1. Bugün, # 9Nisan 2021 # Cuma... Yine günahsız ve bereketli bir gün dileğimizle Milletimizi Selamlıyor ve Mübarek Cumalar diliyoruz.
2. Üç aylardan, Ramazan’a üç kala, Ölümsüzlüğe uğurladığımız, Şehitlerimizin Şehadedetini tebrik ediyor, yakınlarına ve Milletimize baş sağlığı temenni ediyoruz.
3. Bu arada; belirtmek isteriz ki idrak etmeye üç kala Mübarek Ramazanda yapacağımız dualarımıza ortaksınız. İnşallah!
#Derindunya
#ahmetyozgat
#MilliHesaplarBurada
#MilliHesaplarYanyana
#MilliHesaplarYanyanaBiz
#MilliHesaplarBuradaDerindunya
#DevletimizinYanındayız
4. Dünyanın, Çiviyazılı Yeni Alfabesiyle
DÜNYA SİYASET OKUMALARI
Ahmet YOZGAT
5. DD'nın Kardeşlerinden Sevgili 1176 bozokruhu:"Prens Philip ölmüş. Yorumunuzu, dört gözle bekliyoruz Ahmet abi." diye verdi haberi.
İki çift laf etmemek olmaz.
6. Hakkında, epey bir yazı yazıp Hanedanlar konusuna dahil ettiğimiz bu adam; eğer, 50 yaşının altında, daha genç biri olsaydı… Ölümünden kuşku duyar ve derdi ki: "Hanedanlık, yeni bir makas değişikliğinde; bir iki kurbana ihtiyaç duydu anlaşıldığı kadarıyla!"
7. Fakat Filip Mountbatten; Windsor Sülalesi içindeki ünvanıyla “İskoçya Lordu” olarak, 2. Elizabeth’in kocası… Bu nedenle Birleşik Krallığın yürüyeceği ailenin ve Yeni Hanedanın babasıydı. Ama 100 yaşında bir adamdı. Bu nedenle ölümünden kuşku duymaya gerek görmüyoruz.

Da…
8. Yine de ölümü manidar!
Çünkü daha birkaç saat evvel, şöyle yazmıştık: Bir iki gün içinde, Krallık; Kraliçe’nin, 95. Yaş Gününü idrak edecek. Bu Yaş Günün, Elizabeth Haminnenin, Kraliçe olarak katılacağı son tören olacak.
9. Çünkü iddia edildiğine göre; Kraliçe, tahttan feragat edip… Tacı, büyük oğlunun başına takacak. Ve Büyük Oğulla birlikte, “Kral Charles” İngiliz Tarihinde Dönemi başlayacak.
10. Aslında; işe başlayacak olan “Charles Dönemi” de değil; Yeni bir Hanedan... Battenberk-Windsor Hanedanlığı… Muhtemelen, Charles, bu Hanedanlığın, ilk ve tek kralı olacak. Sanki...
11. (Hem de kısa bir süre gibi geliyor bize.)
Onun yerine geçecek olan oğlundan sonra Hanedan; sadece, Battenbergler olarak anılacak.
12. Bu isim; birkaç sene önce, tüm unvanlarından feragat eden ya da unvanları elinden alınan, Baba Prens Philip’in soyadından gelmekte. Dedik ya yukarıda; Müteveffa Prensin adı, Philip Mountbatten... Köken itibariyle kendisi, İngiliz değil.
13. Doğduğu yer Yunanistan, ve oranın da prensi. Köken itibariyle Danimarka Oldenberg Hanedanlığına uzanıyor geçmişi. Bununla birlikte; Rus Romanov Sülalesi ve Bavyeralı Wittellerle de akraba…
Dolayısıyla Mısır Ekolüne mensup.
14. Hatırla yanlarımız olacaktır…
Hanedanlık ünvanlarından feragat etmesini fakir; “İngiliz Sarayı'nda Darbe” ya da “Kraliçe’ye Darbe!” şeklinde değerlendirmiş kaydetmiştik düşüncelerimizi. Ki o gün, “Çok Yakın İngiliz Tarihi”nde bir makas değişimini başlatmıştı.
15. . (Bu oyunda, Filip'in parmağı var mıydı?)
Zaten değişim, “Filip Darbe”sinden sonra başladı; Kraliçe’nin, “Mavi Hanedanlar Koalisyonu” ve “Galler Masası”nı kurmasının öyküsü. Ta; bugünlere kadar uzadı. (Zurnanın, “Zırt!” dediği güne kadar…
16. (Hatta fakire, etmediğini bırakmadı Haminne, üst üste Planlar kurdu ve biz de üst üste deşifre ettik: Reks Deus Planına karşı, Anti Reks planı, Peşi sıra Reks+Reks Planı… Lndara Masası ve 2. Londra Masası ve Babil Masası…)
17. Kraliçe’nin yaş gününe iki hafta kala Philips’in, Covid-19’dan hastaneye yatırıldığı açıklanmıştı. Karısının, Yaş Gününe 3-5 gün kala öldü adamcağız.

Peki... Baba Prens ölmüşse ya da fişi çekilmişse bu durumun, Kraliçe ile bir ilişkisi olabilir mi?
18. Diyebiliriz ki…
Yukarıda sözünü ettiğimiz feragat iddiası, Kraliçe’ye rağmen çıkartılmıştı. Bir iki yıl evvel, ölünün tatbikatını dahi yapmış olan, Elizabeth’in, Tahtanın üzerinde oturarak ölümünü beklemeye kararlı olduğu kanaatindeyiz.
19. Ancak Galler Masasındaki, -bu yazıda giriş yapacağımız- çatlaklar üstüne, en büyük çatlak hususunun oluşturacağı krizin doğru yönetilmesi hususunda, Kraliçe’nin emekliye ayrılması şart görülmüş olmalı.
20. Bu nedenle ondan habersiz olarak, feragat iddiası ortaya atılmıştı, diyelim. Ama anlaşılan o ki. Emrivaki şeklindeki o iddia, Kraliçe’yi ikna etmeye yetmemiş. O halde, ikna edilmesi gerekli görülmüş denilebilir.
21. Yani verilmek istenen mesaj, şöyle olsa gerek: “Kocanı öldüren, seni neden öldürmesin?” Yani diyesimiz var ki… (Normal yolla veya anormal bir usulle olsun…) Filip’in ölümü; Kraliçe’nin tahttan feragatı için de bir uygun gerekçe oluşturmuş durumda.
22. Herhalde; İngiliz Gazeteleri şöyle yazacaktır: Kocasının ölümüne dayanamayan Kraliçe, ‘Onsuz, bana taht haram olsun!’ deyip Tacı, oğlunun başına koydu!”
23. Ya da “Kocasını o kadar çok seviyordu ki Zavallı kraliçe; üç gün sonra, onun arkasından ebedi aleme göçtü!” (Yani “göçürtüldü” demek isteyecekler!)

Tabii ki… Müteveffanın ardından bu yorumu yaptık da… Burada, söylenmesi gereken en hakiki ifade, Allahualem!
***
24. Kraliçe’nin tahttan feragatı; ölmesi ya da öldürülmesi, bugünlerde çok iyi sonuç vermeyecek gibi duruyor, Türkiye'nin de dahil olduğu Dünya Siyaseti tarafına.

Da bizim için hayırlı tarafı da var.
25. Kraliçe’nin, bir şekilde sahneden çekilmesi; Windsor Hanedanlığını yani Londra'daki Babil Ekolünü sona erdiecek demektir. Birleşik Krallık, Mısır Ekolüne dönüşecek.
Peki, bu dönüşüm, nasıl yansıyacak dünyanın istikbaline?
26. Şöyle… Tarihte; 20. Yy’daki iki Dünya Savaşı'nı kazanan Babil Ekolünün, asırlık Cihan hakimiyeti bitecek demektir. Teolozik/Teozofik katmanda; Tanrılık tahtından, Nemrut düşürülecek… Geçerli Tanrı olarak; Nemrut’un boşalttığı yere, Firavun oturacak.
27. (Oturdu da…
Birkaç gün önce; Mısır'da yaşanan “Firavunlar Töreni”nin neyi işaret ettiği anlaşılmış oldu.
Törenin yankısı ve yansıması, İngiltere'de ortaya çıktı ilk elde…)
28. Demek ki bundan böyle dünyayı, Mısır ekolü yönetecek En azından, 21. Yy’da... Bu anlamda; Yahudi Dünyasında, Siyonist Aşkenazların devri de bitiyor ve Sefaradların ve Kabalacıların Devri başlıyor diye ek yapalım buraya ...........
29. ve diyelim ki İsrail’in bir buçuk yıllık ömrü kaldı. Körfez İngiliz bağlantılı Hanedanların da ipi çekildi. İlk işaret, Ürdün’deki darbeydi, diğerlerini bekleyelim. Avrupa'da ise Belçika ve Hollanda Hanedanlarının da suyu ısınabilir. Belki Danimarka Oldenbergleri yırtar...
30. “Bu olayın, Türkiye yankısı nasıl olacak?” sualin karşılığı olarak diyebiliriz ki... Daha evvel, bir makalede kullandığımız şu cümleyi hatırlayın:
31. “Babil Ekolünün Egemenleri; Mısır Ekolünden saydığı Osmanlı'yı yıkarak; yerine, “Türkiye Babil Cumhuriyeti”ni kurdu 1918’de... Ve İdeoloji olarak, Kemalizm’i cari hale getirdi.”
32. Şimdi, “21. Mısır Firavun Asrı”na girerken; Türkiye'deki, Babil Devresi ve onun cari İdeolojisinin de devrinin kapatılacağını tahmin etmek mümkün.
33. Peki, onun yerine konacak; “Türkiye Mısır Cumhuriyeti”nde kimin hakim olacağı belli mi! Evet, şimdi belli oldu! Şu an; bir yıldan beri, “Erdoğan'ın, Binyılcılarla temasından söz ediyoruz ya...
34. Bu arada; “Babil Papası”nın hamlesine de karşı duruşunu belli eden Cumhurbaşkanı'nın; bir aydan beri, Mısır’la yakınlaşma gerekçesi de anlaşılmış oldu böylece.
35. Peki… Buraya, şu “103’lüler”in Darbe kokan hamlesini nasıl bağlayabiliriz? Şöyle… Anlaşılan o ki duvara tosladılar! Bıçak, şah damarına dayandı! Yani Türkiye'yi; “çantadaki keklik gibi görme kolaycılığına iman edenler”in; başına taşlar yağdı7yağacak...
36. Refleks halinde,”Keklik”i ellerinden kaçırmak istemeyen Babil Ekolü mensupları; son bir kez “ölüm vuruşur yapmak” üzere teyakkuzdalar. Apar topar, en kolay mermiyi, namluya sürdüler yani “Dünyadan ve Ülkeden bihaber, gafil Emekli Amiraller”i ateş meydanına attılar.
37. Neyse ki Devlet de refleksini gösterdi. Çöktü ümüklerine! Ama yetmez! Aşağıda söylediğimiz gibi yapılması gereken tek şey: Tulup tulup tulup!
38. Efendim…
Müteveffanın ölümüyle ilgili olarak son olarak diyelim ki… Toprağı bol olsun! Kraliçe için de erkenden yapalım vazifemizi: Senin de toprağın bol olsun Haminne…
***
39. Geçelim asıl konunun girişine… Evvela birkaç Derindünya sever kardeşimizin adını anarak, kendilerini selamlamak istiyoruz: En başta Sevgili Kızkardeşimiz @EMerva, ...........................
40. Sevgili Doktorumuz @AhmetBozyiğit, @ÖmürÇelikdönmez, @Elimes, @DeVeritade, @SonerHoca, @İlhanKaymaz, @ErbayKücet Ve @SırrıEr...
***
41. Önce, bir Çin özeti yapalım... Düğünlerin kamberi, Pekin... Onsuz olmuyor!
Habsburgların Proleter /İşçi Komünizmine karşı, Windsorların kurduğu Köylü Komünizminin temsilcisi olarak formatlanan Çin Devletinin Kurucu Babası, Mao'nun ölümünün üzerinden 45 sene geçti.
42. Bu sürede, Çin köprülerinin altından çok sular aktı. Windsorların destek verdiği Total Amerikan Aklı 1990 yılında Rus Komünizmini yıktı. (Bir not: Bu işlem, Clinton Dönemi başlangıcında hayata geçirildi...
43. -Ki Kripto ABD, tüm dünya hamlelerini, Cunhuriyetçilere hazırlatıyor, değişen iktidarla beraber; hazırlığı, Binyılcılar lehine çevirtmesiyle sabıkalı.-) ABD’li Ortaklar; 1993'te tam, Çin Komünizmini de yıkacakken; .............
44. Amerikan Binyılcıları, yandaşlarını atlatarak, “2’li Çin Devleti”nin oluşmasının kapısını araladı: Komünist Çin/Pekin Devleti ve Liberal Çin/Şangay Devleti...
45. Peşi sıra; Uluslarüstü Kripto Yahudi Sermayesini, oraya yönlendirerek; dendiğine göre, 2 Trilyon Doları aşan bir miktarı, Şanghay’a taşıdı.
46. Biliyorsunuz, Komünist Çin’den bağımsız olarak Liberal Şangay Çin’i, Koronavirüsü, Binyılcı Aklın eliyle formatladı. Lakin uygulamada; Yüzyılcılar, işe el kattılar. Bu nedenle ilk önce Liberal "Şangaycı Yapı" vuruldu.
47. Bu esnada; Kraliçe’nin özel bahçesi olan Hong Kong üzerinden, Çin'in Demokratikleşmesi atağı geliştiriliyordu. Buna bağlı olmayarak ya da kısmi bağımlılıkla; Tarihi Çin Aklının da uyandığı, kendi planını yaptığı da vaki.
48. Tarihi Çin Planının ilk ayağı; Liberal Çin'in iflas halindeki üretim ve pazarlama merkezlerini ele geçirmekti. Bunu başarmış görünüyorlar. Bu başarıya ilintili olarak; baştan beri, Komünist idareye muhalif olan bu Akıl; manidar bir karar aldı.
49. Ve Komünist Rejimin devamından yana bir Taktik uyguamaya girişti. Bu Stratejide, Milliyetçi Çin'de denilen Komünizm Muhalefeti sebebiyle Sarı deniz’deki adada bina edilmiş Tayvan'ın aklı vardı. Muhtemelen, parmağı da olsa gerek.
Her neyse!
50. Verilen bu Tarihi karar doğrultusunda anlaşıldı ki Komünist kalmak, Çin Halkının çakma yazgısıymış meğerse...
51. (Dün, Bozkırlılara... Bugün, Uygur Bozkırlılarına ettiklerini mi çekiyorlar desek?)
Bu yazgı, Tarihi “Beyaz Çin” Aklının; Binyılcılara ait olan Küreselizm ve Dijital Resetlemeye de iştahla sarıldığı ve bu konuda, epey bir yol katetmiş durumda olduğunu da gözlemleye biliyoruz.
52. Hatta Pekin; “Dijital Çin Medeniyeti”nde katettiği yolla, artık dünyaya açılmaya hazır hissetmekte kendini. Yani bir süreden beri; bir numaralı Binyılcı, Küreselist Çin’in ta kendisi...
53. Fakat diğer “Küresel Emperyalistler/Binyılcılar ve Yüzyılcılardan, (Buna, 2021 İlkbaharında bir Emperyalist Akıl daha katıldı: Kutsal Roma Vatikan Devleti…)” işgal metodunda ayrılmakta olan Çin’in Paradigması farklı.
54. Şöyle ki…
Batılı Emperyalistler ve Globalister, aynı paradigmanın ürünleri olarak, dünyayı; Tanrı olarak yönetmek amacındalar. Sadece yönetmek değil onların ki… İnsanlığı, kendi inanç yelpazeler ne de evirmek... Bunun için her türlü yaptırım enstrümanını kullanmak da mübah!
55. Neleri mi? Mesela Misyonerlik, Savaş, Terörizm, Kontrollü Darbeler ve Komplolar… Ticaret yerine de “Sömürmek” öncelikli...

Dedik ya Çin'in Paradigması farklı!
56. Mao Kültür Devriminin gereği olarak; Çin, resmen Dinsiz bir ülke tahmin ettiğimiz kadarıyla. Bu nedenle Çinlilerin; insanları, Dinsel manada dönüştürmek gibi bir planları yok, görünürde. Ama temel ve Tarihi bir uygulama olarak, “Çingırın Politikası” yani Çinlileştirmek var.
57. Bu "Çingırın" uygulaması, bu Devletin Tarihi kabulü. Bu nedenle eski Orta Asya Kağanlıkları, az çekmedi Çingırın Politikasından. Şimdi de Uygurlar... Lakin İlk kertede; Çin'in, Küresel Dünya Politikasının temel argümanı; Ticaret...
58. Bu adamlar; Çin Mallarıyla girmedik köy dükkanı dahi bırakmak istemiyorlar. Böyle bir açgözlülük onlarınki! Ve devamla kazandıkları paranın alım gücünü kullanarak, dünya mülklerinin sahibi olmak gibi bir yayılmacı metodlarının olduğunu da söyleyelim.
59. Yani Küreselci Güçler arasında; Batının ve Uzakdoğu'nun; tüm dünyayı, kendi küreleri haline getirmek/sokmakta “Özgün Metotları”nın olduğunu anlatmak istiyoruz.
60. Ama Rusya'nın, böyle bir Özgün Metodu yok! Geçen yüzyılda; Habsburglar; onlara, Yahudiler aracılığıyla bir Özgün Metot vermişlerdi: Komünizm... Fakat Rus Komünizmi yıkıldı. Bu enstrümanda da yine; Çin, tekel durumunda.
61. Kendine has, Özgün Metodu olan bir Küreselist aday daha var: Türkiye! İşin başında, Türkler; Küreselist ya da Globalist tarifi de kabul etmiyor. Bu konuda, “Cihanşümul” kavramından yanalar.
62. Bunun gibi “Emperyalizm” kavramının yerine konacak, Özgün Terminolojilerini olduğunu da söyleyebiliriz fakir: Empergramlık!

Türkiye'nin elinde; ne Çin gibi devasa bir üretim, ne de Batı emperyalistleri gibi devasa bir Teknoloji ve askeri güç var!
63. “Cihanşümul” ataklarla Yerküreye dağılıp orada var olma isteği de ne Doğu ne de Batı Tekniğine benzemiyor. Bundan Böyle “Kızılelmacılık” diyebileceğimiz yayılmacılık da eskiden olduğu gibi Fütühat temelinde değil.
Ya?
64. Gidilen yerde adaleti temsil etme noktasında; Yerli Gücü eğitmek, Milli Potansiyeli harekete geçirmek ve Halkı, kendi kendine yeterli bir dayanıklılığa kavuşturmak. Türkler; ticaret ve para kazanma konusunda da ne Batı, ne Doğu Emperyalistleri gibi iştahlı değiller.
65. Mesela, sözü edilen “Açgözlü Emperyalistler” şimdilerde kıran kırana, aşı ticaretine soyunmuşken; Türkiye adına Erdoğan diyor ki: “Biz; Türk Aşısını. Mazlum Milletler ile paylaşacağız!” Var mı böyle, başka biri! Yok! Malum, Türkler; geçen yıl da maske nimetini paylaşmıştı.
66. Türkiye'nin Cihanşümul Empegamlığı; bir nevi, “Nüfuz İmparatorluğu kurmak” gibi bir yol takip ediyor. Ve bu yolda; ahlaklı, faize bulaşmayan, dürüst bir ticaretle karşılıklı kazanmayı önceliyor.
67. Peki, Türkiye'nin; günümüz Vatikan'ında olduğu gibi Dinsel bir yayılmacılık amacında olduğunu söyleyebilir miyiz?
Elbette!
İla-yı Kelimetullah ve Nizam-ı Alem ne ki?
68. Dün olduğu gibi Yeni Türk Paradigması da insanlığın Hanif İslam olmasını canı gönülden isteyecektir. Fakat dayatan bir misyonerlik yağda tekniğiyle değiştirme hususunda cevval değil Türk anlayışı. Osmanlılarda etnik ve dinsel bir dayatma cılık olduğuna tarih tanıklık etmiyor.
69. Olsaydı başta Balkanlar olmak üzere tüm Osmanlı coğrafyalarında dinsel ve dilsel dönüşüm tamamlanmış olurdu. Eski ve yeni haliyle Türk tercihi, hal diliyle hakikati anlatmak ve tercihi muhataplarına bırakmaktan yana.
70. Yani Türk anlayışı; Dinde zorlama olmadığı gibi Dilde de bir zorlamayı yeğlemiyor.
71. Ammavelakin… Çağımızın Türkleri, bu konuda soruyorlar; -bir anlamda, pasif buldukları- bu yaklaşım, ne kadar doğru? Bu manada; Hazreti Muhammed'in, Arabistan'daki ve -en azından- Dört Halife döneminin, fetihlerine bakmak lazım: .................
72. Hazreti Peygamberin; 23 senelik hükümranlığında bütün Arabistan, Medine merkezine bağlanmıştı. Bu itibarla Müşriklerin tamamının Müslüman olduğu bir Arabistan Yarımadası ortaya çıktı.
73. Ancak yarımadadaki Hristiyan ve Yahudi ahaliye dokunulmadı. Sadece, Müşriklerin, Müşrik kalmasına müsaade edilmedi. Bu devrenin devamı olarak; Dört Halife döneminde ise Ehli Kitap’a bağlı olduğunu söyleyen Bizans ellenmedi.
74. Ama Mecusi İran Sasanileri ve Mısır,İslam’la tanıştırıldı. Bu tercih, bir ölçü olabilir. Ama“Kısas”da bir ölçü. Bu itibarla,zalimleşmiş bir Hristo-Judik Aleminden, zulmün hesabı sorulmalı ve kısas uygulanabilmeli, diyesimiz var. Ama tabii, bunun kararı;“Ulema/Alimler”in işi.
75.
Neticede… Küresel Emperyalist, Globalistler ve Çin Yayılmacılığı; Türklerin tekniğinden hoşlanmıyor, kendilerine rakip olarak görüyorlar. Doğu ve Batı Emperyalizmi, bu manada ortak…
***
76. Sahnedeki bu ortaklara karşı; Türkiye'nin de kendi “Cihanşumül Paradigma”sını, bir Manifesto şeklinde ortaya koymasın da yarar görüyoruz. Öncelikle bu Paradigmanın, ana hatlarının oluşturulması şart.
77. Bu minvalde fakir, düşüncemizi bir daha açıklamak isteriz: Hatırlayanlarınız olacaktır. Daha önce yayınladığımız,“Sağduyu İttifakı ya da Koalisyonu”kaydımızda sözünü ettiğimiz anlayışla birlikte, “Yeni Hudeybiye” yaklaşımımızın enbaşa konmasının yerinde olacağı kanaatindeyiz.
78. Onun devamı olarak; Hanif Muhammed'i İslam'ın altının çizilmesi ve Cumhurbaşkanının, “Sünnilik ya da Şiilik hedefine kilitlenmiş bir ülke değiliz!” manasındaki açıklamasının, temel alınmasının da gereğine inanıyoruz.
79. Ve insanlığın hayrına olacak, her türlü girişimin yanında duran, bir Türkiye'den söz edilmeli…
En kalın kalemle Adaletin altı çizilmeli!
Mazlum ve Masumların, Türkiye Devletinin ve Türk Milletinin kanatlarının altında bir evlat muamelesi göreceği vurgulanmalı.
80. Zalimlere ve Sömürgen Emperyalistlere karşı dik bir duruş elzem!
“Hakk ve Batıl” mücadelesinde; hakkı önceleyen bir genel kabul, yeni Türkiye'nin Manifestosunun temel taşlarından olmalı.
81. Medyatik Analistlerin karşı durduğu, “Great Reset” konusunda görüşümüz farklı... Bu manada, bir “Türk Resetlemesi Varyantı” belirlenmeli ve konuya ciddiyetle sahip çıkılmalı.
82. Böylece 300 küsur yıldır dünyayı kirleten “Anglosakson/Batı Medeniyeti”nin sona erdirilmesinde, Türkler; kendi rolünü oynama hususunda elinden geleni yapacağını deklare etmeli.
Ve Cumhurbaşkanı'nın,” Medeniyet, bizi çağırıyor!” mottosunun içi doldurulmalı.
83. Bu manada; 17 İmparatorluk
ve Kun Medeniyeti Tasavvurumuz, ciddiye alınmalı.
Ve bu iki hayalin başkenti ilan edilmeli:
İstanbul…
84. Medyatik Analistlerin karşı durduğu Dijitalizm meselesi var.
Fakir, asla karşı değiliz bu hususa da... Hatta Kun Medeniyetinin temel taşının, SüperDijital hatta PostDijitalizm olduğunu kayda geçelim.
85. Ve diyelim ki… Dijitalizm’in; Şanı Yüce ve Aliym olan Allah'ın, son dönem nimetlerinden sayılması gerektiğine inanmaktayız.
Ve bu nimetin, “Hanif İslam”ın kutlu bir kozu olduğunu da söyleyelim.
86. Bu yüzden; artık Hanif olmak zorunda olan Türk Devletinin, aşkın kabullerinden olmak durumunu da vurgulayalım.
87. Ve her şeyden önce Devletimiz; Bağımsız ve Özgür “Yeni Türkiye”den söz etmek durumunda.
88. Yani her türlü Ekolden azade, salt kendi Ekolünde yürüyen; Hakk-Batıl Mücadelesinde, Hakk’ı temsil ettiğini haykıran bir “Ulu Devlet” olmak, temel hedef olmalı. Bu Toprağın evlatlarının, Devletin asıl sahibi oldukları da kabul ve tesim edilmeli.
***
89. Efendim…
Bu Politik aralıkta, olan bitene dair, kısa bir özetleme yaparak, “DD’lı kardeşlerimizin, son tavsiyelerine uyup bir avuçluk, “Twitter Panoraması” çizmek istiyorduk… Ama yine olmadı.
90. Konunu girizgahı bile on avuç oldu. Niye mi? Güncel oyun ve oynaşlar, fakirin işi olmasa gerek. Bir “Dava”sı olan ve bu konuda söylenecek bidolu “masalı” bulunan fakirin kusuruna bakmayın lütfen.
91. Yazmayı, ağır ve uzun bulanlar, burada bıraksın okumayı. Zira “Davamızı” daha yeni başladık anlatmaya. Ve inanıyoruz ki... “21. Yy'ın ayakucunda; Aziz ve Derin Türk Milleti”nin iki eksiği vardı:
Lider ve Dava...
92. Parti değil, Lider bulundu.
Dava, hala yok!
Havan ve su var...
Ya da eski sakız...
Veya "Benim oğlum, Bina our; döner döner gina okur!" durumu...
93. Zira bu arada; 20. Yy’ın tüm davaları iflas etti.
“Müflis Davalar” 21. Asra yamalanmaya çalışılıyor fakat vaat ettiklerini yapamadığı için takipçilerine umut vermiyor ve İstikbal önermiyor.
94. O halde, biz, kendi Resetlememize buradan… Yani 20. Asır ve bu Asrın –izm’li vaadlerinden başlamak durumundayız. Velakin yerine yenisini koymadan, eskiyi çatıkatına kaldırmanın imkanı yok.
95. Bu nedenle fakir, bir “Çoban Ateşi” yakmak üzere anlatmaktayız masallarımızı. Ve hasbelkader, minnacık bir “Dava” önerisinde bulunageliyoruz. Anlayan anlamıştır nasılsa lakin bir daha altını çizelim istedik.
Amma olmazsa olmaz! Kısmet!
96. Fakat hiç olmazsa “Ciddi Dava Önerileri”nin önünü açar, Teorisyenlere cesaret verir ya... Bu da bir iş son kertede… Her neyse… Uzatmayalım...
***
97. Efendim... Aşağıdaki, “Vaziyeti Umumiye Panoraması”nın, bir şablon olarak değerlendirilmesi ve bir süre; olayların üzerine konularak, ne olup bittiğinin okunması gereğinin altını çizmek istiyoruz...
***
98. Burada bir kısa ara...
Mesela bir gün kadar...
Yorulduk...
Şanı Yüce Rahmana emanet!
99. Selam ve Dua ile devam edelim...
Dünyanın, Çiviyazılı Yeni Alfabesiyle
DÜNYA SİYASET OKUMALARI
Ahmet YOZGAT
100. Epeyden yani 2001 İkiz Kule Olayından beri, Dünya Siyaseti, iki sektörde şekilleniyordu: 1. Seviyeden; Küreselci Binyılcılar ile Küreselci Yüzyılcılar ve bunların karşıtlığı...
101. Bunun dışında; 2. Seviyedense Total (Küresel) Siyasete dahil olan Türkiye, Rusya, Çin gibi “Bağımsız /Yarı Bağımsız Emperyal” eğilimli ülkeler yani “Dünya Küresel Oyunu”nda “Biz de varız!” diyenler bulunmaktaydı.
102. Bu resmin dışında kalan, 3. Sınıf Seyirciler de yer tutmakta Yeryüzü haritasında, renkli yamuklar halinde…
103. Kim mi onlar? Yani “Şu Filler ve Atlar"ın tepişmesi tamamlansa da nereye bağlanacağımızı bilsek ve 21. Yüzyılın kurulan “Global Oyunu”nda rolümüzü oynasak, rahat rahat abi…” diyenler yani –güya- Ulus Devletler…
104. Şu an, son bir ay içerisinde; 1. Seviyeye, bir “3.Oyuncu” daha katıldı: Üç Katmanlı Vatikan...

İşte, bu Global Oyuncu; 2021 Mart başına, ilk önce Irak Ziyaretiyle arzı endam etti ve “Babil’i kurmaya geldim!” dedi.
105. Ve kapalı kapılar ardında, evvela “Babil Vatikan”ı kuruldu böylece. Ve bir ay sonra... Yani Nisan Ayı başında; düzenlenen şaşaalı “Geçit Töreni”yle Mısır'da Firavunlar ortaya çıktı ve “İkinci Vatikan” oluşumu da kurulmuş oldu.
106. Ve bu ataklarıyla “Dünya Siyasetinde Papalık” unsuru, bütün halleriyle oyuna dahil oldu... Esasında; bu gelişmeyle “Vatikan Masası/Kutsal Masa” kurulmuş oluyordu Dünya Siyaset Araenasına. Ve bu Masa, dünyanın en üst seviyesindeki Siyasetini belirlemek üzere başrole oturdu.
107. Bundan sonra; dünyada ya “Babil (Vatikan’ı) Ekolü İttifakı” ya da “Mısır (Vatikan’ı) Ekolü İttifakı” olmak durumunda. Yani artık, her durumda; tüm gelişmeleri, “2 Vatikan Masası”nı dikkate alarak değerlendirmek gerekiyor!
108. “2 Vatikan Masası”nın büyük ortağının, “Amerikan Binyılcıları” olduğunu söylemiş miydik? Yine söyleyelim. Bu nedenle “Kutsal Masa İkilisi”nin birinci hedefi ve büyük rakibinin, “Galler Masası” olmak durumunda…
109. İşte bu nedenle bir bakıma, “Su geldi, teyemmüm bozuldu” gibi oldu ve Galler Masası çatladı. Bu çatlakla Mavi Masa; Windsor ve Habsburg İkilemine yani 1. ve 2. Dünya Savaşı Paradigmasına geri döndü gibi görünüyor dünya.
110. Galler Masasındaki ayrışmayı, Habsburglar başlattı diye değerlendiriyoruz. Yani “GermanWelt/Alman Dünyasının büyük Kralları…
Ve Kutsal Roma'nın İmparatorları...
111. “Kutsal” ünvanları sebebiyle Vatikan’la Tarihi bağlantıları olan, Katolik Habsburglar Sülalesinden ve bu sülalenin öne çıkışından söz edebiliriz bundan kelli.
Bununla birlikte; iki sene evvel kurulan, “2 Berlin Masası”nı hatırlayın lütfen!
112. “Kraliçe’nin Londra Masına kurulduğunu yazmıştık çünkü… İşte, o masalarda alınan kararlardan hareketle bundan böyle Binyılcılıkla temasta olan bir Alman dünyasının izleneceğinin altını çizelim.
113. Ve diyelim ki… “An itibariyle Habsburg Liderliğindeki Germen Dünyası, “Vatikan Masaları”nın da paydaşı olmaya karar vermiş gibi görünüyor. Çatlak, bu çatlak…
114. Peki, Galler Masasının geride kalan paydaşları ne yapacak? Onlar; ya Habsburgların katarına katılacak ya da yoluna Windsor Galler Masasının paydaşları olarak devam edecek... “Bu seçeneklerden hangisi olası?” sualini karşılığı olarak denilebilir ki…
Bakalım!
115. Birkaç gün içerisinde; Haminne Kraliçe’nin 95. Yaş Günü, dananın kuyruğunun kopma anı olacak gibi. Ya Kraliçe devam edecek görevine ya da Tahtı, oğluna devredecek. Şayet; görevine devam ederse anlayacağız ki Windsorlar, hala “Britanik Dünya Planları”nda sabit…
116. Yok eğer; Prens Charles Kral olursa, “Tarihi Windsor Hanedanlığı Dönemi” kapanacak… Onun yerine yeni bir Hanedanlık başa gelecek; Battenbergler Sülalesi... Bun ifadenin tam anlamı ise Mavi Masada, “Ya Babil yolculuğu sürecek ya da Masa, Mısırcılaşacak...
117. Bu gelişme; Türkiye, Çin, Rusya, İran ve Yahudilerin yeni bir tercih yapmalarını zorunlu kılacak/kıldı hatta. Türkiye’nin; bir yıldır; “Kraliçe’nin, Ankara Politikası”nın önemsizleşmesi sebebiyle Binyılcılarla da temaslı olduğunu yaza geliyoruz ...............
118. fakat Galler’le de ipleri kopardığı da söylenemez. Lakin şimdi; “Vatikan Masası Kolektif Aklı” Ankara'ya; “Ya Babil, ya Mısır!”diyecek hatta diyor. Velakin Türkiye, her iki masaya (Babil ve Mısır’a) da tavırlı...
119. Bu anlamda Windsorlar; Ankara'yı, Galler’de kalmaya, “Olmazsa Babil’e eklemlenmeye) ikna etmek için birtakım tavizler vermeye başladı: Mesela Kıbrıs'ı tanımak!
120. (Bugünlerde vizyona giren, "Bir Zamanalar Kıbrıs" dizi filmi, buna bağlı olarak, Kıbrıs'ı tanıyacaklara olan biteni anlatmak amacıyla çekildi.)
121. Türkiye'yi; Mısır'a yöneltmek isteyen aklın hamlesiyse Habsburglar cihetinden geldi: İki gün evvel; Avrupa Birliği temsilcileri Ankara’daydı: “Önemli ortağımız: Türkiye!” diyerek.
122. Ancak Babil Vatikan’ı bundan hoşlanmamış olacak ki “İtalya”ya bir haller oldu. Ve İtalyan Başbakanı Draghi, “kayış attı!”m dedi. Onun attığı kayış, Sisi Mısır’ını uyandırdı ve Kahire de kayış attı.
123. İtalya’nın sevinci: “Yaşasın, Papa’mız geri döndü ve Latinleri, Babil Ekol Listesinin başna yazdı!” diye… Mısır’ın çekincesi ise “Eyvah; ya Papa’mız, Ekol Listesinin başına Türkleri yazarsa!” diye.
124. Birkaç gün önce, “Türkiye ile anlaştık!” diyen Kahire’nin, ertesi gün: “Yok ya! Anlaşamdık!” şeklinde çark etmesinin nedeni bu!
125. İtalya’nın “Yuvaya dönüşü”nün işareti, Babil dönüşünde, Vatikan’ı ziyaret eden, (Kuzey İtalya'nın ortasında yer alan bir avuçluk) “San Marino Şehir Devleti” yetkilileri; Papa’ya, İtalyan Devletinin özür beyanını götürdüler ............
126. ve geçen yıl, “Müslümanlar gibi secdelere kapanma” ve de İtalyan Karabinieri Jandarmalarının yaptığı Vatikan baskınının, “Aforoz”unu kaldırması için yalvardılar. Anlaşılan o ki özür kabul edilmiş, Aforoz kalkmış.
127. İtalyan başbakanı Mario Draghi’de bu lütfun karşılığı olarak; Türkiye’ye saldırıyor, “Bakın, bakın ne diicem!” diyerek paçalara sürünüyor. O ziyarette, İspanya da vardı. Madrid’te aldı: Aferin!”i. Ki Burbon Kralı da dört köşe...
128. Tarihi, “Şarlken Planı”na geri döndü. Amacı; İngilizlerden 1588, Armada Yenilgisinin intikamını almak; Merkantalizmin, Kapitalizme Zaferini yenilemek ve Latin-Habsburg Cermenleriyle bir olup Vatikan’dan, “Yeniden Kutsal Roma” ruhsatnamesini koparmak...
129. Bu bağlamda, “Resetleme"yi Resmen başlatan ilk devlet oldu. Resetleme’nin artık “Anglosakson-Judik Medeniyetini sonlandırmak olduğunu ve bu nedenle fakirin de bu işlemden yana olduğunu, dün yazmıştık.
130. Ve demiştik ki bir “Türk/Türkmen Resetlemesi”nin, kodlarının oluşturulması gerek çünkü “Medeniyet, bizi çağırıyor!” İspanya, (İtalya’yı yanına, Habsburgları arkasına ve Papa’yı başının üztüne koyarak…) resmen dedi: “Medeniyet, bizi (de) çağırıyor!” diye…
131. Latinlerin aklında şimdi; “Latin AB’si” var. Fakat bu durumda; Galler Masasıyla beraber; Alman Federalistlerinin “Cermen AB”sini daha doğrusu “Alman AB’sini) de karşılarına alacaklar bittabi. Aldılar bile…
132. Avrupa Birliğinin iki idarecisi; o yüzden, Ankara’ya koştu ya... Latin Dünyasının; (İngiltere’den sonra…) Birliği, “Breksit”leyeceği korkusuna kapıldı ve olası boşluğu, Türkiye ile doldurmanın yeşil ışığını yaktı.
133. Zaten ital’ya da o ziyaretteki, oturma düzeni”ni krize boyadı. Derdi, sadece Türkiye değil; aynı zamanda, artık mevcut AB de…
Her neyse!
***
134. Efendim… Kutsal Masanın deklare edilmesini ardından; Rusya'nın önüne konan da Türkiye’nin önüne sürülen gibi bir ifade: Ya Babil, ya Mısır zorlaması... Malum; bir yıldan beri, artık “2 Rusya”nın şekillendiğinden ve “İki Ayrı Rus Siyaseti”nden söz ediyoruz ya…
135. “Medevedev Darbesi” kaydımızdaki izahla beraber ortaya çıkan iki yöneliş: Başkan Putinciler ve Başbakan Misuştinciler… Proto Rurik Hanedanlığı ve Romanofçular…
Şu anda, “Başbakancılar” ülkeyi; Habsburg Viyana Masasına oturtmak niyetindeler.
136. Puinciler ise Türkiye'yi Takip ediyorlar. Bu anlamda; Putinciler, büyük adımı attı: Putin Başkanı, 2036'ya kadar “Yeni Çar” ilan eden kanunu “Duma”dan çıkarmayı başardılar.
137. Bu nedenle Viyana Cermen Masası ile Misuştinciller, (Karabağ’ın ardından Erivan’da Darbe planladı ve) Ukrayna'yı ısıttılar. Destek, Pentagon'dan geldi. Malum; Erdoğan, Biden’e karşı, Putin'in yanında durdu.
138. Bu nedenle Kırım Meselesi, Türkiye gündemine sokuldu: Fetöcü ve Alman Ekolü Aryan trollerinin sosyal medya hamleleriyle… (Dün; Erdoğan’ın, Putin’le bir telefon görüşmesi yaptığını hatırlatalım.)
139. Kırım yetmedi, Montrö’yü sorun ettiler ve 104’lüler hamlesine bağladılar… Putin-Erdoğan dostluğunun, ittifaka dönmesini istemeyen bu akıl; -bir ara, Feto Güzellemesi de yapmış olan- bir ağız aracılığıyla Montrö’nün değiştirilebileceğini açıkladı, malum.
140. Bunu; Birinci Rusya'nın (Putincilerin); Karadeniz'in, (artık) Katolik olan Binyılcılara açılabileceği şeklinde anlamasını istiyorlardı. Hani Türkiye’yi “Mısır Ekolü”ne yamamaya çalışıyorlar ya…
141. Ama Erdoğan; oyu anlamış olacak ki hamleye karşı çıktı: “Montrö’yü değiştirmek gibi bir niyetimiz yok!” diyerek, oyunu bozdu .................
142. ve onun arkasından, asıl mesajını yolladı: “Kanal İstanbul ihalesini yapacak ve bir iki ay içerisinde Kanal inşaatına, merhaleleri olarak Kazmayı vuracağız!”
143. Zaten, bu mevzuu Putin, doğru anlamıştı! Ve bağlı olarak Türkiye'nin Kafkasya Zaferini kalıcı hale getirmek adına, Kengeş Türk Birliği'nin yolu açıldı!
144. Ve aynı minvalden olmak üzere; Gürcistan’da, askeri üst kurma izni verdi Ankara’ya… Ve Ermenistan, Türkiye ile diplomatik ilişki kurmaktan bahsetti.
145. Bu gelişmeler zincirinin, en büyük halkası da “Rus Korkusu”yla yüreği cılk olan Kıpçak Bozkırlılar/Kazakistan ve Karluk Bozkırlılar/Özbekistan, Rus Korkusuna attı. Son hafta içinde Tarihi Heyecan yaşamaktalar:
146. Türkiye'nin liderliğinin altını, acilen doldurmak üzere; teklifler sıralamaya başladılar. Türk Kengeş Bankası, Gümrük Birliği vesaire şeklinde...
147. Tabii ki en somut adım, Azerbaycan'dan geldi. Ve iki ülkenin askerleri, “Bir Ordu Gibi Hareket Etme”nin ilk tatbikatı ile “Kengeş Ordusu”nu kurma kararı aldılar ya da o yola girdiler.
148. Bu güzelliklere karşı Erdoğan; iki gün önce yapılan, G8 Toplantısında diyeceğini dedi: Ve G8’in paydaşlarının sayısını artırmak ve Milli Paralarla ticaret yapmaktan söz etti… Elbette G8’in sayısı, ilk elde Kengeş Devletleri ile artırılabilir/artırılacak ancak.
149. Ya Milli Paralar konusu…
İki hafta kadar önce açılan, “Ekonomik Paket”te açıklanan, “Dijital Türk Parası”nın tanzimi kararı ile bağlantılı bir olgu.
O da bir ay evvel yapılan Merkez Bankası ve Kamu Bankaları yönetimlerindeki değişiklikle ilgili.
Yani?
150. Yanisi şu ki… Muhtemelen, “İki Merkez Bankası” yolda, geliyor: Kanaatimizce, Ziraat Merkez Bankası tasarlanmakta Maliye Masalarında. Yani sadece, “Dijital Para” üretecek olan Merkezden söz ediyoruz. Kağıt banknot MB’dan, Dijital Para ise “Merkez Ziraat’inden….
151. Ziraat’in Dijital “ZirPara”sı, Kengeş Devletlerinin G8’e dahil olmasıyla birlikte oluşacak, Gümrük Birliği kararıyla geniş coğrafyanın, ticari genel geçerli olacak ilk elde. Elbette; bu hamleye bir dolu “AntiTürk” odak önlem alacaktır; .............
152. İran’ın, bunlardan biri olacağını baştan söyleyelim... Ve burada araya girelim: Ankara'nın, Irak Babil’ine yüz vermeyişi... İtalyan Başbakanının, Türkiye aleyhinde söylediği sözleri tetikledi, dedik ya...
153. Buradan anlaşılıyor ki “Babil Vatikan’ı” hamlesinin önemli amaçlarından biri, Latin Dünyasını, Türkiye'ye kaptırmamaktır elbet.
154. Bu nedenle Papa'nın Bağdat ziyaretinin arkasından; İspanya'nın,“Peder”ine biat edip büyük Resetlemeyi Katolik dünyasında başlatmanın aculluğunun gösterdiği en büyük hamlenin, bir “Dijital Katolik Lira.” Olma ihtimali, bir “Vatikan Fetvasıyla” hallolacak kadar kolay artık.
155. Ve kimsenin karşı duramayacağı bir “Yeni Dolar” olacaktır, söz konusu “KatoLira” da…
156. Ancak bu hamleye tek itirazın; Binyılcı-Katolizm İttifakının kendi içinden gelme ihtimalini yazalım: Hem Binyılcılar ve hem de Tanrının Bankası’ndan. (Söz konusu Banka ve Opus Dei’nin tanzimi sırasında, Binyılcıların sehemdar oldukları iddiasının olduğunu da not edelim.…)
157. Bu yüzden; bu sorun da Papa’nın ikinci Fetvasıyla aşılabilir; Kiliseler ve cemaatleri kullanılarak...
158. (Kanaatimiz o ki muhtemel “Kato Lira” Binyılcıların, kendi “Dünya Dolarlar”ı sorununu aşmasının; Tanrı’nın Bankasının da Dolar Rezervleri derdinden kurtulmasının en kestirme yolu olarak planlanmış da olabilir.)
159. Bu işin devreye sokulmasında, Papa Fetvasını; bir “Dini Vecibe” olarak algılayacak olan Kilise ve Cematlerinin kullanılması, akıl almaz bir “İflas” tetiklemesine neden olmaya gebe. Bu hamle, önünde; ne Çin bırakır ve ne de herhangi bir devlet!
160. İflaslar “Hazineler” sınırlı kalmaz; tüm bankaları ve işletmeleri (Köy Bakkalları dahil) dilenci durumuna sokar. Tek kazanan Tanrının ve Tanrı Kriptolarının Bankaları olur. O nedenle herkese toprak ve altın alın diyoruz ya…
Her neyse!
***
161. Dönelim bize… Coğrafyamızda, yukarıda söylenenler olurken; bu çerçevedeki Türkiye'nin, bağımsız hareketindeki önlenemez yürüyüşü; Çin’i, devreye sokmayı gerekli kıldı.
162. Vatikan Papalarının, Babil ve Mısır Kutsal Masalarının kurucu ortaklığına; Galler’deki Mavi Masayı çatlatarak dahil olan “Habsburgların Kıta Cermen Dünyası” Adalı Kraliçe’nin projesi olan İpek Yolu'na çökmek ve ................
163. belirlenen güzergahı, “Pekin-Prag” arasında işletmek üzere, Pekin’i, pazara çağırdılar. Malum; iki ay kadar önce; Çin’le Avrupa Birliği, Ticari Partner olma anlaşması imzalamışlardı.
164. Tamam da.. Bu dosyada bir sorun vardı: İpek Yolu güzergahında işleyen Çin trenlerini kollayacak muhafızların yemlenmesi gerekiyordu. İpek Yolunda; Büyük Muhafız , elbette Türkiye!
165. Bu nedenle iki hafta kadar önce; Çin Dışişleri Bakanı, koltuğuna rüşvet dosyalarını yerleştirerek, önce Türkiye'ye geldi. Ancak Ankara Gürüşme Masasında; Çinli Bakana, işbirliği yolunda, Türkiye'nin kırmızı çizgisinin, “Uygur Asimilasyonu/Çingırını” olduğu söylendi.
166. Bu nedenle rüşvet dosyaları masaya konamadı. Fakat Çin, “Yeni Ziraat Bankası”na, iki partide, 500'er Milyon Dolar Kredi açma balını sürdü, Türkiye'nin dudaklarına… Ve apar topar İran'a giderek; rüşvet dosyalarını, Tahran'ın önüne koydu.
167. Böylece “İran'ın Devletini Kökten Satış Anlaşması” imzalanmış oldu. O anlaşmanın en önemli maddesinin Askeri İşbirliği ve İran'da, Çin askerlerini konuşlandırmak olarak açıklandı ve mesaj, Ankara'ya yollandı.
168. Türk Hükümet’nin, gelişen durumu değerlendirirken, ağırdan aldığı anlaşılıyor. Bu ağırlıktan hoşlanmayanlar; Meral Hanım ve Mansur Bey'in kaleminden iki Uygur mesajının yayınlanmasını sağladılar mı desek?
Evet, öyle görünüyor.
169. Lakin Çin Elçisi, bu mesajlara, sert bir cevap verdi. Bunun üzerine Dışişleri, Çin Elçi'sini Bakanlığa çağırıp haşladı. İpler koptu böylece… Yani Türk Rus ilişkilerini, (İki yıl önceki Karlov Suikastına rağmen) bozamayanlar; Türk Çin ilişkisini kökten bozdu.
170. Uygur mesajını yayınlayan Siyasetçiler; bunu, iç coğrafyaya dönük bir ifade olarak sarf ettiklerini zannediyor olabilirler! Ancak Neticede yaşananlara bakarak, anlaşıldığına göre; bu ifadelerin içten çok, dışarıyı ilgilendirdiği ortaya çıkmış durumda.
171. Zira Pekin’den kalkan Çin trenleri, bundan böyle ancak İran'a kadar gelebilcek.Zira Türkiye, önde aşılmaz duvar durumunda! Bunun yankısı ise Avrupa'ya mal yok! On yıla yakın bir süreden beri; Suriyeli mültecileri, kendi topraklarında tutarak, Avrupa'yı koruyan Türkiye vardı.
172. O Türkiye, şimden geri, Çin trenlerini de tutacak… Ve Avrupa marketlerini, sıçan düşse başı yarılacak hale mahkum etmiş durumda. Yani Habsburg-Papa İttifakının Avrupa hamlesi, akamete uğramak üzere…
173. Hatta “Babil Atağı” da zora girmiş durumda… Çin’in durumu da, “Erken Öten” horozun başına gelenlere benzeme yolunda.
174. Böyle bir neticeyi hesap edemeyen Çin; faturayı, Büyükelçisine keser mi? Fakir, biz olsak bakmayız göz yaşına ve keseriz! O halde diyelim ki Pekin, Elçiyi görevden ve Acemlerle yaptığı “30 Yıllık” Stratejik ortaklığı askıya almadan önce…
175. Etekleri tutuşan İran oldu. Bu sebeple Tahran; İpek Demir Raylarının, Avrupa’ya ulaşması adına, alternatif yollar arayışına girdi: Önce; “Ermenistan üzerinden bir yol açabilir miyim?” diye düşünürken…
176. Gürcistan'dan, Türk Askeri Üssü haberi ortaya atıldı ve böylece “Karadeniz Güzergahı” tıkandı. Bunun üzerine Tahran, yeni Babil ve Suriye'den, Akdeniz'e girmeyi denedi.
177. Fakat bu güzergaha bariyer olabilecek; Lübnan-Suriye arasında, bir “Sınır Komşuluk Antlaşması” imzalanmak üzere. Peki, buna Ankara katılabilir mi ve ilaveten; Mısır’ın, bu zincire eklenmesi imkan dahilinde mi? Evet! Anlaşılan Rusya da bu güzergahtan yol vermeyecek Pekin’e.
178. Üçüncü deneme olarak; güzergah, İran Irak ve Ürdün üzerinden, İsrail sahillerine ulaştırılabilir mi? Bakalım… Bir nevi, Saksoburg Kolu haline gelmiş Ürdün Haşimi Hanedanlığının, Tahran ile anlaşmaya yanaşmadığı anlaşılıyor.
179. Bu nedenle Habsburglar himayesinde muhalefet yaptığınız zannettiğimiz Prens Hamza'nın, Ürdün Devleti'nin derinliğine yerleşmiş olan Mısır kökenli, dolayısıyla Habsburguların güdümündeki bir kısım Çerkez askerlerle bir Darbe planladığı ortaya çıktı, geçen hafta.
180.Darbe, büyük ihtimalle MI6 Ajanları eliyle önlendi. Yani Kraliçe devrede... Bu durumda; Ürdün yolu da kapalı ama Suriye yolu açılmak zorunda... Malum; evvelsi gün; İsrail uçakları, Şam'ı bombalamaya başladı. Bir nevi cezalandırma sortileri yapıyorlar Suriye’ye…
181. (Bunun yanı sıra da Türkiye’yi arkalıyorlar akılları sıra. Malum; Lübnan patlamasından sonra, Telaviv, böyle şirinlikler yapıyor Ankara’ya, ara sıra, aklısıra!
182. Unutmuş durumda, Davos’ta; “Van Minit”in ardından gelen, “Siz On Emri çiğniyorsunuz. Çünkü çocuk katilisiniz!” diyen Türk tavrını…)
183. Devam edelim. Çin'in trenlerinin, Avrupa'ya ulaşmasını; Gürbulak'ta, Türkiye ile… Gürcistan'da, Türk Askeri Üssü hamlesiyle…Suriye'de Deniz Ortaklığı Antlaşması ihtimaliyle… Ürdün'da Darbe ile kesen güç kim? Cevap: Windsorlar… Ve Türkiye ile Putin Rusya’sı gibi görünüyor
184. . Yukarıdan beri anlattıklarımızdan hareketle durum bu...
Yani Habsburgların
ve dolayısıyla German Dünyasının
ve dolayısıyla onların uzantılarının; ...................
185. Galler Masasından kopup Vatikan-Binyılcı Masasında konuşlanmasını ve Avrupa ile Ortadoğu’yu alt üst etmesini önlemek adına, bir spontan ittifak doğmuş gibi. Ve saydığımız coğrafyada; şu an ipler, adı konmamış, bu spontan ortaklığın elinde.
186. Bu durumda, geride kalıyor, Çin için tek yol! O da sadece; deniz üzerinden, Ticaret Gemilerini, Sarı Deniz-Hint Okyanusu-Kızıldeniz'e ve oradan Akdeniz'e ulaştırmak... Ama Pekin için Sarı Deniz’le Hint Okyanusu arasındaki, “Malakka Boğazı”nın geçilmesi de mesele…
187. Zira o bölgede de “Doğal Saksoburg İttifakı” yani İngiltere ve Hollanda kardeşliği hakim.

Olsun! Zira bunun tedbirini Çin Aklı; bir kaç ay önce, Tayland Darbesini arkalayarak almıştı.
188. Bu durumda; Çin mallarının, -“Malaka Boğazını kullanmadan” Çinhindi bölgesinden, Hint Okyanusu'na inip oradan Kızıldeniz'e ulaşması mümkün görünüyor derken…
189. Birkaç gün evvel, bir haber düştü ajanslara: “İngiltere Askerleri, Somali'ye yerleşiyor.” Ne demek, şimdi bu? Şu anlama geliyor; Çin Ticari Gemilerini; Bülmendep Boğazını tutmaya karar veren Windsor Askerleri, Kızıldeniz'e sokmayacak.
190. Peki, Kızıldeniz'de ne oldu bu arada? Şu ünlü Ever Green Gemisi yan döndü ve Süveyş Kanalını kapattı, bilindiği üzre. Dediğine göre; gemilerin sahibi Clinton ailesi imiş. Tamam da gemiyi, Kanal'da yan döndüren kim?
191. Bu olay; geminin sahibi olduğu iddiası yayılan, Clinton Ailesinin Binyılcı operasyonu mu yoksa gemide, Ajanlar mı vardı? Yani MI6 Ajanları ile birlikte hareket eden Cumhuriyetçi Amerikan yanlısı CIA Ajanlarından ve ilaveten Mossad Casuslarından söz ediyoruz.
192. Eğer; Gemiyi; kendi patronları yan döndürmüşse.. Binyılcı Aklın vermek istediği mesaj, şu olabilir: “Ne yapın edin; İpek Demir Yolunun, normal güzergahından yani Türkiye üzerinden, Avrupa'ya ulaşmasını sağlayın…
193. Yoksa buna karşı, ben de Süveyş Kanalını kapatır; sizin Okyanusa çıkmanızı engellerim!” Böyle bir mesajın muhatabı; İngiltere… Onunla birlikte, bütün Avrupa'ya ve Akdeniz'deki Transatlantik seyrüsefer yapan her gemi ve sahiplerine verilen bir mesaj olarak da okunabilir!
194. Ancak aynı şekilde, aynı Kripto Binyılcı Amerika Aklıyla beraber, onunla bu hususta işbirliğini, pragmatist olarak mübah gören WASP Bayaz Amerika’sı Aklının; Liberal Çin’i çökertmek, onun müktesebatına el koymak ve onun açtığı yoldan,
195. Çin Mallarını; Devlet adına üretmek ve satmak isteyen, Çin Tarihi Aklına verdiği bir mesaj da var burada:
Çin, Amerika'yı geçemez!
Amerika her zaman patron olacak Çin onun vassalı!
196. Ya olmazsa! İşte o zaman tüm yollarını keserek; “Çin Malını sattırmam!” diyen bir Amerikan Aklından söz ediyoruz! Orta yerde duruyor zaten; hem Trump ve hem de Biden Döneminde ayan beyan.
197. Bir daha çizelim altını,bu akıl;hem Cumhuriyetçilere, hem Demokratlara ait ve geçerli. EverGreen Gemisinin, Süveyş olayını takip eden iki gün içinde; aynı şirketin tırları da Çin Otoban larını ters dönerek tıkadılar.Yani olayın arkasındaki güç, “Her yerde tıkarım!” diyerek
198. Bir daha çizelim altını,bu akıl;hem Cumhuriyetçilere, hem Demokratlara ait ve geçerli. EverGreen Gemisinin, Süveyş olayını takip eden iki gün içinde; aynı şirketin tırları da Çin Otoban larını ters dönerek tıkadılar. Yani olayın arkasındaki güç, “Her yerde tıkarım!” diyerek
199. Yok, eğer, bu EverGreen Operasyonlarının arkasında; Windsor ve Cumhuriyetçi Amerika var ise… Onların vermek istediği mesaj; hem Çin’e, hem de Binyılcılara verilmiş olarak, şöyle okuna bilir:
200. İpek Yolu'nu, bir şekilde önler; deniz yolunu, yine kendi geminizle tıkar, karayollarında da kendi tırlarımızı ters döndürürüz.
201. Bu arada; bütün bu olanlara karşı, Türkiye'den yükselen bir mesaj var mı? Olmaz olur mu! Bu arada Türkiye, Çin Aşısı ile birlikte, Amerikan Pfizer aşısını da devreye soktu. Yani ilk kararından caydı diyelim.
202. Kısa bir ara...
203. Aşı Pazarında, Pfizer aşısını alan İsrail, aşılamayı tamamlayan ilk ülke oldu, malum. Tamam da epey bir miktar aşının karşılığını vermeyerek, paraların üstüne yatmış bir İsrail var karşımızda.
204. Öfkeli açıklamasına rağmen; bu kaçak, Pfizer’e dokunmaz. Lakin BionTech’i, iflasa sürükleyecek kadar bir mebla, Siyoncuların, gasp ettiği para.
205. Erdoğan; bu arada, Türk Aşısının tamamlanmak üzere olduğunu ve aşıya ulaşmayan tüm dünya ülkelerinin mazlumlarıyla bu nimeti paylaşacağını açıkladı. Bu haberdeki; Türkiye-İsrail-Pfayzır-BinTech bağlamında, tuhaf bir şey oldu sanki.
206. Yani dememiz o ki… Acaba Türkiye, Pfeizer’den parasını alamayan BionTech’in sahibi, Türk Prof. Uğur Şahin'in zararını kapatmak ve ülkesine hizmet etmesini sağlamak adına, onu, zaman kaybına neden olan “Türk Aşısı Projesi”ne mi dahil etti? “Gel! Paranı, ben öderim!” diye!
207. Neden olmasın! Böylece Uğur Hoca’nın Aşı şifresi, olması gereken adrese geldi. Böylece aşının, maliyetinin; Türk Lirasıyla ödenmesi kolaylığı sağlandı. Şimdi sırada, hızlı bir üretim ve “İnsanlığın Hizmeti”ne sunmaya sıra geldi.
208. Ya da “Türk Nüfuz Empergamlığı”nı “İyilik” karşılığı kurmaya geldi. Malum, Maske dağıtımı, 104 ülkeye yapılmıştı. Bu sefer Aşı, onu geçecek! Ya sonra! G-8 Ticari İttifaki, G-108 olursa şaşmayacağız fakir. Ya sonra! Dedik ya ihtimal o ki “Dijital “Zirpara” yolda…
209. Muhtemel; “KatoPara”ya karşı ZirPara… Harika olur! İnşallah…

Aşı maşı demişken… İşte; tam bu esnada, Vatan Partisi Lideri Doğu Perinçek de aşılandı! Hem de dekolte bir şekilde!
210. Onun verdiği resme bakınca anlaşıldı ki Doğu Beyin; vücut resim koleksiyonundaki parçalar, kemiyet ve keyfiyet olarak epey zengin... Ulusalcı görünüyor olmasına rağmen; meğerse Perinçek, tam bir Enternasyonalist...
211. Aşı panosundaki manzara bu iken… Tuhaf bir şey oldu ve “103 General, 4 Nisan Bildirilerini patlattılar. DD’cı Sevgili Ertuğrul Sarının araştırmalarına göre; 103 Denizcinin içine oturduğu çerçevenin, Köken ve Siyasi yöneliş olarak, epey karmaşık olduğu anlaşılmakta.
212. Pek çoğunun, Selanikli geçmişi var. Bu durumda; burnumuza, Ergenekon kokusu geliyor. Yani Habsburglar üzerinden, Kuzey Avrasya Ekolüne mensup olanların kokusu... Malum; 15 Yıl kadar önce; Perinçek de Ergenekon'dan tutuklanmış…
213. Hatta Örgütün, “Bir Numara”sı olduğu iddia edilmişti. Bu arada; Avrasya Fikrinin yeni Teorisyeni olarak lanse edilen Aleksandr Dugin’in de Yahudi kökenli olduğunu öğrenmiş sevgili kardeşimiz Ertuğrul.
214. Hatta Putin içinde, aynı söylentiler varmış. Bu durumda; sorasımız var: “Rus Avrasyasının Aklı” diyebileceğimiz bu adamlar; acaba Aşkenaz mı, Sefarad mı?
215. Aşkenaz olsa “Avrasya”ya baş koymaz; zira bu konu; Viyanalıların icadı. Yani Sefarad dostu Cermenlerin. Aşkenazlar ise Saksonlarla hemhal...

ÖstPolitsch’ini iki güzergahta şekillendirmek niyetine Derin Cermen Aklı: Kuzey Avrasaya ve Güney Avrasya…
216. Güney Avrasya’nın adı da Turancılık… Bu konuya şimdilerde Ulusalcılar bakıyor yani Aryan Türkleri… Perinçek’in; İşçi Partisi Dönemin ana fikri belliydi; Vatan Partisi ise ülkenin ilk Ulusalcısı oldu. Diğer ulusalcılar, ondan aşırdı.
217. Dönelim; muhtemelen Ulusalcı, Avrasyacı, Aryanik Amirallerin “103”üne… Bilindiği gibi buna benzer yani “Darbe İmalı Bildiriler” daha öncede yayınlanmıştı. Daha doğrusu; Cuntacı Zihniyet, kendini unutturmamak için yılda, bir iki kere, bu minvalde bir hamle yapa geliyor.
218. Fakat şimdiye kadarki hamleler konusunda Hükümet, ciddi bir tepki göstermiş değildi. En sert tepki, son hamleye oldu. 103’lerden 10+4'ü, hala gözaltında.
Bildiri hazırlayan kişi olarak, bir İyi Partilinin adı geçiyor.
219. Bu veriler ışığında; burnumuza, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan beri var ve rakip olan “İki Politik Sektör”ün kokusu gelmekte. Kimler mi o, İki PolitikSektör? Beyaz Rumeli ve Beyaz Kafkasyalılık…
220.Tüm Onar Yıllık Darbelerin arkasında duran ve birbirlerine karşı, yumruk sallayan bu iki Derin Klan, şimdiki dilimde bir arada ve Koalisyon.Yani sanki bir “Darbe Koalisyonu” kurmuş görünüyorlar. Bir zamanların 9 Mart Cuntası ile 12 Mart Cuntası karşı karşıya değil yan yana...
221. Bu sefer; bu iki klanın yanında, üç numaralı darbeci güç olarak Fetö de yer almış görünüyor.

“103’lülerin hakim rengi, bu açıklama kapsamında belli ediyor terkibini.
İşte; Hükümet, 103’lüler Hamlesini, bu nedenle ciddiye aldı diyebiliriz.
222. Yani bu kez kendilerini unutturmamak için yılda bir iki kere yaptıkları bir atar değil amirallerinki… Darbeye giden yolun, birinci adımı… Niye? Daha önce dedik ya uçurumun kenarındalar ya da son çıkış sapağında…
***
223. Efendim! Mevzubahis olayı, kendi Siyasi Kariyerinde; ikinci bir makas atlama olarak değerlendirdiğimiz, Devlet Bahçeli'nin tavrındaki sert tutum izaha muhtaç olmayacak şekilde, resmi tüm netliğiyle açık etmekte.
224. Baba’ya bakarak; Erdoğan, biraz daha yavaş hareket ediyor gibi geliyor bize. Oysa fırsat, iktidarın masasına gelmiş durumda. Böylesi yirmi yılda bir geliyormuş demek ki... Bu nedenle hiç olmazsa bu konuda Bahçeli Aklını, Pratize etmek gerekmekte.
225. Çünkü bir savaşın ortasında duruyor Türkiye ve öyleyse “Savaş Hukuku”nu uygulamak zorunda. Yoksa “Savaş Hukuku”nu kendisine uygulamak için gün sayan, o kadar çok düşmanı var ki Cumhurbaşkanının. “Demokrasi Titizliği”nin ülke ayağına pranga olmasının şartları geride kaldı, ..
226. devri geçti. Hem; topyekün bir Devlet hamlesi, Demokrasiye zarar vermeyeceği gibi onun, kökenini sağlamlaştırmanın da fiiliyatı olacaktır.
227. Üstelik Demokrasinin beşiği olan ülkelerde, böyle durumlarda yumuşaklık gösterilmiyor. Çaputunun düştüğü yere kadar gidiliyor! Milletimizin beklentisi de bu zaten. Bizden söylemesi!
***
228. Bir Hülasa yapmak gerekirse: Yenidünya Politiğinde; karşıt Siyasetin, Mısır ve Babil Ekolleri üzerinden yürüyeceği anlaşılacak/anlaşıldı. Ancak bu gidişat; “Vatikan Papaları”na bağlı olarak gelişecek demektir.
229. Bu yüzden; Binyılcılar ve Yüzyıllar da bu İki Ekol'ün, birer parçası olacak gibi görünüyor. Bu “Yeni İki Ekol”ün haricinde kalan, bir “Üçüncü Yol” ve rakip olarak Türkiye, Hakk’ın yanında yer almak zorunda diyebiliriz.
230. İlerleyen zamanda,“Hakk Batıl Mücadelesi”nin, Vatikan'dan kaynaklanan,Teoloji zeminde, daha da belirginleşeçeğini söyleyelim.Hilal ve Salip Kavgası bitmedi/bitmeyecek! Bu itibarla Türkiye'nin yanında duranların/oturanların sayısının artacağını tahmin etmek hiç de zor değil.
231. Yani tüm Mazlumlar ve Masumların; “3. Odak/3. Merkez” olmaya hazırlanan Türkiye'nin arkasında sıralanacağını öngörmek olası.
232. İşte, bu noktada bütün mesele; Türkiye'nin Hanifleşmesi veya içinde kaybolduğu “Aryan Tüneli”nin gafletiyle “Saabiliğin ya da Batılın 3. Yolu/3.Atlısı” gibi bir etiketi hak etmesi korkusunu yüreğimizde taşıyoruz.
233. Kavgamız, uğraşınız bu korkunun yaşanması; dualarımız da yaşanmaması üstüne... Ancak her şeyden önce ve mutlaka; Dünyada, Hakk’ın bir temsilcisinin olacağı, İlahi masada belli…
234. O halde işimiz, gücümüz; o boşluğu, Hanifleşmeye en yakın adil güç olarak, Türkiye'nin doldurması üzerine olmalı.
***
235. Yeni durum aynasını tuta tuta; yazının hacmice, dünyayı gezdik, dolaştık bu muhtevası içerisinde durum tarifleri yaptık. Fakat üzerinde konuşmadığımız; ele gelir/dişe dokunur kimse kalmasın düşüncesiyle birkaç cümle daha edelim istiyoruz:
236. “Yeni Babil ve Mısır Siyaset ortamında, Fransa nerede olacak?” sorusunun cevabı olarak diyebiliriz ki: Bin yıl evvelinin Klasik Tapınakçılarının hakim olduğu Fransa, şaşkın durumda.
Vaziyeti anlmaya çalışıyor.
237. Dini reddeden Laikçilik anlayışıyla Mösyö; Papaların Teolojik zemininde şekillenen Dünyada hangi Ekol'e ekleneceğinin kararını veremiyor. Halen, fiili olmasa da Hukuki anlamda; Fransız Laikliğinin ülkesi sayılan Türkiye'nin karşısında duran Mösyö, ..................
238. son bir iki yıllık diklenmesinden, hiçbir sonuç elde edemedi. Bu rada, Galler Masasının çatlaması; Fransa'ya, yeni bir görev yüklenmesi ihtimalini yok etmiş ve Paris, işlevsizleştirilmiş durumda.
239. Bu manada ve bundan böyle Fransa’nın artık; ne Windsorlarla ne de Habsburglarla bir araya gelmesi olası değil gibi geliyor bize.
240. Bu itibarla bu ülke; ya geçtiğimiz aylarda şekillendirdiği “Akdeniz Şer İttifakı”nın izine basa basa Mısır Vatikanlığına, dolayısıyla Amerikan Binyılcılığına intisap etmek durumunda/zorunda…
241. Veya bir “İkinci/Üçüncü Sınıf Dünya Ülkesi” şeklinde itibar görmez noktada bulunmak Paris’in yazgısı mı desek? Lakin bu durum; Mösyö Megolamanlığına çok da hoşnut edici bir durum olarak görünüyor olamaz.
242. Babil Vatikanı ile hareket etmesi ise Latinlerden İtalya, İspanya ve Portekiz’den geri düşmesi anlamına gelir. Ve böylece Afrika’da, yerlerde sürünen itibarı sıfırlanır ve Kolonilerinden itibarsızca kovulur. Kovulsun! Ama...
243. Bu nedenle Türkiye'nin; geçiş döneminde, “gölge etmemesi” adına; Ankara’nın, Fransa'da bir sondaj yapmasının yararlı olacağı kanaatimizi yazalım buraya.
244. Bir yıldan beri, Fransa'nın kışkırttığı Yunanistan'a gelince... Bu ülkenin de bu saatten sonra, kışkırtılacak halinin kalmayacağını/kalamayacağını da kaydedelim. Zira Avrupa Birliği bağlamında, herhangi bir anlamı kalmayan bir Atina şekilleniyor karşımızda.
245. Son dilimde; Mısır’la veya İsrail'le yakınlaşmasından da bir istikbal beklemesi zor görünüyor. Çünkü o cihette de patronlar değişiyor. Değişen Patronların; Yunanistan'dan bir fayda sağlama niyetlerinin, Yunan halkına en ufak bir getirisinin olmayacağını söyleyebiliriz.
246. Yani Türkiye ile savaşmak, iş duvara varıp dayandığında; yaşanacak olaylar çerçevesinde, Yunanistan Devleti'nin yok oluşunu beraberinde getirebilir/getirecektir. Ve öyle bir durumda da Atina'nın imdadına yetişecek hiçbir karagün dostunun kalmadığını/olmadığını herkes anladı.
247. Da... Zor da olsa kendileri de anlamak durumunda. Aynı şekilde; şu an, Türk-Yunan görüşmelerinde bu vurgunun yapılmasının ve Sağduyulu Yunanlıların, Türkiye tarafından aranıp bulunarak, desteklenmesinin uygun olacağını da kayda geçirilmiş olalım.
248. İsrail'in, son bir iki yılını yaşadığını yukarıda söyledik. İsrail bitmese bile Siyonizm sonlanmak zorunda. Artık Aşkenazlar out, Sefaradlar in; diyelim. Ve Sefaradların da Habsbugların dışındaki alanda, tercih hakları, gide gide ortadan kalkıyor.
249. Bu durumda İsrail, Arap saldırılarıyla yok edilebilir mi? Bir odak, onları yok etmeye karar verdiğinde, Arap Gücünü kullanmaktan daha kolay bir yol bulamaz. Son günlerde; Türk-İsrail yakınlaşmasının olabilirliğinin şartlarını; Ankara'nın, açık seçik ortaya koyması…
250. Belki, yok olmanın arefesinde ki Siyonistleri adam edebilir, diye düşünüyoruz. Yukarıda; İsrail'in, son bir iki yılını yaşadığını söyledik.
251. Aynı şekilde, Arap Kripto Hanedanları da neticeye doğru koşmaktalar… Bu yüzden, Ankara'nın; etken bir zeminde ve edilgen şartlar altında, Telaviv’le buluşup görüşmesinin yararlı olacağını da söyleyelim.
252. Bizim açımızdan sorun, başkalarının Ekolüne eklenmek. Yoksa "Büyük Türkiye Ekolü"ne isteyen eklemlenebilir... İsrail de Ermenistan da Yunanistan da Sefaradlar da İngilizler de... İmparator Aklıyla düşünmek böyle bir şey...
253. Bir başka husus Hindistan... Hindistan'ın varlığının ve yokluğunun, İngiltere'ye ve Windsorlara bağlı olduğunu biliyorsunuz. Ancak Hanedanlar Dünyasında; gide gide gizemini kaybeden Windsorların, bu zararına karşı aynı ziyankar yolda bir Hindistan çıkacaktır karşınıza.
254. Zira bu ülke, devasa kütlesine rağmen, Birincil düşünemez de olamaz da. KAS Sistemi, buna engel olur.
Türkiye ile yakın gelecekte, yükselen bir birliğin parçası olmaya hazırlanan Pakistan üzerinden Hindistan'a ulaşmak mümkün.
255. Yeniden Hint Müslümanlarını bir zeminde buluşturmak İstanbul'un işi olmalı. Yani Hindistan, Pakistan ve Bangladeş... Bir zamanlar tek ülkeydiler...
256. Bu üç devletin yakınlaşması, bir araya gelmesi; Hint Kıtası nüfusunun yarısını teşkil eden İslamiyet'in, bölgede etkin bir rol oynamasını da beraberinde getirecek diyebiliriz. O halde; Ankara, bu konuda, acilen bölge sondajı yapmak durumunda...
***
257. Konumuza, Çin'le girmiştik; bu faslı, yine Çin'le toparlayalım. “Çin Küreselizmi”nin temel enstrümanının, “Ticaret” olduğu anlaşıldı. Yani bundan sonrasındaki Çin; yine üretecek ve ülke, Çin malları üzerinden yayılacak dünyaya demek lazım.
258. Fakat yukarıda anlatıldığı kadarıyla bu iş, o kadar da kolay değil. Yani üretmek yetmiyor. Bu itibarla “Merkezi Dünya Coğrafyası”ndaki ülkeleri ve Dünyanın Başat Egemenlerini, ikna etmek gerekiyor.
259. Dendiği üzere; Yeni Politik Dönemde; Babil ve Mısır'dan sonra, bir “İstanbul Bloku”nun şekilleneceği/şekillendiği ortada. Çin ise yarı nüfusu, Türk Genetiği taşıyan eski bir komşumuz. Bu nedenle 2023'e kalmadan; Türkiye'ye muhtaç olduğunu idrak eden bir Çin ortaya çıkabilir.
260. Zira onun ihtiyacını, İran karşılamıyor/karşılayamaz. O İran ki kendisi himmete muhtaç dede... Fakat Türkiye'nin, Hindlilerin ihtiyacına cevap vermeyeceği aşikar. Bu anlamda; Çin mallarının, Akdeniz'e ulaşması da Türkiye'nin iznine bağlı; Avrupa'ya ulaşması da...
261. Hatta gide gide Afrika'daki Çin nüfuzunun; tıpkı Fransız nüfuzu gibi Türkiye'nin lehine döneceğini söyleyelim. İşte; bu nedenle ilerleyen zamanda bir ara, Çin'in; tekrar koltuğunun altına dosyaları alarak, Ankara'nın kapısını çalacağına eminiz.
262. Ve o zaman; Ankara, Türkiye'nin kırmızı çizgilerini tanıyan bir Çin bulacak karşısında. Buna hazırlıklı olmak lazım. Hazırlıklı olmak yetmez; Çin Hükümetinin, Türkiye ile edilgen bir seviyede görüşmesi, bir şekilde temin edilmeli diye düşünüyoruz.
Durum bu!
***
263. Ha, bu arada; Süveyş Kanalı'nı tıkayan EverGreen gemisinin kurtarıldığını da söyledi ajanslar. Hâlbuki aylarca, orada kalacak demişlerdi. Kalabilirdi de. Ama artık kalmasına gerek yok zira maksat hâsıl olamadı.
264. İddia edildiği gibi EverGreen Gemisinde; çocukların taşındığının aslı çıkmadı. Hillary Clinton’ın başkan adaylığı döneminde ona verilen ‘EverGreen’ kod adıyla geminin ilişkisinin olmadığı da anlaşıldı.
265. Clinton Vakfının, herhangi bir gemiye sahip olmadığı da açıklamalar arasında. Her gün; 9 küsur Milyar Dolarlık mal taşıdığı tahmin edilen gemi; Panama bandıralı/bayraklı olmasına rağmen, Tayvanlı bir Marina şirketine ait olup olaydan, sadece altı gün sonra özgür oldu.
266. Efendim! Konuyu burada noktalayalım. Ve her zaman olduğu gibi diyelim ki… Fakir, yine bir Pinokyo masalı anlattık siz büyüklere. Oysa hakikati, Aliym Olan Şanı Yüce Allah biliyor! Azze ve Celle…
***

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with Ahmet Yozgat

Ahmet Yozgat Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @AhmetyozgatDD

27 Mar
1. Bugün, # 27 Mart 2021 #cumartesi… Yine günahsız ve bereketli bir gün dileğimizle Milletimizi Selamlıyoruz.
#Derindunya
#AhmetyozgatDD
#MilliHesaplarBurada
#MilliHesaplarYanyana
#MilliHesaplarYanyanaBiz
#MilliHesaplarBuradaDerindunya
#DevletimizinYanındayız
***
2. Beşinci Roma’yı Kim Kuracak?
SORULAR ve KARŞILIKLARI
Ahmet YOZGAT
3. Önce bir düzeltme yapalım: “Bidayette Cermen Dünyası; “ÖstPolitisch Planı”nı ve onun harekatını iki aks üzerinden yapmayı projelendirmişti. Bir: Viyana-Moskova Aksı yani Avrasya… İki: Moskova-İstanbul Aksı yani Turancılık…” şeklinde yazılmıştı, sehven.
Read 290 tweets
24 Mar
1. Bugün, # 24 Mart 2021 #Çarşamba… Yine günahsız ve bereketli bir gün dileğimizle Milletimizi Selamlıyoruz.
#Derindunya
#AhmetyozgatDD
#MilliHesaplarBurada
#MilliHesaplarYanyana
#MilliHesaplarYanyanaBiz
#MilliHesaplarBuradaDerindunya
#DevletimizinYanındayız
***
2. Herkes, Roma’nın Mirascısı
AMA 4. ROMA’YI KİM KURACAK?
Ahmet YOZGAT
3. Bugün size, bir “Roma Masalı” anlatacağız. Dostlarımızdan, Derindunya Yazarlarından Sevgili Recep Özbay: İlber Ortaylı ve Halil İnalcık'a göre; Osmanlı Devleti, aslında 3. Roma İmparatorluğuydu. Hatta İlber Ortaylı diyor ki: "Türkler, Müslüman Romalılardır."
Read 184 tweets
23 Mar
4. Kanaatimiz, “Bir gün anlaşılacağız!” yönündeydi. Mart başında Papa’nın, Irak’a gidip “Yeni Babil’i kurmaya geldiğini söylemesi, bizi doğrulayan bir kanıt oldu.
5. Zaten son dilimde,“Jargonumuzu ve Terminolojimizi” kullanan ve dolayısıyla “Tezimiz” doğrultusunda yazıp çizenler epey çoğalmıştı. Papa Ziyaretinden sonra ve hızla “Derindunya Tezi”nin yorumcuların reddedemeyeceği aksine düşünce devşireceği bir harman olacak zannımızca. Olsun!
6. Bilginin cimrisi değiliz! Zira Bilgi Şanı Yüce Allah’ındır! Hakkımız helal!
İkinci not: Son bir hafta Facebook DD Sayfamız kapalıydı. Bir Rus Hacker’in saldırısına uğramıştık. Neyse ki Teknik Yönetmenimiz Sevgili Yusuf Kemal açtı.
Read 92 tweets
12 Mar
3. Giriş: Biliyorsunuz; son yazımızdan itibaren, bir kardeşimizin eleştirisi (Ki bize muhalif olanlar, böyle düşünüyor.) üzerine, bir uyarı yapmaya başladık: Anlatacaklarımız, “Bir Masal!”dır. Bir Pinokyo Masalı!
4. Ya da bu seferi, “Büyüklere Masallar” babından bir “Vatikan Masalı” olacak! Tabii ki sadece masalseverler için… Burada, Beydilli Bozoklularından Sevgili Faruk, Doktorumuz Bozyitgilerin Ahmet, De Veritade ile Nihat72, Lokman Atmaca ve Yasin Özbe’ye Selam olsun.
5. Zira son mesajlarında masalseverlerden olduklarını belirttiler de ondan! Ve de doğal olarak, tüm “Masalsever Derindunyacı”lara da ithaf edelim emeğimizi.
Read 471 tweets
23 Feb
2. Gara’nın Wikileaks Belgeleri
Ya da Pandora'nın Gara Kutusu
GARA OPERASYONUNUN SIRRI
Ahmet YOZGAT
3. Önce başsağlığı… Bilindiği gibi son Gara Operasyonu, Milletimizin yüreğine su serperek sevinç dalgası husule getirirken, bir burukluğu da beraberinde yaşattı. Zira Gara mağaralarında, 13 Vatan Evladı, başlarına kurşun sıkılarak şehit edildi.
Read 182 tweets
16 Feb
1.Ay’a mı, İmparatorlar Ligi'nin Şampiyonluğuna mı?
ÇILGIN TÜRKLER, NEREYE ÇIKIYOR?
Ahmet YOZGAT
2. Bugün, # 16Şubat 2021 #SALI. Yine günahsız ve bereketli bir gün dileğimizle Milletimizi Selamlıyoruz.
#Derindunya
#ahmetyozgat
#MilliHesaplarBurada
#MilliHesaplarYanyana
#MilliHesaplarYanyanaBiz
#MilliHesaplarBuradaDerindunya
#DevletimizinYanındayız
***
3. Derindunya Yazarlarından, Dostumuz-Kardeşimiz Sevgili Recep Özbay’la konuştuk Şubatın 15’i sabahında. Dedi ki Recep: Ahmet abi, ne olacak şu Çin’in hali? Çin derken; esasında, Yüzyılcılarla Binyılcıların hali de diyebiliriz esasında..."
Read 110 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Too expensive? Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal Become our Patreon

Thank you for your support!

Follow Us on Twitter!