Afganistan'ın şimdiki hali çok üzücü. Oysa yüz yıl önce ülkeyi Kemalist, modern ve laik bir lider olan Amanullah Han yönetiyordu.
Amanullah Han sıkı bir Atatürkçüydü. Ülkesini Türkiye gibi yapmak istiyordu. Fakat işler başka türlü gitti.
1* TBMM ile Afganistan arasında 1 Mart 1921 tarihinde "ittifak" antlaşması imzalanıyor. Türkler, Afganistan'a eğitim ve kültür alanında yardımda bulunma sözü veriliyor.
Yanlış okumadınız. Atatürk, işgalle boğuşurken diğer yanda Afganistan'a yardım eli uzatıyor.
2* Afganistan Kralı Amanullah Han modern bir askeri mektepte okumuştu. Dört dil biliyordu. Babasının suikast sonucu öldürülmesi üzerine amcasının hükümdarlığını tanımayıp 1919'da iktidara yürüdü.
İngiliz hakimiyetini tanımayarak bağımsızlığını ilan etti.
3* Amanullah, Türkiye'de yaşanan Milli Mücadele'yi hayranlıkla takip ediyordu. İngilizlere karşı mücadele eden Mustafa Kemal'i örnek alıyordu.
Afganistan'daki gelişmeleri takip eden Atatürk, Afgan asıllı Abdurrahman Bey'i büyükelçi olarak göndererek Amanullah ile kontakt kurdu.
4* İttihatçıların üç liderinden biri olan Cemal Paşa da Afganistan'daydı ve ordunun modernleştirilmesi için Amanullah'a yardımcı oluyordu.
İlk anlaşma Mart 1921'de yapıldı. Bu TBMM'nin ilk uluslararası antlaşması oldu.
5* Atatürk, Afganistan'daki gelişmelere büyük önem veriyordu. Bu nedenle büyükelçi olarak Medine Kahramanı Fahrettin Paşa'yı tayin etti. Aylar sonra Büyük Taarruz'daki Türk başarısı Afganistan'da inanılmaz mutluluk yarattı. Amanullah Han büyük bir tören düzenledi.
6* Amanullah Han, Atatürk'ü örnek alarak ülkesinde inkılaplar yapmaya başladı. Bir anayasa ilan edildi. Mahkemelerin yetkisi artırıldı. Kadınların okuması için okullar açtı. Kılık kıyafet devrimi gerçekleştirdi. Ekonomiyi canlandırmak için tren yolları yapımına başlandı.
7* Amanullah Han, 1928'de Avrupa ziyareti gerçekleştirdi. Almanya'da bulunduğu sırada Berlin Büyükelçisi Sami Paşa ile görüştü. "Gazi Paşa'yı ağabeyim diye tanırım. Onun yolunda gitmek isterim" dedi. Ankara'ya gelmek istiyordu.
20 Mayıs 1928'de Ankara'ya geldi.
8* Amanullah Han ve eşi Ankara'da çok güzel şekilde ağırlandı. Amanullah Han, Atatürk'ten Afganistan'a götürmek için güvenilir bir yardımcı istedi.
Atatürk, genel sekreteri Yusuf Hikmet Bayur'a bu görevi teklif etti. Bayur, görevi kabul etti.
9* Amanullah Han'a ziyareti esnasında Fahrettin Altay eşlik ediyordu. Han, Altay'dan o kadar etkilenmişti ki onu ülkesine Genelkurmay Başkanı yapmak istedi. Fakat Altay sağlık sorunlarını gerekçe göstererek kabul etmedi.
Altay'ın bazı çekinceleri de vardı.
10* Altay, Han'ın kendisine çok güvendiğini düşünüyordu. Atatürk, izlenimlerini Altay'a sorduğunda, Altay "Sakarya Muharebesi hakkında bilgi vermeme rağmen dinlemeyip kendi mücadelesini anlattığı. İyi, fakat idari tecrübesi az. Kendisine çok güveniyor" diye cevap verdi.
11* Ziyaret sona erdikten sonra Amanullah Han ülkesine döndü. Yusuf Hikmet Bayur, gitmeden önce ülke hakkında bilgi topladı. Atatürk'e sundu. Han'ın ülkesinde kadınların kıyafetleriyle ilgili yasalar çıkarttığından bahsetti.
12* Amanullah Han kıyafet devrimini yaparken kadınların geleneksel kıyafeti olan burkayı yasaklamıştı. Burka giyen kadınların kıyafetleri zorla çıkartılıp yırttılıyordu. Atatürk, Han'a götürmesi için bir mesaj verdi:
"Söyle ona, başını kayaya vurmamalıdır insan."
13* Bayur, Afganistan'a gidince konuyu Han'a açtı. "Atatürk'e ağabeyim diyorsunuz" diye lafa girerek mesajını iletti. Fakat Han pek umursamadı. "Hiç merak etmesinde, millet avucumun içerisindedir" diye cevap verdi.
14* Amanullah Han, ülkesindeki gericileri küçümsüyordu. Üstelik ülkesindeki tüm güçleri elinde toplamış değildi. Uyarılara kulak asmayıp devrimlerini, gericileri ürküterek sürdürmeye devam etti.
15* Atatürk'ün genel sekreteri Hasan Rıza, gelişmeleri, özellikle kadın kıyafetleri konusundaki durumu anlattığında Atatürk "Eyvah adam gitti demektir; ben kendisine ısrarla bu mevzua girmemesini tavsiye etmiştim, çok yazık oldu" dedi.
16* Atatürk'ün tahminleri doğru çıktı. Amanullah Han, Avrupa'ya göndermek için 100 erkek ve 20 kadından oluşan öğrenci grubu için büyük bir geçit resmi düzenledi.
Kadınlar geçitte kısa etek ve başı açık şekilde yürüdü. Halk olan biteni gördü.
17* Bu öğrencilerin bir kısmı eğitim görmek için Türkiye'ye gelecekti. Daha sonra ülkelerine gelerek modernleşme için çalışacaktı. Fakat bu geçit ülkedeki gericileri kışkırttı.
Yusuf Hikmet öğrencilerin bu şekilde ülkede dolaştırılmaması için uyardı fakat Han dinlemedi.
18* Öğrenciler daha sonra Hint sınırına yakın bölgelere götürüldü. Oradan yurt dışına çıkacaklardı. Fakat Hint bölgesindeki İngilizler durumu fırsat bilip halkı kışkırtmaya başladı.
19* İngilizler kadınları görmesi için bölgedeki gerici aşiretleri şehre davet etti. Aşiretler olan bitene tanık olunca zaten rahatsızlık yaratan inkılaplara karşı isyan başladı. İlk olarak Şirvani ve Hokkari aşiretleri ayaklandı.
20* Amanullah Han rol model olarak Atatürk'ü örnek alıyordu fakat ülkesinde Atatürk kadar güçlü değildi. Büyüyen isyan karşısında çaresiz kaldı. Ülkeyi terk ederek tahtı kardeşine bıraktı. O da tahtı terk edince ülkede istikrarsızlık baş gösterdi.
21* Muhammet Nadir Şah 1929'da iktidarı ele aldıysa da modernleşme hareketi deyim yerindeyse yok oldu. Amanullah Han'ın geri dönmesini büyük oranda engelledi. Bir suikast sonucu ölünce ülkeyi Muhammed Zahir Şah 40 yıl boyunca yönetti.
22* Bu süreçte ülke yerinde saydı. 73'te kayınbiraderi Davut tarafından Cumhuriyet ilan edildiyse de Sovyetler ve ABD arasında sıkışıp kaldı. Sovyetler'in müdahalesi üzerine ABD tarafından radikal dinciler örgütlendi ve Afganistan için karanlık günler başladı.
23* Uzun süren Sovyet-Afgan Savaşı'ndan sonra ülke adeta harap oldu. Radikal dinciler el altından desteklenmeye devam etti. 1991'e gelindiğinde hükümet ülkenin büyük bölümünü kontrol edemiyordu. Kısa süre sonra Taliban kuruldu ve 96'da yönetimi ele geçirdiler.
24* ABD, bir zamanlar kullandığı Ladin'in Taliban tarafından korunduğunu gerekçe göstererek 2001'de Afganistan'a savaş ilan etti. Taliban düşünce ABD bölgeye hakim oldu ve büyük bir uyuşturucu üretimi başladı.
25* Bu süreçte ülkede ne gelişim, ne üretim ne de başka yararlı şeyler oldu. Zaten yöneticiler büyük oranda ABD'ye çalışıyordu. Bu teslimiyetçilik Taliban'ı daha da güçlendirdi. Taliban tekrar harekete geçti.
Ve 2021... Taliban, başkenti ele geçirdi.
26* Afganistan yüz yıl önce Atatürk'ün izinde giden modern bir ülkeydi. Fakat modernleşme ve gericilikle mücadele kolay bir iş değildi. Neredeyse yüz yıl geçti. Ve Afganistan bir katre yol kat edemedi.
Afganistan'ın bu hali, Atatürk'ün ne büyük işler yaptığını gösteriyor.
27* Amanullah Han iktidardan düştükten iki yıl sonra tekrar Ankara'ya geldi. Atatürk tarafından onurlu bir şekilde karşılandı. Fakat hali pek iyi değildi. Bitkin ve solgundu.
Kaldığı odada gece boyunca ağlıyordu.
28* Atatürk'ün hizmetinde olan Cemal Granda, Han'ın durumunu Atatürk'e anlattı ve sordu:
- Paşam, Kral'ın ağlaması benim çok gücüme gitti ve çok üzüldüm. Büyük adamların düşmesi çok zor oluyor, değil mi?
- Krallar... Ancak krallar öyle olur...
Önemli bir mesaj vermişti.
Afganistan bugün dünyadaki en geri kalmış ülkelerden biri. Vatandaşları ülkeyi terk ediyor. En gerici gruplardan biri hakimiyetini kurmak üzere. Ve ülke ABD, Rusya ile Çin arasında adeta ağa takılmış durumda.
İşte, Afganistan'ın hazin hikayesi...
Afganistan'ın bu hikayesi bana iki şey anlatıyor:
1- İyi niyetli olmak yetmiyor. Doğru adımları, doğru zamanda atmak gerekiyor. 2- Atatürk çok çok büyük lider. Ve Türk Milleti gerçekten inanılmaz yetenekli ve mucizevi bir millet.
Kaynaklar:
1- Hasan Rıza Soyak - Atatürk'ten Anılar 2- Fahrettin Altay- 10 Yıl Savaş ve Sonrası 3- Arı İnan - Tarihe Tanıklık Edenler 4- Aliye Yılmaz - Amanullah Han’ın Islahatları ve Atatürk
Savaştan 2 yıl sonra Dumlupınar'a giden Mustafa Kemal Atatürk, askerlerin şehit olduğu alanı hüzünlü şekilde seyretti. Bu esnada Esat Nedim Tengizman deklanşöre basıp o anı ölümsüzleştirdi.
Atatürk'ün en sevdiği fotoğrafıydı. Daha sonra Time'a kapak oldu. #30AgustosZaferBayrami
1* Büyük Taarruz'da düşman yenilmişti fakat hala tam olarak kaybetmiş değildi. Yunan ordu komutanı Trikupis ordusunun başındaydı ve geriye çekilip yeni bir savunma hattı kurmanın peşindeydi. Başarması halinde düşmanı Anadolu'dan atma fırsatı kaçacaktı.
2* Atatürk bu nedenle Yunan ordusunun kalanını imha etmek istiyordu. Böylece düşman tamamen dağılacak ve denize dökülecekti.
29/30 Ağustos gecesi saat 2 sularında Atatürk'ün kapısı çaldı.
Düşünce, bireyin kendi zihninde oluşturduğu ifadedir. Düşüncelere duyguların büyük etkileri olabilir. Haliyle düşünceler kişiden kişiye değişebilen şeylerdir.
İnsanın düşüncesine "gerçek" muamelesi yapması ve diğer insanların da bu gerçeği kabullenmesini beklemesi büyük hata.
Neyin duygu, neyin düşünce ve neyin gerçek olduğunun ayrımını çok iyi yapmak gerek. İnsanın kendi düşüncesini gerçek kabul ederek yaşamını bu düşüncelere göre dizayn etmesi çoğu zaman gerçekten kopuk bir hayat sürmesine neden olabiliyor.
Bir insanın size mesaj atması bir gerçektir. Fakat mesajı sizi beğendiği için atması bir düşüncedir. Bu düşünceyi gerçek kabul ettiğinizde ve bu gerçeğe göre yaşamaya başladığınızda olan şey aslında gerçekten kopmanızdır. Mesaj bambaşka bir nedenle atılmış da olabilir neticede.
"Sorumluluk bana aittir. Kaybedersek beni hemen asarsınız!"
Atatürk, "Bu planla kaybedersek bize vatan haini derler. Bu meclis bizi asar" diye itiraz edildiğinde böyle söylemişti. 26 Ağustos 1922, yani Atatürk'ün hayatındaki en zor günü işte böyle başladı. #BüyükTaarruz
1* Sakarya'da püskürtülüp Afyon'a çekilen düşmanı denize dökmek için fazla zaman yoktu. 11 yıldır süren savaşın ardından Türklerin atımlık tek kurşunu kalmıştı. Düşmanı tek hamlede yok etmek için riskli bir plan gerekiyordu.
2* Atatürk bu nedenle düşmana "beklemediği bir anda ve beklemediği bir yerden" vurmaya karar verdi. Taarruz planını gizli tuttu. Futbol maçı düzenleyip komutanları davet etti. Ankara'da çay partisi düzenledi.
Bugün 22 Ağustos! Dünyanın en uzun meydan savaşının 100. yıl dönümü! Atatürk, kırık kaburga kemikleri nedeniyle yatarak idare ettiği savaşta Ankara önlerine kadar gelen düşmanı yenmek için klasik savaş kurallarını alt üst etti ve çığır açtı.
1* Kütahya-Eskişehir bölgesinde yapılan savaşta Türk ordusu ciddi bir yenilgi aldı. Asker sayısı azdı. Cephane yetersizdi. Ordu tam olarak kurulamamıştı.
Atatürk, radikal bir kararla orduyu Sakarya'nın doğusuna çekmeye karar verdi. Büyük bir bölge Yunan'a bırakıldı.
2* Ricat kararı üzerine mecliste kıyamet koptu. Mustafa Kemal'e duyulan güven sarsıldı. Anadolu toprağının düşman tarafından çiğnenmesinin sorumlusu ilan edildi. Muhalifler onun ordunun başına geçmesi ve sorumluluğu kabul etmesini istedi.
Muhtemelen "niye böyle oluyor" diye uzun uzun düşünüyorsunuz. Ama bir cevap bulamıyorsunuz. Ve "daha ne kadar sürecek" diye hayıflanıyorsunuz belki de.
Yaşadıklarımız güzel şeyler değil ama zorunda olduğumuz şeyleri yaşıyoruz maalesef. Çok dramatik şekilde üstelik. Anlatayım...
1* Kafamızdaki en büyük sorun muhtemelen "modern ve demokratik" Türkiye'nin asla yaşamaması gereken kalitesizliği yaşamasıdır. Fakat maalesef bir gerçeği atlıyoruz.
Türkiye'nin modernizasyonu doğal yollarla gerçekleşmedi. Daha çok "tepeden" indi. En büyük şansımızdı aslında.
2* Toplumların modernleşmesi bazı sosyolojik aşamalarla meydana geliyor. Avrupa da bir zamanlar tarıma bağlı feodal topluluklardan meydana geliyordu. Tepelerinde Kilise gibi çağdışı bir balyoz vardı. Bitmeyen savaşlar vardı. Ortadoğu gibiydiler yani. Ama bazı şeyler yaşadılar.
Yıllarca Afganistan'ın canına okudular. Sağdan soldan getirdikleri eli silahlı tipleri ülkenin başına bela ettiler. Radikal akımları hortlattılar. Ülkeyi uyuşturucu membaına çevirdiler. Şimdi de çekip gidiyorlar ve arkalarında koca bir enkaz bırakıyorlar.
İşte, ABD rüyası.
Afganistan'ı iki parçaya bölüp birini diğerine karşı silahlandırdılar. Çekip giderken Taliban yok etmesin diye silahlandırdıkları tipleri yerleştirecek ülke arıyorlar. Türkiye gibi ekonomik zorluklar yaşayan ülkeye bunları dayatıyorlar. Millet de tedirgin şekilde izliyor.
ABD, Afganistan'ı kendi çıkarları bataklığa çevirdi ve şimdi temizlik görevinin bir bölümünü Türkiye'ye yıkmak istiyor. Bunun için askerimizi Kabil'e, Amerikan güdümlüleri ülkemize göndermek istiyor.
Bunların ne Türkiye'nin ne de Türk Milleti'nin çıkarları ile ilgisi yok.