Tarihte çok büyük kırılmalar vardır. Bu kırılmalar bazen bir insanın bazen de milletin kaderini değiştirir.
25 Nisan 1915 sabahı hem bir insanın hem de milletin kaderi aynı anda değişti: Yarbay Mustafa Kemal bir kahraman olarak tarih sahnesine çıkıyordu.
1* Mart 1915'te boğazı zorlayan İngiliz ve Fransız donanması mağlup olunca Bigalı Köyü'nde yedek kuvvetlerin başında bulunan Yarbay Mustafa Kemal, not defterine şunları yazdı:
"Düşmanın sahile asker çıkarma biçimindeki girişimine devam edeceğine ihtimal veriyorum"
2* Osmanlı karargahı da genel olarak İngiliz ve Fransızların Gelibolu'yu işgal ederek boğazı geçmeyi planlayacağını hesaplamıştı. Fakat iki konu şüpheliydi:
Düşman nereden kıyıya çıkacak? Düşmana kıyıda mı yoksa merkezde mi müdahale edilecek?
3* Yarbay Mustafa Kemal düşmanın Arıburnu sahiline çıkarma yapacağını düşünüyordu. Ona göre, düşman sahile çıkar çıkmaz müdahale edilmeliydi.
25 Nisan sabahı İngiliz ordusu, tahmin ettiği bölgeden çıkarma yapmıştı. Durumu üstlerine bildirmek için hareket geçti.
4* Yarbay Mustafa Kemal'e düşmanı karşılama emri verildi. Sadece bir tabur askerle hareket etmesi söyleniyordu. Oysa düşman kalabalıktı ve kıyıda durdurulmalıydı. Daha fazla asker istediyse de kimseye ulaşamadı. Komutanlar yoktu.
Bir karar vermesi gerekiyordu.
5* Sorumluluğu üzerine alarak "Daha fazla beklemek savaşın durumu ile bağdaşmaz" dedi ve tümenin tamamına hareket emri verdi.
İlk olarak düşmanı gözlemlemek için Kocaçimen tepesine çıkılacaktı. Bigalı deresi boyunca giden yol üzerinden harekete geçti.
6* Yol sona erdikten sonra fundalıklar ve kayaların arasından geçerek tepeye doğru yürümeye devam ettiler.
Kısa süre sonra birliğe kılavuzluk eden asker kayboldu. Yerine görevlendirilen kılavuz da birlikten koparak gözden çıktı.
7* Birlik tepeye vardığında büyük bir sürprizle karşılaştılar. Sahil görünmüyordu. Conkbayırı'na ilerlemek şarttı. Fakat asker de yorgundu.
Yarbay Mustafa Kemal yanına yaverini, emir subayını, doktorunu ve bir askerini alarak Conkbayırı'na doğru yola çıktı.
8* Önce atlarla ilerlediler. Bir süre sonra atların ilerleyemeyeceği yerler ortaya çıktı. Atları yarı yolda bırakıp yaya olarak devam ettiler.
25 Nisan sabahı... Mustafa Kemal ve adamları, ordu arkalarında kalmış, yürüyorlar... Conkbayırı'na kadar ilerlediler.
9* Bu sırada İngiliz askerleri kıyıya çıkmış ve bölgeye hakim 261 rakımlı tepeye varmış. Kıyıda bulunan az sayıda Türk askeri ezilmiş. Sahil kaybedilince, erler kaçmaya başlamış, Conkbayırı'na doğru tırmanmışlar.
10* Yarbay Mustafa Kemal, Conkbayırı'na ulaşınca sahili gözlemlemeye başladı. Az sonra, 261 rakımlı tepeden kaçıp bayıra yaklaşan erleri gördü. Önlerini kesti:
11* Erler mermisiz. Yarbay Mustafa Kemal ve adamları yalnız. Atlar yok. 57. Alay geride. Düşman Mustafa Kemal'e kendi askerlerinden daha yakın.
Tarihi bir an, muazzam bir kırılma. Düşman, Mustafa Kemal'i oracıkta öldürebilir ve komutansız kalan 57. Alay imha olabilir.
12* "Mantıki bir hüküm müdür, yoksa refleks midir bilmiyorum, kaçan askerlere düşmandan kaçılmaz, dedim. Cephaneniz yoksa, süngünüz var, dedim ve bağırarak süngü taktırdım. Askerler süngü takıp yere yatınca, düşman askeri de yere yattı. Kazandığımız an bu andır."
Mustafa Kemal
13* İngiliz askerleri, Conkbayırı'nda ne kadar asker olduğunu bilmiyordu. Yarbay Mustafa Kemal İngilizlerin bunu bilmediğini biliyordu. Bu nedenle risk alarak Conkbayırı'nda kaldı. Çünkü bölge düşerse, İngilizleri durdurmak çok güçleşecekti.
14* Derhal bir adamını geride kalan askerleri çağırması için gönderdi. Asker fişek gibi fırlayarak koşmaya başladı. Süre dardı. Ellerinde bulunan silahlarla İngilizlere ateş açmaya başladılar.
15* Tarih kırılıyordu. Bir milletin kaderi değişiyordu. Dakikaların asırlara dönüştüğü bu bekleyişi "marş marş" sesleri kırıp geçti. 57. Alay yetişmişti.
16* 25 Nisan 1915 günü, saat 10:00 sularında Yarbay Mustafa Kemal, 57. Alay'a tarihi emrini verdi:
Size ben taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar gelebilir!
17* Yaklaşık bir saat süren kanlı çarpışmadan sonra İngilizler 261 rakımlı tepeyi terk etmek zorunda kaldı. 57. Alay tarih yazıyordu.
Öte yandan Yarbay Mustafa Kemal düşmanın sahile çıkış noktasını ateş altına aldırdı ve 27. Alay'a ilerleme emri verdi.
18* Yarbay Mustafa Kemal, bir buçuk saatlik süreçte, düşmanın 8 tabur halinde hareket ettiğini, cephe hattının uzun olduğunu fakat arazinin cephe hattını kestiğini, bu nedenle düşmanın her noktada zayıf duruma düşürülebileceğini gözlemlemişti.
19* Kısa süre içerisinde hem 57. Alay hem de 27. Alay hedefine ulaştı. İngilizler çekildi. Sahilin ateş altına alınması sayesinde asker çıkarma işlemi de durmuştu.
Fakat gün uzundu. Yarbay Mustafa Kemal, düşmanın çıkarma yapmaya devam edeceğini düşünüyordu.
20* İlk iş olarak Maltepe'ye geçerek Esat Paşa ile buluştu. Paşa'ya verilen raporları incelendiğinde bir çoğunun hatalı bildi barındırdığını gördü.
Paşa, ne yapılması gerektiğini soruyor, Yarbay derhal taarruz gerektiğini söylüyordu. Teklif kabul edildi.
21* Öğleden sonra 16:00 civarında düşmana bir kez daha taarruz edildi. Türkler sahile kadar girdi. İngiliz askerleri sandallara binerek kaçmaya başladı.
25 Nisan günü, güneş batarken Yarbay Mustafa Kemal, İngilizleri denize dökmüştü.
22* Yarbay Mustafa Kemal, 25 Nisan günü attığı adımlar sayesinde Arıburnu muharebelerinin baş aktörü haline geldi ve 17 Mayıs'a dek mücadeleyi sürdürdü. Akabinde Anafartalar'da görevlendirilip emrine kolordu verildi. Albay rütbesine terfi etti.
İngilizleri tam dört defa yendi.
23* Yarbay Mustafa Kemal, İngilizlerin kabusu haline gelmişti. Bir İngiliz subayı şöyle yazıyordu:
Zaman zaman eline bir tüfek alıp siperden dışarıya uzanıyor, Anzak siperlerindeki belirli hedefe dikkatli ve telaşsız atış yapıyordu. Hiçbir kurşunun onu vuramayacağına inanmıştı.
24* Başka bir İngiliz subayı da şunları yazmıştır:
Bir siperin dışında oturuyordu. Oraya ateş açtık. Şarapneller gittikçe yakına düşmeye başladı. İlgisiz ve soğukkanlı bir tavırla kurmaylarıyla konuşurken, bir sigara yakıp, gayet sakince onu içti.
25* Ağustos ayında, cephedeki durum güçleştiğinde Mareşal Liman von Sanders, Albay Mustafa Kemal'e hangi tedbirler alınması gerektiğini sorar:
+ Bir tek tedbir kalmıştır.
- Nedir?
+ Bütün kumanda ettiğiniz kuvvetleri emrime veriniz. Tedbir budur.
- Çok gelmez mi?
+ Az gelir.
26* Albay Mustafa Kemal tüm güçleri emrine aldıktan sonra Ağustos'ta yapılan son muharebede İngilizler'i bir kez daha yener.
Böylece İngilizler Gelibolu harekatını sona erdirmek zorunda kalır. Mustafa Kemal millete adını ilk kez duyurur.
Artık Çanakkale Kahramanı'dır.
25 Nisan 1915 günü canı pahasına tepeyi koruyan 57. Alay askerleri bugün hala ruhlarıyla tepeyi korumaktadır.
Ve ve ve Boğaziçi Dayanışması kendisini açık etti.
Toplumsal kutuplaşmanın olduğu, devlet ciddiyetinin azaldığı memleketlerde böyle virüsler peydah olur. Genelde dış destek alırlar. Milletine düşmandırlar. En önemli özellikleri işgalcilere yaltaklanmalarıdır.
Boğaziçi Üniversitesi gibi bir kurumun adını kirleten üç beş gafil...
Bir şekilde yuvalandıkları grubun hesabını yönetince, herkesin kendileri gibi düşüneceğini sanıyorlar.
Tepki üzerine tepki yiyorlar.
Ama suç Kemalistlerde ben söyleyeyim. Yani yıllardır, bir oradan bir buradan çeşit çeşit gruplar taarruz ediyor, tarlayı sürüyor, örgütleniyor, ele geçiriyor, boylarından büyük sesler çıkarmaya başlıyor. Bu ülkenin Kemalistleri ne yapıyor?
Sözde soykırım hangi gün anılıyor: 24 Nisan...
Ermeni tehciri ne zaman yasalaştı: Mayıs 1915...
Ne zaman uygulanmaya başlandı: Haziran 1915...
Sözde soykırımı dayandırdıkları 24 Nisan'da ne tehcir yasası ne de uygulaması yokken, neden o gün anılıyor? Anlatayım.
1* Konu aslında 1915'ten çok önceye dayanıyor. Dağılma döneminde Yunanistan, Sırbistan, Karadağ ve Romanya bağımsızlığını Osmanlı'dan bağımsızlığını kazandı ama Ermenilerin bağımsızlığı sağlanamadı.
2* Ermeniler bunun üzerine Taşnak ve Hınçak gibi terör örgütleri kurarak Rusya ve İngiltere'den destek almaya başladı.
Bu örgütler isimlerini terör yoluyla duyurmak için 1895'te Van civarında isyan tertipledi. 1896'da ise Osmanlı Bankası'nı bastılar.
Osmanlı döneminde bankamatik memurları, okuma-yazma bilmeyen kaymakam, rakam tanımayan muhasebeci ve "hemencük" dağdan gelmiş hödük Türk...
Az sonra okuyacaklarınıza inanamayacaksınız. Ve bir devletin nasıl dağıldığını çok daha iyi anlayacaksınız.
1* Böcüzade Süleyman Sami, Osmanlı dönemi bürokratıydı. Daha sonra meclise girdi. Abdülhamit, meşrutiyet, dünya savaşı, Milli Mücadele ve Cumhuriyet dönemlerini yaşadı.
Yıllar sonra gördüklerini kaleme aldı.
2* Onun tanık olduğu olaylar, Osmanlı'nın dağılma döneminde ne halde olduğunu ortaya koyuyor. En önemlisi, Cumhuriyet'in kattıklarını daha iyi anlamamızı sağlıyor.
Sene 1936... Ağustos ayında yapılan dil kurultayından sonra Florya Köşkü'nde sofra kuruluyor.
Sofrada ilk olarak etimolojiden bahsediliyor. Atatürk, "tonalite" kelimesinin kökenini soruyor. Sofradakiler "Fransızca" cevabını verince, özel kalem müdürü Süreyya Bey Fransızca lügat getiriyor.
Kelimenin latinceden geldiği, oraya da yunancadan geçtiği anlaşılıyor.
Atatürk bu defa Yunanca lügat getirilmesini istiyor. Lügate bakıldığında ton kelimesinin yer aldığı fakat kelimenin kökeninin Yunanca olmadığı, bir Asya dilinden geçtiği görülüyor.
Ukrayna'da yaşanan savaş tehlikesi ile Montrö Bildirisi arasında ilgi çekici bir bağ olabilir. Hemen kuzeyimizde felaketle sonuçlanabilecek bir kasırga patlamak üzere. Ve Türkiye kendini Rusya'nın karşısında bulabilir.
Bu durumda Montrö'nün her kelimesini ezberlemek zorundayız.
1* Dünya üzerinde pek çok askeri gerilim yaşanmasına karşın Ukrayna gerilimi tamamından kritiktir. Çünkü ABD ve Rusya'nın gerilim konusunda aynı anda kırmızı çizgileri var.
Rusya, Ukrayna'nın NATO üyesi olmasını, ABD ise Rusya'nın Ukrayna'yı ilhakını kabul edilemez buluyor.
2* Ukrayna'nın NATO üyesi olması, Rusya'nın düşman tarafından tamamen çevrilmesi manası taşıyacağından, Rusya, bunun olmaması için çatışmayı göze alıyor.
Rusya'nın Ukrayna'yı ilhakı ise Avrupa üzerinde ciddi bir Neo-Sovyet tehdidi oluşturacağından, ABD için kabul edilemezdir.