1) John Henry "A Short History of Scientific Thought" adlı kitabında müslümanların Antik-Yunan'dan gelen bilimsel bilgiyi geliştirdiklerini, bu bilginin Batı'ya taşındığını ve oluşumunu etkilediğini söylemektedir. Bu seride Henry'nin mevzuya dair tespitlerini özetlemeye çalıştım:
2) Henry diyor ki: (İslam'ın degişik çoğrafyalara yayılmasına) Bilim tarihi açısından baktığımız da, bilim, Antik Yunan'dan beri olmadığı kadar gelişmeye başladı; İslam bilimi birçok açıdan Eski uygarlıkların biliminin ötesine geçti.(sf. 45)
3) İslamiyet'i yeni seçmiş olanlar, belki de Arap imparatorluğunun pragmatik yöntemler hakkındaki ilk kaygıları nedeniyle, Antik Yunan yazılarını kendi iyilikleri için ortaya çıkarmakla kalmamış, daha ileri giderek önemli gelişmeler kaydetmiş,
4) birçok durumda da bilgilerini Yunanların sahip olduğu bilginin çok ötesine taşımışlardır. Yunanların maden çözümleme ve diğer kimyasal teknikler hakkındaki bilgisi, bugün de Arapçada simya olarak anılan, tam anlamıyla yepyeni bir bilime dönüşmüştür.(sf. 46-47)
5) Benzer biçimde, mirasın hesaplanmasında kullanılan aritmetik yöntemler, yeni bir cebir alanının -önceki uygarlıkların aklına gelmemiş türden bir problem çözme yönteminin- gelişmesini sağlamıştır.
6) Trigonometride, özellikle de küresel trigonometri ya da izdüşüm yöntemlerin de (yine kısmen, küre biçimindeki Dünya üzerinde Mekke'ye nasıl dönüleceğini bilme gereksiniminin tetiklemesiyle) önemli ilerleme göstermişlerdir.
7) Benzer biçimde, Yunan gökbiliminde sadece ustalaşmamışlar, önemli gelişmeler de kaydetmişlerdir. Gökbilim, Antik Yunanlar için olduğu gibi, Araplar için de kehanet sanatı astrolojiyle bağlantılıydı; dolayısıyla bu bilgi alanını da büyük ölçüde genişletmişlerdi. (sf.47)
8) Bu gelişmelerin başlıca özellikleri, sonraları Avrupalı düşünürler tarafından ele alınacak, görece daha kısa sürede bugünkü modern Batı bilimi dediğimiz şeyin yolunu açacaktı.
9) Sonuçta Batı bilimi olarak bilinegelse bile, Doğu'nun temelleri üzerine kurulmuş olduğu yadsınamaz. İslam uygarlığı altında gelişen bilimlerin, on altıncı yüzyıldan başlayarak Avrupa'daki Bilim Devrimi'ne önemli etkisi olacaktı.
10) Bu yüzden, İslam düşüncesinin, on birinci ve on ikinci yüzyıllarda 'Karanlık Çağ'dan çıkmaya başlayan Avrupalı düşünürler üzerindeki etkisinin, cebir ya da trigonometri bir yana, simya yada gökbilime olan merak yerine,
11) büyük bir coşkuyla Aristotelesçi doğa felsefesine yönelmesi ironiktir. (sf.47)...Yunanlardan sonra felsefeye en büyük katkıları yapma çabasını gösterenler dindar Müslümanlar(dır) (sf. 51)
12) Bu bilgiler "Bilimsel Düşüncenin Kısa Tarihi" olarak çevrilen, orjinal ismini ilk tweette yazdığım John Henry'nin bu linkteki eserinde geçmektedir: dr.com.tr/Kitap/Bilimsel…
Daha sonra Henry'nin İslam dünyasında bilimin gerileme sebeplerine dair görüşlerini de aktaracağım.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
1) Dün bilim tarihi alanında uzman ve önemli bir akademisyen olan Prof. Dr. John Henry'nin İslam biliminin gelişimine ve Batı'ya etkisine dair bazı tespitlerine değinmiştim. Bu seride Henry'nin İslam biliminin gerileme sebeplerine dair görüşlerini paylaşmak istiyorum:
2)İslam'da iddia edilen bilimsel gerileme çoğunlukla, dinin kafir bilime karşı tepkisine, özellikle de Gazali'nin Tehafutü'l Felasife(FilozoflarınTutarsızlığı) adlı yapıtında İbn Sina'ya yönelik dinsel anlamdaki şiddetli saldırısından sonra gösterilen tepkiye bağlanmaktadır.
3) Diğer yandan, bunu Bağdat'ın 1258'de Moğollar tarafından yıkılmasına bağlayanlar da vardır. Fakat bu iki olay, geçerli neden olamayacak kadar erken tarihlidir; çünkü İslam düşünürleri on altıncı yüzyılda da bilime önemli katkılarda bulunmayı sürdürmüşlerdir.
1) Hollanda'da müslüman olmayanların bayram tebriği yayınlaması politik tartışma sebebi olabiliyor. Bir yandan tebrikte bulunmak kimi siyasi partiler, halktan insanlar, polis kuruluşları, bakanlıklar için adet haline gelmeye de başladı. Bu seneden bazı örnekler vermek istiyorum:
2) Mesela aşırı sağcıları çok rahatsız eden ve polisin resmi sitesinde de yayınlanan Türk asılı polis Tugay Turşucu ile yapılan şu röportaj oldukça dikkat çekici idi. Bir müslüman için Ramazan'ın ne olabileceği hakkında güzel bilgiler verilmiş: politie.nl/nieuws/2021/me…
3) Sonra Rotterdam-Zuid bölgesinden bir polis sorumlusu da twitter'dan bayram tebriği yayınladı. Rotterdam-Zuid, Amsterdam-West gibi bölgeler müslümanların yoğun yaşadığı yerlerdir, ama Feijenoord polisinin twitter mesajı oldukça ilginçti:
1) Bazı alimler kitaplarına isim verirken Kur'an-ı Kerim'deki tabirleri kullanıyorlar. Elbette bu Kur'an ile meşguliyetlerinden kaynaklıdığı gibi, aynı zamanda zihinlerinin Kur'an ile hem hal olmasından da kaynaklanıyor olabilir. Bu seride mevzuya dair bazı örneklere değineceğim:
2) Tefsir kitaplarında bu isimlendirmelere rastlanması tabii olsa gerek. Mesela Fahreddin-i Razi meşhur tefsirine "Mefatihu’l-gayb" ismini vermiştir. Bu tabir Kur'an'da geçmektedir:
3) Gaybın anahtarları(mefatihul gayb) O'nun katındadır, O'ndan başka hiç kimse gaybı bilmez(En'am/59). Bazı alimler tabirin "gaybın hazineleri" de olabileceğini söylemişlerdir. Hazinelerin anahtarlarla açıldığı, ama muradın anahtarlar değil, hazineler olduğunu Ferra söylemiştir.
1) İslam ve anneye hürmet ile alakalı yazdığım bu seriyi, Türkiye'de zulme maruz kalan, gaddar Çin mezalimini yaşayan, Filistin veya, Kolombiya'da hükümetlerin mağdur ettiği, tüm müslim, gayr-i müslim mazlum annelere ithaf ediyorum.
2) Önemli bir husus, Buhari ve Müslim "Edeb ve Birr" konusundaki hadisleri kaydederken anne-babaya iyiliği sanki edeb ve iyiliğin ilk merhalesi görüp kitaplarının başına almışlar. Muslim'in Birr kitabinin ve Buhari'nin Edeb bölümünün ilk hadisi anne-babaya iyilik ile alakalıdır.
3) Süfyan b. Uyeyne Lokman suresi 14. ayette geçen "anne babaya teşekkür" konusunda diyor ki: Beş vakit namaz kılan bir kimse yüce Allah'a şükretmiş olur. Anne-babasına namazın sonlarında dua eden bir kimse de onlara da teşekkür etmiş olur.
1) Hocaefendi'nin bazı eser ve konuşmalarında, hizmet insanlarının manevi değerler yönünden başkalaşım yaşamalarının tehlikesine ve kendilik bilinçlerine dair beyanları bulunmaktadır. Bu seride önemli olduğunu düşündüğüm mezkur mevzular ile alakalı bir derleme yapmaya çalıştım:
2) Değişme ve başkalaşma, üzerinde ciddi mânâda durulması gereken çok önemli bir meseledir. Çünkü daha önce de değişik vesilelerle ifade edildiği üzere bir çeşit başkalaşan her çeşit başkalaşabilir.
3) Evet, bir kere başkalaşan artık başkalaşma yoluna girmiş demektir. Sonra o şahıs, hiç farkına varmaksızın bir kere daha, bir kere daha başkalaşır ve neticede her yönüyle bambaşka biri oluverir.
1) Bugünler vefa günleri, birbirlerimize destek olma, dertlermizle dertlenme günleri. Şu Ramazan'da telefonla dahi hal hatır sormak önemlidir. Pandemiden dolayı ziyaret imkanları azaldı, ama bu bilgiler insanın kardeşini ziyaret etmesi ve ilgilenmesi açısından önemli değil mi?
2) Ebû Hureyre radıyallâhu anhın naklettiğine göre Peygamber Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Adamın biri başka bir köyde oturan Allah için sevdiği kardeşini ziyaret etmek için yola çıkar. Allah da onun gittiği yola gözcü olarak bir melek gönderir.
3) Melek adama rastlayınca ona nereye gittiğini sorar. O da filanca kişiyi görmeye gittiğini söyler. Melek ona der ki, gittiğin kişi akraban mı? Adam der ki, hayır. Melek der ki, ondan bir nimet elde etmek için mi gidiyorsun? Adam der ki, hayır.