Sözde soykırım hangi gün anılıyor: 24 Nisan...
Ermeni tehciri ne zaman yasalaştı: Mayıs 1915...
Ne zaman uygulanmaya başlandı: Haziran 1915...
Sözde soykırımı dayandırdıkları 24 Nisan'da ne tehcir yasası ne de uygulaması yokken, neden o gün anılıyor? Anlatayım.
1* Konu aslında 1915'ten çok önceye dayanıyor. Dağılma döneminde Yunanistan, Sırbistan, Karadağ ve Romanya bağımsızlığını Osmanlı'dan bağımsızlığını kazandı ama Ermenilerin bağımsızlığı sağlanamadı.
2* Ermeniler bunun üzerine Taşnak ve Hınçak gibi terör örgütleri kurarak Rusya ve İngiltere'den destek almaya başladı.
Bu örgütler isimlerini terör yoluyla duyurmak için 1895'te Van civarında isyan tertipledi. 1896'da ise Osmanlı Bankası'nı bastılar.
3* 1. Dünya Savaşı'na kadar yaklaşık 40 ayrı isyan/terör olayı tertiplendi. Cuma namazlarına baskın düzenleyip katliam saçmak bu örgütler için rutin bir iş halini almıştı. Devlet de bunu engelleyecek güce sahip değildi.
En son Abdülhamit'e suikast bile düzenlediler.
4* Taşnak ve Hınçak örgütleri daha sonra bürokrasiye sızdı. İstanbul'da yapılandı. Dış destek sayesinde epey güçlendiler.
Dünya savaşının başlamasıyla cephe gerisinde yıpratıcı katliam faaliyetlerine girişmeye başladılar. Amerikan okulları da bu katliamlara destek verdi.
5* Mesela Merzifon Amerikan koleji adeta cephane halini almıştı. Maraş'taki Fransız koleji de her türlü silah desteğini sunuyordu.
Öyle bir ortam oluştu ki, gençlerini cepheye gönderen köylerde savunmasız yaşlılar katlediliyor, köyler yakılıp yıkılıyordu.
6* Bu isyan ve katliam sayesinde Osmanlı ordusunda firarlar başlayacak, Taşnak ve Hınçak örgütleri Doğu Anadolu'yu ele geçirecek ve kukla Ermeni devleti kurulacaktı.
Devlet, bu katliam karşısında adeta şoka uğramıştır.
7* Nisan 1915'te Van'da çok büyük bir isyan başladı. Kanlı bir Kürt katliamı yaşandı.
Ermenici terör örgütü, Van katliamından sonra Rus ordusunu büyük mutlulukla karşıladı. Daha sonra Muş da işgal edildi.
8* Rus ordusu ve Ermenici terör örgütlerini durdurması için Çanakkale kahramanı Mirliva Mustafa Kemal Paşa, bölgeye gönderildi.
Paşa, Ağustos 1916 işgali durdurmayı başardı ve Muş-Bitlis geri alındı.
9* Devlet, 1915 Van isyanından sonra şoku atlatıp durumun ciddiyetini anladı.
İlk iş olarak Taşnak ve Hınçak örgütünün yapılanmasını felç etmeye karar verdi. 24 Nisan günü örgüte operasyon başlatıldı.
10* 24 Nisan 1915 günü, terör örgütü yöneticisi 2345 kişi tutuklandı. Sadece İstanbul'da 235 kişi tutuklanmıştı.
Fakat operasyonu haber alan 610 örgüt yöneticisi kaçmayı başardı.
11* Terör örgütünün lider kadrosu ve yöneticileri hapsedilince örgütün hareket kabiliyeti ortadan kalktı. Sahadaki isyanı bastırmak için de Tehcir kararı alındı.
Savaşa yakın bölgedeki Ermeniler, savaşa uzak bölgelere sürgün edilecekti.
12* Tehcir yasası Mayıs 1915'te çıktı, Haziran 1915'te uygulanmaya başlandı.
Fakat kanlı isyan ve katliamlar nedeniyle Ermenilere tepki vardı. Bu, karşılıklı boğazlaşmaya yani mukateleye neden oldu. İki tarafın da kanı aktı.
13* Tehcir planı kısa vadede isyanları sönümledi. Fakat Osmanlı savaşı kaybettikten ve İngilizler İstanbul'u işgal ettikten sonra Taşnak ve Hınçak terör örgütü kadrosu serbest kaldı.
Bazısı yeniden görevlere getirildi.
14* Örgüt, tehcir kararını bir toplu katliam planı olarak Osmanlı'ya kabul ettirmeye çalıştı. Tehciri uygulayan devlet görevlilerini tutuklatmaya başladılar. Osmanlı hükümeti bu baskılara direnmedi.
15* Taşnak ve Hınçak güdümlü bir divanı harp mahkemesi kuruldu. Bu mahkemenin başındaki Ermeni yanlısı bir Paşa, daha önce beraat etmiş olmasına Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal'i, Taşnak örgütünü memnun etmek için Beyazıt meydanında astırdı.
16* Taşnak ve Hınçak örgütlerinin toplu katliam söylemlerine Sultan Vahdettin de direnmedi. İngilizlere "tahtta ben olsaydım yaşanmazdı" dedi.
Sultan Vahdettin, Azaryan'a "Ermeni mezaliminden dolayı üzüntüleri" bizzat bildirdi.
17* İngiliz işgali altındaki İstanbul'u neredeyse kontrol altına alan Taşnak ve Hınçak örgütleri, Milli Mücadele'nin ortaya çıkmasıyla etkisini yitirmeye başladı.
Türk ordusu İzmir'e girince teker teker kaçmaya başladılar. Rüyaları sona ermişti.
18* TBMM, Ermenilere toplu katliam söylemini reddediyordu. İdam edilen Mehmet Kemal, meclis kararıyla şehit ilan edildi.
Taşnak ve Hınçak örgütü son şansını Lozan'a gönderdiği heyetle denedi.
19* Lozan'a giden terör örgütü heyetleri açıkça tazminat ve toprak talep ettiler. Fakat İnönü ve heyeti bu taleplere sert şekilde direndi.
İngilizler, Türklerin direnci nedeniyle Ermenici terör örgütlerini adeta sattı.
20* Terör heyeti son olarak İnönü'yü tehdit etmeye kalktı. İnönü bunlara çok tarihi bir cevap verdi:
Fena bir yoldasınız. Başarılı olamazsınız. Sizin yapacağınız mücadele, bizim yendiğimiz devletler ve güçlükler yanında çok ehemmiyetsiz kalır. BİZE ÇOK AZ GELİRSİNİZ.
21* Lozan'da da rüyaları sona eren terör heyeti, intikam almak için Atatürk'ü hedef almaya başladı.
1925'te Manok Manukyan isimli terörist Atatürk'e suikast girişiminde bulunurken yakalandı. Ve idam edildi.
22* Taşnak ve Hınçak örgütleri Atatürk'ü başka zamanlarda da suikast girişiminde bulunduysa da başarısız oldu.
Örgüt üyelerinin çoğu, Osmanlı döneminde Anadolu'da açılan 150'ye yakın Amerikan kolejinde eğitim görmüştü. Savaştan sonra bunlar ABD'ye göçüp orada yuvalandı.
23* Osmanlı döneminde bürokratlık yapan ve Irak'taki petroller üzerinde imtiyaz elde eden Kalus Sarkis Gülbenkyan, Irak'ın elden çıkması üzerine bölgedeki imtiyazı sayesinde büyük paralar kazandı ve Ermeni Diasporası'na katkılar sundu.
24* ABD, ilerleyen süreçte Ermeni Diasporası'na sahip çıkarak özellikle Nazi soykırımından sonra, "Sözde Ermeni Soykırımı" iddialarını yeniden dile getirmeye başladı.
Sözde soykırım günü olarak Taşnak/Hınçak terör örgütünün çökertildiği 24 Nisan seçildi.
25* İşte, 24 Nisan'ın kısa bir tarihçesi...
Bugün hala Taşnak ve Hınçak örgütlerinin manevi mirasçıları ülkemizde bazı kesimlerde bulunuyor. 24 Nisan'a hassasiyeti olan kimselere bu gözle bakmak gerek.
"Şüphe etmemek gerekirdi ki, Ermeni kıtali konusundaki sözler, gerçeğe uygun değildir. Tarihte bir benzeri görülmemiş olan bu vahşeti yapan Ermenilerdi. Müslümanlar yalnız namuslarını ve canlarını korumak için karşı koymuş ve kendilerini savunmuşlardı."
Tarihte çok büyük kırılmalar vardır. Bu kırılmalar bazen bir insanın bazen de milletin kaderini değiştirir.
25 Nisan 1915 sabahı hem bir insanın hem de milletin kaderi aynı anda değişti: Yarbay Mustafa Kemal bir kahraman olarak tarih sahnesine çıkıyordu.
1* Mart 1915'te boğazı zorlayan İngiliz ve Fransız donanması mağlup olunca Bigalı Köyü'nde yedek kuvvetlerin başında bulunan Yarbay Mustafa Kemal, not defterine şunları yazdı:
"Düşmanın sahile asker çıkarma biçimindeki girişimine devam edeceğine ihtimal veriyorum"
2* Osmanlı karargahı da genel olarak İngiliz ve Fransızların Gelibolu'yu işgal ederek boğazı geçmeyi planlayacağını hesaplamıştı. Fakat iki konu şüpheliydi:
Düşman nereden kıyıya çıkacak? Düşmana kıyıda mı yoksa merkezde mi müdahale edilecek?
Ve ve ve Boğaziçi Dayanışması kendisini açık etti.
Toplumsal kutuplaşmanın olduğu, devlet ciddiyetinin azaldığı memleketlerde böyle virüsler peydah olur. Genelde dış destek alırlar. Milletine düşmandırlar. En önemli özellikleri işgalcilere yaltaklanmalarıdır.
Boğaziçi Üniversitesi gibi bir kurumun adını kirleten üç beş gafil...
Bir şekilde yuvalandıkları grubun hesabını yönetince, herkesin kendileri gibi düşüneceğini sanıyorlar.
Tepki üzerine tepki yiyorlar.
Ama suç Kemalistlerde ben söyleyeyim. Yani yıllardır, bir oradan bir buradan çeşit çeşit gruplar taarruz ediyor, tarlayı sürüyor, örgütleniyor, ele geçiriyor, boylarından büyük sesler çıkarmaya başlıyor. Bu ülkenin Kemalistleri ne yapıyor?
Osmanlı döneminde bankamatik memurları, okuma-yazma bilmeyen kaymakam, rakam tanımayan muhasebeci ve "hemencük" dağdan gelmiş hödük Türk...
Az sonra okuyacaklarınıza inanamayacaksınız. Ve bir devletin nasıl dağıldığını çok daha iyi anlayacaksınız.
1* Böcüzade Süleyman Sami, Osmanlı dönemi bürokratıydı. Daha sonra meclise girdi. Abdülhamit, meşrutiyet, dünya savaşı, Milli Mücadele ve Cumhuriyet dönemlerini yaşadı.
Yıllar sonra gördüklerini kaleme aldı.
2* Onun tanık olduğu olaylar, Osmanlı'nın dağılma döneminde ne halde olduğunu ortaya koyuyor. En önemlisi, Cumhuriyet'in kattıklarını daha iyi anlamamızı sağlıyor.
Sene 1936... Ağustos ayında yapılan dil kurultayından sonra Florya Köşkü'nde sofra kuruluyor.
Sofrada ilk olarak etimolojiden bahsediliyor. Atatürk, "tonalite" kelimesinin kökenini soruyor. Sofradakiler "Fransızca" cevabını verince, özel kalem müdürü Süreyya Bey Fransızca lügat getiriyor.
Kelimenin latinceden geldiği, oraya da yunancadan geçtiği anlaşılıyor.
Atatürk bu defa Yunanca lügat getirilmesini istiyor. Lügate bakıldığında ton kelimesinin yer aldığı fakat kelimenin kökeninin Yunanca olmadığı, bir Asya dilinden geçtiği görülüyor.
Ukrayna'da yaşanan savaş tehlikesi ile Montrö Bildirisi arasında ilgi çekici bir bağ olabilir. Hemen kuzeyimizde felaketle sonuçlanabilecek bir kasırga patlamak üzere. Ve Türkiye kendini Rusya'nın karşısında bulabilir.
Bu durumda Montrö'nün her kelimesini ezberlemek zorundayız.
1* Dünya üzerinde pek çok askeri gerilim yaşanmasına karşın Ukrayna gerilimi tamamından kritiktir. Çünkü ABD ve Rusya'nın gerilim konusunda aynı anda kırmızı çizgileri var.
Rusya, Ukrayna'nın NATO üyesi olmasını, ABD ise Rusya'nın Ukrayna'yı ilhakını kabul edilemez buluyor.
2* Ukrayna'nın NATO üyesi olması, Rusya'nın düşman tarafından tamamen çevrilmesi manası taşıyacağından, Rusya, bunun olmaması için çatışmayı göze alıyor.
Rusya'nın Ukrayna'yı ilhakı ise Avrupa üzerinde ciddi bir Neo-Sovyet tehdidi oluşturacağından, ABD için kabul edilemezdir.