The Russian invasion of Ukraine brought the Montreux Convention of 1936 back to the agenda. I compiled some of its intricacies earlier in a Turkish thread. Let me summarize some of it here.
Here is a summary table from it👇Please note that these are rules just for transit. There are additional regulations on the types & tonnage of ships that non-riparian states can bring to the Black Sea, the number of days they can stay, & the total tonnage they can keep there.
As Ukrainian President Zelenski has been asking Turkey to close the Straits to Russia and send in an official diplomatic request to that effect, the main issue to be determined is under what conditions Turkey can close the Straits to the passage of ships.
The MFA @MevlutCavusoglu responded to these by stating that Turkey is, first of all, looking to determine whether a "state of war" exists; and that if a "state of war" is detected, the Straits can be closed by taking into account the exceptions in Articles 19, 20 and 21.
The first issue is determining whether there is a "state of war". What Turkey can do is closely related to this. "People are killing each other, Russia has launched an invasion, if this isn't war, what is?" kind of arguments do not make much sense in terms of Int. Law.
According to International Law, for a "state of war" to occur, it must either be declared by the legal organs of a relevant state (this is not done since World War II) or determined by an authorized institution such as the UN must determine that a state of war exists.
3rd countries (e.g., Turkey) may declare the existence of a state of war, but this would bring more controversy in the longer term. Nonetheless, some Turkish legal experts and experts on war have already argued that a “state of war” effectively exists btw Russia and Ukraine.
In practice, at least an "armed conflict" exists, and in terms of the Law of War, there is not much difference btw the “state of war” and “armed conflict” regarding the conflicting parties. Nevertheless, this needs to be determined before Turkey could/would take any steps.
If Turkey decides that a "state of war" exists as a result of its evaluations, the "merchant ships" of all countries will continue passing through the Straits "under the peacetime conditions" (that is, without restrictions) since Turkey is currently not a "warring state".
A possible dispute may also arise re the cargo of merchant ships. Let me emphasize that merchant ships, regardless of their 'flag, cargo, tonnage', could pass at "night & day" with notification of cargo & destination "without...any formality other than health inspection".
Although TR introduced traffic regulations in 1998 through IMO, these don't allow blocking of merchant ships. What will happen if the merchant ships carry weapons to the warring parties or whether civilian vessels with mounted arms on them could pass are intriguing questions.
TR faced these during WWII, during which it occasionally stopped & searched merchant ships due to intelligence or 3rd country complaints but acted selectively and reluctantly, and its implementation was very closely related to the course of the war.
See tandfonline.com/doi/abs/10.108…
Most complaints came from the Allied countries regarding the German (a non-Black Sea country) merchant ships passing through the Straits, which was largely ignored by TR while Germany seemed to be winning early on but was acted upon when the war turned against Germany.
If we leave the merchant ships aside and turn to the warships; If Turkey were at war, the passage of all ships would have been at the discretion of Turkey. Since Turkey is not at war, warships belonging to countries that are not at war would pass according to peacetime rules.
Warring state ships cannot pass. There are three exceptions: 1) Ships returning to their mooring port; 2) ships implementing coercive measures of the League of Nations (today the UN); 3) Ships that are traveling in connection with an aid agreement to which Turkey is a party.
First of all, if the existence of a state of war is accepted, these rules will have to be applied to both Russia and Ukraine, which will be considered as warring parties. It cannot be applied only to Russian ships without a separate sanction declared by the UN Security Council.
A decision by the UN General Assembly – aka “Uniting for Peace Resolution”- would bring about the intriguing debate. See securitycouncilreport.org/atf/cf/%7B65BF… -
Secondly, in the current case, military experts say that Russia has already brought back all the ships it wanted in the Black Sea and that the restriction will not make any practical sense. As such, Turkey's closure of the Straits will be purely for a political message.
My current guess is that Turkey will not close the Straits in the short term, and it will delay its decision on the state of war for some time. Should the crises continue and sanctions from its allies on Russia accumulate, Turkey then might be forced to reconsider its position.
Another situation in which TR could limit the passage through Straits, other than in a state of war, is the situation where Turkey is under the "imminent danger of war". If TR makes such a determination, the passage of warships from all countries will be at Turkey's discretion.
Here, the concept of being under "imminent danger of war" does refer to a war occurring in Turkey's close vicinity (for example, between Ukraine and Russia), but to a situation where Turkey itself is exposed to a war threat.
Finally, if Turkey is at war, everything will be entirely at Turkey's discretion. Unroll, please @threadreaderapp
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Rusya’nın Ukrayna'yı işgal operasyonu Montrö'yü yeniden gündeme getirdi. Fazlasıyla teknik ayrıntılara sahip Sözleşme hakkında herkes kendince fikir beyan ediyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin önemli anlaşmalarından olan Montrö Söz. hakkında ilk elden ve kapsamlı bilgi almak için👇👇👇
Boğazların kullanımıyla ilgili tarih içindeki farklı uygulamalar ve Montrö'yle ilgili çeşitli tartışmaları elem alan daha yakın tarihli bir akademik değerlendirme için bkz.: hukuk.deu.edu.tr/wp-content/upl…
Montrö'ün Türk Boğazlarından geçişle ilgili farklı düzenleme ve kurallarını özet şekilde okumak için #BaskınOran'ın derlediği #TürkDışPolitikası (2001) kitabının 1. cildinde (s. 370-384) #KudretÖzersay'ın yazdığı bölüme bakabilirsiniz.
Ukrayna krizi konusunda çok yazdık, konuştuk ama yeni bir aşamaya geçildiği bugün bir toparlama yapmakta fayda var: Öncelikle Rusyanın ayrılıkçı bölgelerin bağımsızlığını tanıma hamlesi tanıdık bir sürecin başlangıcı.
Bölgede Rus hakimiyeti kabul edilir ve Batı'nın ekonomik yaptırımları dışından doğrudan askeri bir karşılık verilmezse -örneğin Ukrayna güç kullanarak bu bölgeleri yeniden topraklarına katmaya çalışmazsa- şimdilik kaydıyla bu kiriz böyle atlatılmış olur.
Ukrayna'nın askeri karşılık vermesinin doğrudan Rus birliklerinin Ukrayna içlerine doğru ilerlemesine neden olacağına kimsenin pek kuşkusu yok. Öte yandan, karşılık vermemek de uzun vadede Ukrayna'nın kalan topraklarının bütünlüğünü bugünden garanti etmeyecektir.
1/ Milli Savunma Bakanı Akar, bir süredir dile getirdiği S-400'ler için "Girit Modeli" konusunu yeniden gündeme getirmiş. Yunanistan'ın S-300'leri ile Türkiye'nin S-400'leri medyada çok karşılaştırıldığı için süreci takip etmeyenlere kısa bir bilgisel yapalım.
2/ Sözü edilen S-300 füzeleri, Kıbrıs Rum Yönetimi'nce Türkiye'ye karşı hava savunma zaafiyetini gidermek üzere 1997'de satın alındı. Türkiye'nin ön alıcı vuruş, adaya abluka uygulama & Maraş'ı yerleşime açma tehditleri ile adaya gelen gemileri durdurmaya başlaması üzerine, +
3/ ABD & İngiltere'nin önerisiyle kullanmamak kaydıyla Aralık 1998'de depolanmak üzere Girit'e gönderildi. Rum tarafında kararı alan Glafcos Clerides hükümeti düştü. Rumlar bir kaç kere füzeleri adaya geri getirmeyi düşündülerse de, Türkiye'nin tepkisiden çekinerek yapmadılar.
1/ Uİ dergisi 2020 çalışma raporu yayınlandı. Katkı sunan ve ilgi gösteren herkese teşekkür ederiz. Önümüzdeki yılların hedefi derginin etki değerini yükseltmetir. Bu sadece dergi ekibinin değil, tüm Türkiye #Uluslararasıİlişkiler camiasının ortak çalışması gereken bir konudur.
2/ Derginin bu noktaya gelmesinde çok kişinin emeği var. Bugüne kadar dergide 37 editör, yayın kurulunda 20 ve uluslararası danışma kurulunda 40'ın üzerinde farklı akademisyen ile onlarca yardımcı personel ve asistan arkadaşımızla birlikte çalıştık.
3/ Gelinen noktada yaşanan en önemli sorun, özellikle Türkçe yayımlanan makalelerin uluslararası alanda gerektiği kadar atıf almamasıdır. TRIP araştırmaları da göstermektedir ki, TR kökenli yazarlar İngilizce yayımladıkları yazılarında Türkçe makalelere atıf vermemektedirler.
1/ 2020'de #covid19 kapanmalarının da katkısıyla farklı alanlarda güzel kitaplar okudum.
Bunlardan bir grubu, Türkiye tarih yazınında pek ele alınmayan, Osmanlı Devletinin jeopolitik boyutu ve küresel güç mücadelesindeki sınır/ötesi bölgelere yönelik politikaları hakkındaydı.
2/ Aynı konunun devamı sayılabilecek, Osmanlı'nın Orta Avrupa ve Akdeniz'de güç mücadelesine giriştiği Habsburglar'la ilişkisinin askeri-stratejik boyutlarına da bakma fırsatı buldum bu yıl.
3/ Uzunca bir süredir Bizans'a bakmak istiyordum; tamamen farklı bir makale ("Turkey's Grand Strategy") için çalışırken denk geldiğim Luttwak'ın kitabı esas ilgilendiğim savaş, strateji ve diplomasi konularında. Henüz okumadığım diğer iki kitapla şimdilik bu alanı kapatacağım.
1/ #Uluslararasıİlişkiler'in #güvenlikleştirme yaklaşımını bilmeyenler S400 alımı gibi konuları "egemenlik" çerçevesinde ele alarak, hükümete her istediği konuyu "milli güvenlik" veya "egemenlik" konusu gibi sunma imkanı verdiklerini elbette fark edemezler. +
2/ Bu olduğunda orta-uzun vadede hükümet politikalarını eleştiremez hale geldiklerini/geleceklerini de fark edemezler. Tabii ortaya çıkacak "ulusal güvenlik devleti" yapısının siyasetin alanını daraltarak eleştiri ve tartışma ortamını boğacağını da öngöremezler.
3/ Gerçekten konuyla ilgilenenler #Güvenlikleştirme konusunda @guvenlikportali2nda yayımlanan @sinemacikmese'den şu kısa videoyu izleyebilirler: