1)Firdevs cennetine varis olacakların vasıflarından birisi "boş iş ve sözlerden yüz çevirmektir. (23/3).Beyzavi "Çünkü o kadar meşgullerdir ki, ona vakit bulamazlar" diyor.Bu seride genç yaşta vefat etmelerine rağmen hayatlarını dolu dolu geçirmiş alimlere değinmeye çalışacağım:
2) İlk bahsedeceğim Gazzali. Genç yaşta yetim kalmasına rağmen, ilimde çok önemli bir yere sahip olmuş ve etkili kitaplar yazıp 53 yaşında vefat etmiştir(1058-1111). Vakit çok iyi değerlendirilmeden o eserler yazılamaz, zira bir coğu iktibas degil, düşünülerek yazılan eserler.
3) Sonraki örneğimiz Nevevi. Hem zühd ve takvası, hem salim kişiliği meşhur olmuş bu alimimiz 43 yaşında vefat ediyor(1234-1277).Eserleri kaynak eserlerdir. Riyazu's Salihin, Takrib ve Minhac gibi kitapları baş yapıtlardandır. Bekardı. İlim harici nikah için vakit bulamamıştır.
4) Belki önemi açısından ilk sırada zikretmek gerekirdi. İmam-ı Şafii de 53 yaşında vefat ediyor(767-820). Değişik bazı beldelerde bulunmuş, talebeler yetiştirmiş ilk denilebilecek usül kitaplarını kaleme almış ve kendisinden sonraki dönemleri oldukça etkilemiştir.
5) Hadisin kutuplarından Müslim 55-58 yaşları arasında vefat etmiştir. Vefat olayı da oldukça ilginçtir. Ahmed b. Seleme, Müslim’in vefat sebebi ile ilgili şöyle bir olay anlatmaktadır: “Müslim’e kendisi için düzenlenen bir müzakere meclisinde bilmediği bir hadis soruldu.
6) Bunun üzerine meclisden ayrılarak evine döndü, lambaları yaktı ve evdekilere “Hiç kimse içeri girmesin!” dedi. Evdekiler Müslim’e bir sepet hurma hediye edildiğinden bahsedince onu istedi, getirdiler.
6) Bir yandan hadis arayıp bir yandan bu hurmalardan yiyordu. Sabah olduğunda hurmalar bitmiş ve hadisi bulmuştu.” (Zehebî, Siyer, XII, 564; Bağdâdî, Târihu Bağdâd, XIII, 103).
Hâkim en-Nisâburî bu olay sebebiyle hastalanıp vefat ettiğini söylemektedir.
7) İmam-ı Buhari 60 yaşında vefat ediyor(810-870). O da Gazzali gibi yetim büyümüştür ama bu hususta Gazzali'den daha elverişli bir hayatı olmuştur. Çünkü babasından miras kalmıştır. Hadis konusunun içine girdikçe yazdığı eserlerin hiç de kolay meydana gelmeyecekleri görülür.
8) Fahreddin-i Razi çok yönlü bir alimdi. Türkçe'ye 23 cilt olarak tercüme edilen bir tefsiri var, hem de İbn Sina'nın "Kanun" kitabını şerh edecek kadar tıbbı biliyor, hem filizof ve hem de değişik mezheplerin görüşlerine vakıf olup, onlarla münazara edecek seviyede bir insandı.
9) 61 yaşında(1149-1210) vefat eden bu alimin hayati yazdigi eserler ile doludur. Geniş bilgi birikimi, ikna edici konuşması başka mezheplerden insanların Ehl-i Sünnet'e dahil olmalarına sebep olmuştu (lbn Hallikan, IV, 248).
10) Vaktini çok iyi değerlendirmek istediği şu sözlerinden anlaşılıyor:"Gerçekten vakit çok aziz, pek değerlidir.Bu yüzden yemek yediğim için ilimden uzak ve ayrı kaldığım zamanlara vallahi üzülüyorum"(lbn Ebi Usaybia, II, 33, (İbn Ebi Usaybia, Razi'nin talebesinin talebesidir).
11) Diğer bir örneğe bakacak olursak, Suyuti de 60 yaşında vefat etmiştir(1445-1505). Ama İslami ilimlerde yazmadığı saha neredeyse kalmamıştır. Tefsir usulünde de eseri var, tasavvufta da, hadis usulünde de eseri var, Ebu Henife'ye ait biyografi türünde de eseri de var.
12) Bazıları eserlerinin sayısının 550'den fazla olduğunu söylerler, 16 yaşında ilk eserini yazmaya başladığına göre, hayatı boyunca ilim öğrenmiş ve bunları kaleme almış bir insan olduğu gayet açık.
13) Eğitime erken başlamalarının bu hususta önemli etkileri olsa gerek, Zeyneddin el-Iraki, Ihya'daki hadislerin sıhhatini ortaya koyarken 20 yaşındaydı. Bu bilgi birikimi gerektiren bir iştir.
14) Hangi hadisin hangi kitapta geçtiğini, zayıf mi, uydurma mı, yoksa sahih mi olduğunu 20 yaşında bilmek oldukça erken yaşta öğrenime baslamayi gerektirir.
15) Sufyân İbnu Uyeyne dört yaşında Kuran’ı ezberlemiş (Kastalânî,İrşâd 7/475). Üstad da İçtihad Risalesi'nde onun çok erken yaşta içtihad yapmaya başladığını söyler. Buna bir etken olarak da yaşadığı kültür atmosferini görür.
16) İmam-ı Buhari telife başladığında henüz sakalları çıkmamış (Tezkire 2/555-56). Hadis konusundaki eğitimine de 10 yaşında başlıyor. On altı yaşına geldiği zaman İbnü’l-Mübârek ve Vekî‘ b. Cerrâh’ın kitaplarını tamamen ezberlemişti.(TDV İslâm Ansiklopedisi, VI, 375-376)
17) İmam-ı Azam vefat ettiğinde İmam-ı Muhammed 18 yasında. 3-4 sene kendisinden ders alıyor. Bu da demek oluyor ki 14-15 yaşında ders halkasına oturmuş. O yaşta bir insanın İmam-ı Azam'a yeri geldiğinde itiraz edebilecek donanıma sahip olması dehasını gösteriyor.
18) Sahabeden de çok genç yaşta eğitim görmüş ve ileriki dönemlerde İslami bilginin yayılmasına önderlik etmiş insanlar var. Rasulullah(s.a.s) ebediyete irtihal ettiğinde, İbn Ömer 19-20 , İbn Abbas 13-14, Enes bin Malik 20, Cabir 25, Abdullah b. Amr bin As 16-17 yaşındaydı.
19) İbn Ömer, Rasulullah'dan sonra 60, İbn Abbas 55, Enes bin Malik 79, Cabir 65, Abdullah b. Amr b. As ise 52 yıl yaşıyor. Daha başka örnekler de bulunmakta. Çocuk yaşta iyi bir eğitim görenler ileride büyük bir alim veya düşünür olabiliyorlar. Eskiden de böyleydi, günümüzde de.
20) Peygamber Efendimiz aleyhissaletu vesselam buyuruyor ki: “İki nimet vardır ki insanların çoğu aldanmıştır: “Sağlık ve boş zaman.” (Buhârî, Rikâk, 1)
Allahü teala vakit nimetini layıkı ile değerlendirmeyi nasip eylesin ve bizi boş şeylerle uğraşmaktan alıkoysun.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
1) Bugün hasret kaldığımız Ömer b. Abdülaziz'in yönetim anlayışına örnekler:
Zalim valilerin uygulamalarından zarar görmüş Kûfe halkının zararlarını gidererek, oradaki müslim gayr-i müslim bütün insanlara adaletle davranılmasını emretmiştir(Ebû Ubeyd, s. 65)
AYM İrademiGeriVer
2) Devlet icraatlarını denetleyen bir danışma kurulu oluşturdu. Bu heyetin ortak görüşü olmadan devlete ait işlerde kararlar alınmamaktaydı. (İbn Sa’d, V, 334).
Eş-Şa'bi ve Hasan el-Basri gibi ehil insanları kadı olarak atadı.
3) Yolsuzluğa karşı tavizsizdi: Cerrah bin Abdülhakemî’ye daha önce vali olan ve yolsuzluk yapan valileri yakalatması ve hapse attırmasını emretmiş ve o da bunu aynen yerine getirmiştir.( Belâzurî, Futûhu’l-Buldân s. 600.)
1) Türkiye'deki inançsızların bazıları eşine nadir rastlanacak seviyede sığdır. Din hakkında bildikleri, sloganvari ezberler haricinde ciddi bir şey değildir. Bu seride Müslümanların Dünya bilim düşünce hayatına olan katkılarını Batılıların tespitleri ile göstermeye çalışacağım:
2) Fransız felsefeci Dr. Jacqueline Russ, Türkçeye Avrupa Düşüncesinin Serüveni (L'aventure de la pensée européenne) olarak çevrilen kitabında, Arap-İslam bilimsel düşüncesinin Avrupa'daki kültürel atmosferin oluşumuna etkilerine dair diyor ki:
3)) XII. yüzyılda, pahalı eşyalar, baharat ve ipek gibi nadir ürünler ve aynı zamanda el yazmaları Doğu'dan, Bizans'tan gelir. Arapça aracı rolü oynar, zira Aristoteles ile Euklides'in eserleri Müslümanlara ait kütüphanelerde bulunur.
1) İfk hadisesi, Asr-ı Saadet'te toplumsal çalkalanmaya sebep olan bir vakadır. Münafıkların başı olan Abdullah bin Ubey bin Selül olayın yaygınlaşmasını sağlamış ve toplum içinde çalkantıya sebep olacak şekilde propagandasını yapmıştır.
2) Ne var ki, Hz. Ebu Bekir ile yakın akraba olan Mistah bin Usase dahi buna inanmış, Rasulullah aleyhissaletu vesselam'ı yazdığı şiirler ile savunan Hassan bin Sabit de bu kervana katılmıştır.
3) Mus'ab bin Ümeyr'in hanımı ve aynı zamanda annemiz Zeynep binti Cahş'ın da kızkardeşi olan Hamne binti Cahş da onlara iştirak etmiştir. Ve olay netleştikten sonra kendilerine terettup eden hukuki ceza uygulanmıştır.
1) Bir ihtilaf ne zaman fitneye dönüşebilir, bu konuda yaptıgım okumalar üzerinden görüşlerim:
a) İhtilafı düello gibi yürütüyorsanız, taraflar sadece birbirlerini yıpratır ve bu sadece ihtilafı körükler, fitneye kapı aralanır, insanlar daha çok birbirlerine karşı cephe alırlar.
2) b)Olaylara etkisi olsun olmasın kendi aklınızdan yürüttüğünüz mantık ile bir irtibat kurup, alakasız insanları zanlı konumuna getirirseniz, karışıklığı artırır, fitneyi körüklersiniz. Çünkü herkes herkese bir zan beslemeye başlar,esas olan ise sonuna kadar temkinli harekettir.
3) c) Böyle zamanlarda empati en önemli çözüm aracıdır. Bu insanlar neyi bilmek istiyor, neden rahatsızlar diyerek anlamak ve zihinlerindeki soruları gidermeye çalışmak önemlidir. Her zaman ters tavırlı insanlar çıkacaktır, ama samimi gönlü kırık insanları unutmamak gerekir.
1) Karen Armstrong İslam ve bilim hakkında diyor ki:
Kuran, sürekli olarak Tanrı'nın "mesaj"larının ve "işaret"lerinin anlaşılması için akıl gerektiğini vurgular. Müslümanlar kendi mantıklarından feragat etmemeli fakat dünyayı merak ve dikkatle incelemelidirler.
2) Daha sonra Müslümanlara incelenmiş doğa bilimi geleneğini geliştirme olanağı sağlayacak olan da bu yaklaşımdır ve bu bilim Hristiyanlık'taki gibi hiçbir zaman din için tehlike olarak görülmemiştir. On ikinci yüzyilda Avrupalı bilimadamları İspanya'ya doluşmuştu.
3) Burada Müslüman bilimi ile karşılaşıyorlardı. Müslüman ve Yahudi entelektüellerin yardımıyla bu engin entelektüel hazineyi Batı'ya taşımak için büyük bir çeviri tasarısını gerçekleştirmeye koyuldular.
1) Bu seriyi 14 Mart Tip Çalışanları günü vesilesi ile, öncelikle KHK sebebi ile işlerinden el çektirilen tıp çalışanlarına, sonra covid sürecinde hayatını tehlikeye atarak insanların sağlı ile ilgilen tabiplere, ve tüm sağlık personeline ithaf etmek için yazıyorum.
2) Sağlık kıymeti bilinmesi gereken bir nimettir. Peygamber Efendimiz aleyhissaletu vesselam, “İki nimet vardır ki insanların çoğu (onları değerlendirme hususunda) aldanmıştır: “Sağlık ve boş zaman.” (Buhârî, Rikâk, 1) diyor.
3) Ve bu hususta insanlara tedavi yöntemleri tavsiye etmiş, devrinin ilaçları ile de tedavi uygulamistir. Ve diyor ki: "Allah hastalığı da ilacı da indirmiştir. Ve her hastalığa bir ilaç varetmiştir. Öyleyse tedavi olun. Ancak haram olan şeyle tedavi olmayın." (Ebu Dâvud, 3874).