Bir ülke parasını dolara eşitleyebiliyorsa niye dalgalı kurla uğraşıyoruz?
Bu soru, "para basabiliyorsak niye borcumuzu ödeyemiyoruz" ile aynı aileden. Cevap da aynı: Her şeyin bir bedeli var.
Ticaretimizi dolarla yapıyoruz. Katar'a portakal sattık, 20 dolar kazandık, bunu TR'de bozdurduk, 100 lirayla yedik içtik
Piyasada lira aynı, dolarsa bollaştı. E kur nasıl sabit kalacak?
Yeni giren paranın oranı 10/50 = 1/5. Kur sabit kaldı.
Yani "sabit kur" deyince kur sabitlenmiyor, MB'nın sürekli müdahalesi lazım. Yoksa karaborsa.
Sabit kurun yaygın hali bu.
Bunun en fantastik halini Burma'da görmüştüm. Havaalanındaki kur 1 dolara 6 kyat idi. Dışarda, sokak aralarında, milletin önerdiği fiyatı bir tahmin edin. 10? 20?
Sabit kuru tutturmak zor. Piyasayı kur dalgalanmalarından korunmanın bedeli, MB'nın dev döviz rezervlerine sahip olması. Bu döviz de ülkeye bedavadan gelmiyor, ya ihracat ya da malvarlığı satışı olacak.
Devalüasyon: devletin bilerek yaptığı.
Değer kaybı: piyasanın organik biçimde yaptığı.
Bunu ben de bazen yanlış kullanıyorum:
Kuru düşük tutup (piyasadan dolar çekip), vatandaşın alım gücünü, hayat kalitesini ve ithalatı düşürürsün ama ihracat da artar (ucuz işçilik). Yani net döviz girişi artar.
MB bu dolarları alacak parayı nereden buluyor? Onu basarak. Vatandaşın zaten fakir kalmıştı, üstüne enflasyon oldu.Ama MB dolar zengini.
Enflasyon (fakirlerin hayat kalitesi), ithalat (kalan herkesin hayat kalitesi), ihracat ve yerli sanayinin gelişmesi arasında bir denge var. MB da bu süreçte aktif bir rol alıyor.
Çin bunu iyi kötü becerdi, peki patlak bir örnek var mı?
Tayland 90'larda çılgınca büyüdü. Ülkeye giren döviz ihracatla değil yatırım ve borçla olmuştu. Ve o yatırımlar bir türlü katma değeri yüksek üretime dönüşmedi.
Millet lastiğin patlayacağını sezdi ve spekülasyon başladı.
MANİPÜLASYON: Yalan haber yayarak piyasa koşullarını değiştirmek ve piyasa kendini düzeltene kadar keriz silkelemek (veya insider trading).
@mahfiegilmez şurada anlatmış:
Böylece aşırı düşük fiyatlar olmaz. Fiyat yükselince satarlar, yani balonları indirirler. Dolayısıyla düzenleyici etkileri var.
Çoğumuz, bunların peşinden giden koyunlarız. Kaybedince de kazanan herkesi "manipülatör" sanıyoruz.
Tayland'a dönelim:
Özel sektör borç ödemeleri geliyor, MB rezervleri az, ihracat az. Bunu gören yatırımcı kaçmaya başladı. Nasıl kaçıyorlar?
Yatırımlarını satıp döviz alarak. Yani döviz iyice revaçta oluyor, kuru sabit tutmak iyice zorlaşıyor.
Bakın, alımgücü her halükarda düşüyor. Kur rejimi ve para politikaları buna deva değil. Üretim ve tüketim arasındaki farka bakar o.
Fakat politikacılar, faturayı ödemek istemezler.
Bu sistemde isteyen istediği fiyata döviz alım satımı yapar. Yani aslında tek bir kur yok, ama referans olarak alınan fiyatlar var (Tahtakale, Kapalıçarşı, Melih Gökçek'in diktiği saat kuleleri).
Ülkenin en büyük finans şirketi battı. Atıyorum, 25 bahttan 1 milyar $ kredi almış dışardan, vatandaşa dağıtmış, şimdi geriye faizle 1.1 milyar ödemesi lazım, ama tanesi 40 bahttan bu parayı bulamıyor.
Yani savaş sonrası dönemde uluslararası bir SABİT KUR rejimi var, IMF de bu rejimdeki ayarları (devalüasyonlar) gözetecek.
Şimdi bir, normal dalgalanmalarla oluşan krizler var, IMF buralara dev bir kredi kartı gibi çalışıyor. Yani diyelim 5000 dolar maaşın var ama
Kredi kartından önce, üretken insanlar bile böyle saçmalıklarla boğuşuyordu.
IMF bunlara bazı reform şartları karşılığında para veriyor ancak. Yani finansman + makroekonomik danışmanlık hizmeti. +
Ve zorla değil, şartlarını beğenmiyorsan alma, git başkasını -kendi vatandaşın dahil- ikna et sana yatırım yapmaya+
Katar sana hangi şartlarla o finansmanı sağlıyor? IMF'ye kıyasla nasıl?
Neyse Tayland diyorduk:
Kur oyunlarının etkisi sınırlı, asıl mesele üretim tüketim. Sen Rusya'ya lirayla portakal sat, onlardan rubleyle doğalgaz al, n'olur?
Ve bir süre sonra dolara karşı da değer kaybetmiş olacaksın çünkü dolar-ruble dengesi neredeyse sabit. (arbitraj denen konuyla ilgili)
Bu da bizi son kısma getiriyor:
Bunu anlamak için, baştaki kavramlara döenyim: Bu finansman durumuyla, sabit kur uygulasaydık ne olurdu?
Kuru 3'te sabit tutmak için MB'nin tüm rezervleri biter ve normalden aylar önce devalüasyona zorlanırdık. Spekülatif atak budur
Bizim dalgalı kurda o şekilde bir atak çok daha etkisiz. Dolayısıyla "operasyon" suçlaması iyice manasız.+
kur -> finansman (yatırım, sıcak para) -> dış borç (çoğu özel sektör) + siyasal faktörüler (MB baskısı) -> ticari açık -> üretkenlik krizi.
Üretime odaklanarak bitireyim şu zinciri:
Bu kalemlerin hepsinde OECD sonlarındayız ama sanki bambaşka bir ülkeymişiz gibi tüketiyoruz, devletiyle özeliyle bir masal aleminde yaşıyoruz.
Bilgi ve iletişim teknolojileri (bizden kötü tek ülke Meksika)
data.oecd.org/chart/5g9V