,
9 tweets,
2 min read
Read on Twitter
TKP’nin açıklaması çok problemli. Birincisi: HDP, bir düzen partisi DEĞİL. Düzen partisi olmak için bu yönde irade göstermek yetmez (HDP bu iradeyi gösteriyor); düzenin de onu kabul etmesi gerekir (düzen, HDP’yi kabul etmiyor).
İkincisi: birileri başka birilerini eleştirirken, onların ödediği ve ödemekte olduğu bedellere gözlerini kaparsa bu en hafif deyimle ukalalık anlamına gelir. Dolayısıyla, İ. Aktan kalibresinde burjuva milliyetçilerine malzeme vermenin âlemi yok.
Üçüncüsü: HDP Kürt meselesi, AKP faşizmiyle anlaşmaya teşne oluşu, “radikal demokrasi” demagojileri, Suriye ve emperyalizmle ilişkiler vb. hususunda çok sert şekilde eleştirilmelidir.
Ancak seçime giren bir parti tarafından seçimlerle ilgili eleştiri yapılıyorsa, bunun çerçevesi doğru çizilmeli; değilse eleştirenin samimiyeti, eleştiri konusu olur.
Son olarak, diğerlerinden daha önemlisi, şu: TKP, şu kısacık yazıda, bundan sonra seçimlere girme kararlılığını dile getiriyor.
İlkin, ilkesel bir noktaya açıklık getirmeli. Seçime girilmez değil, ama seçime girmeyi kategorik bir tercih haline getirdiğinizde, bu devrimcilik filan değil, su katılmamış reformizmdir. Bu o kadar kör gözüm parmağına bir hakikat ki, tartışmaya bile değmez.
Önümüzdeki seçimlere pilot bölgelerin dışında genel bir katılım kararı da (bildiğim kadarıyla henüz kesin olarak açıklanmamış olsa bile böyle bir eğilim olduğu anlaşılıyor), bence, bu reformist anlayışın yansımasıdır.
Zira kazanılabilecek veya geniş bir propaganda değeri teşkil edebilecek pilot bölgelerden başka kazanma şansı olmayan yerlerde emekçileri sandığa çekmeye çalışmak, ÖDP’nin bir burjuva partisine angajman tavrından daha olumlu olsa bile, sandığı meşrulaştırmak anlamına gelir.
Kastettiğim tam da buydu.
