1/ Milli Savunma Bakanı Akar, bir süredir dile getirdiği S-400'ler için "Girit Modeli" konusunu yeniden gündeme getirmiş. Yunanistan'ın S-300'leri ile Türkiye'nin S-400'leri medyada çok karşılaştırıldığı için süreci takip etmeyenlere kısa bir bilgisel yapalım.
2/ Sözü edilen S-300 füzeleri, Kıbrıs Rum Yönetimi'nce Türkiye'ye karşı hava savunma zaafiyetini gidermek üzere 1997'de satın alındı. Türkiye'nin ön alıcı vuruş, adaya abluka uygulama & Maraş'ı yerleşime açma tehditleri ile adaya gelen gemileri durdurmaya başlaması üzerine, +
3/ ABD & İngiltere'nin önerisiyle kullanmamak kaydıyla Aralık 1998'de depolanmak üzere Girit'e gönderildi. Rum tarafında kararı alan Glafcos Clerides hükümeti düştü. Rumlar bir kaç kere füzeleri adaya geri getirmeyi düşündülerse de, Türkiye'nin tepkisiden çekinerek yapmadılar.
4/ Sonunda 2007'de Yunanistan'la yapılan kapsamlı bir askeri anlaşma çerçevesinde S-300'leri Yunanistan'a devrettiler. Karşılığında kapsamı açıklanmayan çok sayıda kısa menzilli savunma füzesi ve diğer askeri malzeme aldıkları söyleniyor.
5/ Füzeleri 2007'de alan Yunanistan'ın ilk kez Aralık 2013'de atış testi yaptığı biliniyor. 2010 ve 2012 ile ilgili de şüpheler var. Ardından Nisan-Mayıs 2015'de ABD'nin talebi ile açıça bir tatbikatta İsrail uçakları bu S-300'lere karşı savunma ve kaçınma manevrası denediler.
6/ İsrail buradan kazandığı deneyimi Suriye hava sahasında S-300 ve S-400'lerden kaçınma faaliyetlerinde kullandı. Girit'teki S-300'ler son olarak Kasım 2020'de ABD, Almanya, Hollanda ve Yunanistan'ın katıldığı tatbikatta aktive edildi ve karşı manevra denendi.
7/ Son aktivasyonların arkasında ABD'nin Rusya'nın geliştirdiği S-400 füzelerinin kapasitesinden ve özellikle F-35'lere karşı etkinliğinden duyduğu endişe olduğu anlaşılıyor. S-300'lere karşı yapılan denemelerle esasen S-400'e karşı manevra kabiliyeti geliştirilmeye çalışılıyor.
8/ Burada esas soru S-300 ile S-400 karşılaştırılabilir mi? İkincisinin çok daha gelişmiş "yeni nesil" bir füze olmasının yanında, Türkiye'nin "Girit Modeli" önerisi kapsamında S-400'ün iki temel önemli artısı var S-300'ün üzerine.
9/ S-400 özellikle karşı önleme çabaları ile stealth (görünmezlik) özelliğini -yani ABD'nin F-35 uçaklarının sürekli vurgulanan temel değerini- aşmak için üretilen gelişmiş 1 radara sahip. ABD yeni teknoloji geliştirerek bunu aşmaya çalışıyor ama henüz başarı derecesi belli değil
10/ İkinci önemli farklılık ise S-400'ün, farklı türlerdeki hedefleri (savaş uçağı, casus uçağı, dronlar, kısa ve orta balistik füzeler) S-300'de olmayan 40 km'den 400 km'ye kadar kısa, orta ve uzun mesafelere yönelik 4 ayrı füze ile vurma kapasitesiyle donatılmış olması.
11/İsrail'in Suriye'deki hava operasyonlarında S-400'ün becerileri sınırlarını gösterdiği iddia ediliyorsa da, daha olası ihtimal Rusya'nın F-35'le ilgili burada edindiği bilgileri yeri geldiğinde kullanmak için şimdilik açığa çıkmasın diye S-400'ün kapasitesini saklıyor olması.
12/ Becerileri açısından S-300 ile S-400 karşılaştırması ile süreç açısından Yunanistan ve Türkiye karşılaştırması çok anlamlı olmamakla birlikte, Rusya'nın F-35'in becerileriyle ilgili bilgilerinin her geçen gün arttığını da dikkate alırsak, 10+ yıl kullanmama garantisi ile +
13/ortak doğrulama garantisi verecek Türkiye'nin normal şartlarda ABD'yi Girit Modeli'ne ikna edebilmesi gerekir. Ama burada devreye ABD'nin Türkiye'ye karşı güvensizliği ve "dediğini yaptıramayan büyük devlet gururu" giriyor. Bunlar aşılabilecek mi, önümüzdeki dönemde göreceğiz.
* Bir düzeltme: Burada "Kasım 2020'de aktive edildiği iddia ediliyor" demeliydim. Hatırlatanlara teşekkürler.
13/Bu arada S-400'leri konuşurken hep TR-ABD ilişkilerine odaklanılıyor; ama işin RF boyutu da var. Alım sırasında imzalanan anlaşmanın ne tür sınırlamalar içerdiğini kamuya açıklanmadığı için tam bilmiyoruz. TR'nin füzelerle her istediğini yapamama ihtimalini göz ardı etmeyelim.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
1/ Uİ dergisi 2020 çalışma raporu yayınlandı. Katkı sunan ve ilgi gösteren herkese teşekkür ederiz. Önümüzdeki yılların hedefi derginin etki değerini yükseltmetir. Bu sadece dergi ekibinin değil, tüm Türkiye #Uluslararasıİlişkiler camiasının ortak çalışması gereken bir konudur.
2/ Derginin bu noktaya gelmesinde çok kişinin emeği var. Bugüne kadar dergide 37 editör, yayın kurulunda 20 ve uluslararası danışma kurulunda 40'ın üzerinde farklı akademisyen ile onlarca yardımcı personel ve asistan arkadaşımızla birlikte çalıştık.
3/ Gelinen noktada yaşanan en önemli sorun, özellikle Türkçe yayımlanan makalelerin uluslararası alanda gerektiği kadar atıf almamasıdır. TRIP araştırmaları da göstermektedir ki, TR kökenli yazarlar İngilizce yayımladıkları yazılarında Türkçe makalelere atıf vermemektedirler.
1/ 2020'de #covid19 kapanmalarının da katkısıyla farklı alanlarda güzel kitaplar okudum.
Bunlardan bir grubu, Türkiye tarih yazınında pek ele alınmayan, Osmanlı Devletinin jeopolitik boyutu ve küresel güç mücadelesindeki sınır/ötesi bölgelere yönelik politikaları hakkındaydı.
2/ Aynı konunun devamı sayılabilecek, Osmanlı'nın Orta Avrupa ve Akdeniz'de güç mücadelesine giriştiği Habsburglar'la ilişkisinin askeri-stratejik boyutlarına da bakma fırsatı buldum bu yıl.
3/ Uzunca bir süredir Bizans'a bakmak istiyordum; tamamen farklı bir makale ("Turkey's Grand Strategy") için çalışırken denk geldiğim Luttwak'ın kitabı esas ilgilendiğim savaş, strateji ve diplomasi konularında. Henüz okumadığım diğer iki kitapla şimdilik bu alanı kapatacağım.
1/ #Uluslararasıİlişkiler'in #güvenlikleştirme yaklaşımını bilmeyenler S400 alımı gibi konuları "egemenlik" çerçevesinde ele alarak, hükümete her istediği konuyu "milli güvenlik" veya "egemenlik" konusu gibi sunma imkanı verdiklerini elbette fark edemezler. +
2/ Bu olduğunda orta-uzun vadede hükümet politikalarını eleştiremez hale geldiklerini/geleceklerini de fark edemezler. Tabii ortaya çıkacak "ulusal güvenlik devleti" yapısının siyasetin alanını daraltarak eleştiri ve tartışma ortamını boğacağını da öngöremezler.
3/ Gerçekten konuyla ilgilenenler #Güvenlikleştirme konusunda @guvenlikportali2nda yayımlanan @sinemacikmese'den şu kısa videoyu izleyebilirler:
1/ Türkiye'ye yönelebilecek #CAATSA yaptırımlarıyla ilgili olarak 10 Temmuz 2019'da hazırladığım bilgiseli, yaptırım direktifinin dün ABD Başkanı tarafından imzalanması üzerine yeniden aşağıda dikkatinize sunuyorum. Ek düşüncelerimi ayrıca ekleyeceğim.
2/ Temmuz 2019 bilgiselinin 4, 5, 6. maddelerinde belirtilen yaptırım türleri seçilerek uygulanmıştır. Bunların tek seferde açıklanmış olmaları "tek yaptırım olduğu ve 5 tamamlanıncaya kadar devamının geleceği" şeklinde yorumlanamaz. Başkan seçmesi gereken yaptırımları seçmiştir.
3/ Elbette bu Başkanın "yaptırımların yeterli olmadığını veya dikkate alınmadığını" düşünmesi halinde yeni yaptırımlar yürürlüğe koymasına engel değil. Güncel durumda örneğin Rusya'dan 2. grup S-400 bataryası ya da farklı silah sistemleri alımı bunu gündeme getirebilir.
1/ Gerçek çevrimiçi (online) eğitim ile şu anda tüm üniversitelerin ve diğer eğitim kurumlarının yapmaya çalıştıkları "acil uzaktan ders verme" arasındaki farkları gayet iyi anlatmış.👇
2/ Yıllar içinde gelişen farklı uzaktan eğitim modelleri (distance learning, distributed learning, blended learning, online learning, mobile learning, vb) ile şu anda eğitim kurumlarının acil durum nedeniyle geliştirmek zorunda kaldıkları çözümlerin birbiriyle pek alakası yok.
3/ #koronavirüs gibi ne zaman sona ereceği belli olmayan mevcut acil durum öğretim personelini ve akademik kurum yöneticilerini standart çözümler dışında yaratıcı ama kaçınılmaz olarak ideal olmayan eğitim modelleri bulmaya zorluyor. Bunu çevrimiçi eğitimle karıştırmamak lazım.
1/ S400 füzelerinin gelişi iyice yaklaştı. Bununla bağlantılı olarak ABD’den Türkiye'ye yönelebilecek yaptırımlar konusunda ise kafa karışıklığı devam ediyor. Konuyu biraz açmak için uzunca bir bilgisel hazırlamaya çalıştım.
Öncelikle 2 farklı yaptırım grubu söz konusu.
2/ İlki ABD Kongresinde gündeme gelen, S400 alımı ile TR’ye F35 uçakları gönderilmesine engel olma ve/veya TR’nin projeden çıkartılmasını ilişkilendiren yasa tasarıları. Şimdilik 4’ü bütçeyle ilgili 5 tasarı bu konuyu ele alınıyor; bunlar üzerinde Başkanın müdahale imkanı yok.
3/ 2. grup (CAATSA), Ağustos 2017 tarihli ABD'nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasasından kaynaklanan yaptırımlar. Burada süreç karmaşık & yasa dilinin muğlaklığı nedeniyle yaptırımları neyin başlatacağı konusunda tartışma var.