DEVLET ADAMI ATATÜRK

Liderler vardır, çağlarının eğilimlerini sezerler, toplumların o dönemdeki arzularının gerçekleşmesi için toplumla bütünleşirler. Gayretleri ufuklarda görülebilen hedefler içindir. Image
Liderler vardır, nazarları ufukların çok ötesine taşar. Görülebilenle, olabilenle yetinmezler. Olması gerekeni sezerler. Toplumları kişiliklerinden kaynaklanan cazibe ile ufukların çok ötesindeki hedeflere doğru koştururlar.
Etkileri milletleri, çağları aşar, bütün insanlığı içine alan coğrafi ve tarihî bir genişlik ve derinlik kazanır.

Atatürk ikinci tip bir devlet adamı idi.

Çoklarının herşeyin bittiğini sandığı, ümitsizlik selinde boğulmak üzere olduğu bir dönemde o, çağları aşan bir sezişle,
bütün mazlum milletlere seslendi. Onun (Ya İstiklâl Ya Ölüm) diye adlandırdığı davası, kısa zamanda ülke sınırlarını aşmış, bütün mazlum milletlerde istiklal aşkını uyandırmıştır.

Sürekli savaşlarla bütün kaynakları tüketilmiş, silahları elinden alınmış,
yurdu yer yer işgal edilmiş bir milleti "Bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili” olan düşmanlara karşı savaşa sürmek ve başarı kazanmak, birçokları tarafından sonucu önceden belli bir macera olarak görülmüştü.
Halbuki, milletinin bütün meziyetlerini savaş alanlarında yakından tanımış bulunan, çeşitli düşman güçleri tam bir realistlikle değerlendiren Atatürk'ün kararı, inançlı ve dâhi bir devlet adamının kararı idi.
Bu kararın temel felsefesini o, "Türk İstikbalinin Evlatlarına” hitabında şöyle açıklamaktadır:

"Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin.
Bu imkân ve şerait çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş,
bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler.
Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini müstevlilerin siyasî emelleri ile tevhit edebilirler. Millet fakrü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk İstikbalinin evlâdı! İşte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”
Bu düşünce ve davranış, Atatürk inkılaplarının da temeli olmuş, onu daima başarıya götürmüştür.

İstiklâl ve cumhuriyetin ancak çağdaşlaşma ile yaşayabileceğini çok iyi  bilen Atatürk, milletini “muasır medeniyet seviyesine” yükseltmek için,
bazılarının Kemalizm olarak adlandırdıkları inkılâpları başlattı. Toplumun gelişmesini ve ilerlemesini önleyen bütün bağları kopardı, bütün engelleri yıktı. Burada onun devlet adamlığı dehasını bir kez daha görüyoruz.
İnkılaplarını gerçekleştirirken, değişmesi gerekenleri değiştirecek cesareti, korunması gerekenleri koruyacak gücü daima bulabilmiştir. O, sistemini hayaller üzerine değil, gerçekler üzerine kurmuştur.
Atatürkçülüğün çağdaşları olan Nazizm ve Faşizm arkalarında milletleri için ıstırap ve felâket bırakırken, Atatürk'ün bir imparatorluğun harabeleri üzerinde, uygar, çağcıl ve dinamik bir devlet oluşturmasının sırrı burada aranmalıdır.
O, Türkiye Cumhuriyetini sağlam, gerçekçi ve evrensel temeller üzerine oturtmuştur.

Bu temelleri ana hatları ile olsun incelemekte faydalar vardır:

Gelişmekte olan bütün milletlere ilham kaynağı olmakta devam eden Atatürk inkılaplarının, diğer bir deyimle Atatürk Yolunun,
temelinde bilimsellik vardır. Atatürk Yolunu bilimden uzaklaştırmak, katı kalıplar içinde dondurmak, bir "Atatürk Skolâstiği” oluşturmak, onun tarihî kişiliği ile de, düşünce sistemi ile de bağdaştırılamaz.
"Hayatta En Hakikî Mürşit  İlimdir” sözü, Atatürkçü düşünce ve davranışın temel ilkesidir.

Atatürk Yolunu oluşturan temel ilkelerden bir de Lâik Cumhuriyet ilkesidir. Bağımsızlık ve millî egemenlik genç cumhuriyetin karakteri olmuş,  daima titizlikle korunmuştur.
Kişi ya da zümre egemenliği, düşünce ve davranışta asla yer bulamamıştır. Politikayı dinin, dini politikanın etkisi dışında tutan, fertlere mutlak bir vicdan özgürlüğü sağlayan lâiklik hiç şüphesiz geniş bir tolerans atmosferi içinde gelişebilir.
Toplumda lâik düzenin yerleşmesi, fertlerde tolerans duygusunun gelişmesine bağlıdır. Fertleri hoşgörüden yoksun bir toplumda lâik bir düzenin yerleşmesi epeyce zordur. Bu sebeple, hoşgörü sahibi yurtdaşlar yetiştirmek, eğitim   sistemimizin amaçlarından biri olmalıdır.
Türk Milletine mensup olma şuuruna ve ona hizmet etme aşkına dayanan Türk Milliyetçiliği, Atatürk Yolunun meşalesidir. Atatürk'ün milliyetçilik anlayışı, milletimizi insanlık âleminin eşit haklara sahip şerefli şerefli bir üyesi olarak daima yüceltmeyi amaçlar.
Atatürk Milliyetçiliği, halkçı bir milliyetçiliktir. Onun milliyetçiliğinde şövenlik veya ırkçılık, lâikliğinde dinsizlik ya da din düşmanlığı, ilimciliğinde ruhsuzluk arayanlar boşuna yorulurlar. ATATÜRK DİNE DEĞİL, DİN SÖMÜRÜSÜNE KARŞI İDİ.
Atatürk Yolunu evrenselleştiren ilkelerden biri "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” İlkesidir. İnsanlığın ancak barış içinde mutlu olabileceğini, muharebe meydanlarının muzaffer komutanı Mustafa Kemal’den daha iyi hiçbir kimse bilemezdi.
Bu sebeple Yurtta sulh, cihanda sulh ilkesi ile elini bütün cihana uzattı. Hayatı boyunca dünya barışı için çalıştı.

Atatürk'ün barışçılığı insan sevgisinden kaynaklanıyordu. O, barışın ancak bütün insanlığı,
hatta canlı ve cansız bütün âlemi içine alan bir sevgi atmosferi içinde doğacağını ve gelişeceğini çok iyi biliyordu. Ölümünde kendisi için söylenen “İnsanlık İdealinin Aşık ve Mümtaz Siması” sözü onun insanlık sevgisinin veciz bir ifadesidir.
Atatürk'ü evrenselleştiren, onu çağının üstüne çıkaran bu konuyu biraz daha derinleştirmekte faydalar vardır. Gerçekten, sevginin bulunduğu yerde barış, barışın bulunduğu yerde huzur ve mutluluk vardır.
Basit bir gözlemle dahi, kâinatın nizamını iki büyük gücün sağladığı anlaşılır. Cansız âlemde cazibe gücü, canlı âlemde sevgi gücü. Yıldızlar, gezegenler ve bütün makro âlemde cazibe gücü olmasaydı, akıllara durgunluk veren o şaşmaz nizam ne olurdu?
Durum mikro âlem için de aynıdır. Cisimler içinde moleküller, moleküller içinde atomlar, atomlar içinde protonlar, nötronlar, elektronlar arasındaki cazibe gücü bir anda yok olsa, madde âlemi ne hale gelirdi?
Madde âleminde cazibe gücü ne ise, canlı âlemde sevgi gücü odur. Anneler yavrularını komşular komşuları, insanlar insanları sevmese nasıl bir dünyada yaşardık?
Yurtta sulh, cihanda sulh ilkesi üzerindeki çalışmaların geliştirilmesinde ve dünya ölçüsünde yaygınlaştırılmasında faydalar vardır.
Muharebe meydanlarının yenilgi bilmeyen dahi komutan, Kuvayi   Milliye ruhunun yüce mimarı, insanlık idealinin aşık ve mümtaz siması…. Bunların hepsi doğru.
Fakat Atatürk herşeyden önce EMSALSİZ BİR DEVLET ADAMIDIR. Çok sağlam temeller üzerine kurduğu Türkiye Cumhuriyeti bunun en güçlü kanıtı ve onu ebedileştiren en büyük abidedir.
[Sn.Mehmet Özgüneş’in,  Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi’nde de yayınlanan “Devlet Adamı Atatürk” konulu makalesinin tetkiki neticesi yazılmıştır.]

ALINTIDIR.

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with Ahmet

Ahmet Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @Antikor38Junior

8 Sep
Korkmaya Devam Edin! Çünkü ‘ATATÜRK Biziz!’

‘Benim naçiz vücudum birgün elbet toprak olacaktır! Ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır!’
Böyle demişti. Çevresine ve tüm vatana sızmış solucanların O’nun ölümünden sonra hızla faaliyete devam edeceklerini biliyordu.. Aynı zamanda bu milletin azmine ve İRADESİNE sonuna kadar inanıyordu.
Bugünküne çok benzer şartların içinden geçmiş, hıyanetin her çeşidiyle yüzyüze gelmişti..

Anadolu fiilen işgâl edilirken, aynı zamanda çeşitli ‘cemiyetler’ vasıtasıyla içten çökertme operasyonu da devreye girmişti.
Read 26 tweets
7 Sep
ATATÜRK'ÜN KENDİ EL YAZISIYLA HÜRRİYET ve İNSAN TANIMI - (27.1.1930 Pazar ertesi)

"Hürriyet insanın düşündüğünü ve dilediğini başka birinin tesir ve müdahelesi olmaksızın mutlak olarak yapabilmesidir. Bu tarif hürriyet kelimesinin en geniş manasıdır.
İnsanlar bu manada hürriyete hiçbir zaman sahip olamamışlardır ve olamazlar.

Çünkü malümdur ki insan tabiatın mahlukudur. Tabiatın kendisi dahi mutlak hür değildir, kainatın kanunlarına tabidir.
Bir sebeple insan ilk önce tabiat içinde, tabiatın kanunlarına, şartlarına, sebeplerine, amillerine bağlıdır.

Mesela dünyaya gelmek veya gelmemek insanın elinde olmamıştır ve değildir.
Read 18 tweets
1 Sep
ATATÜRK’ÜN SİVİL GİYSİLERİ Image
Mustafa Kemal Atatürk çocukluğundan itibaren temizliğe ve iyi giyinmeye meraklıydı; bazı sıcak günlerde iki, üç defa banyo yaptığı olurdu. Harp esnasında en sıkışık cephelerde bile ne yapıp yapmış, mutlaka her gün banyo yapabilecek bir yer sağlamıştır.(1)
Hatıralarında Şemsi Efendi Okulunda giyilen şalvar ve bele sarılan kuşağın onu çok sinir ettiğini söylemiş, askerî üniforma giymenin hayatının dönüm noktası olduğunu ifade etmiştir. (2)
Read 30 tweets
1 Sep
TÜRK ASKERİ TARİHİNİN EN BÜYÜK EMRİ.

Mustafa Kemal Paşa’nın, askerlik tarihimizin en önemli emri olan “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz. İleri!” emrinin yazılı olmadığını, sözlü olarak verdiğini düşünürüz. Image
Paşa bu emrini, 30 Ağustos 1922 Dumlupınar Meydan Muharebesi sonucunda  kazanılan büyük zaferin ardından, 1 Eylül 1922 günü yazılı olarak vermiştir.
Yazılı emrin gecikme ile ulaşabileceği düşüncesiyle bu emir, ayrıca tüm birliklere sahra telefonları ile de ulaştırılmıştı.
Read 18 tweets
1 Sep
AYDINLANMANIN  TEK ARACININ  KİTAP OLDUĞUNU ANLATAN ATATÜRK!
Mustafa Kemal Atatürk, seyahatlerinde okumak istediği kitapları da yanında götürürdü...
Ankara’da, İstanbul yolculuğuna hazırlanırken, kütüphanecisi Nuri Ulusu’nun taşınmaları için kitaplarını koyduğu kutuları beğenmez... Ve kütüphaneden dışarı çıkarak, elinde bir mermi sandığıyla geri gelir...
Read 10 tweets
1 Sep
HER KİLOMETRESİNDE BİR DESTAN YAZILDI; İSTİKLÂL YOLU
Mustafa Kemâl Atatürk, yol arkadaşlarıyla 1919 yılında Türk milletinin kaderini değiştirecek bir mücadeleye girişti;

"Milli Mücadele "
O, Türk ulusunu sonsuza kadar yaşatmanın yolunun “İstiklal Mücadelesi” ile mümkün olacağına inanıyordu çünkü.
Read 30 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Too expensive? Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal Become our Patreon

Thank you for your support!

Follow Us on Twitter!

:(