Muhtemelen "niye böyle oluyor" diye uzun uzun düşünüyorsunuz. Ama bir cevap bulamıyorsunuz. Ve "daha ne kadar sürecek" diye hayıflanıyorsunuz belki de.

Yaşadıklarımız güzel şeyler değil ama zorunda olduğumuz şeyleri yaşıyoruz maalesef. Çok dramatik şekilde üstelik. Anlatayım...
1* Kafamızdaki en büyük sorun muhtemelen "modern ve demokratik" Türkiye'nin asla yaşamaması gereken kalitesizliği yaşamasıdır. Fakat maalesef bir gerçeği atlıyoruz.

Türkiye'nin modernizasyonu doğal yollarla gerçekleşmedi. Daha çok "tepeden" indi. En büyük şansımızdı aslında.
2* Toplumların modernleşmesi bazı sosyolojik aşamalarla meydana geliyor. Avrupa da bir zamanlar tarıma bağlı feodal topluluklardan meydana geliyordu. Tepelerinde Kilise gibi çağdışı bir balyoz vardı. Bitmeyen savaşlar vardı. Ortadoğu gibiydiler yani. Ama bazı şeyler yaşadılar.
3* En basitinden Kilise'nin otoritesini kırdılar. Bunun için pek çok acı çektiler. Galileo gibi bir adama "dünya düzdür" dedirttiler mesela. Bruno'yu yaktılar. Ama tüm bu acıların kattıkları deneyimlerle otoriteyi kırdılar ve ferdiyetçiliğin önünü açtılar.
4* Bilim ve teknikte ilerlediler. Böylece sanayi devrimini başardılar. Toplumun büyük bölümü "tarlasını süren, geçimi için çok çocuk yapan, erkeğin gücüyle egemen olduğu tarım toplumu" iken şehirlerde fabrikalar kuruldu. Ve o fabrikalarda çalışmak için işçiler gerekti.
5* Şehirler büyüdü. İşçiler çoğaldı. Artık yeni bir toplum ortaya çıkmaya başladı. Yeni toplumun yeni sorunları oldu. Güvensiz iş ortamı, uzun süre çalışan işçiler, sömürüler ve büyük haksızlıklar.

Sonra sömürü ile mücadele başladı ve işçiler bu uğurda pek çok acı çektiler.
6* Ama mücadele ettikçe talep ettikleri hakları yönetici sınıfa dayatıp kazanmayı başladılar. Dünya kadınlar günü bile haklarını talep ettiği için katledilen kadın işçilerin dramı üzerine kurulu bir gün.

Özetle yeni toplum yeni realitelere kapı açtı.
7* Kentte yaşayan, eğitim alabilen, ülke sorunlarına ilgi duyabilen, haliyle "irade gösterebilen" sosyal bir toplum ortaya çıktı. Haliyle yeni talepler.. Politika ile ilgilenmek gibi, oy gibi...

Batılılar bu süreçleri adım adım yaşadılar ve taleplerini yöneticilere dayattılar.
8* Bu dönüşümlerin büyük bölümü tabandan gelen ve mücadelelerle süren halk hareketleriydi. Mesela Fransız ihlali gibi... Önce isyanla başladı. Sonra ihtilalle sürdü. Ve nihayet bir inkılaba dönüştü.

Oysa Osmanlı'da böyle mi olmuştur? Hayır.
9* Osmanlı toplumu maalesef bu süreçleri yaşayamadı. Ülke sanayileşemediği için köylü kaldı. Kentlerde büyük işçi sınıfları doğmadı. İnsanlar köylerde eğitime gereksinim duymadan üreterek ve üreyerek hayatlarını sürdürdüler. Ta ki gelişen emperyalizm tarafından sömürülene dek.
10* Osmanlı modernleşmesi tanzimatla başlamışsa da bu da Batı'da olduğu gibi tabandan gelen bir dalga değildi. Toplumda böyle bir gereksinim yoktu. Çünkü sosyal şartlar hazır değildi. Avrupalılar Osmanlı'ya bir tür şekilci bir modernizm dayattı. Saltanat da baskıya boyun eğdi.
11* Bazı padişahların Batılılaşma merakı bile ülkedeki geri kalmışlığı ve askeri/ekonomik başarısızlıkları engellemek için tepeden inme girişimlerden ibaretti. Ama toplum o kadar hazır değildi ki tüm bu girişimler çıkarcı zümreler tarafından boğuldu.
12* Sonra bir adam çıktı. Yanına aldığı bir takım idealist bürokrat, asker ve aydın sınıfıyla "toplumun hiç de arzulamadığı" hatta "ne olduğu konusunda pek fikri olmadığı" devrimleri tepeden inme şekilde takır takır yapmaya başladı.
13* Şöyle örnek vereyim: 1923 yılında toplumda laiklik olsun, seçme seçilme hakkı olsun hatta kadın erkek eşitliği olsun... Kılık kıyafet veya harf devrimi olsun... Bunların hiçbiri yaygın bir talep değildi. Çünkü köylü toplumu bunların ne olduğunu bilmiyordu.
14* Toplum, bu devrimleri kabullendi çünkü devrimleri getiren kişiye büyük saygı duyuyorlardı. Atatürk bu noktada çok büyük bir erdem göstermiştir:

Dönemin yayın akımı olan "popülizme ve demagojiye" kayarak toplumu idare etmek yerine modernizmi getirmek gibi işe girişti.
15* Hatta Atatürk öyle bazı devrimlere girişti ki, toplumda "kurtarıcı" gibi bir itibarı olmasaydı muhtemelen toplum büyük itirazlarda bulunurdu. Mesela şapka devrimi veya hilafetin kaldırılması gibi...

Atatürk buna rağmen toplumun yararı için kendi kredisini kullanmıştır.
16* Böylece Türk devrimi, Fransız devriminin aksine isyan/ihtilal/inkılap şeklinde gerçekleşmemiş, tepeden inerek kısa sürede gerçekleşmiştir.

Buna, bildiğiniz "çağ atlamak" hadisesi diyebiliriz.
17* Bu yöntemin belki de en güzel yanı toplumun acı tecrübeler yaşamadan nihai hedefe varması ve yıllarını harcamak zorunda kalmaması diyebiliriz.

Kötü yanı ise toplumun tepeden inen bu devrimlerin kıymetini bilemiyor olmasıdır.
18* Yapılacak iş, devrimleri indirdikten sonra toplumun onu özümsemesi için büyük bir propaganda ve eğitim devrimi başlatılmasıydı. Atatürk halk evleri ve millet mektepleri gibi aparatlarla bu işe girişse de pek istenilen kadar başarılı gidemedi.
19* Mesela Atatürk döneminde bürokratlık yapan genç bir isim olan Ferit Celal, yıllar sonra o dönem için şöyle söylüyor:

Kolay olmadı bu işler. Adam yok. Bugünkü bolluk yok. Bugünkü gibi binlerce gencin üniversite kapılarında beklediği bir dönem değildi. 210 öğrenci bile yoktu.
20* Yani sözün özü, tepeden inen devrimler halka yeterince sirayet edemedi. Toplum bu devrimlerin manasını "Batılılar" gibi tam manasıyla anlayamadı. Kavrayamadı. Zaten Atatürk de zamansız gidince yerini yetersiz hükümetler aldı.
21* Burada şunu düşünenler olabilir "Keşke ondan sonra İnönü gelmeseydi"

Kim gelecekti ki.. Bilinenin aksine, İnönü, konsensüsle gelmiştir. Karşısına çıkabilecek iki rakip olan Bayar ve Çakmak da onu istemiştir.
22* Bayar yıllar sonra anlatıyor. Atatürk'ün ölümüne yakın zamanlarda sürekli "Beni en yakınımdakiler bile anlayamıyor" diye dert yandığından bahsediyor.

Bazen Atatürk 20 yıl daha yaşasaydı neler olabilirdi diye düşünüyorum.
23* En basitinden Halk Evleri, Köy Enstitüleri, Eğitim Enstitüleri gibi müesseseler devrimi topluma yani tabana daha başarılı şekilde yayardı. Sanayi hamlesi yarım kalmaz, kentleşme daha sağlıklı şekilde yaşanırdı.

Arabesk müzik bile bu kadar popüler olmazdı mesela.
24* Çünkü arabesk müziğin de "köyden kente göçen" ama düzensizce göçen, gerekli sosyal sıçrayışı gerçekleştiremeyen, dar gelirli, yoksul ve kasabalılaşmış kentlilerin yaşadığı muhitlerde doğduğunu biliyoruz.

Neler, neleri etkiliyor...
25* İşte, bu kısaca anlatmaya çalıştığım nedenlerden ötürü Atatürk'ün Türk Devrimi yarıda kalmıştır. Tamamlanamamıştır. Kadınlar haklarını almıştır ama evin reisi erkektir. Okuma oranı hala düşüktür. Köylü toplum kentleşememiştir.

Yani devrimin manasını tam anlayamamıştır.
26* Şimdi yaşadığımız sorunlar maalesef yarım kalmış bu hikayenin getirisidir. Biz artık devrimleri acı çekerek, mücadele ederek kavramaya başlıyoruz.

Ne yazık ki kadına şiddet vakaları bile bunun acı bir örneğini teşkil ediyor.
27* Kadınlar okuyarak, iş sahibi olarak erkeğin "tarım toplumundan kalma güdümünden" çıkıyor. Yıllardır sahip oldukları hakları gerçek anlamda kullanmaya başlıyorlar. Ama bu devrimlerden nasibini almamış erkeklerin baskı ve zulmüne maruz kalıyorlar. Acı çekerek öğreniyoruz.
28* Laikliğin kıymetini bile yeni yeni anlıyoruz aslında. Bunun için dinci eğilimleri olan bir otoritenin yarattığı rahatsızlıkları tatmak gerekiyordu. Oysa tepeden inen devrimleri vaktinde özümseseydik, yani nasihati anlasaydık, musibete gerek mi kalırdı.
29* Biz maalesef Atatürk'ün acısız modernizasyonunun yarattığı fırsatı değerlendiremedik. Başa döndük. Şimdi acı çekerek öğreniyoruz. Bazı şeyleri ancak böyle kavrayabiliyoruz.

Mesela bugün bir sanatçının "Atatürk'ü eskiden sevmezdim, şimdi kıymetini anladım" dediğini gördüm.
30* Çünkü o bu modernizasyonun manasını öğretecek kaliteli bir eğitim almadı. Hepimiz böyleyiz aslında. Kıymetini öğrenemedik. Sonra başımızdan bazı badireler geçti. Ancak bu şekilde anladık. Ancak bu şekilde öğrendik.

Şimdi kıymetini anlamaya başladık.
31* İşte, hep soruyoruz ya "bunları neden yaşıyoruz" diye. Aslında şansımızı teptik. Ve Batılıların asırlar önce yaşadığı dramatik süreci şimdi biz (belki de daha acısız şekilde) yaşıyoruz.
32* O yüzden ben umutsuzlardan değilim. Neticede yaşıyoruz. Devrimler öyle veya böyle yayılmaya devam ediyor. Fakat bunu da "kör ve topal" şekilde yapıyoruz.

Türkiye "eğitime, liyakate ve bilime" eğilen bir idare ile bu süreci çok daha kolayca aşabilir.
33* Bazı gericilerin "Almanya ferrari üretirken biz şapka inkılabı yapıyorduk" diyerek eleştirdiği şey aslında övülecek şeydir. Avrupalıların açtığı farkı biz onlar gibi kan dökmeden kısa yoldan kapamaya bakıyorduk. Onlara hızlıca yetişmeye çabalıyorduk.
34* Atatürk'ün "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesi bile bir yönüyle buna hizmet ediyordu. Aradaki farkı kapatmak için savaşsız, tantanasız istikrarlı bir süreç arzuluyorduk.
35* Burada şunu da unutmamak gerekiyor:

Atatürk tüm bu mücadeleyi verirken kendisi için çabalamadı. Hatta toplumun bazı kesimlerinin tepkisini çekmek pahasına yine toplumu ilerletmek için "kurtarıcı" imajının sağladığı krediyi kullandı.
36* Liderler çoğu zaman "kendi politik çıkarları" için toplumun faydasına olmayan işler yapar. Bazıları da "kendi çıkarı ile toplum çıkarını birleştirir.

Bir liderin "kendi politik imajına zarar veren ama topluma fayda sağlayan" adımlar attığı çok nadir görülmüştür.
37* Sonuç olarak bugün yaşadığımız sancılar, vaktiyle tepeden inerek kazandığımız ama manasını tam olarak kavrama imkanı bulamadığımız devrimleri anlayabilmek adına çektiğimiz sıkıntılardır.

Z kuşağı dediğimiz gençlerin eğilimleri izlenildiğinde sürecin sağlıklı yürüdüğü açıktır
38* Hiç endişeniz olmasın, her şeye rağmen muhakkak bir nura doğru yürüyoruz.

Yapılacak en doğru şey yaşadığımız acılardan gerekli dersleri çıkarmak ve "sahip olduklarımızın" kıymetini tam manasıyla anlamaktır.
Son söz:

"Umutsuz durumlar yoktur. Umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim."

Mustafa Kemal Atatürk

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with Con Sinov

Con Sinov Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @lordsinov

29 Aug
Savaştan 2 yıl sonra Dumlupınar'a giden Mustafa Kemal Atatürk, askerlerin şehit olduğu alanı hüzünlü şekilde seyretti. Bu esnada Esat Nedim Tengizman deklanşöre basıp o anı ölümsüzleştirdi.

Atatürk'ün en sevdiği fotoğrafıydı. Daha sonra Time'a kapak oldu. #30AgustosZaferBayrami
1* Büyük Taarruz'da düşman yenilmişti fakat hala tam olarak kaybetmiş değildi. Yunan ordu komutanı Trikupis ordusunun başındaydı ve geriye çekilip yeni bir savunma hattı kurmanın peşindeydi. Başarması halinde düşmanı Anadolu'dan atma fırsatı kaçacaktı.
2* Atatürk bu nedenle Yunan ordusunun kalanını imha etmek istiyordu. Böylece düşman tamamen dağılacak ve denize dökülecekti.

29/30 Ağustos gecesi saat 2 sularında Atatürk'ün kapısı çaldı.
Read 27 tweets
27 Aug
Düşünce, bireyin kendi zihninde oluşturduğu ifadedir. Düşüncelere duyguların büyük etkileri olabilir. Haliyle düşünceler kişiden kişiye değişebilen şeylerdir.

İnsanın düşüncesine "gerçek" muamelesi yapması ve diğer insanların da bu gerçeği kabullenmesini beklemesi büyük hata.
Neyin duygu, neyin düşünce ve neyin gerçek olduğunun ayrımını çok iyi yapmak gerek. İnsanın kendi düşüncesini gerçek kabul ederek yaşamını bu düşüncelere göre dizayn etmesi çoğu zaman gerçekten kopuk bir hayat sürmesine neden olabiliyor.
Bir insanın size mesaj atması bir gerçektir. Fakat mesajı sizi beğendiği için atması bir düşüncedir. Bu düşünceyi gerçek kabul ettiğinizde ve bu gerçeğe göre yaşamaya başladığınızda olan şey aslında gerçekten kopmanızdır. Mesaj bambaşka bir nedenle atılmış da olabilir neticede.
Read 5 tweets
26 Aug
"Sorumluluk bana aittir. Kaybedersek beni hemen asarsınız!"

Atatürk, "Bu planla kaybedersek bize vatan haini derler. Bu meclis bizi asar" diye itiraz edildiğinde böyle söylemişti. 26 Ağustos 1922, yani Atatürk'ün hayatındaki en zor günü işte böyle başladı.
#BüyükTaarruz
1* Sakarya'da püskürtülüp Afyon'a çekilen düşmanı denize dökmek için fazla zaman yoktu. 11 yıldır süren savaşın ardından Türklerin atımlık tek kurşunu kalmıştı. Düşmanı tek hamlede yok etmek için riskli bir plan gerekiyordu.
2* Atatürk bu nedenle düşmana "beklemediği bir anda ve beklemediği bir yerden" vurmaya karar verdi. Taarruz planını gizli tuttu. Futbol maçı düzenleyip komutanları davet etti. Ankara'da çay partisi düzenledi.
Read 33 tweets
22 Aug
Bugün 22 Ağustos! Dünyanın en uzun meydan savaşının 100. yıl dönümü! Atatürk, kırık kaburga kemikleri nedeniyle yatarak idare ettiği savaşta Ankara önlerine kadar gelen düşmanı yenmek için klasik savaş kurallarını alt üst etti ve çığır açtı.

#SakaryaMeydanMuharebesi
1* Kütahya-Eskişehir bölgesinde yapılan savaşta Türk ordusu ciddi bir yenilgi aldı. Asker sayısı azdı. Cephane yetersizdi. Ordu tam olarak kurulamamıştı.

Atatürk, radikal bir kararla orduyu Sakarya'nın doğusuna çekmeye karar verdi. Büyük bir bölge Yunan'a bırakıldı.
2* Ricat kararı üzerine mecliste kıyamet koptu. Mustafa Kemal'e duyulan güven sarsıldı. Anadolu toprağının düşman tarafından çiğnenmesinin sorumlusu ilan edildi. Muhalifler onun ordunun başına geçmesi ve sorumluluğu kabul etmesini istedi.
Read 38 tweets
15 Aug
Afganistan'ın şimdiki hali çok üzücü. Oysa yüz yıl önce ülkeyi Kemalist, modern ve laik bir lider olan Amanullah Han yönetiyordu.

Amanullah Han sıkı bir Atatürkçüydü. Ülkesini Türkiye gibi yapmak istiyordu. Fakat işler başka türlü gitti.
1* TBMM ile Afganistan arasında 1 Mart 1921 tarihinde "ittifak" antlaşması imzalanıyor. Türkler, Afganistan'a eğitim ve kültür alanında yardımda bulunma sözü veriliyor.

Yanlış okumadınız. Atatürk, işgalle boğuşurken diğer yanda Afganistan'a yardım eli uzatıyor.
2* Afganistan Kralı Amanullah Han modern bir askeri mektepte okumuştu. Dört dil biliyordu. Babasının suikast sonucu öldürülmesi üzerine amcasının hükümdarlığını tanımayıp 1919'da iktidara yürüdü.

İngiliz hakimiyetini tanımayarak bağımsızlığını ilan etti.
Read 33 tweets
15 Aug
Yıllarca Afganistan'ın canına okudular. Sağdan soldan getirdikleri eli silahlı tipleri ülkenin başına bela ettiler. Radikal akımları hortlattılar. Ülkeyi uyuşturucu membaına çevirdiler. Şimdi de çekip gidiyorlar ve arkalarında koca bir enkaz bırakıyorlar.

İşte, ABD rüyası.
Afganistan'ı iki parçaya bölüp birini diğerine karşı silahlandırdılar. Çekip giderken Taliban yok etmesin diye silahlandırdıkları tipleri yerleştirecek ülke arıyorlar. Türkiye gibi ekonomik zorluklar yaşayan ülkeye bunları dayatıyorlar. Millet de tedirgin şekilde izliyor.
ABD, Afganistan'ı kendi çıkarları bataklığa çevirdi ve şimdi temizlik görevinin bir bölümünü Türkiye'ye yıkmak istiyor. Bunun için askerimizi Kabil'e, Amerikan güdümlüleri ülkemize göndermek istiyor.

Bunların ne Türkiye'nin ne de Türk Milleti'nin çıkarları ile ilgisi yok.
Read 4 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Too expensive? Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal Become our Patreon

Thank you for your support!

Follow Us on Twitter!

:(