15 Şubat 1938’de Tavşanlı, Kütahya’da dünyaya geldi.
Camile Hanım ile madenci Bedrettin Bey'in oğludur.
Tiyatro sanatçısı, dramaturg, yönetmen ve yazar.
Türkiye’de tiyatro denilince , epik/diyalektik tiyatro denince akla gelen ilk isimlerdendir.
Vasıf Öngören, “Asiye Nasıl Kurtulur?”, “Almanya Defteri”, “Oyun Nasıl Oynanmalı?” ve “Zengin Mutfağı” oyunlarıyla tiyatromuzda yer edinmiştir.
Lisede öğrenci olduğu üç yıl boyunca tiyatro kolunu yönetti.
1958 yılında İstanbul Teknik Üniversitesinde Jeofizik Bölümünde okumak için İstanbul'a, abisi Ferid Öngören'in yanına geldi.
Yine aynı yıl, Eminönü Halkevi'nde Gençlik Tiyatrosu'nun çalışmalarına katıldı.
Üniversitede iki yıl okuduktan sonra bırakmasına tiyatro sevdası neden olur.
1958 yılında Türk Milli Talebe Federasyonu Gençlik Tiyatrosu’na giren Vasıf Öngören, bu toplulukta 1962’ye dek oyuncu ve yönetmen olarak görev alır.
1962 yılında Almanya’ya giderek Berlin Üniversitesi Felsefe Fakültesi Tiyatro Bilimleri Bölümü’nde ve Berliner Ensemble topluluğunda dört yıl epik tiyatro öğrenimi gördü.
Manfred Wekwerth’in (Alman tiyatrosu ve film yönetmeni ve yazarı) reji çalışmalarına katılır.
Hayatını sürdürmek için pek çok farklı işte çalışır.
Türkiye’ye döndükten sonra ilk oyunu Göç, 1966 yılında TMTF Gençlik Tiyatrosu tarafından İstanbul Tiyatro Festivali’nde sergilenir ve ikincilik ödülü alır.
1966–68 yıllarında askerliğini yaparken ünlü oyunu “Asiye Nasıl Kurtulur?”u yazdı.
“Asiye Nasıl Kurtulur?”, oynandığı 1970 yılından itibaren içerik ve biçim bakımından tiyatromuzun başyapıtlarından biri haline gelir ve
Sanat sevenler Derneği tarafından En İyi Yazar ve En İyi Yönetmen ödüllerini kazanır.
Oyun Rusça, Azerice, Kazakça, Yugoslavca ve Fransızcaya çevrilir.
Ankara Birliği Sahnesi’ni kurar.
1971’de Brecht’in “Adam Adamdır” oyununu yönetti.
12 Mart darbesiyle 1972 yılında Halil Ergün, Erdoğan Akduman ve Mustafa Alabora ile gizli örgüt kurmak suçundan askeri mahkeme tarafından 6 yıl 8 ay cezaya çarptırılır.
İki yıl cezaevinde kaldığı sırada “Oyun Nasıl Oynanmalı?” adlı oyununu yazar ve “Göç” oyununu yeniden düzenleyerek “Almanya Defteri” adıyla oluşturur. 1974 genel affıyla serbest bırakılır.
İstanbul Birlik Sahnesi’ni 1975 yılında kurar ve burada Brecht’in Faşizmin Korku ve Sefaleti ile Sezuan’ın İyi İnsanı’nı sahneler.
Oyunlarında topluma yabancılaşma, namus, dürüstlük kavramları epik yöntemle işleyerek anlattı.
1977’de Zengin Mutfağı ilk kez sahnelendi ve İsmet Küntay Ödülü dahil olmak üzere dört ödül kazandı. Aynı yıl kızı Aslı Öngören’e adadığı masal kitabı "Masalın Aslı" hem Türkiye’de hem de Almanya’da yayınlanır.
Nazım Hikmet’in “Memleketimden İnsan Manzaraları” adlı şiir kitabını tek kişilik oyuna dönüştürerek 1978-1979 döneminde sergiler.
1980 darbesi ortamı sebebiyle Amsterdam’a göç eder ve burada “El Kapısı” adını verdiği tiyatro topluluğunu kurar.
Ölümünden sonra bu tiyatroya kendi adı verildi.
Vasıf Öngören, 14 Mayıs 1984 yılında Amsterdam, Hollanda'da ani bir kalp yetmezliği sonucu yaşamını yitirmiştir.
“Vasıf Öngören, Türk Tiyatrosunun 1960’larda gerçekleştirdiği atılım içinde, insanımızı tüm sıcaklığı ve canlılığı ile epik tiyatro yöntemini kullanarak yansıtmış bir tiyatro ustamızdır.
Oyunlarındaki yalın dil, gülmeceye yatkın üslup ve toplumsal-politik doğru içerik, sahne ile seyirci arasında kolayca iletişim kurmayı sağlamış, tüm oyunları, seyircisini düşünmeye yöneltmede çok başarılı olmuştur.”
(Ayşegül Yüksel)
“Yazar, gerçeğin değişebilir olduğundan başka bir şey öğretemez.”
Zaten, “tiyatronun jeofiziği” de budur...
Vasıf Öngören
Tarihi 17. yüzyıla dayanıyor, ilk söylentilere göre "gökten gelen hava akımlarıyla" oluşuyordu.
1970 ve 80'lerde İngiltere'nin kırsal bölgelerinde rastlanmaya başlanması, nereden geldikleriyle ilgili birçok tartışmanın çıkmasına neden oldu.
Ekin Çemberleri (Crop Circles) olarak bilinseler de, Dünyanın farklı yerlerinde içinde bir “çember” içermeyen bir sürü ekin şekilleri de bulunabilmektedir.
Ekin tarlalarının düzleştirilmesiyle oluşturulmuş, ayrıntılı tasarımlara sahip bu dev şekillerin kökenleri
yıllardır tartışılıyor.
Böylesine düzenli ve bir gecede beliriveren işaretler nasıl “kendiliğinden” oluşabilirdi ki?
Bazı kişiler ise konuyu doğrudan uzaylılara bağlamak yerine, bunların belki de hortumlar gibi özel durumlarda oluşabileceklerini düşünmüşlerdir.
Dünyanın gördüğü en büyük savaş dehalarından biri ,
Orta Asya’daki tüm göçebe bozkır kavimlerini tek çatı altında toplamıştı. 12. yüzyılın sonlarında başlattığı ve 13. yüzyılın başlarında büyük başarılar elde ettiği mücadelesi,
bir uçtan bir uca 4800 km olan bugüne kadar ulaşılan en geniş imparatorluğun doğmasıyla sonuçlanır.
Asıl Adı Temuçin olan Cengiz Han, 1162 yılında, şu an Moğolistan sınırlarında kalan Dülün-Boldok mevkiinde dünyaya geldi.
Cengiz Han’ın babası Yesügey, bir Moğol şefiydi.
Baba Bahadır, Timuçin henüz 10 yaşındayken, Tatarlar tarafından zehirlenerek öldürülür.
Kabilesi onu ve ailesini öldürmek istedi, çok zor günler yaşayan Cengiz ve ailesi sürüldü.
28 Kasım 1898’de Mısır’ın Kahire şehrinde doğdu, Mısır’ın ünlü bir mimar ve müteahhiti olan Ahmet Hulusi’nin oğludur. Kemahlı bir asker olan dedesinin Hıdıv maiyetinde görev yapması nedeniyle Mısır’a gelmiş bulunan aile,
I. Dünya Savaşı’nda Kahire İngiliz işgaline uğrayınca İstanbul’a döndü.
İhap Hulusi Görey veya arkadaşlarının taktığı adla Lakabı Şaheser.
İhap Hulusi, ilk ve orta tahsilini Kahire’deki İngiliz okullarında yapmıştı.
1917’de Almanya’da yaşayan bir ressamdan postayla resim dersleri aldı, 1920 yılında resim eğitimi görmek üzere Almanya’ya gitti.
Önce Münih’de Heimann Schule atölyesinde üç yıl çalıştı. 1923’te düzenlenen Galatasaray Sergisi’ne Almanya’da yaptığı çalışmalarıyla katıldı.
26 yaşındaki bir genç 1935 yılının başlarında Bursa Ziraat Mektebi yakınlarında uçuş denemeleri yapıyordu.
Dört yıl süren geceli gündüzlü bir çalışma sonucunda tamamen kendi emeği ile yaptığı motorsuz tayyare (planör) ile birkaç kez kaza yapıyor ama asla vazgeçmiyordu.
Bir yandan da kardeşi Neşet’in yanında fotoğrafçılık yapan bu genç Emrullah Ali Yıldız’dı.
Emrullah Ali Yıldız, 1909’da Bursa-Orhangazi’de dünyaya geldi.
Vidin’den Bursa’ya göçen Yıldızzade ailesindendi. Babası Ahmet Kadri Yıldız Bursa’nın en eski kitapçılarındandı.
Annesi Kafkas göçmeni Lütfiye Hanım’dı.
17 yaşındayken Türk Tayyare Cemiyeti tarafından açılan Yeşilköy Tayyare Makinist Mektebine girdi.
Makinist yetiştirmek üzere açılan bu Küçük Zabit (Astsubay) okulunu 1927 yılında birincilikle bitirdi.
“arsızlıkla damgalanan
boş kinayelere gülen bendim
kendi varlığımın sesi olayım
istedim yazık ki ‘kadın’dım”
20. yüzyıla damga vuran kısacık yaşamında çok şey yapan bir sanatçı.
Şair, yönetmen, ressam, yazar, oyuncu.
İsmi Farsça ışık anlamına gelen Füruğ Ferruhzad, 5 Ocak 1935’te Tahran’da doğar.
Babası Albay Muhammed Ferruhzad ve annesi Turan Veziri Tebar'ın yedi çocuğundan üçüncüsüydü.
Otoriter ve baskıcı olan babası, çocuklarının eğitiminde kendine özgü bir tarz izleyerek,
onları askeri disiplinle yetiştirmeye çalışıyordu.
Çocukluğundan itibaren toplumun kendisi için biçtiği rolleri bir türlü benimseyemedi Furuğ. .
Mahalle mektebinde 9. sınıfa kadar devam ettikten sonra kız sanat okuluna gitti. Burada resim, dikiş-nakış ve el sanatları öğrendi.
“İşçi sınıfının içinde doğmuştum ve on sekiz yaşımda başladığım noktanın da altındaydım
Toplumun mahzenindeydim, öyle sefil bir düşkünlük içindeydim ki bahsetmek uygun düşmez
Uygarlığımızın çukurunda, uçurumundaydım insan atıklarının, pislik ve kemiklerin toplandığı yerdeydim.”
Hikayelerini barlarda, ucuz otellerde, tren vagonlarında önce aklına yazdı.
Toplumun en aşağısındakilerin, görmezden gelinenlerin, ezilenlerin kalemiydi.
Jack London, 12 Ocak 1876’da San Francisco’da doğdu.
Jack London, yoksulluk içinde beş yaşındayken kendi kendine okuma yazmayı öğrendi.
Sekiz yaşındayken önce gazete sattı, sonra bir çiftlikte çalıştı.
Yaşadığı Oakland'da bulduğu şehir kütüphanesi, tüm hayatını etkiledi.