Con Sinov Profile picture
Mar 8 54 tweets 8 min read
Yüz yıl önce Milli Eğitim'i ABD'ye verebilmek için önce ortada Milli Eğitim olması lazım. Bu palavraları bir kenara bırakalım. Size gerçekleri yazayım.

Eğitim Bakanlığı'nın 1893 tarihli raporuna göre o tarihte Osmanlı genelinde 4572 MİSYONER okulu bulunuyor.

Gelin anlatayım.
1* Osmanlı Devleti 1830'lardan itibaren adeta MİSYONER pazarı haline geldi. İngiltere ve Fransız misyoner teşkilatları ülke genelinde okullar üzerinden adeta işgal başlattı.

1893'e gelindiğinde toplam okul sayısı 4572 oldu. Belgesini de vereyim. Sonra lafı edilmesin.
2* Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nin Yıldız Perakende Maârif Nezareti Maruzatı'ndaki 3 numaralı dosyasının 31 numaralı gömleğinde yer bu araştırmaya ilişkin rapor yazılı.

1900 yılında ABD'nin sadece Anadolu'da 417 okulu ve 17556 öğrencisi vardı. Ve bunlar sıradan okullar değil.
3* Bunları öyle şimdiki gibi okullar sanmayın.

Fakir Anadolu topraklarında Osmanlı Devleti yeterli eğitim imkanı sunamazken ABD'li "American Board of Commissioners for Foreign Missions" teşkilatı 1820'den itibaren tam donanımlı okullar açmaya başladı.
4* Okulların içinde misyoner kılıklı ajanlar diledikleri gibi öğretmenlik yapabiliyordu. Ne eğitimci ruhsatı ne denetim... Müfredata karışabilmek mümkün değildi.

Okulların içi Hristiyan azizlerin büstleriyle doluydu. Müzik derslerinde Hristiyan ilahileri okunuyordu.
5* ABD'li Board teşkilatının temel hedefi Ermenileri eğitip protestanlaştırmaktı. Aynı zamanda okulda konuşlanan ajanlar her türlü istihbarat faaliyetini kolayca yapabiliyordu.

Lübnan tamamen Fransız kontrolündeydi mesela. Anadolu ise ABD kontrolündeydi.
6* Okullar ülkeye öyle bir yayılmıştı ki Katolik ve Protestan okulları Anadolu'da rant kavgası yapmaya başladı. Mesela Amerikalı misyoner eğitimci Powers, Bursa civarında Psikopos Matteos tarafından hedef alındı.

Birbirleriyle adeta savaşıyorlardı. Evet, Anadolu'da.
7* Osmanlı'nın Amerikan okullarına ilk ciddi tepkisi 93 harbi sonrasında başlayan Ermeni isyanlarıyla gerçekleşti. Fakat iş işten geçmişti.

Pek çok Ermeni, iyi eğitim alıyor, ABD vatandaşı oluyor sonra kendi ülkesinde Türklere karşı kapitülasyonlardan yararlanıyordu.
8* ABD'li Board teşkilatı işi o kadar ilerletmişti ki Anadolu'nun fakir Müslümanlarını etkileyebilmek için Hastane bile kurdular.

Anadolu'da Türkler için yeterince okul yok, öğretmen yok, hastane yok... İhtiyacı Misyonerler karşılamaya başlamıştı.
9* Board teşkilatı önce gittiği yerlere okul kuruyor daha sonra 1830 tarihli kapitülasyonları gerekçe göstererek bölgede konsolosluk açıyor ve Anadolu'yu sömürgeleştirmek var gücüyle çalışıyordu.

ABD İstanbul Başkonsolosu Charles M. Dickinson'ı dinleyelim:
10* Söz konusu okullar Hristiyanlaşmış ve kendilerine bağlı bir kuşak yetiştirecek kültür emperyalizminin kaleleri gibiydi. Zaten Anadolu'daki zenginlerin çocukları bu okullarda okuyordu.

İşgal döneminde şehzadeler bile Robert Kolej'de okumaya başlamıştı.
11* Ermeniler bu okullarda sağlam eğitim alıp ABD'ye açıldıkça ve Anadolu'nun Türkleri fakir kaldıkça aradaki uçurum açıldı. Okullardaki misyonerlerin başarılı faaliyetleri sayesinde toplumsal huzursuzluğa dönüştü. Böylece isyanlar başladı.

Prof. Earle çok iyi anlatmış bunu:
12* Mesela 1895-96 dönemindeki Ermeni isyanı sırasında misyoner Henry O. Dwight destek istedi. ABD tam destek sağladı.

Kentucky isimli ABD savaş gemisi diplomatik teamüllere aykırı şekilde İzmir limanına girdi.
13* 1902 yılında Fransız misyoner okulları nasıl becerdiyse bazı imtiyazlar daha elde etti. Amerikan okulları da 1830 kapitülasyonlarına dayanarak benzer imtiyazları talep etti. Talep reddedilince başka isyan olayları çıktı. Amerikan donanması 1904'te İzmir'e girip tehdit etti.
14* En acı olay ise 1909'da Adana İsyanı sırasında yaşandı. ABD savaş gemileri, herhangi bir diplomatik açıklama yapmadan Mersin limanını işgalle tehdit etti.

ABD, misyoner okullarının menfaatleri için Türk limanlarını kafasına estiğinde tehdit eder haldeydi. Böyle bir dönem..
15* Tabi bu rezilliklerin hiçbirisi dizilerde anlatılmadığı için insanlar bilmiyor.

Maalesef Osmanlı, bu aşağılayıcı tehditlere boyun eğmek zorunda kalmıştır.
16* Osmanlı, misyoner okulları tehdidini maalesef çok geç idrak etti.

Türklerin de eğitim alabilmesi ve eğitimin kontrol edilebilmesi için ilk ciddi girişim 1869'da yayımlanan bir nizamname ile başladı.
17* Bu nizamnameye göre devlet kendi okullarını açacak, misyoner okullarını da denetleyecekti. Yani öğretmenlere ruhsat verilecek, okutulan derslere müdahale edilecekti.

Yapılan denetimlerde 400 Amerikan misyoner okulunun şartları taşımadığı ortaya çıktı.
18* Yine de nizamname, misyoner teşkilatını denetim altına almaya başaramadı. 1875'de ve 1879'da başka nizamnameler çıkarıldıysa da istenen denetim sağlanamadı.

Çünkü kapitülasyonlar vardı ve konsolosluklar okulların yılmaz bekçileri olarak engel olabiliyordu.
19* Yıl 1900'lara geldiğinde durum o kadar kötüye gitmişti ki mesela Bulgarlar bile kendi misyoner teşkilatlarıyla okullar kurmuştu.

Bulgaristan bağımsızlığı bu misyoner okullarına borçludur. Bulgar devleti bu okullardan çıkmıştır.
20* Osmanlı'nın denetim çabalarının ne kadar başarısız olduğunu 2. Abdülhamit'e sunulan bir raporda görüyoruz. Mesela 392 Protestan okulundan sadece 51'inin ruhsatlı olduğu ortaya çıkmıştır.
21* Kudüs'teki Eğitim Müdürlüğü'nün 1911 tarihli raporunda Fransız misyoner okullarının izin almadan yeni okullar açtığı, inşaatlara bile kimseyi karıştırmadığı yazılı.

Misyoner okulları alenen devlete meydan okuyordu ama kimse engel olamıyordu.
22* Bunları kafamdan uydurmuyorum. Osmanlı bürokratlarının bu sessiz işgale karşı yazdığı raporlar içler acısıdır.

Mesela 1891 ve 1894 Tarihli Zühtü Paşa Raporları'nda en azından Türklerin bu okullardan korunması yazılıdır.
23* 1892 Tarihli Mihran Boyacıyan Raporu ise daha vahim. Rapora göre Beyrut'ta Fransız ve İngilizler adeta yarışıyor. Fransız okulları bölge nüfusunun %70'ini kontrol edebiliyor.

Mihran Boyacıyan raporunda "Lübnan elden gidiyor" diye yazmış. Daha ne yazsın ki...
24* 1898 Tarihli Şakir Paşa Raporu ise sürecin kontrol edilemez hale geldiğini, tek çarenin tüm yabancı okulları kapatmak olduğunu ifade ediyor.

Fakat Osmanlı bu sessiz işgale rağmen okullara asla dokunamamış. Ne üzücü...
25* Şimdi düşünün, Osmanlı genelinde binlerce okul... Tamamı denetimsiz ve misyoner/ajanların kontrolünde. Okullarda yetişenler iyi eğitimli ama ülkesine tamamen yabancı.

Bunun karşısında Türkler eğitimsiz, fakir ve geri kalmış durumda. Böyle bir ülke parçalanır. Öyle de oldu.
26* İttihatçılar 1914'te tüm kapitülasyonları kaldırınca okulları denetlemek için faaliyete geçmek istediyse de savaşın başlamasıyla süreç kontrolden çıktı.

Mesela Güneydoğu'daki Fransız okulları ağzına kadar cephane doluydu. Osmanlı'ya karşı kullanılmak üzere tabi...
27* Anadolu'daki Amerikan okulları ise Ermeni ve Pontus isyanına destek için cephaneye çevrilmişti.

İsmet İnönü'yü dinleyelim:
28* Atatürk, en başından beri, bu okulların ne kadar tehlikeli olduğunun farkındaydı. İlk hamlesini 1921'de Fransızlarla yapılan anlaşmada yaptı.

Fransız okullarına "milli çıkarlara karşı olmamak" kaydıyla müsaade edileceği maddesi koydurdu.
29* Milli Mücadele sadece düşman askerleriyle mücadele etmedi. Aynı zamanda misyoner okullarıyla mücadele etti. 1923'e gelindiğinde misyoner okulu sayısı 105'e kadar düşmüştü.
30* ABD'li Board teşkilatının 1922 tarihli raporunda "1914-1922" döneminden "felaket dönemi" olarak bahsediliyor.

Atatürk, 1923'te Fransız Gazeteci M. Perno'ya "denetimsizlik döneminin sona erdiğini" şöyle açıkladı:
31* Türkiye kurulduğunda ABD'li Board teşkilatı yeniden yapılandı. Artık hedefte Müslümanların Hristiyanlaştırılması vardı.

Fakat Türkiye aynı yıl harekete geçerek EĞİTİM DEVRİMİ başlattı. Tehvid-i Tedrisat Kanunu yürürlüğe kondu.
32* Kanunla birlikte ülkedeki tüm okullar Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlandı ve tam denetim hakkı tanındı. Okullar, dersler, kitaplar, konular, öğretmenler... Her şey denetlenecekti.

Türkiye, Osmanlı'nın yapamadığını yaparak sıkı bir denetime başladı. Göz açtırmıyorlardı.
33* Misyoner W. Nute durumu çaresizce Boston'daki merkeze rapor ediyor "durum son derece umutsuz" diyordu.

Merzifon'daki teşkilat Selanik'e, Gaziantep'teki teşkilat ise Halep'e kaçmak zorunda kaldı.
34* 1927'ye kadar ABD'nin Türkiye'deki temsilciliğini yapan Amiral Bristol çok uğraşmasına rağmen misyoner hastanelerinin açılmasını sağlayamadı.

Yazdığı raporda kapitülasyonların travma yarattığını, yeni Cumhuriyet'in yabancı müdahalelerine şiddetle karşı olduğunu söylüyordu.
35* Ünlü tarihçi Toynbee, Türkiye'nin misyoner okullarıyla mücadelesini şöyle anlatmış. İbretle okumak lazım. Bugünlere öyle kolay gelinmedi.
36* Türkiye, can çekişen misyoner okullarını bitirmek için 1924, 1925 ve 1926 yıllarında üç önemli genelge yayınladı. Artık misyoner okullarındaki duvar tablolarına bile karışılacaktı.

Mesela İstanbul'daki bir Fransız okulu, Fransız bayrağı bulundurması nedeniyle kapatıldı.
37* Misyoner okullarında okutulan tarih kitapları satır satır incelendi. Türkiye'yi ve Türk tarihini karalayan propagandalar tespit edildi ve yasaklandı. Okullarda saklanan Aziz büstleri tespit edildi. Hepsi yasaklandı. Göz açtırmadılar.
38* Misyoner okullarının belirli bir yaşın altındaki öğrencileri kabul etmesi de yasaklandı. Okullarda okutulacak Türkçe, Tarih, Coğrafya gibi derslerin süresi belirlendi. Belli sürenin altında ders veren okullara yaptırımlar uygulandı.

Her şey adım adım kontrol altındaydı.
39* 1926 yılındaki genelgeyle birlikte okullara Türk Bayrağı ve Atatürk tabloları bulundurmayan okullar adeta kovalandı. Hepsine bayrağımızın ve Atatürk'ün tabloları yerleştirildi.

Ruhsatı iptal olmasına rağmen kaçak eğitim yapan misyonerler sınır dışı edildi.
40* Yabancı okullara ait taşınmazlara ancak eğitim faaliyetinde kullanmak kaydıyla tescil sağlandı. Yabancı okulların ilk okul çocuklarına eğitim vermesi yasaklandı. Böylece okullar bir bir ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Zaten amaç da okulları işlemez hale getirmekti.
41* 1928 yılında Bursa'daki Amerikan kolejinde üç öğrencinin Hristiyan olduğu tespit edilince okul kapatıldı ve öğretmenler tutuklandı. ABD'li Büyükelçi'nin tüm mücadelesine rağmen okul açılmadı.
42* Büyükelçi Grew raporunda Türklere kapitülasyon manasına gelebilecek herhangi bir baskı uygulanmaması gerektiğini aksi halde çok sert tepkiler geldiğini yazdı.

Grew, Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati'den adeta nefret ediyordu. Her şeyin suçlusu olarak onu görüyordu.
43* Bursa olayından kısa süre sonra Robert Kolej'de okuyan iki öğrenci duvardaki Türkiye haritasının doğu kısımlarını kalemle delerek sınırları Ermenistan lehine genişletince ortalık yerinden oynadı. İki öğrenci de okuldan atıldı.
44* Başka okullarda bazı öğrenciler Türkiye haritasını yırtınca onlar da okuldan atıldılar.

Zavallı Büyükelçi Grew'in tüm mücadeleleri başarısızlıkla sonuçlanıyordu. Mustafa Necati Bey kale gibi direniyordu.
45* İkili arasındaki gerilim o kadar yükseldi ki Atatürk yapılan bir etkinlikte Grew ve Mustafa Necati'yi yalnız olarak poker oynamaya davet etti.

Grew oyunun başında kazanıyordu. Keyifli şekilde sigarasını içmek için balkona çıkmıştı.
46* Masaya dönüp tüm paraları kazanmak için oyuna başladıysa da işler ters gitti. Atatürk kazanmaya başladı. Grew anılarında o anları şöyle ifade ediyor:

"O ana kadar düzenli kaybeden Gazi, kazanmaya başladı. Ben ise kaybettikçe kaybediyordum."
47* Grew kısa süre sonra tüm parasını kaybetti. 900 lira da borçlandı. Tüm para Atatürk'ün önündeydi. Grew o anı anılarında şöyle yazı:

Sadece Gazi kazandı.
48* Atatürk poker diplomasisiyle patronun kim olduğunu Grew'e göstermişti.

Neticesinde Türkiye'deki misyoner okulları azaldıkça azaldı. 1938'de bir elin parmağını geçmiyorlardı ve tamamen Milli Eğitim'e bağlıydılar.
49* Osmanlı döneminde Anadolu'da 425 Amerikan misyoner okulu varken 1938 yılında bu sayısı sadece 6'ydı ve misyoner faaliyetleri durdurulmuştu.

Bunu Türkiye başardı. Cumhuriyet başardı. Misyonerleri kovdular ve Türk çocuğunu Türk gibi eğittiler.
50* Siz, "Atatürk ve İnönü, Milli Eğitim'i 100 yıllığına ABD'ye verdi" diyen şarlatanlara kulak asmayın. Bu cahiller ve yobazların eline kalsaydık memleket MİSYONER pazarı olmaya devam edecekti.

Atatürk'e din üzerinden laf edenler, onun misyonerlikle mücadelesini bilmez.
51* Bu gibi şarlatanların dedeleri İngilizlere uşaklık etmek için Yunan uçaklarıyla fetva dağıtırken, Atatürk ve arkadaşları hem işgalcilerle hem de misyonerlerle mücadele etmiştir.

Tarih böyledir. Utanmazlar iftiracıları bilemem.
Çocuklarımız yetiştirilirken onlara bilhassa varlığına ve birliğine saldıran yabancı güçler ve fikirlerle nasıl mücadele edecekleri öğretilmelidir. Bu bilgilere sahip olmayan toplumlara bağımsızlık hakkı yoktur.

Atatürk
Sizlere bu önemli bilgileri vermeme vesile olan şarlatanlara teşekkür etmekle birlikte hepsinin yok olmasını dilerim.

Bilgisel sona ermiştir. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Patreon sayfamda desteklerinizi beklerim. patreon.com/consinov

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with Con Sinov

Con Sinov Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @lordsinov

Mar 10
Yurtta Sulh Cihanda Sulh

Atatürk'ün çok bilinen ama tam olarak anlaşılamayan sözü... Dünyanın adım adım savaş dönemine yürüdüğü bir dönemde Atatürk'ün bu sözü söylemesine neden olan etkenler bugün de geçerlidir.

Türkiye'nin bu söze sıkıca tutunması gerekiyor. Çünkü...
1* Atatürk karakter olarak barış adamıydı. Hayatının hiçbir döneminde İskender gibi Napolyon gibi ihtiraslı liderlerin sahip olduğu yayılmacı arzulara sahip olmadı.

Hatta kendisini Napolyon'a ve İskender'e benzetenlere karşı çıktı. Onlardan farklı olduğunu düşünüyordu.
2* İskender'i memleketini unutup uzak diyarlarda savaştığı için eleştiriyordu. Napolyon'u ise kişisel ihtirasları nedeniyle Avrupa'yı kana bulamakla suçluyordu.

Ona göre savaş bir milletin onu öldürmek isteyenlere karşı ölmemek için başlattığı bir hareket olduğu sürece meşruydu.
Read 16 tweets
Mar 8
ABD, iki ay önceye kadar Rusya'ya karşı pozisyon almakta tereddüt eden AB'yi pek çok yaptırıma ortak ederek Moskova karşısında konumlandırmayı başardı.

Ama asıl mesele Rusya'ya enerji yaptırımı uygulamak ve Rusya'ya destek vermesi halinde Çin'e ikincil yaptırım uygulamak. Zor.
ABD-AB olur da vites artırarak, Rusya'ya enerji yaptırım uygulasa bile Çin, Rusya'nın alıcısı olmayı (elbette AB'nin ödediğinden daha düşük bir bedel üzerinden) kabul edebilir.

Bu durumda ABD-AB'nin vitesi yeniden artırması ve Çin'e de ikincil yaptırım uygulaması gerekecek.
Fakat şimdilik bu ihtimaller çok düşük. Çünkü böyle bir durumda AB'nin tam olarak resesyona gireceği konuşuluyor. Çarşıyı ciddi halde karıştıracak ihtimaller bunlar.

Ama Ukrayna direnmeyi başarır ve Putin Kiev'i Halep'e çevirirse o zaman neler olabilir meçhul.
Read 4 tweets
Mar 6
Rusya, Ukrayna Savaşı'nda nasıl başarısız oldu? Çin pozisyon mu değiştiriyor? Hindistan ve Türkiye'yi bekleyen tehlike ne? Savaşta şimdiye kadar neler oldu ve şimdi ne olacak? Büyük bir yıkım yaklaşıyor.

Gelin anlatayım.
1* Rusya sürecin en başında, diplomasi masasının kilitleneceğini ve sahaya ineceğini tahmin ediyordu. Bu nedenle tüm stratejisini Donbas'ı tanımak ve akabinde Zelenski'yi devirip Rus yanlısı bir hükümet getirmek üzerine kurmuştu.
2* Süreç tam da beklendiği gibi gerçekleşti. Rusya, Ukrayna ordusunu devre dışı bırakacak türden hava taarruzu ve siber saldırı başlatıp kilit şehirlere yüklendi.

Hesaplamalara göre 5-7 gün içerisinde kilit şehirler düşecek ve hükümet devrilecekti.

Read 62 tweets
Mar 5
Rıfat Börekçi çok mert, çok şahsiyetli ama bir o kadar da talihsiz biri. Atatürk'e karşı olmadığı için dini çevreler tarafından adı anılmıyor. Atatürkçü çevreler de niyeyse onun kıymetini anlayabilmiş değil. Haliyle adı tarihe karışıyor. Öne çıkarılmıyor.

Bugün ölüm yıl dönümü.
Rıfat Efendi Atatürk'ün Ankara'ya geldiği dönemde ona destek veriyor. Topladığı parayı maddi sıkıntı yaşayan Milli Mücadele grubuna bağışlıyor. İdam fetvasına karşı Ankara Fetvası'nı yayınlatarak karşı duruyor.

Parayı bağışladığı anı da çok ilgi çekicidir.
Atatürk, paranın mali işlere bakan Mazhar Müfit Bey'e teslim edilmesini istiyor. Rıfat Efendi teslim için gittiğinde Müfit Bey'in çekmecesinde sadece iki şeker kalmıştır.

Müfit Bey bu nedenle "sanırsam kahve sevmezsiniz" diye latife yapıyor.
Read 6 tweets
Mar 4
Sene 1937.. O dönem, Hitler Almanyası, Çekoslovakya'nın Südet bölgesine göz koymuş durumda. Prag ise direniyor. Tüm Avrupa, krizin savaşa neden olmasından tedirgin. En çok da savaşın başlamasıyla yutulacağının farkında olan Romanya..

O günlerde Romanya kralı Atatürk'e geliyor.
Romanya Kralı Karol, Atatürk'le görüşmesinde Südet krizinden bahsediyor ve bir ricada bulunuyor: Çekoslovak lider Beneş'le görüşmesini ve Südet'i Almanlara bırakmasını nasihat etmesini istiyor.

Böylece kriz çözülecek, savaş riski dağılacak ve Romanya tehditten kurtulacaktır.
Esasen bir kralın, uluslararası bir sorunu çözebilmek için Atatürk'ten yardım talep etmesi, Atatürk'ün o dönem için nasıl itibar sahibi olduğunu yansıtmak açısından önemlidir.

Fskat Atatürk bu ricayı duyduğunda şaşırıyor. Şöyle söylüyor:
Read 6 tweets
Mar 4
#Bergen'in ölümünü hiçbir zaman sadece "bir kadının öldürülmesi" olarak görmedim.

O, toplumsal yozlaşmadan çarpık aile yapısına, kadını ikinci sınıf gören zihniyetten sanatı ahlaksızlık kabul eden anlayışa uzanan çürümenin cesaretlendirdiği bir cani tarafından katledildi.
Bergen çocukluğundan itibaren ailenin sağlayabileceği maddi ve manevi katkıdan yoksun büyüyor. Tutkulu olduğu mesleğe yönelirken hep bunun eksikliğini yaşıyor.

Hatta icra ettiği sanat nedeniyle dışlandığı bile oluyor.
En verimli çağında kadını ikinci sınıf gören zihniyetin yetiştirdiği bir cani tarafından aldatılıyor. "Kadının kariyeri üzerinde söz hakkı bulunan erkek" cüretiyle mesleğinden men ediliyor.
Read 13 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Don't want to be a Premium member but still want to support us?

Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal

Or Donate anonymously using crypto!

Ethereum

0xfe58350B80634f60Fa6Dc149a72b4DFbc17D341E copy

Bitcoin

3ATGMxNzCUFzxpMCHL5sWSt4DVtS8UqXpi copy

Thank you for your support!

Follow Us on Twitter!

:(