öldürür,
Yürekliler kılıç darbeleriyle!"
Bu şiirle ilgili bilinmesi gereken birkaç unsur vardır. Birincisi, bu şiir Oscar Wilde'a aittir. Orijinal adı, "The Ballad of Reading Gaol"dür ve şiirin bilinen en ünlü üç kıtası, tümünün üçte biri kadar yoktur. Şiirin Türkçeye çevirisini, Özdemir Asaf yapmıştır.
En önemlisi de, Oscar Wilde mezarından çıkıp Türkiye'ye gelse bile, kendi şiirini Tuncel Kurtiz kadar iyi okuyamaz.
Aynı zamanda şiirin hikayesini anlatan bir Türkçe kaynak yoktur, varsa da ben bulamadım. İşte bugün, bu şiirin gerçek hikayesini anlatacağız.