HER KİLOMETRESİNDE BİR DESTAN YAZILDI; İSTİKLÂL YOLU
Mustafa Kemâl Atatürk, yol arkadaşlarıyla 1919 yılında Türk milletinin kaderini değiştirecek bir mücadeleye girişti;

"Milli Mücadele "
O, Türk ulusunu sonsuza kadar yaşatmanın yolunun “İstiklal Mücadelesi” ile mümkün olacağına inanıyordu çünkü.
Arkadaşları ile birlikte emperyalist güçlerin tahmin dahi edemeyeceği bir kurtuluş kuruluş kavgası başlattı.
Kutsal bir kavgaydı bu!
Anadolu topraklarında da işgale uğramamış bölgeler arıyordu "Eşsiz Önder".
Buldu da!
İşte bunlardan biri de Kastamonu ve çevresiydi.
Anadolu’nun dışarıyla deniz yolu bağlantısının kurulduğu tek yerdi Kastamonu'ya bağlı İnebolu Limanı!..
***

Millî Mücadele’nin olumlu sonuç vermesi İnebolu Limanı’ndan gelecek mühimmata bağlıydı.
Bu nedenle İnebolu-Ankara arasındaki bu yol Kurtuluş Savaşı için son derece önemliydi.
O dönemde güvenliği sebebiyle tercih edilen bu yol, aslında yağışlı havalarda çamurla kaplanan son derece bakımsız eski bir kervan yoluydu da!..
***

Adım adım bağımsızlığa giden yoldur
"İstiklal Yolu".

Milli Mücadele sürecinde stratejik öneme haizdir.
Dünya Savaşı'nda Anadolu'nun "işgale uğramamış tek bölgesi" Karadeniz'di, dışarı ile bağlantı kurulabilecek tek limanı ise "İnebolu Limanı''ydı.
Bu nedenle Milli Mücadele'ye katılanlar önce İnebolu'ya geliyor; buradan Ankara'ya geçiyordu.
Bu rota;
zaman içinde
"İstiklâl Yolu" olarak anılmaya başlandı.
***

"İstiklal Yolu",
Milli Mücadele'nin kazanılmasının önemli detaylarından biriydi.
Toplam 105 km uzunluğundaki güzergah, limana gelen silahların Anadolu'nun içlerine -sorunsuz- ulaşmasını sağlıyordu.
Mustafa Kemal Paşa'nın "Gözüm Sakarya'da, Dumlupınar'da, kulağım ise İnebolu'da" sözleri, bu yolun Kurtuluş Savaşı için ne kadar önemli olduğunun en büyük kanıtıdır.
"İstiklal Yolu",
İnebolu sahilinden başlıyordu.
Silahlar sahilde kağnılara yükleniyor, kağnıların yetersiz kaldığı zamanlarda ise kadın, erkek, çocuk demeden herkes taşıyabildiği cephaneyi sırtlıyor ve yollara düşüyordu.
Küre, Seydiler'den geçen yol; Kastamonu'ya ulaşıyordu.
Silahlar ve cephane, daha sonra Çankırı üzerinden Ankara'ya gönderiliyordu. Kurtuluşun simgesi "kağnı" da Milli Mücadele'nin ardından "İstiklal Madalyası"nda yerini almıştır...
"İstiklâl Yolu"nun kadın kahramanlarıdır Şerife Bacı ve Halime Çavuş.
Şerife Bacı, cephanelikleri tipiden korumak için siper etmiştir kendini.
1921 yılının ilk aylarında, İnebolu'dan aldığı cephaneleri Kastamonu'ya götürmek için yola çıkmış, çetin kış şartları sırasında kağnı kolunu kaybetmiştir.
Yine de bırakmamıştır mücadelesini.
Kastamonu Kışlası yakınlarına kadar cephaneyi taşımış, sonra donarak şehit olmuştur...
Halime Çavuş, erkek kılığına girerek cephede savaşandır ve ölene kadar da üniformasını çıkarmamıştır.
9 Haziran 1921 tarihinde, Yunan savaş gemilerinin İnebolu'yu bombardımanında ayağından yaralanmıştır. Savaştan sonra, Mustafa Kemal Atatürk tarafından Ankara'ya çağrılarak onbaşılık ve İstiklal Madalyası ile ödüllendirilmiştir.
Bir Hamamcı Kadı Salih Reis vardır.
Ondan da söz edelim.

Kayıklar, açıkta demirlemiş gemilerden cephane yüklü sandıkları kıyıya getirmiş, ahali de kayıklardan sandıkları alarak depoya taşımaktadır.
70 yaşlarındaki Salih Reis, o sırada bir top mermisini omuzlar.
Kastamonu Bölgesi Komutanı Muhittin Paşa da Kadı Salih Reis'i izliyordur.
Yardım etmek amacıyla yanına gider ve "Dede, ver de ben taşıyayım" der.
Salih Reis başını bile kaldırmadan şu cevabı verir:

"Bana yardımı bırak, düşman gemileri geliyor.
Git bir sandık cephane de sen omuzla."
"İstiklal Yolu" edebiyatımıza da yansımıştır.
Tuana Yağan, Milli Mücadele’ye fiziken olmasa bile elinden geldiğince destek veren yazarların gazetecilerin de olduğunu yazar.
Örneğin, birçok edebiyatçı "İstiklal Yolu" boyunca seyahat edip Milli Mücadele’ye dair gözlemlediklerini eserlerine yansıtmışlardır. Bu eserler Milli Mücadele ile ilgili bilgi için en güvenilir kaynaklardandır. Bu yazarların başında Yakup Kadri Karaosmanoğlu gelir.
Yakup Kadri izlenimlerini hem anı hem de romanlarında aktarmıştır.

Yakup Kadri’nin dışında Ruşen Eşref Ünaydın, Aka Gündüz gibi yazarlar da eserlerinde Milli Mücadele’ye yer vermişlerdir.
Edebiyatçıların yanı sıra bazı gazeteciler de Milli Mücadele’yi kayıt altına almışlardır. Kayıt almanın dışında gazetelerin bir katkısı daha olmuştur ki; bu da Milli Mücadele için halkın örgütlenmesini sağlamaktır.
Bu gazetelerin en önemlilerinden biri de “Açıksöz” gazetesidir.
"Dünya Şairi" Kurtuluş Savaşı'mızı destanlaştıran tek ozanımız Nâzım Hikmet'in "İnebolu Şiiri"yle yazıyı bitirelim.

İki arkadaş tuttuk dağlara giden yolu,
Öyle yükselmişiz ki, sahilde İnebolu
İnce sokaklarıyla ufaldıkça ufaldı.
Minareler bir çizgi, camiler nokta kaldı.
Evleri birbirine giren şehri içinde
Ufuklar genişledi önümüzde git gide;
Denizi kucaklayan iki açık kol oldu.
Rüzgar esti denizin suları yol yol oldu.
Yığılmıştı yollara yığınla yaprak;
Yaprakların üstünde sendeleyip kayarak
Dağın son kayasının dibine varabildik.
Bu tepede bu kaya mağrur bir baş gibi dik!
Çıkıp onun üstünden bakabilirsek eğer,
Güzel İç Anadolu görünecekti bize.
Bunu nakşetmek için bir anda kalbimize
Son adımı atmadan gözümüzü kapadık.
Gözümüz açılınca karşımızdaydı artık
Sisli vadileriyle rüyalı Anadolu.
Görüyorduk uzaktan dereye inen yolu;
Sağ yanında bir çayır, solda çam ağaçları.
O kadar yakın ki dağların yamaçları
Dereye düşen bahar bir daha çıkamamış."
(Yararlanılan Kaynak: Yıldırım Güngör, Atlas Tarih, Ekim-Kasım 2019, s: 8-9)

Atilla Köprülüoğlu

Bu içerik Dokuz Eylül Gazetesi'nden alıntılanmıştır. dokuzeylul.com/her-kilometres…

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with Ahmet

Ahmet Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @Antikor38Junior

8 Sep
Korkmaya Devam Edin! Çünkü ‘ATATÜRK Biziz!’

‘Benim naçiz vücudum birgün elbet toprak olacaktır! Ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır!’
Böyle demişti. Çevresine ve tüm vatana sızmış solucanların O’nun ölümünden sonra hızla faaliyete devam edeceklerini biliyordu.. Aynı zamanda bu milletin azmine ve İRADESİNE sonuna kadar inanıyordu.
Bugünküne çok benzer şartların içinden geçmiş, hıyanetin her çeşidiyle yüzyüze gelmişti..

Anadolu fiilen işgâl edilirken, aynı zamanda çeşitli ‘cemiyetler’ vasıtasıyla içten çökertme operasyonu da devreye girmişti.
Read 26 tweets
7 Sep
ATATÜRK'ÜN KENDİ EL YAZISIYLA HÜRRİYET ve İNSAN TANIMI - (27.1.1930 Pazar ertesi)

"Hürriyet insanın düşündüğünü ve dilediğini başka birinin tesir ve müdahelesi olmaksızın mutlak olarak yapabilmesidir. Bu tarif hürriyet kelimesinin en geniş manasıdır.
İnsanlar bu manada hürriyete hiçbir zaman sahip olamamışlardır ve olamazlar.

Çünkü malümdur ki insan tabiatın mahlukudur. Tabiatın kendisi dahi mutlak hür değildir, kainatın kanunlarına tabidir.
Bir sebeple insan ilk önce tabiat içinde, tabiatın kanunlarına, şartlarına, sebeplerine, amillerine bağlıdır.

Mesela dünyaya gelmek veya gelmemek insanın elinde olmamıştır ve değildir.
Read 18 tweets
6 Sep
DEVLET ADAMI ATATÜRK

Liderler vardır, çağlarının eğilimlerini sezerler, toplumların o dönemdeki arzularının gerçekleşmesi için toplumla bütünleşirler. Gayretleri ufuklarda görülebilen hedefler içindir. Image
Liderler vardır, nazarları ufukların çok ötesine taşar. Görülebilenle, olabilenle yetinmezler. Olması gerekeni sezerler. Toplumları kişiliklerinden kaynaklanan cazibe ile ufukların çok ötesindeki hedeflere doğru koştururlar.
Etkileri milletleri, çağları aşar, bütün insanlığı içine alan coğrafi ve tarihî bir genişlik ve derinlik kazanır.

Atatürk ikinci tip bir devlet adamı idi.

Çoklarının herşeyin bittiğini sandığı, ümitsizlik selinde boğulmak üzere olduğu bir dönemde o, çağları aşan bir sezişle,
Read 33 tweets
1 Sep
ATATÜRK’ÜN SİVİL GİYSİLERİ Image
Mustafa Kemal Atatürk çocukluğundan itibaren temizliğe ve iyi giyinmeye meraklıydı; bazı sıcak günlerde iki, üç defa banyo yaptığı olurdu. Harp esnasında en sıkışık cephelerde bile ne yapıp yapmış, mutlaka her gün banyo yapabilecek bir yer sağlamıştır.(1)
Hatıralarında Şemsi Efendi Okulunda giyilen şalvar ve bele sarılan kuşağın onu çok sinir ettiğini söylemiş, askerî üniforma giymenin hayatının dönüm noktası olduğunu ifade etmiştir. (2)
Read 30 tweets
1 Sep
TÜRK ASKERİ TARİHİNİN EN BÜYÜK EMRİ.

Mustafa Kemal Paşa’nın, askerlik tarihimizin en önemli emri olan “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz. İleri!” emrinin yazılı olmadığını, sözlü olarak verdiğini düşünürüz. Image
Paşa bu emrini, 30 Ağustos 1922 Dumlupınar Meydan Muharebesi sonucunda  kazanılan büyük zaferin ardından, 1 Eylül 1922 günü yazılı olarak vermiştir.
Yazılı emrin gecikme ile ulaşabileceği düşüncesiyle bu emir, ayrıca tüm birliklere sahra telefonları ile de ulaştırılmıştı.
Read 18 tweets
1 Sep
AYDINLANMANIN  TEK ARACININ  KİTAP OLDUĞUNU ANLATAN ATATÜRK!
Mustafa Kemal Atatürk, seyahatlerinde okumak istediği kitapları da yanında götürürdü...
Ankara’da, İstanbul yolculuğuna hazırlanırken, kütüphanecisi Nuri Ulusu’nun taşınmaları için kitaplarını koyduğu kutuları beğenmez... Ve kütüphaneden dışarı çıkarak, elinde bir mermi sandığıyla geri gelir...
Read 10 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Too expensive? Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal Become our Patreon

Thank you for your support!

Follow Us on Twitter!

:(