1) İslam ve anneye hürmet ile alakalı yazdığım bu seriyi, Türkiye'de zulme maruz kalan, gaddar Çin mezalimini yaşayan, Filistin veya, Kolombiya'da hükümetlerin mağdur ettiği, tüm müslim, gayr-i müslim mazlum annelere ithaf ediyorum.
2) Önemli bir husus, Buhari ve Müslim "Edeb ve Birr" konusundaki hadisleri kaydederken anne-babaya iyiliği sanki edeb ve iyiliğin ilk merhalesi görüp kitaplarının başına almışlar. Muslim'in Birr kitabinin ve Buhari'nin Edeb bölümünün ilk hadisi anne-babaya iyilik ile alakalıdır.
3) Süfyan b. Uyeyne Lokman suresi 14. ayette geçen "anne babaya teşekkür" konusunda diyor ki: Beş vakit namaz kılan bir kimse yüce Allah'a şükretmiş olur. Anne-babasına namazın sonlarında dua eden bir kimse de onlara da teşekkür etmiş olur.
4) Üstad diyor ki: Evet, rahmet-i Rabbâniyenin en hürmetli, en halâvetli, en lâtif ve en şirin bir cilvesi olan şefkat-i valide, hakaik-i kâinat içinde en muhterem, en mükerrem bir hakikattir. Ve valide, en kerîm, en rahîm, öyle fedakâr bir dosttur ki,
5) o şefkat saikasıyla, bir valide, bütün dünyasını ve hayatını ve rahatını, veledi için feda eder. Hattâ, valideliğin en basit ve en ednâ derecesinde olan korkak tavuk, o şefkatin küçücük bir lem'asıyla, yavrusunu müdafaa için ite atılır, arslana saldırır.(11. Mektub )
6) Hatta Ustad diyor ki: "Ben bu seksen sene ömrümde, seksen bin zatlardan ders aldığım halde, kasem ediyorum ki, en esaslı ve sarsılmaz ve her vakit bana dersini tazeler gibi, merhum validemden aldığım telkinat ve mânevî derslerdir ki,
7) o dersler fıtratımda, adeta maddî vücudumda çekirdekler hükmünde yerleşmiş."
Hocaefendi'nin anne-baba hakkı ile alakalı Hisar-9 vaazı da bu konuda oldukça güzel tespitler içeriyor: …… (38:50'de merhum Kemal Erimez abi görülüyor).
8) Muhammed İbn Sirin, önemli bir tabiin alimi. Kardeşi Hafsa diyor ki”annesinin yanında konuşmazdı, her hususta saygılı davranırdı”. Talebesi İbn Avn da diyor ki, onun bu halini bilmeyen birisi hasta olup sustuğunu zannettmişti de etraftakiler durumu açıkladı(Ahmed,Zühd,1772-74)
9)Tabiinin önemli hadis alimi Bündar, Kur’ân'ı ezberledikten sonra Basralı muhaddislerin rivayet ettiği bütün hadisleri öğrendi. Sonra hadis tahsili için seyahate çıkmak istediyse de annesi razı olmadığı için memleketinden ayrılamadı ve o vefat edene kadar orada kaldı.(İA,VI,688)
10) İbn Kesir tarih kitabında hicretin 393. senesinde vefat eden meşhur şahsiyetler içinde Meymune adlı muhtereme bir vaize kadından bahs eder. İşte bu mübarek kadının oğlu Abdüssamed şöyle bir olay anlatıyor. Evimizin duvarı yıkılmak üzereydi. Anneme:
11) "Bir usta çağıralım da şu duvarı onarsın." dedim. Annem de bir kağıt parçası alıp üzerine bir şeyler yazdı. Sonra o kağıdı duvarın bir yerine yerleştirmemi emretti. Ben de kağıdı alıp o duvarın bir deliğine yerleştirdim. Kağıt orada yirmi sene kaldı.
12) nnem vefat edince kağıdın üzerine neler yazdığını öğrenmek istedim. Kağıdı delikten çıkarıp bakmak istediğimde yere düştü. Kaldırıp baktım, şunlar yazılıydı:
13) "Doğrusu, zeval bulmasın diye gökleri ve yeri tutan Allah'tır." (Fatır/41.) Ey gökleri ve yeri tutan Allah'ım, şu duvarı da yıkılmasın diye yerinde tut."
Demek Annesine hürmeten kağıdı duvara yerleştirdi ve o vefat edene kadar da kağıdı alıp içinde ne yazıyor diye bakmadı.
14) Biz insana anne babasıyla ilgili öğütler verdik. Annesi, güçten kuvvetten düşerek onu karnında taşımıştır; çocuğun sütten kesilmesi iki yıl içinde olur. Bunun için, hem bana hem anne babana minnet duymalısın; sonunda dönüş yalnız banadır.(31/14)
15) Ayet-i Kerime'de babası şunu yapar demiyor, annenin çocuğunu günden güne zahmeti artan bir şekilde taşıması ve bir de emzirmeden bahsediliyor. Gerçi Razi babanın iyiliği daha beliğdir izaha gerek yok dese de, Kurtubi İsra/23'u tefsir ederken şöyle diyor:
16) Anne babaya nazaran daha çok zahmet çektiği için Resulullah aleyhissaletu vesselam üç kere annene iyilik yap,bir kere babana dedi.
17) Üç şey vardır ki, onlar kimde bulunursa, Yüce Allah onu her yönüyle himâyesi altına alır ve onu Cennetine koyar: Zayıfa merhamet, anne babaya şefkat, emri altındakilere iyilik(Tırmizî, 2494/ hasen-garib)
18) Sa'd b. Ubade'nin annesi vefat etmişti, Resulullah aleyhissaletu vesselamın yanına gelip, Ya Rasûlullah Annem öldü onun adına sadaka verebilir miyim?” diye sordu. Rasûlullah da “Evet” diye buyurdu.
19) Sa’d: “Hangi sadaka daha hayırlı ve değerlidir?” diye sorunca, Rasûlullah: “İnsan ve hayvanların su ihtiyaçlarına cevap vermektir” buyurdu. Bunun üzerine Sa'd, Medine'de bir çeşme yaptırmış, o çeşme uzun süre insanlara hizmet etmiştir.(İbn Mace, Edeb, 8, Müsned, 5/284)
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
1) Bazı alimler kitaplarına isim verirken Kur'an-ı Kerim'deki tabirleri kullanıyorlar. Elbette bu Kur'an ile meşguliyetlerinden kaynaklıdığı gibi, aynı zamanda zihinlerinin Kur'an ile hem hal olmasından da kaynaklanıyor olabilir. Bu seride mevzuya dair bazı örneklere değineceğim:
2) Tefsir kitaplarında bu isimlendirmelere rastlanması tabii olsa gerek. Mesela Fahreddin-i Razi meşhur tefsirine "Mefatihu’l-gayb" ismini vermiştir. Bu tabir Kur'an'da geçmektedir:
3) Gaybın anahtarları(mefatihul gayb) O'nun katındadır, O'ndan başka hiç kimse gaybı bilmez(En'am/59). Bazı alimler tabirin "gaybın hazineleri" de olabileceğini söylemişlerdir. Hazinelerin anahtarlarla açıldığı, ama muradın anahtarlar değil, hazineler olduğunu Ferra söylemiştir.
1) Hocaefendi'nin bazı eser ve konuşmalarında, hizmet insanlarının manevi değerler yönünden başkalaşım yaşamalarının tehlikesine ve kendilik bilinçlerine dair beyanları bulunmaktadır. Bu seride önemli olduğunu düşündüğüm mezkur mevzular ile alakalı bir derleme yapmaya çalıştım:
2) Değişme ve başkalaşma, üzerinde ciddi mânâda durulması gereken çok önemli bir meseledir. Çünkü daha önce de değişik vesilelerle ifade edildiği üzere bir çeşit başkalaşan her çeşit başkalaşabilir.
3) Evet, bir kere başkalaşan artık başkalaşma yoluna girmiş demektir. Sonra o şahıs, hiç farkına varmaksızın bir kere daha, bir kere daha başkalaşır ve neticede her yönüyle bambaşka biri oluverir.
1) Bugünler vefa günleri, birbirlerimize destek olma, dertlermizle dertlenme günleri. Şu Ramazan'da telefonla dahi hal hatır sormak önemlidir. Pandemiden dolayı ziyaret imkanları azaldı, ama bu bilgiler insanın kardeşini ziyaret etmesi ve ilgilenmesi açısından önemli değil mi?
2) Ebû Hureyre radıyallâhu anhın naklettiğine göre Peygamber Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Adamın biri başka bir köyde oturan Allah için sevdiği kardeşini ziyaret etmek için yola çıkar. Allah da onun gittiği yola gözcü olarak bir melek gönderir.
3) Melek adama rastlayınca ona nereye gittiğini sorar. O da filanca kişiyi görmeye gittiğini söyler. Melek ona der ki, gittiğin kişi akraban mı? Adam der ki, hayır. Melek der ki, ondan bir nimet elde etmek için mi gidiyorsun? Adam der ki, hayır.
1) Muteber alimler sultan ve idarecilere yaklaşmamayı prensip olarak kabul etmişler ve bu konuda ümmeti ikaz sadedinde görüşlerini belirtmişlerdir.Ayrıca zalimlerden uzak durmak çok net ifade edilmiştir.İbnu'l Cevzi ve Gazzali'nin mevzuya dair bazı fikirlerini derlemeye çalıştım:
2) İbnu'l Cevzi "Minhacu'l Kasidin"'de şu alimlerin görüşlerine yer veriyor ve diyor ki: Bil ki, zalim yöneticiler ve devlet görevlileri karşısında üç hâlde bulunabilirsin. Birincisi; onları görmeye gitmendir ki en kötüsü budur.
3) İkincisi; onların seni görmeye gelmesidir ki birincinin bir alt derecesidir. Üçüncüsü ise onlardan uzak durman, ne senin onları görmen ne de onların seni görmesidir ki en güvenlisi budur.
Hocaefendi diyor ki: Aslında, bir kimsenin ya da bir şeyin iyi veya kötü taraflarını, menfi veya müsbet yanlarını bulup meydana çıkarmak, ortada olanla olması gereken arasında mukayese yapmak demek olan "tenkit", ideale yürümede bir yoldur.
Müspet manada tenkit etmek ve tenkide açık olmak ilmî esaslardan birisidir. Ne var ki, onun da bir üslûbu, uygun bir şekli vardır. Her şeyden önce, tenkit eden kimse insaflı olmalı, söyleyeceklerini nefsi hesabına değil, Hak rızası adına söylemeli ve hayır mülâhazasından başka
bir garazı bulunmamalıdır. Münekkid, gerçekten iyi bildiği hususlarda fikirlerini usûlünce ortaya koyarken, sahası olmayan mevzularda da susmasını ve dinlemesini bilmelidir. Ayrıca, bir tenkidi kimin yaptığı da çok önemlidir. Damara dokundurmayacak ve muhatabını rencide
1)Firdevs cennetine varis olacakların vasıflarından birisi "boş iş ve sözlerden yüz çevirmektir. (23/3).Beyzavi "Çünkü o kadar meşgullerdir ki, ona vakit bulamazlar" diyor.Bu seride genç yaşta vefat etmelerine rağmen hayatlarını dolu dolu geçirmiş alimlere değinmeye çalışacağım:
2) İlk bahsedeceğim Gazzali. Genç yaşta yetim kalmasına rağmen, ilimde çok önemli bir yere sahip olmuş ve etkili kitaplar yazıp 53 yaşında vefat etmiştir(1058-1111). Vakit çok iyi değerlendirilmeden o eserler yazılamaz, zira bir coğu iktibas degil, düşünülerek yazılan eserler.
3) Sonraki örneğimiz Nevevi. Hem zühd ve takvası, hem salim kişiliği meşhur olmuş bu alimimiz 43 yaşında vefat ediyor(1234-1277).Eserleri kaynak eserlerdir. Riyazu's Salihin, Takrib ve Minhac gibi kitapları baş yapıtlardandır. Bekardı. İlim harici nikah için vakit bulamamıştır.